5 Nisan 2006 22:00

Ankaralıya tarihi hediye

Halkların kardeşliğini, eşitliği, özgürlüğü, sosyalizmi savunduğu için mücadele arkadaşlarıyla yargılandığı, idamına karar verildiği ve mezarının bulunduğu kentte, bir akşam üstü yeniden anıldı Deniz... Yıllardır gençliğin mücadele bayrağı olarak nesilden nesile taşınan Deniz Gezmiş; avukatı Halit Çelenk'in katkılarıyla Ankara Barosu'nun açtığı Türkiye'nin ilk Hukuk Müzesi'nde imzası ile yerini aldı. Türkiye hukuk tarihinin oldukça değerli anılarının sergilendiği müzede, Deniz'in Çelenk'e verdiği vekaletname de sergileniyor. Ankara Barosu, 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla, hem hukuk camiasına, hem de Ankaralılara anlamlı bir hediye verdi. Türkiye'nin ilk Hukuk Müzesi, baro avukatlarından Argun Bozkurt'un ve yürekli bir avukatın, Deniz'lerin avukatı Halit Çelenk'in katkılarıyla açıldı. Ankara Barosu'nun Ihlamur Sokak'ta bulunan Eğitim Merkezi'nde açılan müzeye yoğundu. Müzenin açılışını, Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Ünsal Toker, Halit Çelenk'le birlikte yaptı.

Adaletin 'ilk'leri bu müzede Müzede, çeşitli ülkelerin avukatlık cübbelerinin yanı sıra, Osmanlı döneminden bugüne avukat, hakim, katip giysileri, Osmanlı dönemi hukukçu kostümlerinin gravürleri ve Cumhuriyet'in siyah yakalı ilk avukat cübbesi bulunuyor. Mitolojiden bugüne değin hukukun gelişiminin resimlerle anlatıldığı, Adalet Tanrıçası Themis'ten, mitolojik ilk avukat Litai'ye kadar adalet dünyasının mitolojik varlıklarının da sergilendiği müzede, avukatlık mesleğinin geçirdiği aşamalara ait birçok belge ve doküman var. Müzenin belgeler bölümünde, Muammer Aksoy'un da aralarında olduğu bazı avukatların Avukat Ruhsatnameleri, kartvizitler, yazışmaların yanı sıra, taş baskılı kira ve satım sözleşmeleri, yumurta kağıda yazılmış kadı fetvaları da ziyaretçilere tarihi bir gezinin olanaklarını sunuyor. Müzenin en dikkat çeken objelerinden biri de dünyanın ilk daktilosu. Ziyaretçilerin nasıl çalıştığını çözemedikleri daktilo, oldukça eski tarihte üretilmiş diğer daktilolarla birlikte görülebiliyor. İlk hukuk kitaplarının ve ders notlarının da olduğu müzenin "Hukukun sanatsal objeleri" bölümünde ise hakkaklarca yapılmış Osmanlı mühürleri, yazı takımları, rozetler, kalemler, mürekkep şişelerini görmek mümkün. Müze alanında bir satış bürosu, bir cafe ve hukuk dünyasını ele alan çeşitli belgeseller ve sinema filmlerinin izlenebileceği bir sinema salonu da bulunuyor.

Çelenk'in cübbesi ve büstü sergileniyor Açılışın ardından müzenin ilk ziyaret edilen bölümü, Halit Çelenk'in Deniz'leri savunurken giydiği, Halkevleri Vakfı Dikim Atölyesi yapımı cübbesinin ve büstünün sergilendiği kısım. Müzenin Çelenk'e ayrılan köşesinde hem onurlu bir avukatın mesleki tarihine hem de tarihi davalara tanıklık etmek mümkün oluyor. Birinci Barış Davası'nda Barış Derneği Genel Başkanı Mahmut Dikerdem adına Halit Çelenk'in savunması, İkinci Barış Davası'nda sanık olan Çelenk'in savunması, daktilosu, kitapları ve ödüllerinin sergilendiği bölümde, müzenin açıldığı günden tam 34 yıl önce, 4 Nisan 1972'de yazılmış olan, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın davasında, Çelenk'in infazın ertelenmesi talebiyle Askeri Yargıtay'a yazdığı dilekçe göze çarpıyor. Bu bölümün ve belki de müzenin en dikkat çekici belgesi ise Halit Çelenk ve bir grup avukata verilmiş bir vekaletname... Her 6 Mayıs'ta mezarı karanfillerle donatılan, başında gençlerin ve her halktan emekçilerin mücadele sözleri verdiği, posterlerinden bile korkulan, yasaklanmak istenen Deniz'in imzası, bu vekaletnamede sergileniyor.

'Savunma ekmek kadar gerekli' Avukatlık mesleğinin çınarlarından Çelenk, dinçliği ve gülümsemesi ile dikkat çekerken, duygularını ve düşüncelerini de şöyle dile getiriyor: "Ankara Barosu bir ilki gerçekleştirdi. Bu müze, savunma mesleğinin geçmişine ve geleceğine ilişkin bir kadirşinaslık örneğidir. Savunma mesleği, eğer ahlak ve meslek kurallarına, etik kurallara uygun yapılırsa kutsaldır. Çünkü her insanın savunmaya ve savunma mesleğine ihtiyacı vardır. Savunma mesleği, bir insan için adeta ekmek, peynir kadar gereklidir. Çünkü savunma mesleği krallara, cumhurbaşkanlarına, komutanlara bile lazımdır. Burada, devrimci albaylar hakkında verilen bir tutuklama kararına karşı yazdığım bir itiraz dilekçesi de var. O dilekçeyi 60'lı yıllarda yazdım, daha sonra o albaylar tahliye edildiler. Ben, yukardaki nedenlerle kutsal saydığım bu mesleği yapmaktan onur duyuyorum. Bir daha dünyaya gelsem, yine bu mesleği yaparım. Deniz Gezmişleri, DİSK sanıklarını, TÖB-DER sanıklarını, Barış Davası sanıklarını, Dev-Yol davasının yüzlerce sanığını, bu mesleğe dayanarak, severek savundum. Sanıyorum yararlı da oldum".


