19 Nisan 2006 22:00

Konuşan ve yazan yanacak!

Hükümetin, askerin isteği doğrultusunda hazırladığı yeni Terörle Mücadele Yasa Tasarısı, ifade özgürlüğüne ağır darbe vuruyor. AB'ye uyum adı altında yapılan düzenlemelerden geri adım atılarak, eskisi gibi "basına hapis" ve "gazete kapatma" yeniden gündeme getiriliyor. Yasa tasarısına göre "terör suçu"nun basın ve yayın yoluyla işlenmesi halinde, basın ve yayın organlarının sahiplerine, bin günden 10 bin güne kadar adli para cezası verilecek. Sorumlu müdürleri hakkında, bu cezanın üst sınırı 5 bin gün olacak. "Terör örgütünün faaliyeti çerçevesinde suç işlemeye alenen teşvik, işlenen suçları ve suçluları övme veya terör örgütünün propagandası niteliğindeki" süreli yayınlar, hakim kararı ile, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de cumhuriyet savcısının emriyle tedbir olarak 15 günden 1 aya kadar durdurulabilecek. Cumhuriyet savcısı, bu kararını en geç 24 saat içinde hakime bildirecek. Hakim 48 saat içinde onaylamazsa, durdurma kararı hükümsüz sayılacak.

'Sıra sokaktaki vatandaşa geldi' Yazar ve gazeteci örgütleri, tasarıda ifade özgürlüğünü sınırlayan düzenlemelere tepki gösterdi. Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) II. Başkanı Mustafa Köz, Terörle Mücadele Yasası'nda yapılmak istenen değişiklikleri 20 yıllık bir sürecin getirdiği nokta olarak görmek gerektiğini ifade etti. Toplumsal muhalefete karşı yasaların daha da ağırlaştırılacağını belirten Köz, şöyle devam etti: "Daha önce sadece muhalifleri hedefleyen yasa maddeleri, sokaktaki vatandaşın söz söyleme hakkına, düşünce özgürlüğüne de müdahele eden bir noktaya geldi. Aslında bunun karşısında ne yapmak gerekir onu düşünmek gerekiyor. Bugün yazarların, aydınların, bilim adamlarının daha fazla örgütlenmeye daha fazla birlikte olmaya ve bir düşünce hareketi ya da bir eylemlilik oluşturmak için bir araya gelmelerine ihtiyaç var. Dayanışma ve birlikte olma bilinci kısa sürede toparlanıp gelişirse yasalarda geri adım atma söz konusu olabilir. Bu yasaların bu kadar çabuk çıkabilmesinin bir nedeni de tepkisiz kalınıyor olması. Akşam konuşulan kanun tasarısı sabah yasalaşmış olabiliyor. Türkiye Yazarlar Sendikası daha önce olduğu gibi bundan sonra da düşünce özgürlüğünü ilgilendiren bu konuda da gereken çalışmaları yapacaktır."

'İpin ucu kaçtı' Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Ahmet Abakay ise getirilmek istenen yeni yasal düzenlemeleri, "ipin ucunun kaçıralacağı ve kaş yapayım derken göz çakırılacağını sanıyorum" şeklinde değerlendirdi. Şiddete dayalı eylemler ve terörün önlenmesi gerekçesi ile yasal düzenlemelerin yapılabileceğini, zaten yasalarda da bu konuda yeteri kadar ceza ve yaptırımın olduğunu hatırlatan Abakay, "Şiddet örgütlerden de kişilerden de gelse, bunun soruşturulması için bir engel yoktur. Yeni Terörle Mücadele Yasa Tasarısı'nın tam gerekçelerini bilmemekle birlikte özellikle Güneydoğu'da yeniden başlayacak ve giderek tüm yurtta da uygulanacak bir olağanüstü halin fiilen ve hukuki altyapısı örülerek getirileceği endişesini taşıyorum" dedi. Özellikle basın için öngörülen ağırlaştırılmış ve tekrar hapis cezasına dönüştürülen maddeleri kesinlikle uygun bulmadıklarını söyleyen Abakay, "Zaten basın üzerinde yeteri kadar baskı var. Bunu katmerleştirilerek ve giderek subjektif kararların yoğunlaşacağı bir döneme geleceğimizin işaretini veriyor taslak. Geçmişte de bu tür uygulamalarda ipin ucu hep kaçtı. Subjektif kararlarla hem basın mağdur edildi hem düşünce özgürlüğü kısıtlandı. Tasarı meclise geldiğinde zaten biz de basın örgütleri olarak biraraya gelerek değerlendirme yapacağız. Ve bu değerlendirmeye göre de hareket edeceğiz" diye konuştu.


TGC: 1991 YILINA DÖNÜLDÜ Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, yeni TMY tasarısı ile ilgili yazılı bir açıklama yaparak eleştirilerini sıraladı. Açıklamada Terörle Mücadele Yasası'nın, Avrupa Birliği'ne uyum çalışmaları kapsamında değiştirilmiş olduğunu hatırlatan Erinç, Basın Yasası'nda yapılan değişiklikle 'el koyma' nın sınırlandırıldığını ve basılmış eserlerin tamamına el koymanın hakim kararına bağlanmış olduğuna değindi. Erinç, "Tasarı bu ilkeyi geçersiz kılmayı amaçlamaktadır. Para cezası ilkesi de kaldırılmakta ve yeniden hapis cezasına dönülmektedir. Tasarının ciddi bir yaklaşımla oluşturulmadığının bir başka kanıtı ise yürürlükten kaldırılmış olan Basın Yasası'nın numarası ile maddelerine gönderme yapılmış olmasıdır" dedi. Erinç, tasarının 5. maddesinde geçen ve "terör örgütünün propagandası niteliğinde olan içerik" tanımıyla belirlenen suçun, doğrudan yoruma açık ve halkın bilgilenme hakkını da engelleyen bir nitelik taşıdığına dikkat çekerek, "İlk terörle mücadele yasası 1991 yılında çıkarılmış ve daha sonra "demokratikleşme kapsamında özgürlükleri ve hakları kullanılır kılabilme gerekçesiyle" değiştirilmiştir. Nasıl bir çelişkidir ki bu kez de yine "demokratikleşme" kapsamında değişiklik yapılmakta ve yasasın ilk şekline dönülmektedir"diye sordu.


