22 Ekim 2010 00:00

HAVALI ACILIS SKANDAL OLUMLER


Ankara’nın, belki de Türkiye’nin “örnek hastanesi” olarak propaganda edilen, robotlu ameliyatlarıyla gazete sayfalarında boy boy fotoğrafları çıkan, “prokokol hastanesi” Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde ameliyathane ve acil servisi lağım suları bastı, geride 3 hastanın ölümü kaldı.
Geçtiğimiz hafta yağan sağanak yağış, “Avrupa ödüllü, örnek başkent” Ankara’yı sulara gömerken, bundan “örnek hastane”, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi de nasibini almış, ameliyathane ve acil servisi sular altında kalmıştı. Su baskınları basına da yansırken, 3 hastanın öldüğüne ilişkin skandal ise yeni ortaya çıktı. Sular altında kalan yoğun bakımın boşaltılması, yoğun bakım hastaları Şefika Fidan ve Bayram Bulut’un ölümünü getirirken, 26 yaşındaki lösemi hastası Yunus Emre Yücel de nakledildiği Onkoloji Hastanesi’nde yaşamını yitirdi.
HASTANE 3. ÖLÜMÜ KABUL ETMİYOR
Ölüm olaylarının ardından harekete geçen Ankara Tabip Odası yönetimi hastanede incelemelerde bulundu. ATO Başkanı Bayazıt İlhan, hastane başhekimi Doç. Dr. Metin Doğan ve teknik personelle görüşme ve tespitlerini gazetemizle paylaştı. Bayazıt İlhan, Başhekimin 2 ölümü kabul ettiğini, Onkoloji Hastanesi’nde yaşamını yitiren Yunus Emer Yücel’in ölümünü ise hastanelerine bağlamadığını söyledi. Başhekim’in, Bayram Bulut ve Şefika Fidan’ın ölümlerini, “Nöroloji hastası, biri 20 gündür, diğeri 2 aydır yoğun bakımda izleniyor” diye açıkladığını belirten Bayazıt İlhan, “Zaten bu hastaların durumu kötüydü, diyemeyiz. Belki düzgün tedavileri sürseydi, o hastalarımızı kaybetmeyecektik” dedi.
Yaşanan 1-1.5 saatlik sağanak yağış sonrası Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ni suyun, kanalizasyon suyunun bastığının altını çizen İlhan, “Ne yazık ki hastanenin ameliyathane ve yoğun bakım ünitesi en alt katta. O katları su basmış” dedi.
AMELİYATHANE VE ACİL SERVİSLERİN YERİ
Acil servis ve ameliyathanelerin, bu tür riskler taşıyan yerlerde olmaması gerektiğini belirten İlhan,. “Başhekim de, ‘en alt katta yoğun bakım ve ameliyathanenin bulunmasının doğru olmadığını’ söylüyor, ‘ama zamanında yapılmış ben ne yapayım’ diyor. Ben de mimarlardan bilgi almaya çalıştım, bodrum katlara bu tür kritik birimler yapılabilir mi diye. ‘Bu, istenen bir şey değil, ama yapılamaz diye bir kural yok. Çok iyi teknik altyapısının sağlanmış olması lazım’ diyorlar. Burada belli ki o teknik altyapı yok” diye konuştu.
Su baskını dışında hastanenin fiziki yapısının eksikliklerine de vurgu yapan Bayazıt İlhan şu tespitleri gazetemizle paylaştı:
“Yoğun bakımdan hasta nakliye etmek çok zor burada. Çok daracık bir kapı var, morg çıkışı, o kattan ancak oradan çıkabiliyorsunuz. Yoğun bakımın olduğu yere asansör inmiyor. Böyle bir şey olabilir mi? Bir rampadan hastalar yukarı çıkarmanız gerekiyor. Kapıdan çıkaralım derseniz de çok daracık bir kapı var orada. Sağlıklı bir hasta tahliyesi mümkün değil acil durumlarda. Diyelim yangın çıktı, hızla oradan hastaları tahliye etmeniz bu şartlarda mümkün değil. Ciddi bir altyapı ve teknik problemlerin olduğu, hastane daha yapılırken, eiksikliklerin olduğu anlaşılıyor.”
‘HASTANELER ACİL DURUMLARA HAZIR OLMALI’