En fazla 5 yıl Çelenk, Denizlerin idamının da "yargısız infaz" olduğunu belirterek, "Deniz Gezmiş davasında verilen karar yargısız infazdır. Çünkü o davada mahkemeye başkanlık eden hakimler, siyasal iktidara yani cuntaya bağlı, bağımlıydı. Bağımsız karar vermeleri imkansızdı. Ben kitaplarımda yukarıdan gelen emir ve genelgeleri yayınladım. Hiçbirine cevap veremediler, yanlış diyemediler. Çünkü tarihleriyle, her şeyiyle yayınladım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, bir askeri hakim bulunduğu için DGM kararını iptal etti. Bağımsız olamazlar dedi. Denizlerin davasına 3 askeri hakim baktı. Yargısız infaz olduğunu duygusal bir şey olarak söylemiyorum, inanarak söylüyorum. Deniz'lerin cezası en fazla 5 yıl idi" dedi.

src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Kıraçlılar AKP'li belediyeye öfkeli Şahin Doğan Kıraç'ın Namık Kemal Mahallesi Üçevler mevkiinde bulunan yollar hâlâ asfalt ve kaldırım bekliyor. Daha önce topladıkları imzaları belediye meclis toplantısında belediye başkanına ileterek kendisinden söz alan Üçevler halkı, sözünü tutmayan Başkan Hamit Öncü'ye sitem ediyor. Öncü, bir ay içinde yolların yapılacağına söz vermişti. Ancak dört aydır yanlızca kaldırım taşlarını ve kumu mahalleye dökerek mahalleyi kaderine terk etti. Mahalleliler, "Dere taşıyor, sanayi artığı tehlike saçıyor. Çocuklarımız buradan geçerken tehlike yaşıyorlar, her yer çamur içinde işe bile gidemiyoruz hani bir ay içinde yapacaklardı?" sözleri ile belediyeye olan tepkisini dile getirdi. Kıraç Belediye Başkanı Hamit Öncü ise sorumluluğu İSKİ'ye yükleyerek kendini, "İSKİ'nin bölgede 140 km'lik su şebekesi hattı döşeme çalışması vardı ve yeni sona erdi, yaz sonunda Kıraç'ta asfaltlanmamış yol kalmayacak" diye savundu.

Kışın ekmek gelmiyor Gazetemize sorunlarını anlatan mahalle sakini Selahattin Karaca, geçen seçimlerde AKP'ye çalıştığını söyleyerek "Bu defa AKP'ye zor çalışırım. O kadar çalıştık emek verdik şimdi tanımıyorlar bile. Arabalar buraya gelemediği için işe yürüyerek gidip gelmek ve çizme giymek zorunda kalıyoruz. Her yer çamur" diyor. Mahallede bakkallık yapan Metin Akkaya ise, belediyenin kar yağışını gerekçe göstererek çalışma yapmadığını fakat havalar ısınmasına rağmen çalışmanın başlamadığını söylüyor. Mahalle halkının zor durumda olduğunu ve çocukların yolların çamur olması nedeniyle okula gitmekte zorlandığını belirten Akkaya, "İnsanlara ikinci sınıf insan muamelesi yapıyorlar. Belediyeden beklentilerimizin hiçbiri yerine gelmiyor. Özellikle kış aylarında çok sıkıntı çekiyoruz. Ekmek dahi gelmiyor, bazı ürünlerin dağıtıcıları gelmiyor, çünkü yol yok" diyor. İddiları yanıtlayan AKP'li Kıraç Belediye Başkanı Hamit Öncü ise, "Çalışmanın gecikmesinin nedeni bizden kaynaklanmıyor. İSKİ'nin bölgede 140 km'lik su şebekesi hattı döşeme çalışması vardı ve yeni sona erdi. Bugüne kadar söküp yeniden yapmamak için bekledik. 15-20 Nisan tarihlerinde yapacağımız ihale sonrasında Üçevler, Çakmaklı ve Köyiçi mahalleleri başta olmak üzere asfaltlama ve kaldırım çalışmalarına başlıyacağız" diyerek yaz sonuna kadar Kıraç'ta kaldırımsız ve asfaltsız yol kalmayacağını ileri sürdü.




Biz de sandığa gömeceğiz Aydın Çelik: Belediye yapacağız dedi ama ortada bir şey yok. Kaldırım taşlarını göz boyamak için hemen getirip döktüler ama hâlâ yapılmadı. Belediyeye gittiğimizde başınızın çaresine bakın diyorlar. Seçim zamanı çiçeklerle kapımıza geliyorlardı. Buralarda yol da yok; sokaklarda yürümek için çizme giyiyoruz. Seçimlere bir şey kalmadı bizi Kıraç'ın çamuruna gömenleri bizde sandığa gömeceğiz İstiklal olsaydı... Yavuz Aydoğmuş: Belediye göz boyamaktan başka bir şey yapmıyor. Ama mahallenin durumu ortada, İstiklal Caddesi'ni söküp söküp yaparken Kıraç'ı yapmıyorlar, demek ki Kıraç İstanbul'a bağlı değil, burası başka bir ülke. Bizi Beyoğlu'ndakilerden ayıran yoksulluğumuz, biz de zengin olsaydık şimdiye buralar da yapılmıştı. Belediye Başkanı Öncü'ye sesleniyorum, ya buraları yapsınlar ya da sandıkta görüşürüz.