TMY TASARISI'NA BÜYÜK TEPKİ

EMEP: DEMOKRASİ VE EMEK GÜÇLERİ HEDEFTE EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel: "Terör", "terör örgütü" vb. söylemler kullanılarak demokratik hak ve özgürlüklerin kısıtlanması gibi bir sorunla karşı karşıyayız. Bakanlar Kurulu tarafından oylanan TMY Tasarısı kabul edilemez. Söz konusu Tasarı'ya baktığımızda aymazlık ve gözü dönmüşlüğün söz konusu olduğunu görüyoruz. Anneleri ve babaları dahi baskılayacak bir biçimde tasarı hazırlamak egemenlerin bir hezeyan içinde oldukları ve sorunların çözümüne nereden yaklaştıklarını görüyoruz. Devletin ve egemenlerin Türkiye'de yaşanan sorunları çözümsüz politikalar ile ele almaları söz konusu. Tasarı özellikle Kürt sorunundaki çözümsüzlük açısından bir kısıtlamayı getirecek. Sadece Kürt hareketine dönük değil tüm demokrasi ve emek güçlerini hedeflemektedir. Bu tasarı, yasallaşması durumunda bir kılıç olarak devletin elinde sallanacaktır. Demokrasi ve emek güçlerinin bu kılıcı devletin elinden alması gerekiyor.

SDP: KÜRT SORUNUNU ÇÖZMEK İSTEYENLER
    BASKI ALTINA ALINIYOR SDP Genel Başkanı Filiz Koçali: Terörle Mücadele Yasası Tasarısı tüm muhaliflere olmakla birlikte, odağında yine Kürt sorunu var. Artık Kürt sorununu çözmek yerine, Kürt sorununu çözmek isteyenleri baskı altına almak istiyorlar. Artık Kürt sorunu hakkında görüş belirtmek bile TMY yasası içinde ele alınacak. Yasa hazırlanırken AB ülkelerindeki yasal düzenlemeler örnek gösteriliyor. Eğer AB örnek alınacaksa IRA ve ETA ile nasıl sorun masada çözüldü ise hükümet de bu masa örneğini kendine örnek alabilmeli.

ÖDP: HÜKÜMET GERİ ADIM ATIYOR ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Hakan Tahmaz: Yaklaşık 10 aydır esas olarak güvenlik güçleri, mevcut yasaların yetmediğini ileri sürüp, TMY'de değişiklik olmasını istediler. Sorunun özü AKP Hükümeti aslında ülkenin sorunlarını başta Kürt sorunu olmak üzere demokratik kanallarla çözme vaadinden geri adım atarak güvenlik güçlerinin talepleri doğrultusunda yasaklamalarla, sorunu bastırma yolunu seçmiştir. Hiçbir sorun bastırma yöntemiyle ya da demokratik zeminleri daraltmayla çözülemez. Dünya'da bunun örneği yoktur. Toplumsal sorunların çözümü demokratik siyasal açılımlardan geçebilir. Anlaşılıyor ki AKP zihniyeti ve bugünkü tercihleri böyle bir şeye elverişli değil.

SHP: DEMOKRATİK KAZANIMLARDAN
    GERİ ADIM ATILMAMALI SHP Genel Sekreteri ve İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci yaptığı yazılı açıklamada, tasarının olumlu yanları olduğunu ancak terör suçlarının kapsamını genişletmediğini, bütün suçları terör kapsamında değerlendirdiğini ifade etti. Demokratik kazanımlardan geri adım atılmasının kabul edilemeyeceğini kaydeden Ketenci, "Terörizme karşı en büyük mücadele herkesi terörist ilan ederek değil demokrasiyi korumak ve özgürlük alanını genişletmekle verilir" dedi.

EĞİTİM-SEN: 12 EYLÜL ZİHNİYETİ Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer TMY Tasarısı'nda tüm toplumu baskı altında tutmak, halkın demokratik haklarını engellemek mantığının hakim olduğunu bildirdi. Dinçer, yaptığı yazılı açıklamada, tasarının sendikaların, meslek örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin mücadelesinden rahatsız olanların istekleri dikkate alınarak hazırlandığını ifade etti. Tasarının insan hak ve özgürlüklerine aykırı düzenlemeler içerdiğini belirten Dinçer, toplumu baskı altına alma, halkın demokratik haklarını engelleme mantığının hakim olduğunu dile getirdi. Türkiye'nin bir kez daha 12 Eylül zihniyetine teslim olduğunu belirten Dinçer, yapılması gerekenin; hak arama eylemlerini suç olarak görmek yerine özgürlüklerin sınırlarını genişletmek olduğunu vurguladı.

Evrensel'i Takip Et