5 Ekim 2006 21:00
Cama renk vermek zanaat işi
GÜNÜN YAZILARI
Antalya'ya iki saat mesafede, hani o bildik tanımla ama o tanımın da gerçekten hakkını verecek güzellikte, yeşil ve mavinin buluştuğu berrak bir yer Olimpos. Upuzun bir kumsalı, tertemiz denizi ve kumsalın bittiği yerde başlayan defne ormanıyla insana "buralarda yaşamak vardı" dedirtiyor. Adı Olimpos kadar bilinmeyen ama Olimpos'la aynı denizi ve kumu paylaşan, komşusu Çıralı'ya sekiz yıl önce yerleşen Erol Evin de böyle deyip gelmiş Çıralı'ya. Hatırlatmadan geçmemek gerekiyor; Çıralı'ya böyle kalkıp gelmiş pek çok "şehirli" var.
Çıralı'da bir cam ustası Erol Evin bir cam ustası. Oğlu Barış'la hem atölye hem de dükkan olan bir yer açmışlar Çıralı'da. Sokağa bakan cephesi açık olan bu dükkanın önünden geçerken atölyenin içini tamamen görebiliyorsunuz. Ve sokaktan geçerken bu rengarenk camlara en azından bir göz atmadan geçemiyorsunuz. Camdan balıklar, kuşlar, ceylanlar, horozlar, çiçekler, kolyeler, yüzükler, tabaklar yapıp satıyor baba-oğul. İlkokul üçe giderken babası cam ustası olan dayısının yanına çırak olarak vermiş onu ve o gün bugündür cama şekil, renk, hayat veriyor Evil. "Dayım, dünyanın sayılı üfleme ustalarından biriydi. Fısfıs denen bir alet yapmıştı ustam. 1940'larda Paşabahçe Cam Fabrikası'nda çalışmaya başlamış. İlk olarak askeriyeye su matarası yapmışlar, sonra neon lambaları, içi boş hayvan figürleri... Çok ustaydı dayım, hâlâ yaşıyor" diye anlatıyor ve cam tezgahının üzerinde duran cam erittiği ocağı gösteriyor, "Bu ateş kanserojen aslında ama ne dayımda ne de bizde bir şey yok." Nasıl oldu da Çıralı'ya yerleşmeye karar verdiniz diye soruyoruz. İlk 3-4 yıl sadece yazları gelmişler. Yazın hem üretip hem satmışlar Çıralı'da. İstanbul Fatih'te atölyeleri varmış. Ancak Fatih'teki atölyede piyasa şartlarına göre çalışıyorlarmış, yani seri üretim, yani üretim piyasasına dönük yarı işlenmiş madde üretimi... Cam nazar boncuğu üretmişler. Bu üretim özel bir yetenek gerektirmiyor diye anlatıyor Evin, "Küçük kalıplar var. Onlarla yapıyorsunuz ve sanat boyutu yok boncuk işinin. Günde ortalama 1000 boncuk üretiyorsunuz 50 milyon kazanıyorsunuz," diyor. Evin bunu tercih etmemiş, o camların her birine tek tek emek harcamayı, zanaatçılığı tercih etmiş. Bu işi baba oğul yaptıklarına göre oğlunu, Barış'ı soruyoruz, o da seviyor mu diye. "Cam durudur ve en ufak bir pisliği kabul etmez. Ufacık bir pislik dahil camı çatlatır. Yani bu iş sabır ve dikkat ister. Gençler 8 saat ocak başında kalamıyorlar. Yeni nesle bunlar zor geliyor. Barış şimdilik seviyor bu işi. Tabii karar onun yine de, yani ileride ne olur belli olmaz tabii" diye yanıtlıyor.
"Bir cam atölyesi kursam..." Malzemeyi bulmak, ham camı temin etmek zor oluyor mu, diye soruyoruz ve konunun can evine parmak basmış oluyoruz. Babası 15-20 yıl önce hurda cam almış, hâlâ o camları kullanıyorlar yeniden dönüştürerek. Hurda camı dönüştürerek kullanması zahmetli ama ekonomik. Üstelik camın doğayla dost özelliği de değerlendirilmiş oluyor böylece. Ancak Paşabahçe Cam Fabrika'sı hurda cam satmıyor. Ve ithal ham cam almak gerekiyor. Üstelik, ilk cam fabrikası olan Paşabahçe'nin kapatılması, yatırımların durması Türkiye'de camın üretimi ve kalitesi de düşürmüş. Türkiye'de üretilen renkli camlar ateşe girdiğinde renkleri değişiyor, dolayısıyla istenen verim alınamıyor Türkiye'de üretilen ham camdan. Özellikle renkli cam bu konuda büyük üne sahip İtalya'dan ithal ediliyor; tabii ithal camların fiyatı da oldukça pahalı. Ancak kaliteli olduğu için tercih ediliyor. İtalya bu konuda bir tekel. Erol Evin'in en büyük hayallerinden birisi Çıralı'da bir cam atölyesi açmak.
