17 Aralık 2010 00:00

Mafya anlatmayan mafya filmi




Bugün vizyona girecek olan Çakal, Türkiye sinemasında gerçekçi bir mahalle ortamı içerisinde hayata yenik başlayan yoksul gençlerin bunalımlı gelecek arayışlarını yansıtan; Kara Köpekler Havlarken, Bornova Bornova, Başka Semtin Çocukları gibi başarılı filmlerin kervanına katılmaya aday bir sokak hikayesi. İlk uzun metrajlı filmini çeken Yönetmen Erhan Kozan, Erkan Can, Uğur Polat, Naci Taşdöğen, Cüneyt Türel, Turgay Tanülkü gibi usta oyuncularla çalışmış. Genç kuşağın dikkat çeken isimlerinden İsmail Hacıoğlu, Damla Sönmez ve Çetin Altay da Çakal’ın güçlü kadrosunda yerini alıyor.
Kozan sık sık “Haddimi biliyorum, yolun başındayım” deme ihtiyacı hissediyor ama ustalar, Erkan Can ve Naci Taşdöğen ne yaptığını çok iyi bilen bir yönetmenle çalıştıklarından bahsediyorlar. Bir de set ortamının çok eğlenceli ve rahat olduğundan... Bu keyifli ve samimi ortam filme de yansımış. Çakal’ın Genç Yönetmeni Erhan Kozan, Oyuncularından Erkan Can, Naci Taşdöğen ve Çetin Altay’la Çakal’ı konuştuk.
FARKLI BİR BALIK: AKIN
Akın Balık (İsmail Hacıoğlu) annesini kaybetmesinin ardından büyük bir boşluğa düşer. Sevgilisiyle (Damla Sönmez) kaçmak ister, olmaz. Yıllardır yanında çalıştığı ustasının (Cüneyt Türel) yanında da duramaz. Kendine yeni bir yaşam yaratmak isteyen Akın, arkadaşı İdris’in (Çetin Altay) Hayat Bilardo Salonu adında gayri meşru iş çeviren mekanın adamı olma teklifini kabul eder. Akın, artık bilardo salonunu işleten Fahrettin Abi (Uğur Polat), en Büyük Abi Celayir (Erkan Can), Akın gibi gençten başlayıp şimdilerde yükselen Doyumsuz, Kaypak Mecit (Naci Taşdöğen) gibi tiplerden oluşan bir dünyanın içine girmiştir. Ama sıradan bir çocuk değildir Akın. Hayatı sorgulamaktan hiç geri durmaz. Diğer gençler gibi, akvaryumun içinde bir balıktır Akın da, ama farklı bir balık.
ŞİDDETE ALIŞKINIZ
Genç Yönetmen Erhan Kozan iştahla anlatıyor filmini. 3 yıllık bir emeğin sonucu olan Çakal üzerine çok düşündüğü ortada. Filmde en çok dikkatimi çeken “İyi insan-kötü insan” meselesine getirdiği gerçekçi yorum olmuştu.
Kozan, filminin, toplumun verdiği iyi-kötü rollerini tartışmak istediğini reddetmiyor. Zira mafya tiplerin cirit attığı “Çakal”ın “En kötüsü” mafyatik abilerden biri değil. Oğlunu ve karısını sevgisiz bırakan, hacı sakallı baba. Kozan, çocuğu ile iletişim kurmayan, derdiyle ilgilenmeyen babayı mafyadan daha fena resmediyor. Mafya malum bir yapı, en üstünde bir adam, altında farklı “Rütbelerde” başkaları. Akın’ın mafyatik bir yol seçmesinin nedenlerinden birini babasına öfkesinde gören yönetmen, aile yapısının önemine işaret ediyor.
Akın’ın babasına şiddet göstermesinin kimseyi rahatsız etmediğini vurgulayan Kozan “Galiba şiddete alışkın bir toplumuz” sözleriyle yorumluyor bu durumu. Bu noktada da iyi-kötü konusunda ezberimizi çekiştiriyor Erhan Kozan. Babasına sert bir dille çıkışan oğlanın yanında yer almamızı sağlıyor. Çocuk haklı sonuçta, babası adam değil.
