29 Ocak 2006 23:00

Genetiği değiştirilmiş gelişmeler

Dünyanın doğa ve sağlığa zararları nedeniyle yoğun denetim uyguladığı; Türkiye'de ise denetimi olmayan Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) ekim ve kullanımı ile ilgili, yeni gelişmeler yaşanıyor. GDO'ların ekimi ve piyasası üzerinde kısıtlama getirecek yasa hâlâ çıkartılmazken, Tarım Bakanlığı'nın resmi internet sitesindeki bilgilere göre, 2005 yılında tescil edilen 76 yeni tarım ürünü çeşidinden 15'i dünyanın en büyük GDO üreticisi tekelleri Monsanto ve Syngenta firmalarına ait. Öte yandan konu ile ilgili ilginç bir gelişme daha ortaya çıktı. GDO ürünlerinin zararlarına ilişkin çeşitli platformlarda, televizyon programları ve gazetelerde sık sık görüşlerini dile getiren Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) Fen Bilimleri Enstitüsü Biyomühendisliği Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şeminur Topal, tam da GDO ile ilgili bir kontrol labaratuvarı kurduğu gün görevinden alındı. Herhangi bir resmi gerekçe gösterilmeden, öğrencisi bile olmayan Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nde görevlendirilen Topal, bu durumu GDO ile ilgili çalışmalarına bağlıyor. YTÜ tarafından iki kez Teşvik Ödülü'ne layık görülen, TÜBİTAK'ta "baş uzmanlık" da dahil olmak üzere 20 yıl çalışan, ulusal ve uluslararası önemli projelerde görev yapan Prof. Dr. Topal, karar ile ilgili "yürütmenin durdurulması" talebiyle Bölge İdare Mahkemesi'ne başvurdu. Evinde görüştüğümüz Topal, hem görevden alınması hem de GDO'ların Türkiye'deki durumu ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Laboratuvarı kurdu görevden alındı Topal yaşadıklarını "Devlet Planlama Teşkilatı'ndan (DPT) proje desteği alarak bir kontrol laboratuvarı kurdum. Laboratuvar artık işlevsel hale geçebilir noktadaydı. Buna eriştiğimiz an birden bire benim elimden alındı. Hiçbir yazılı tebligat yapılmadı. Oysa DPT projesi ile alındığı için ekipmanların hepsi benim üzerime zimmetli. Burada ciddi bir prosedür ve etik hatası var. 1.5 senedir ben bu projede çalışıyordum. Laboratuvarımız dört dörtlük bir potansiyele sahipti. Bana göre üniversiteye belli çevrelerce bir baskı oluştu ve kuruluşundan bu yana 7 yıldır lisanas öğrencisi de olmayan bir bölüme atandım" sözleriyle değerlendirdi. Görevden alınmasını GDO ürünlerinin denetlenmesi üzerine yaptığı çalışmalarına bağlayan Topal, "Elimde herhangi bir kanıt yok ama tahminlerin bu doğrultuda. Çünkü ben kamuoyunu biliçlendirmek üzere pek çok platformda görev aldım. Televizyon programlarında ve yazılı basında sık sık görüşlerim yayınlandı. Bu sanıyorum bazı çevreleri rahatsız etti. Çünkü burada çok ciddi bir rant söz konusu. Türkiye'de bu işler çok gizli kapaklı götürülüyor. İnsanlar bu konuda biraz biraz bilinçlenmeye, sorgulamaya başlamıştı. Türkiye'de herhangi bir zümrenin, firmanın menfaatine dokunuyorsanız, her ne kadar kamu yararına çalışmalar yaparsanız yapın, bilimsel titizlikle üzerinde durursanız durun, sonuç itirabiyle başınıza çeşitli işler gelebiliyor" diye konuştu. Akademik alanın özgür çalışma ortamı bulunan bir alan olması gerektiğine dikkat çeken Topal, bu yüzden yasal süreç başlattığını ve bunun sonucunu beklediğini sözlerine ekledi.


GDO tekellerinin ürünleri tescilli! Tarım Bakanlığı'nın Resmi Web sayfasındaki bilgilere göre, 2005 yılında 27 farklı bitki türünde 76 yeni çeşit tescil edilerek çiftçinin kullanımına sunuldu. Bunların arasında Monsanto Gıda ve Tarım Tic. Ltd. Şti.'ne ait 7 mısır ve 4 ayçiçeği çeşidi tescil edildi. Bir diğer uluslararası tekel olan Syngenta firmasının Türkiye kolu olan Syngenta Tarım San. ve Tic. A.Ş.'nin geliştirdiği 1 mısır hattı, 2 şekerpancarı ve 1 ayçiçeği çeşidi tescil edildi. Bakanlığın duyurusunda yer alan, "Tohumluk üretimi ve çoğaltımı yapılan çeşitlerin 2005 yılından itibaren üreticilere, özel sektör ve diğer kamu kuruluşlarına tanıtım amacıyla dağıtılacağı ve takip eden yıllarda da yeterli miktarda tohumluk üretimi, çoğaltım materyali elde edilerek daha geniş alanlara yayılmaları sağlanacaktır" sözleri de dikkat çekiyor.