Hastanelerin yangın, sel, deprem gibi olağandışı durumlara hazır olmadıklarını oda olarak raporla da tespit ettiklerini kaydeden İlhan, “Bizim için en kritik olan hastanedeki olağandışı durumlara hazırlıklı olunması meselesi. Türkiye’de bu konuda ciddi problem var. İstanbul’da hastaneler depreme dayanıklı mı? sorusu ortada duruyor. Bursa’da yangın çıktı dumandan 6 hastamızı kaybettik. Geçen ay aynı günde iki hastanede birden yangın çıktı. Hastanelerin afet planlarının, altyapılarının çok iyi olması lazım. Belli dönemlerde tatbikatların yapılması, hastaların süratle tahliye edilmesi lazım.
Sağlık Bakanlığı’nın bu eksiklikleri biran evvel tespit edip tamamlaması gerekiyor. Çünkü insan sağlığı söz konusu” dedi.
FİZİBİLİTE RAPORLARI
Hastanelerin hizmete açılmadan önce fizibilite raporunun verilmesi gerektiğini, bunun için Sağlık Bakanlığı’nın ilgili birimlerinin bulunduğunu hatırlatan İlhan, “Teknik yönden yüklenici firma işi bitirdikten, Sağlık Bakanlığı’ndan denetim ekipleri denetledikten sonra hizmete açılabiliyor” dedi. Hastanenin mimari projesinin sorunlu olduğunun görüldüğünü kaydeden İlhan, “Mimari proje böyleyse bile teknik altyapısının ya da belediye hizmetlerinin yeterince gitmediğini anlıyoruz” dedi.
“Yolların kodu hastaneden daha yüksek. Yollardan akan bütün yağmur suları hastaneye doğru geliyor. Bunlar iyi hesaplanmamış belli ki” diyerek hastane için seçilen yer konusuna da dikkat çeken İlhan, bu durumdaki hastanenin, “Protokol hastanesi” olarak geçtiğinin altını çizdi
“Da Vinci robotu” getirdiklerini; bunun “robotik cerrahi” diye basında da yer aldığını kaydeden İlhan, “Robotik cerrahinin olduğu ameliyathaneyi kanalizasyon basıyor. Çok büyük yatırımlar, çok büyük ücretlerle alınan cihazlar ama şu anda o ameliyathane belki de iki-üç ay çalışamayacak. Çalışması da doğru değil, kanalizasyon basmış. Enfeksiyon riski var, tadilattan geçmesi lazım” dedi.
TEKRARLANMAMASI İÇİN
Bunun bir daha tekrarlanmaması için biran evvel altyapı sorunlarının çözülmesi gerektiğini kaydeden İlhan, “Büyükşehir Belediyesi’nin ciddi çalışma yürütmesi gerektiğini” ifade etti. “Belli ki burada bir eksiklik var. Hastanenin kanalizasyon ve atık su drenajında ciddi problemler olduğunu anlıyoruz ve belediyenin de gerektiği zamanda bu işleri yapmamış olduğunu görüyoruz” diyerek, su baskının yıllarn öncesinden sinyallerinin verilmesine karşın belediyenin görevini yapmadığını söyledi. İlhan, “Hastane sürekli bir su taşkını riski altında. Belediyece gerekli önlemlerin alınmadığını net bir şekilde görüyoruz burada” dedi.
BELEDİYEYE HATIRLATMALAR
Bayazıt İlhan hastanede daha önce de su baskınları yaşandığını hatırlatarak, “İnsanların başına ev yıkmak değil belediyecilik. Lüks rezidanslar yapmak değil belediyenin görevi; ya da futbol takımı kurmak değil. Belediyenin görevi bu tür altyapı sorunlarını çözmektir” dedi.
Su baskınlarının basit önlemlerle engellenebileceğini belirten İlhan, sizden giden drenajı sağlayan ama geri basma olursa durduran bir sistem var. Basit bir mekanizma. Bunun bile yapılmadığını görüyoruz. Bu tür borular var, çok büyük masraflar da gerekmiyor. Eğer geri basma olursa kapatıyor. Şehrin kanalizasyonu sizin hastanenizi basmıyor” diyerek belediyeye uyarıda bulundu.
Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi, 19 Şubat 2004’de Başbakan Erdoğan tarafından açıldı. Açılış töreninde Sağlık Bakanı Recep Akdağ, dönemin İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu da hazır bulundu. Hastane “Protokol hastanesi” olarak açıldı. (Ankara/EVRENSEL)