Çıralı'da bir cam ustası Erol Evin bir cam ustası. Oğlu Barış'la hem atölye hem de dükkan olan bir yer açmışlar Çıralı'da. Sokağa bakan cephesi açık olan bu dükkanın önünden geçerken atölyenin içini tamamen görebiliyorsunuz. Ve sokaktan geçerken bu rengarenk camlara en azından bir göz atmadan geçemiyorsunuz. Camdan balıklar, kuşlar, ceylanlar, horozlar, çiçekler, kolyeler, yüzükler, tabaklar yapıp satıyor baba-oğul. İlkokul üçe giderken babası cam ustası olan dayısının yanına çırak olarak vermiş onu ve o gün bugündür cama şekil, renk, hayat veriyor Evil. "Dayım, dünyanın sayılı üfleme ustalarından biriydi. Fısfıs denen bir alet yapmıştı ustam. 1940'larda Paşabahçe Cam Fabrikası'nda çalışmaya başlamış. İlk olarak askeriyeye su matarası yapmışlar, sonra neon lambaları, içi boş hayvan figürleri... Çok ustaydı dayım, hâlâ yaşıyor" diye anlatıyor ve cam tezgahının üzerinde duran cam erittiği ocağı gösteriyor, "Bu ateş kanserojen aslında ama ne dayımda ne de bizde bir şey yok." Nasıl oldu da Çıralı'ya yerleşmeye karar verdiniz diye soruyoruz. İlk 3-4 yıl sadece yazları gelmişler. Yazın hem üretip hem satmışlar Çıralı'da. İstanbul Fatih'te atölyeleri varmış. Ancak Fatih'teki atölyede piyasa şartlarına göre çalışıyorlarmış, yani seri üretim, yani üretim piyasasına dönük yarı işlenmiş madde üretimi... Cam nazar boncuğu üretmişler. Bu üretim özel bir yetenek gerektirmiyor diye anlatıyor Evin, "Küçük kalıplar var. Onlarla yapıyorsunuz ve sanat boyutu yok boncuk işinin. Günde ortalama 1000 boncuk üretiyorsunuz 50 milyon kazanıyorsunuz," diyor. Evin bunu tercih etmemiş, o camların her birine tek tek emek harcamayı, zanaatçılığı tercih etmiş. Bu işi baba oğul yaptıklarına göre oğlunu, Barış'ı soruyoruz, o da seviyor mu diye. "Cam durudur ve en ufak bir pisliği kabul etmez. Ufacık bir pislik dahil camı çatlatır. Yani bu iş sabır ve dikkat ister. Gençler 8 saat ocak başında kalamıyorlar. Yeni nesle bunlar zor geliyor. Barış şimdilik seviyor bu işi. Tabii karar onun yine de, yani ileride ne olur belli olmaz tabii" diye yanıtlıyor.
"Bir cam atölyesi kursam..." Malzemeyi bulmak, ham camı temin etmek zor oluyor mu, diye soruyoruz ve konunun can evine parmak basmış oluyoruz. Babası 15-20 yıl önce hurda cam almış, hâlâ o camları kullanıyorlar yeniden dönüştürerek. Hurda camı dönüştürerek kullanması zahmetli ama ekonomik. Üstelik camın doğayla dost özelliği de değerlendirilmiş oluyor böylece. Ancak Paşabahçe Cam Fabrika'sı hurda cam satmıyor. Ve ithal ham cam almak gerekiyor. Üstelik, ilk cam fabrikası olan Paşabahçe'nin kapatılması, yatırımların durması Türkiye'de camın üretimi ve kalitesi de düşürmüş. Türkiye'de üretilen renkli camlar ateşe girdiğinde renkleri değişiyor, dolayısıyla istenen verim alınamıyor Türkiye'de üretilen ham camdan. Özellikle renkli cam bu konuda büyük üne sahip İtalya'dan ithal ediliyor; tabii ithal camların fiyatı da oldukça pahalı. Ancak kaliteli olduğu için tercih ediliyor. İtalya bu konuda bir tekel. Erol Evin'in en büyük hayallerinden birisi Çıralı'da bir cam atölyesi açmak.
Evrensel'i Takip Et