SERT OLMAZSAN SİSTEM İŞLEMEZ
“Çakal” tabii ki sert adamların arz-ı endam ettikleri bir film. Küfür, racon havalarda uçuşuyor. Havada uçuşuyor derken sırıttığını söylemeye çalışmıyorum. Filmin atmosferinin kaldırdığı, yakıştırdığı bir küfür bolluğu var. Karakterlerin sertliklerine ilişkin önemli şeyler söylüyor Kozan, “Her karakter sert ama aslında özlerinde iyi adamlar. O sistemi sert olmadan yönetemezsin, herkes bunun bilincinde. Bir sistem kuruyorsan duygusallıkla bunu sürdürmek mümkün değil bu dünyada”.
KENDİ AKVARYUMUNU OLUŞTURMAYA ÇALIŞAN BİR BALIK
Akın, mafya alemine girmeden önce diğer arkadaşlarıyla sur dibinde kafa çeken bir genç. O ayrıldıktan sonra da tezgah devam ediyor eskisi gibi. Erhan Kozan o surları akvaryumla özdeşleştirmiş. Diğerlerinin değil de Akın Balık’ın aralarından sıyrılmasını da şöyle yorumluyor; “Akın diğer çocukların toplamı; agresif, huysuz, kaypak… Bunu anlatabildik mi bilmiyorum ama, aslında her köşe başında olan bir hiyerarşidir bu. Köpekler de bile vardır, diğerlerini yöneten biri mutlaka olur.”
Ben, Akın’ın iç sesinin bana biraz çok geldiğini ve fazla bilgece bulduğumu söylediğimde Erhan Kozan bu tercihini şöyle açıklıyor, “Özel bir çocuk Akın, bir misyonu var, kendi akvaryumunu oluşturmaya çalışan bir balık o. Nereye girse arıza çıkartacak enteresan bir tip. Onu daha iyi anlamamız için kafa sesi kullanmak gerekiyordu.”
HAKKINI VERSELER SİSTEM ÇÖKER
Akın’ın nasıl bir yapıyı seçtiğini konuşmaya devam ediyoruz. Mafya ortamlarda herkesin cebinde para vardır ya. Cep para görmeyecekse kim neden bulaşsın bu işlere, değil mi? “Sistem ona yaşayabileceği ama kafasını kaldırmayacağı kadar destek oluyor. Eğer değeri kadar ya da daha fazla para alırsa üstünü unutacaktır çünkü. Yapı bunun üzerine kurulu. Her ihtiyaç duyduğunda Fahrettin Abi’nin önünde el pençe divan para istiyorsan, o zaman Fahrettin Abi Fahrettin Abi oluyor işte. Oysa emeğinin karşılığını alıp iki ev bir araba alabilse Akın, herhalde sistem çöker. Bağlılık ilişkisini sürdürmek zorundasın.”
MAFYA FİLMİ DEĞİL“Akın yaşam alanını arayan bir çocuk. O sistemin en büyük avantajı buna olanak tanıması. Başka çaresi kalmayınca yeni bir yaşam alanı yaratmak zorunda kalıyor. Hayat Bilardo Salonu olmasa başka bir sisteme dahil olacaktı, bir otopark ya da başka bir alan. Çarkını oluşturamıyorsan çarkı olan bir sisteme küçük çark olarak dahil olmak zorundasın. Başka bir şans olacağını düşünmüyorum.” Yönetmen Kozan bu sözleri Çakal’ın aslında bir mafya hikayesi olmadığını izah etmek için söylüyor. “Çakal, bir mafya hikayesinden çok Akın’ın hikayesi”. Ne mafyatik yapı ne de oranın raconuyla ilgileniyor yönetmen son kertede. İlgilendiği ve tartıştırmak istediği Akın’ın tercihleri ve yolu. Film temel mesajını da buradan kuruyor. (İstanbul/
EVRENSEL)