YANIT BEKLEYEN SORULAR

Hasta yakınlarının başvurmasıyla bir soruşturma başlatacaklarını, bu yetkilerinin olduğunu vurgulayan İlhan, “Sağlık Bakanlığı’nın da biran evvel konuya ilişkin gerçek bir bilgilendirme yapması lazım. Kaç kişi hayatını kaybetti, diğer hastanelere nakledilen hastaların durumu nedir? Resmi bir açıklama bekliyoruz” dedi.
*lhan gerek Sağlık Bakanlığı’ndan, gerekse İçişleri Bakanlığı’ndan şu sorulara yanıt istedi:
*Sağlık Bakanlığı bu işi soruşturuyor mu?
*Belediye hizmetlerinde bir ihmal var mı? Varsa belediyeye sorulacak mı?
*İçişleri Bakanlığı bu işi soruşturacak mı?
*O gün selde ambulanslar da yolda kaldı, kaç saat bu hastalar hastaneye ulaşamadı, tedavi alamadılar?
*Kaç yıldır hastanenin altyapı sorunu niye çözülmedi?
*İlgili bakanlıklar Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek’in sorumluluğunu araştırıp, soracak mı İçişleri ve Sağlık bakanlıklarından yanıt bekliyoruz.

DAHA BÜYÜK FELAKETE RAMAK KALMIŞ
Başhekim’in yoğun bakımdaki 38 hastadan 19’unu başka hastanelere naklettiklerini, diğer 19’unun ise başka ünitelere aktarıldığını söylediğini aktaran İlhan, esas ciddi problemin ise daha önce benzer sel baskınlarının yaşanması ve hiçbir önlemin alınmaması olduğunu söyledi.
Hastane teknik personelinden aldıkları bilgilere göre, eğer biraz daha su baskını devam etse idi, hastanenin elektriklerinin tümden kesileceği tehlikesine dikkat çeken İlhan, jeneratör ve kesintisiz güç kaynağının da devreden çıkması tehlikesinin çok ucuz atlatıldığını ifade etti. İlhan, “Öyle olsaydı çok daha ciddi can kayıpları olabilirdi, hastanenin işlemez hale gelmesi mümkündü” dedi.
NÜKLEER SIZINTI TEHLİKESİ
Hastanenin nükleer tıp bölümünden radyo aktif sızıntı olduğunu, ancak Atom Enerjisi Kurumu’nun ölçümlerine göre sızıntının tehlikeli boyutlarda olmadığının tespit edildiğini aktaran İlhan, hastanenin radyo aktif materyallerinin bir çukurda belli bir süne bekledikten sonra başka bir çukura alındığını, oradan da kanalizasyona verildiğini, lögarlar tıkandığı için orada bir taşkın ve sonrasında sızıntı yaşandığını söyledi. İlhan, “Bu tür altyapı sorunlarının hastanelerde ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Yağmur biraz daha sürseydi orada ana tank, radyoaktif maddelerin yarılanma ömürlerini geçirmesi gereken ana tankta bir taşkın olsa, çalışanlar, hastalar, çevre sağlığı açısından çok ciddi sorunlar ortaya çıkabilirdi” diyerek, büyük bir tehlikeden dönüldüğünü söyledi.

OĞLUMU İHMAL ÖLDÜRDÜ

Oğlu, 26 yaşındaki Yunus Emre Yücel’in, Mayıs ayından beri hastanede lösemi tedavisi gördüğünü belirten baba Ömer Yücel, oğlunun gördüğü tedavi sonrası hastaneden taburcu edilmesini beklerken kaybetmenin acısını yaşıyor. Hastanenin 3. katında Hematoloji Bölümü’nde kalırken, açık yaralı, enfeksiyon riski taşıyan bir hastanın odalarına yatırıldığını belirten Ömer Yücel, steril bir ortamda olması gereken oğlunun, açık yarası olan bir hasta ile aynı odada kalmaktan dolayı enfeksiyon kaptığını, fenalaştığını ve acilen solunum cihazına bağlanması gerektiğini söyledi. Hastanede sel baskının yaşandığı gün nöbetçi doktor da olmadığını, oğlu fenalaştığında doktorun evden çağrıldığını, muayenenin ardından doktorun “solunum sıkıntısı var, yoğun bakıma alınması gerekir” dediğini aktaran baba Ömer Yücel, yoğun bakımın sular altında olması nedeniyle oğlunun Onkoloji Hastanesi’ne nakledilip, yoğun bakıma alınmasına rağmen yaşamını yitirdiğini söyledi.
Eğer Hematoloji Bölümü’nde gerekli özen gösterilseydi ve hastanenin yoğun bakım servisinde acil müdahale edilseydi oğlunun ölmeyeceğini belirten Ömer Yücel, Gençlerbirliği Kulübü masörü de olan oğlunun ölümünden hastaneyi sorumlu tuttu.
HASTANEDE İKİNCİ SEL
Hastanede benzer sel olayını Mayıs- Haziran aylarında bir kez daha yaşadıklarını belirten Ömer Yücel, “Eğer o olaydan sonra önlem alınmış olsa idi bugün oğlum yaşıyor olacaktı” dedi. Ömer Yücel, üzüntülü, “Trilyonlar verseler oğlumu geri getiremezler. Ama bir daha kimse böyle acı yaşamasın” diyerek, sorumluların bulunmasını istedi. Baba Yücel Ankara Tabip Odası’na da yazılı başvuru yaparak, sorumluların açığa çıkarılmasını istedi.
Sultan Özer/Cem Gurbetoğlu

Evrensel'i Takip Et