Tohum tesisleri var Monsanto ve Syngenta firmalarının, kendi internet sitelerinde Türkiye çalışmaları ile ilgili verdikleri bilgilere göre ise, Syngenta Tarım San. ve Tic. A.Ş'ye ait Syngenta Tohum'un sebze bölümü için Antalya'da bir deneme istasyonu, tarla bitkileri için de Çorlu ve Muradiye'de tohum işleme tesisleri mevcut. Monsanto Gıda ve Tarım Ticaret Ltd Şirketi'nin ise Bursa Mustafakemalpaşa'da tohumculuk tesisleri bulunuyor.


'TÜRKİYE'DE GDO POLİTİKASI
    ÇOK BİLİNÇLİ YÜRÜTÜLÜYOR' Prof. Dr. Şeminur Topal sorularımızı da yanıtladı. GDO'nun Türkiye'de bir rant alanı olduğunu söylediniz. Nedir genetiği değiştirilmiş tarım ürünlerinin ülkemizdeki süreci? Türkiye'de ilgili kamu yöneticileri çok uzun yıllar Türkiye'ye herhangi bir genetik modifiye ürün girmediği, ekilmediğini ifade ettiler. Fakat bu ürünlerin en büyük üreticisi Amerika, Arjantin, Kanada ve Çin. Bizim ithal ettiğimiz tarımsal ürünlerin menşei de bu ülkeler. Dolayısıyla hiçbir kontrol yapmadan; tamamen ithalatçı beyanına bağlı olarak bu ürünleri ülkeye soktuğumuz için, GDO ürünlerinin ülkeye girdiği ve pazar bulduğu çok ortadaydı. İtirazımız bu noktada. Ülkelerin çeşitli yasal yapılanmaları, AB'de olduğu gibi kontrol mekanizmaları var. Oysa bizim ülkemizde her çeşit ürün girebilme hakkına sahip. Bu kamu sağlığı açısından çok önemli bir sorun. İkincisi gen kaçışları nedeniyle eko-florayı değiştirdiği için çok önemli bir sorun. Biz yerel çeşitlerimizi bu ürünler nedeniyle zaman içinde kaybedebileceğiz. Ayrıca bu ürünlerin bir diğer özelliği var. Özellikle tohumluk amacıyla ikinci jenerasyonda kullanılamıyor. "Terminatör gen" denilen özel bir teknoloji ile kısır tohumlar haline getiriliyor ve sonuçta da üretici, dış ülkelere ve bu ürünlerin üreticisi olan firmalara bağımlı hale getiriliyor.. GDO'lu tohum ekimi konusundaki gelişmeler nedir? Resmi olarak bu ürünlerin ekilmesi yasak. Tarım Bakanlığı'nın denetiminde gittiği söylenen kapalı alan denemeleri var. Resmi olarak ifade edilen bu. Kapalı alan "dışa yayılımı engellendiği" alan demek. Oysa bu tamamen açık alan denemesi biçiminde götürülüyor Türkiye'de. Özellikle Adana bölgesinde hem patates hem de pamukta var bu ekimler. Trakya'da, Manisa ovasında ekimler yapılıyor. GDO üreticisi firmaların ücretsiz tohum dağıttığını biliyoruz. Yayılımı hızlandırmak ve kolaylaştırmak için özellikle ova alanlannda dağıtılıyor. Bu tohumlar dominant karakterde olduğu için çevredeki diğer bitki örtüsünün karakterini ortadan kaldırıyor. Bu tohumların gizli olarak Türkiye'de egemen hale getirilmesi için birtakım çabalar var. Hiçbir zaman bu çabaların üzerine gidilmedi; denetim gayreti gösterilmedi. Oysa ABD'nin Kaliforniya eyaletinde sınırdan geçerken derler ki "iki elmanız varsa onları ya yiyeceksiniz, ya atacaksınız". İçeriye beraberinizde herhangi bir tarımsal ürün sokamazsınız. Bu bilinçsizce izin verilen bir süreç değil tabi ki... Çok bilinçle uygulanan bir strateji bu. Mesela Türkiye'de şeker pancarı ekimi belli dış politikalarla engellendi ve biz şeker kamışına yönelik üretime geçmeye yönlendirildik. Oysa bizim şeker fabirakalarımız Cumhuriyet'in hemen ardından kurulmuş ve teknolojileri ancak pancar işlemeye yönelik fabrikalar. Ve biz kamıştan şeker üretimini yapamaz hale geldik. Bu da şekere olan ihtiyacımızı artırdı. Bu ihtiyacımızı da dışarıdan mısır ithal ederek, şeker şurubu üreterek; şeker şurubunun şekerin yerine kullanılması şekliyle yapabilirdik. Gayet bilinçli bir şekilde böylece mısıra bağımlı bir ülke haline getirildik. Ve mısır ithalatı kaçınılmaz oldu. Bu bir zincir meselesi. Aynı şey bugün tütün için de geçerli. Zaman içinde yakın gelecekte de birçok üründe bu yaygınlaştırılacak. Yani Türkiye için "biyogüvenlik" konusu son derece önem taşıyan bir konu. Tüm ülkeler için önemli. Buna rağmen hâlâ bir Biyogüvenlik Yasası çıkarmış değiliz. Sürekli geciktiriliyor. 4 senedir yasa çalışmaları yapılıyor ve AB'ye verdiğimiz sözde bunun 2 sene önce tamamlanmış olması gerekiyordu. Bir taslak çıktı. Görüşlerimiz istendi; ilettik. Zamanın Tarım bakanının katıldığı bir platformda taslak tartışıldı. Taslak GDO üreticilerini kayıran bir içerik taşıyordu. Ve geçiş süreci çok uzun belirlenmişti. Tüketici ya da ürün güvenliğini içermeyen hususları vardı ve bunlara itiraz ettik. Düzeltilmesi gerekli hususlar karar altına alındı. Ondan sonraki evre bilinmez durumda. Meclis gündemine geleceği söyleniyor. Meclis'e düzeltilerek mi gitti bilmiyoruz. Bu ürünlerin piyasadaki kullanım yaygınlığı açısından durum nedir? Türkiye'ye yaklaşık 2 milyon ton civarında mısır giriyor. GDO üreticisi ülkelerden giriyor. Bir tek mısırdan 600 çeşit türev ürün üretiliyor. Buna bebek mamaları, çorbalar, pudingler, şekerin girdiğini bildiğiniz her ürün dahil. Yelpaze o a kadar açılıyor ki, bir soyadan 900 türev ürün üretiliyor. Biz onu günde defalarca dolaylı olarak alıyoruz. Bu ürünler kontrolsüz ekildiği sürece ciddi bir şekilde yaygınlaşabiliyor ve florayı siliyor. Buğdayda, mısırda, pamukta, ayçiçeğinde, çilekte, domateste yerel çeşitlerimiz hızla kayboluyor. Bırakın akademik alanı, bir tüketici olarak da bunları gözlemliyorsunuz. Türkiye'nin biyoteknolojiden kendini soyutlaması mümkün değil. Özellikle tıp alanında teşhiste, tedavide, aşıda, yapay organda ve pek çok alanda bir sürü yararı var. Bunu inkar ya da göz ardı etmek söz konusu değil. Ama gıda, tarım ve çevre ile ilgili alanlarda her yeni teknolojinin kendi içinde irdelenmesi ve uzun vadedeki etkilerinin düşünülmesi gerekir. Yoksa biyoteknolojinin reddedilmesini düşünmüyoruz. Kaldı ki ben enzim üretimi açısından tarımsal biyoteknoloji üzerinde çalıştım.


