31 Ekim 2010 00:00
Ölüler konuşmaz
GÜNÜN YAZILARI
Gündüz vakti her kaya arkası
Her ağaç gövdesinin görünmeyen öte yüzü
Yamaçların ya da dağın her tepesi ya da, upuzun uzanan düzlüğü
Çalı diplerinden fırlayan bir çalıkuşunun kanat vuruşu
Ya da gecenin karanlıklarla örtüşen korkunç sessizliği
Fark etmez hangisi olduğu
Hepsinde sırttadır ölümün soğuk nefesi
Bilemez kimse hangi ağacın ardından ne fırlayacak
Kim nerede
Hangi zamanda
Nasıl pusuya yatacak
Hangi kayanın çatlağından soğuk bir namlu sinsice öne doğru uzanacak
Ve bitmeyen bir kinle ateş kusacak
Namlular kızaracak
Günün bir vakti orta yerinden tutuşacak
Gencecik insanlar hayatlarının baharı olması gereken yaşlarda yanıp kavrulacak
Ama o dağlarda bahar nedir ki?
Taşın toprağın arasından fırlayan kır çiçeklerinin kokusu
Sarılı pembeli renklerin ihtişamlı duruşu
Üstlerinde dolanan arıların vızıltıları
Ağaç dallarında seken kuşlar korosunun güzellikler muştulayan melodileri
Başka bir yerde olsa insan bütün o güzellikleri içine çeker.
Yaşamı
Doğayı doya doya emer.
Uzanmak mesela o kır çiçeklerinin arasına
Gözlerini dikmek uçsuz bucaksız gökyüzüne
Hayal etmek sevdiklerini
Olabilecek güzel günleri.
Ve ya, gece yıldızları saymak...
Kaymasını seyretmek yerine yıldızlardan kaymak.
Kutup yıldızının ütünden kutuplara atlamak
Fakat hiçbirisi değil.
Ne çiçekleri koklamak
Ne yıldızlardan atlamak
Ne de hayallere dalmak.
Çünkü o kayaların ardından bir ceylan değil belki de pusuda bekleyen bir namlu çıkacak.
Kuşların cıvıltısı yerine tüfekler çatırdayacak.
Arılar yerine kurşunlar vızıldayacak
Delikanlılar vurulacak.
Belki bir orman
Belki bir ev yanacak
Geride çığlık çığlığa insanlar kalacak
Ateş düştüğü yeri yakacak
Ortalık gözyaşına boğulacak.
***
Öbür tarafta
Mesela bilmem ne köşkünde
Bilmem hangi konutun önünde birileri duygulu açıklamalar yapacak;
Onlar vatan için öldüler
Vatan en kıymetli hazinedir
Ama daha ertesi gün mesela bilmem hangim liman özelleştirme tarafından satılığa sunulmuştur.
Kaç para?
Liman, vatan değil midir?
Ya da başka bir yerde şehrin merkezi pazara açılmıştır.
Üstelik yabancı yatırımcılar gelmiş, aferin her şeyinizi böyle satın demiştir.
Satılmıştır.
Kent merkezleri satılmıştır.
Sonra köprüler satılmıştır.
Sonra sahiller
Ormanlar
Peki, vatan satılacak bir şey midir?
Asla!
O zaman o satılanlar vatandan sayılmamakta mıdır?
Ah! Ne kadar da ikiyüzlüce her şey!
Hepsi yabancı yağmacının dilini konuşmaya çalışır.
Konuşmayan ayıplanır.
Orada kendi dilini konuşmak yasaklanır!
Delikanlılar vuruşturulur.
Yatıyorlar işte yerde.
Bir kaya dibinde
Bir karakol penceresinde
Paramparça ve kanlar içinde
Belki normal bir zamanda, aynı mahallede olsalar arkadaş olacaklardı.
Belki birbirlerine dertlerini anlatacaklardı.
Belki sağdıç olacaklardı.
Belki biri doktor biri hasta olacak
Birbirlerini canlarını emanet edeceklerdi.
Şimdi vuruştular.
Kanlar içinde kaya diplerine uzandılar
Kır çiçeklerini gençliklerini kana boyadılar.
Şimdi sessiz her taraf
Dil yasağına da gerek yok.
Hal oldu mu mesele?
Sustular.
Konuşan yok işte!
Yücel Sarpdere
Evrensel'i Takip Et