ÇETİN ALTAY: KENDİSİ İYİ SEÇTİĞİ YOL KÖTÜ

Çetin Altay, Çakal’da Akın Balık’ı mafyayla tanıştıran, Akın’ın aklını çelen “Kötü arkadaş”. Çakal projesinin başından beri yer almış Altay. Yönetmen Erhan Kozan’la eski tanışıklığından projeden uzun zamandır haberdar ve filmin düşünsel sürecinin içerinde de bulunmuş bir oyuncu. Yıllardır komedi oynayan ve yazan Altay için Çakal’da canlandırdığı İdris karakteri farklı bir tecrübe olmuş. Kötü arkadaş İdris’in aslında o kadar kötü bir adam olmadığını söyleyen Altay, “Kötü bir işi seçmiş ama aslında iyi biri” olarak tarif ediyor karakterini. “Tekstil fabrikasında olsaydı arkadaşını yanına aldırmak isteyecekti, mafyaya katıldığında da aynı şekilde arkadaşını yanında görmek istiyor” diye anlatıyor. Malum hısım akraba muhabbetinin çok güçlü olduğu bir memleket ülkemiz.
Hayat, İdris’e hepi topu iki yol bırakmış. Biri paralı diğeri ise parasız serserilik. İdris ilkini seçmiş. Tedbirli ve ketum bir mafya karakteri olan İdris, Altay’ın deyimiyle “Hoplayıp zıplamayı sevmiyor”. Her ketum insan gibi süprizlerle dolu İdris.
Pek kimsenin gülmediği bir film Çakal, İdris ise sanırım en suratsızları. Hatta Çetin Altay’ın sempatik, konuşkan ve esprili halini röportajın başında biraz yadırgadığımı söylemeliyim bu arada.


ERKAN CAN: ÇAKAL BİR TÜRKİYE HİKAYESİ

Erkan Can, Çakal’ın Türkiye fotoğrafını yansıttığı görüşünde. “Ülke böyle. Gençlerin çıkış yolu yok. Akın gibi bir sürü genç var sokakta. Gençlerin çıkmazları tartışılsın istedik.” Seyredecek binlerce izleyicinin onların anlatmak istedikleri hikayeden ne sonuçlar çıkaracaklarının önemli olduğunu söyleyen Can, “Ben doğru yerden mesaj verdiğimizi düşünüyorum” diyor.
“Para yok pul yok, kötülük var… Mahalledesin, herkes kopuk, herkes işsiz… Böyle bir dünyanın içine doğuyorsun. Bir yerlere tutunmak gerekiyor. Kolay para kazanmak da tatlı gelebiliyor. Çaresizlikten sonuçta. Her şey dönüp dolaşıp ekonomiye dayanıyor. Anadolu’da kötü işte de iyi işte de usta çırak ilişkisi vardır. Yaz tatillerinde babalar çocuklarını 3 ay tatilde tornacıya verirdi, kaportacıya verirdi. Ben çok gittim. Çıraklık öğrensin, eli iş tutsun diye. Şimdi o işler de kalmadı, her şey fabrikasyon oldu, çıraklık da kalktı. Şimdi gayri meşru durumların çıraklığı var.”
Erkan Can son dönemde bir hayli mafya karakter canlandırdı beyaz perdede. Mafya rollere devam edip etmeyeceği sorusuna da; “Mafya karakterlerine ara vermek istiyorum, başka şeyler yapmak gerekiyor” diyor.


NACİ TAŞDÖĞEN: SEYİRCİ İNANMIŞSA İYİ OYUNCUSUN


Naci Taşdöğen canlandırdığı Mecit karakterine gerçekçi olması için kendisi bir “Faça” eklemiş. Yılların mafyasının temiz bir surata sahip olamayacağına inanıyor. “Yakışıklı olabilir ama temiz yüzlü olamaz” diyor.
Mecit kaypak ve sistem içinde bir başka sistem kurmaya çalışan biri ve filmin adı en çok ona yakışıyor aslında. “25 yıllık tiyatro sanatçısı, ben ona bir yere kadar bir şey söyleyebilirdim” diyor Erhan Kozan. Karakteri ve ne istediğini iyi anlatan yönetmen gerisini Naci Usta’ya bırakmış. Karşımıza kaypaklığı, çakallığı her halinden anlaşılabilen bir karakter ortaya çıkarmış Taşdöğen.
“Mafya yapısında mevcut pozisyonunu yeterli bulmayan, doyumsuz, başka işler yapıp daha güçlü olmaya çalışan kalleş biri” diye tarif ettiği Mecit’i yani, “Yüzüne gülüp arkadan iş karıştıran kaypak birini” oynamanın zor olduğunu söyleyen Taşdöğen, “Bize dersimiz o kadar güzel çalıştırıldı ki, bize sadece oynamak kaldı” diyor. Ama temkinli davranmayı da elden bırakmıyor usta oyuncu; “seyirci inanmışsa sen iyi bir oyuncusun, inanmazsa başarısızsın”.
Devrim Büyükacaroğlu

Evrensel'i Takip Et