ŞEMİNURTOPAL kimdir?
  • Doçent: Gıda Mühendisliği, TÜBİTAK-MAM 1989-1999, Gıda Bilimleri Anabilim Dalı, Gıda Mikrobiyolojisi Bilim Dalı, 1989 Profesör: Genel Biyoloji, YTÜ-Fen Ed. Fak. 1999-......Biyoloji Bölümü. 1999.
  • 1973-1978, Tarım Bakanlığı, Gıda İşleri Genel Müdürlüğü 1977-1978, Tarım Bakanlığı, Gıda Kontrol Eğitim ve Araştırma Enstitüsü
  • 1978-1998, TÜBİTAK, Marmara Araştırma Merkezi, Gıda Bilimi ve Teknolojisi Araştırma Enstitüsü, 1994'den itibaren Baş Uzman
  • 1998– 1999 Yıldız Teknik Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi, Biyoloji Bölümü Öğretim Üyesi

  • 1999 - 2003 YTÜ- Kimya Metalurji Fak.de görevlendirildi
  • 2003 Temmuz'dan bu yana da, YTÜ Fen Bilimleri Enstitüsü, Biyomühendislik Anabilim Dalı'nında görevlendirildi.
  • Aralarında NATO, UNIDO, Grace / Cryovac-İtalya, Avicienne gibi uluslararası projelerin de bulunduğu toplam 40 projede görev aldı. 11 ulusal kitap, 3 Uluslararası Kitap Bölümü ve 120'den fazla ulusal ve uluslararası bilimsel yayını mevcut
  • "Gıda Bilimi Teknolojisi" dalinda bir İngiliz Üniversitesi olan Ansted University'den "Fahri Doktora" derecesi ile ödüllendirildi.

  • Evrensel'i Takip Et