25 Mayıs 2010 01:00
BAŞYAZI
GÜNÜN YAZILARI
CHPden bir değişim bekleyenler, Baykalcıların tasfiyesini coşkuyla karşılıyorlar.
CHPdeki değişimden olumlu bir yöneliş bekleyenler; Kürt sorununda, laisizm ve demokratikleşme konusunda CHPnin milliyetçi çizgiden uzaklaşmasını bekliyorlar. Baykaldan kurtulmayı da, onun CHPyi boğan statükocu-milliyetçi çizgisinden kurtulmak olarak anlıyorlar.
Peki, olanlar böyle bir değişim için ipuçları veriyor mu?
İlk bakışta, Baykalın MYKsındaki 20 kişiden 16sının Parti Meclisinin dışında kalması, geri kalan dördünün de zaten açıkça Baykal muhalifi olduğu düşünüldüğünde, Parti Meclisine tek bir Baykal yakınının giremediği bile söylenebilir. Amiyane deyimiyle 33. Kurultayda CHPdeki Baykal yakınları kılıçtan geçirildi dense yeridir!
Basında kolay yorumlar yapmakla ünlü, Dün dündür bugün bugündür diyerek yazan basın erbabının önemli bir bölümü de böyle değerlendiriyorlar. Yetinmiyorlar; CHPdeki her kötülüğü Baykala bağlayıp; yenilerin her ağzından çıkanda da keramet keşfedip; onların yanlış söylediklerini bile düzelterek parlatıyorlar.
Elbette CHPnin içini az çok bilenler, Baykala karşı olanların çoğunun da zaten Baykalcı olduğunu, Baykalla farklarının anlayıştan çok kişisel ya da ayrıntıya dair sorunlarda olduğu, bu yüzden de Baykalın fikirlerinin CHPde büyük ölçüde iktidarda kalmaya devam edeceğini söyleyenlere, Hayır öyle değil denemez. Çünkü Kılıçdaroğlu ve eğer varsa ekibi; Baykalla vuruşa vuruşa, Baykal karşıtı politikalar geliştirerek gelen bir ekip değildir. Bu yüzden de değişim kurultayı Baykaldan kopuş olarak anlaşılsa bile Baykalcılıktan kopma olarak anlamak yanıltıcı olur. Olsa olsa; bu kurultayla Baykalcı olmayan bir CHP için bir imkân açıldığı söylenebilir. Peki bu imkan, bu olabilirlik olumlu anlamda mıdır? denirse; mevcut tablo ve bu tablo içindeki eğilimler göz önüne alındığında buna da evet denemez. Çünkü Baykalsız Parti Melisi Baykala rahmet okutacak, Baykal CHPsine göre bile aşırı dozda milliyetçilikle malul eğilimde kişilere açılmıştır.
Elbette CHP Parti Meclisi seçimle oluşmaktadır. Ve CHP gibi bir partide, parti içi dengelerden dolayı, milliyetçiliği ile dikkat çeken ya da solculuğu CHPnin ortalama tutumuyla çelişen kişiler de Parti Meclisine girerler. Buna da kimse fazla bir şey söyleyemez. Ama CHPyi değiştirmek gibi büyük bir iddiayla ortaya çıkıp, eski yönetimi kılıçtan geçiren ekip; dışardan bazı kişilerin Parti Meclisine alınması için kendi tercihini kullanarak, CHPnin geleneksel milliyetçiliğini bile aşan kişileri(*) Parti Meclisine kontenjandan sokarsa; elbette burada durup, CHPde değişim ne yana doğru? sorusunu sormak gerekir. Süheyl Batum, Mehmet Faraç, Nuran Yıldız gibi, kamuoyunda tek özellikleri militan bir milliyetçilik olan kişilerin; CHPnin eksiğini tamamlamak üzere Parti Meclisine alması seçilen Parti Meclisini milliyetçilik bakımından zayıf gördüğü içindir. Mantıksal bakımdan da böyle siyasi bakımdan da!
Medyanın üflediği rüzgâr, CHPye şimdi, tuttuğu her şey altın oluyormuş gibi görünebilir. Ama bu aldatıcıdır. Ve seçilen CHP yönetimi ve onunu başı olarak sahneye sürülen Kılıçdaroğlu, Türkiyenin gerçeklerini gözden kaçırırlarsa, bir yandan Ergenekondan öte yandan sermaye cenahından esen rüzgarlar onu ve partisini halkla buluşamayacağı limanlara savurur.
(*) Bunlar CHP üyesi olmadığı halde anında üye yapılıp Parti Meclisine alındılar.
Süheyl Batum: Son dönemde medyada kanal kanal gezip militan milliyetçi bir çizgiden hükümeti eleştirerek sivrilen bir akademisyen. Özellikle de Kürt sorununda milliyetçi bir çizgiyi savunmakta emekli paşaları bile makul gösterecek kadar ileri gitmektedir.
Nuran Yıldız: Genelkurmay Başkanıyla yakın ilişkileriyle tanınmakta, Genelkurmayın yıldızı gibi nitelemelerle anılmaktadır.
Mehmet Faraç: Cumhuriyet gazetesinde Kürt sorunu konusunda aşırı milliyetçi bir çizgiden analizlerle öne çıkmıştır.
İHSAN ÇARALAN
Evrensel'i Takip Et