11 Kasım 2010 00:00

AVRUPA GERÇEĞİ


İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra dünya geneline yayılan “Amerika hayali”nde, ABD herkesin yükseldiği ve milyoner olduğu bir ülke idi.
Bu yüzden “Büyük fırsatlar ülkesi” diye sunulan ABD’de sanki kapitalizm ötesi bir sistem varmış gibi, herkesin yükselme ve milyoner olmada şans eşitliğine sahip olduğu havası estiriliyordu. Yeter ki işler yolunda gitsin!
Bu yanılsama yıllarca sürdü.
Dolayısıyla dünya genelinde hızla “Amerikan hayranlığı”nı geliştirdi.
ABD egemenleri bu hayranlığı iyi kullanarak içerideki ve dışarıdaki zenginliğini, servetini ve gücünü artırdı.
Ama, bir süredir Amerika artık eski Amerika değil!
Yaptığı işgaller ve katliamlar nedeniyle yerküre üzerinde çektiği tepki günden güne artıyor.
Artık ABD hayranı olmak demode.
Bu “rüyalar” ülkesinin artık bir çöküş dönemine girdiği çoktandır konuşuluyor.
2 Kasımdaki ara seçimlerin ortaya çıkardığı sonuçların analizinde bu daha yüksek sesle ifade edilmeye başlandı.
Çünkü; sonuçlar ile ekonomik-sosyal koşullar arasında çok yakın bir ilişki bulunuyor. ABD ekonomisinin (öncesi bir yana) 2008’den bu yana içine girdiği süreçten dönüşünün öyle kısa sürede ve kolay olacağına kimse inanmıyor.
Ülke 2006 yılından bu yana günde ortalama 3.2 milyar dolar borçlanıyor.
2010 sonu tahminleri itibariyle toplam borcu Yurtiçi Gayri Safi Hasılası’nın (GSYİH) yüzde 94’ünü oluşturuyor. (11.9 katrilyon dolar)
Bu toplam borcun 2011’de GSYİH’nın yüzde 99’una çıkması bekleniyor. (15.1 katrilyon dolar)
Sadece önümüzdeki yıl içinde 1.3 katrilyonluk bütçe açığının oluşması bekleniyor. Obama Hükümeti, onun meydana gelmemesi için vergileri yükseltmeyi, sosyal alanlardan tasarruf yapmayı şimdiden gündemine almış durumda.
2008’den bu yana günde ortalama 7 bin 300 kişi işini kaybediyor. 2000 yılında resmi olarak 5.7 milyon olan işsiz sayısı bu yıl içinde 15.1 milyona yükselmiş.
Son istatistiklere göre 300 milyon nüfuslu ABD’de 43.6 milyon insan yoksul ve bu rakam geçen yıla göre 4 milyon daha fazla. Yoksulluk 51 yıl aradan sonra ilk kez bu kadar yükselmiş.
50.7 milyon (yüzde 16.7) ABD’linin bir hastalık sigortası yok. Der Spiegel dergisi geçtiğimiz hafta yapığı ‘Amerika Çaresiz Devletleri’ kapağında ‘Bir iyimser nasyonun nasıl da kötümser, umutsuz ve öfkeli bir topluma dönüştüğü’nü yerinden örneklerle çarpıcı bir şekilde ortaya koydu.
Derinleşen kriz özellikle “orta direği” önemli oranda sarsmış. Amerikan yaşam tarzının bir sembolü olarak kabul edilen herkesin müstakil bir konut sahibi olması da artık hayal. Çünkü daha önce 5-10 bin dolar karşılığında verilen yüz binlerce dolarlık krediler kesilmiş, alınan krediler geri ödenemez hale gelmiş ve elindekini kaybeden “orta sınıf”ta, paranoyaya varacak düzeyde histeri ve çaresizlik baş göstermiş.
Der Spiegel, Amerikan toplumu içerisinde mevcut sistemin sorunları çözeceğine dair umutsuzluğun ve karamsarlığın arttığına, halkın yüzde 63’ünün mevcut yaşam standartlarının korunamayacağına ve durumun giderek kötüleşeceğine inandığına dikkat çekiyor.
ABD ekonomisinin içine girdiği düşüş sürecinin hem içeride hem de dışarıda genelinde önemli sarsılmalara yol açacağını Nobel Öödüllü ekonomistler de artık yüksek sesle ifade ediyor.
Harvard’da ders veren Sosyolog Robert Putnam, ekonomik koşulların toplumda bir yeniden çatışma/gerilim yarattığına işaret ederken, sınıfsal çelişkilerin geldiği durumu şu şekilde özetliyor: “Amerika’da bir firma şefi bir işçiden 300 kat daha fazla para kazanıyor. Bu 1950’de 30 kattı. Bu sosyal uçurum sonucunda sınıfsal kökene göre farklı okullar, eğlence yerleri, farklı semtler oluştu”.
Sosyalizmin bir tehdit olarak ortadan kalkmasıyla birlikte neoliberalizmin hızla yaygınlaşması, sosyal kazanımların yok edilmesiyle birlikte bu “Rüya ülkesi”nde zenginlerle yoksullar arasındaki uçurum da alabildiğince derinleştirdi.
Şimdi elindeki zenginliği kaybetmeye ya da eskisi gibi kazanamayan orta ve büyük burjuvazi saflarında, sömürerek yoksullaştırdığı, toplumun kenarına attığı yoksul emekçilere, göçmenlere karşı daha büyük kin ve nefrete bürünmüş durumda.
İki hafta önce bu köşede “Çay Partisi deyip geçmeyin” dediğimizde tam da buna dikkat çekmiştik.
2 Kasımda sandıktan çıkan sonuçlar da bunu tescil etti. Zafer havasını arkasına alan bu gerici akım(lar) bundan sonra yoksullara karşı daha pervasız saldırıları gündeme getirecek.
Ve bu saldırıların hiç tahmin edilemeyecek bir zamanda büyük sınıf savaşımlarına yol açması büyük bir olasılıktır. Kapitalizmin en şatafatlı ülkesinde günden güne derinleşen sınıf çelişkileri aynı zamanda, emekçi sınıfların kendi çıkarlarını temsil eden örgütler yaratacağını da gösteriyor.
Amerika’nın Amerika’dan değiştirilmesi ancak yeni bir iş savaş ile mümkündür. Bilindiği 1861-65 yılları arasında gerçekleşen iç savaşta Konfedere Devletler dağıtılmış, kölelik kaldırılmıştı. Olgular, “Amerikan imparatorluğu”nun öyle kolay ve kısa sürede toparlanamayacağını gösteriyor. Tam tersine darbe aldıkça daha fazla saldırganlaşacaktır. Kendisini kurtarmak için herkesi yok etmekten çekinmeyecektir.
Ama nafile.
YÜCEL ÖZDEMİR

Evrensel'i Takip Et