26 Nisan 2010 00:00

EKONOMİ VE POLİTİKA

1982 Anayasası, iddia edildiği gibi bir darbe anayasası olmayıp, dönemin sermayesinin gereklerine göre oluşturulmuş bir anayasadır.

Paylaş

1982 Anayasası, iddia edildiği gibi bir darbe anayasası olmayıp, dönemin sermayesinin gereklerine göre oluşturulmuş bir anayasadır. 1979’a büyük ekonomik sıkıntılarla gelmiş olan Türkiye, 1980’lere dışa açılmaya ve döviz darboğazını aşmaya yönelik önlemlerle girmek durumunda idi. O nedenle de iç talep baskılanacak, dış talep iç talebe ikame edilecekti. 1960’lar ve ‘70’lerin ikinci sınıf sanayileşmesinin oluşturduğu verimsiz üretim yapısının dış dünyaya açılması, sermaye lehine, bir yandan emeğin diğer yandan da devletin baskılanmasını gerektiriyordu. Bunun sonucundadır ki, katma değer içinde emeğin payı geriletildi ve sermayeye tanınan olağanüstü vergi avantajları ile vergi gelirleri geriletilerek büyük kamu açıkları verildi. Bu sürecin en güçlü savunumu, 1961 ile 1982 arasındaki yirmi yıl boyunca büyümüş olan Türkiye’nin, niçin anayasal hükümler muvacehesinde geriye düştüğünün açıklaması ile yapılabilir.
Nasıl açıklanırsa açıklansın 1982 Anayasası’nı bir darbe anayasası olarak nitelemek ve bu anayasanın değiştirilmesi gerektiğini savunmak, fazla yanlış olmasa gerek. Ancak, bu güçlü gerekçeye dayanarak AKP’nin anayasa değişikliği çabasını meşrulaştırmak olası olmadığı gibi, meclislerin anayasada değişiklik yapabileceği gerçeğini de, çarpık bir seçim ve siyasi parti yasaları ile bir parti ve lider hakimiyetine dönüştürülmüş olan bu Meclis’in anayasa yapmasını meşru göstermek de, hukuk ve siyaset etiği ile bağdaşmaz.
Anayasa, bir ulusun uzun yıllar yürürlükte kalacak olan ve tüm yasaların uyması gerektiği en temel yasasıdır. Böyle bir yasa maalesef, “15 günde 15 yasa” günlerini hatırlatırcasına, Meclis’ten kaçırılırcasına geçirilmeye çalışılmaktadır. Toplumun ve siyasal çevrelerin geniş platformunda tartışılmadan, adeta böyle bir tartışmayı reddedercesine mutlak hakimiyet gösterisi altında hazırlanan ve gece yarılarına dek süren fevkalade sağlıksız tartışmalarla çıkarılmaya çalışılan bir anayasa değişikliğinin anlamı ve gerekçesi, tarih boyunca tartışılacaktır. Bu tartışmadan hiç kimse kaçınamayacağı gibi, hele de Meclis’te namus ve şerefi üzerine yemin etmiş olmakla beraber, lider sultasından sıyrılamayan milletvekilleri, bundan kesinlikle kurtulamayacak ve bu lekeyi yaşam boyu taşıyacaklardır.
Getirilmeye çalışılan değişikliklerde çocuklarla ilgili olan ya da sair olumlu görülebilecek hükümlerle “şekerlendirilerek halka yutturulmaya çalışılan” modelde asıl hedef, açıktır ki, bürokrasinin ve yargının sesini kısmaktır. Yasamayı hakimiyeti altına almış yürütme ve lider baskısında, medya ve üniversitenin yanında çoğu güçlü kamu kurumlarının da baskı altına alındığı ve alınmaya çalışıldığı bir dönemde, demokrasi adına bürokrasinin ve özellikle de yargının sesi niçin kısılmaya çalışılmaktadır? Çünkü, dünya emperyalizmi tüm ekonomileri tek tipleştirerek, piyasa söylemi altında sömürü altına almaya çalışmaktadır. Emperyalizmin dayattığı bu süreçte, geçmişteki ulus-devlet döneminin bürokrasisinin ve hukuk sisteminin yapısı ve anlayışı terk edilmektedir. Nitekim, küreselleşmenin başlangıç dönemlerinde anayasadaki “kamu yararı” ve “kamulaştırma” gibi maddeler değiştirildiği gibi, imtiyaz sözleşmelerinde de Danıştay’ın izni yerine “mütalaası alınır” ifadesi getirilerek, kamu çıkarı aleyhine büyük yaralar açılmış oldu. İşte, bugünkü anayasa değişikliği, bu büyük yürüyüşün orta halkalarını oluşturmaktadır.
Bu acele niye? Bu soruya da bir yanıt bulmak zorundayız. Bu konudaki kuşkuları, salt AKP mensuplarının yapılacak değişiklikten yarar sağlayacağı gibi basit bir savla da geçiştiremeyiz. Bu değişikliğin, emperyalizme verilen söz ve tavizlerde oldukça cömert davranan bir partinin ve onun baskın liderinin hakimiyetindeki bir meclisten geçirilmesi, bir kazaya kurban verilmemesi için çok önemlidir. Emperyalist güçler, Türkiye’ye dayattıkları ve dayatacakları yasal düzenlemelerin, bir daha bürokrasinin ve yargının denetimine takılmadan suhuletle geçirilebilmesi için salt gelecek meclis ya da lider yapılarına güvenmekle yetinmeyip, bu kararlara set çekebilecek yapıların da ortadan kaldırılmasına çalışmaktadır.
Böyle bir gayretkeşlikle geçirilmeye çalışılan hükümler, kimin için önemlidir? Ülke ve ülke insanı için değil, ülkeyi ve toplumu sömürmeye gelen emperyalizm için önemlidir. Bu nedenledir ki bu değişiklik, demokrasi ve özgürlük adına değil emperyalizm ve köleleştirme adına yapılmaktadır. Böyle bir değişikliğe oy verenler kadar, olası bir referandumda lehte oy kullananlar da insanlık tarihi huzurunda sorumlu olacaklardır!
Anayasa değişikliği altında ve seçime giderken emekçilere Taksim rüşvetini vermeye hazır olan siyasetçileri, bizzat Taksim Meydanı’nda protesto etmek dileğiyle; biz emekçilerin 1 Mayıs’ını kutluyorum!
ÖNCEKİ HABER

AKP’nin yeni kadrolaşma seferi

SONRAKİ HABER

‘İş garantisiz’ meslek kurslarına 3.5 milyar

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...