26 Ekim 2010 00:00

EKONOMİK PERSPEKTİF


Biz dursak da hayat, yürüyen merdiven gibi kayıyor ayaklarımızın altından ve biz farkına varıncaya kadar başka bir yere götürüyor bizi. İki haftada bir yazmak konusundaki ısrarım sanırım daha fazla devam edemeyecek. Zira, yoğunluk içerisinde ancak iki haftada bir yazarım diyerek çıktığım yolda her iki haftalık dönümde gündemi kaçırmanın sancısı kaplıyor midemi. Ülkenin ve emekçilerin en önemli problemi olan işsizlik geçtiğimiz iki hafta içerisinde farklı yönleriyle gündeme geldi. Bu kez “nasılsa düştü gündemden” demeden birkaç olayı birleştirelim bu konu ile ilgili.
***
Referandum havasından çıkıp gerçek gündemine dönen hükümet, ilk elden Mayıs ayında ortaya attığı Ulusal İstihdam Stratejisi’nde uygulanmasını öngördüğü sömürü araçlarını geçtiğimiz hafta Bakanlar Kurulu’nda kabul edilen Orta Vadeli Program (OVP)’da (2011-2013) resmi politika metni haline getirdi. Denetimsiz, kayıt dışı ve sömürüye yol veren “esnek istihdam” resmi bir hedef olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca artık tartışmanın ötesinde uygulamasıyla da karşılaşacağımız “Bölgesel Asgari Ücret” yoksul kent emekçilerini tehdit edecek en önemli unsur olacak. OVP’da önümüzdeki üç yılın sonunda ortalama yüzde 5 ve birikimli olarak da yüzde 16’lık büyüme öngörüsüne karşın işsizlik oranının sadece yüzde 3 civarında düşeceğinin ifade edilmesi Türkiye’de krizin gerçekten de sermaye birikimi için bir “fırsat”a dönüştürüldüğünü gösteriyor. Ancak sermaye birikimindeki artış ve aynı zamanda merkezileşme sömürü oranını da cumhuriyet tarihinde görülmemiş biçimde artırıyor.
***
DİSK-AR, DİSK’in araştırma merkezi. DİSK yönetiminin son birkaç yıl içerisinde belki de yaptığı en iyi şey bu araştırma birimini kadro ve yapı itibariyle güçlendirmek oldu. Özellikle birkaç aydır bu merkezin araştırmaları ve daha çok da mevcut resmi istatistik verilerine yönelik yorumları geniş bir kesimce takip edilmeye başladı. Türk-İş’in yoksulluk verileri de önemini koruyor elbette. Özellikle TİS dönemlerinde gerçek büyüme, istihdam ve sömürü verileri daha fazla önem taşıyor. Aksi durumda asimetrik bilgi nedeniyle daha kolay aza razı edilebiliyor işçiler. DİSK-AR birim reel ücretlerin 2009 yılında yüzde 30’a varan oranlarda düştüğünü gösteriyor. Aynı döneme dair DPT (Devlet Planlama Teşkilatı) verisi ise yüzde 8’lik bir erimeden bahsediyor. DPT yaklaşık enflasyon oranında bir erime olduğu iddiasında. Bunun anlamı, ücret artışının olmaması. DİSK-AR ise sadece” sıfır zam” değil, ücret kesintileri yaşandığını da ifade etmiş oluyor. Tek başına bu veri bile –elbette gerçekliği tartışılacaktır- ülkedeki yoksullaşmanın çok önemli bir göstergesidir.
***
Geçtiğimiz iki hafta içerisinde işsizliği manşetlere taşıyan bir diğer olay ise Nobel Ekonomi Ödülü oldu. Yıllar itibariyle verilen Nobel Ekonomi Ödüllerinin konu başlıklarına baktığımız da uluslararası kapitalist ekonomi politiğin yol haritasını da buluruz. Örneğin savaş ekonomisinin güçlendiği ve ölümlerin artığı dönemlerde matematiksel analizlerin ödüllendirildiğini, kapitalist rekabetin yıkıcı boyutlara ulaştığı dönemlerde oyun teorisi temelli ekonomik kuramların öne çıkıp ödül aldığını, yoksulluğun giderilmesi bir yana bırakılıp yoksulluktan “fayda” sağlama kararı erken kapitalist devletler tarafından benimsendiği dönemde “mikro kredi” uygulamasının Nobel’lendiğini biliyoruz. Bu kez ise Diamond, Mortensen ve Pissarides “işsizlik, iş açığı ve ücretlerin ekonomi politikası ve devlet tarafından etkilenme yollarını” araştırdıkları çalışmasıyla aldılar. Her ne kadar burjuva basını bu ödüle burun kıvırıp konuyu “demode” bulmuş olsa da yukarıda da bahsettiğimiz gibi kapitalist dünya genelinde sermaye birikimi düne göre bugün daha fazla işsizlik, esnek çalışma dolayısıyla mutlak ve nispi artı-değer sömürüsüyle mümkün. Bunun temelinde de kapitalist rekabetin yıkıcı düzeye ulaşması yatıyor.
***
“Falcı bacı” rütbesiyle onurlandırılan İktisatçı Roubini de, Türkiye’ye öneride bulunurken emek-gücü piyasasında bazı önlemler alınması gerektiğini söylüyor. Elbete Roubini’nin önerileri sermaye birikimi için. Yani batı cephesinde yeni bir şey yok. Daha önceleri üzerinde durduğumuz bundan sonra da tekrar üzerine düşünüp tartışacağımız nitelikli emek-gücü, eğitim ve nispi artı-değer sömürüsü konularının önemi belki artık daha fazla kavranır.
***
Son günlerde yaşananlar da gösteriyor ki işsizlik önemlidir. Geniş halk kesimleri için olmaması, kapitalist ülke devletleri ve özel kesim sermaye için ise olması!
SİNAN ALÇIN

Evrensel'i Takip Et