1 Ocak 2006 23:00
Sadrettin yaşayabilir miydi?
GÜNÜN YAZILARI
Memleketi Muş'tan üniversite okumak için geldiği İstanbul'da Nisan 2004'te Malt Lenfoma hastalığından 2 ayda hayatını kaybeden 23 yaşındaki Sadrettin Yürekli'nin, bu sürede dolaştığı 11 hastanede yaşadığı sorunlar, Türkiye'de sağlık sisteminin geldiği durumu gösteriyor. Ağabey Celalettin Yürekli doktorları suçlasa da anlattıkları sorunun sadece "doktor vicdanı" ile sınırlı kalmadığını; tıp eğitiminden özelleştirmeye kadar sağlık sisteminin tüm basamaklarında gelinen noktanın sonucu olduğunu ortaya koyuyor. Son çare medyaya başvuran Celalattin'e "gazetecilerin" söylediği "hasta yakını doktor vursa, hemşireye tecavüz etse geliriz, bütün televizyonlar gelir" sözleri ise bir başka tartışma ve tabii ki utanç konusu.
Yanlış tanı Yürekli'nin iddilarının özeti şöyle; Sadrettin, önce barsak tüberkülozu teşhisi ile uzur süre "tedavi" edildi. Onlarca ilaç kullandı. En sonunda Malt Lenfoma olduğu ortaya çıktı. Ancak çok geçti. Son olarak Taksim İlkyardım Hastanesi Yoğun Bakım'ına kaldırılmak üzereyken hayatını kaybetti. Bugün kız arkadaşı ile evlenmiş olabilirdi. Halbuki şimdi abisi Celalettin, kardeşinin kız arkadaşına telefon bile edemiyor, "sesim kardeşiminkine çok benziyor telefonda" diye. Celalettin Yürekli'nin iddialarını belki 1.5 sene sonra tıbbi olarak ancak yine hekimler ispatlayabilir. Ancak anlattıkları Türkiye'deki sağlık sisteminin bir aileye yaşattıkları ve hâlâ binlerce aileye yaşatmaya devam ettikleri açısından önemli bir örnek.
Devletten özele "İlk karın ağrısı, ishal, ateş, terleme ve uykusuzluk şikayeti ile Esenyurt Esen Can Polikliniğine götürüldü. Buradan Kıraç Hayat Hastanesi'ne oradan Kızılay Sağlık Ocağına götürüldü. Sonra da Cerrahpaşa Hastanesi'ne sevk edildi; tahliller yapıldı, filmler çekildi." Sadrettin'in ilk yolculukları böyle başladı. Ancak Cerrahpaşa hastanın yatırılması için 2 milyar "depozit" isteyince teşhis konulmadan eve geri döndü. Bu arada Celalettin "daha ucuz olur" diyerek doktorların kendilerini özel hastanelere yönlendirdiğini savunuyor.
'Tüberküloz' dendi Böylece Özel Esenyurt Uğur Hastanesine yatırıldı ve "barsak tüberkülozu" teşhisi konuldu; "Verem yani. Doktor telefon açtı Yedikule Hastanesi'ne yatırılması için. Götürdük ama 'yatak yok' deyip almadılar. Haseki Hastanesi'ne götürdük. Özel hastanenin bulgularına göre tüberküloz tedavisine başlandı. Sadrettin'i yatırdığımız zaman yürüyordu, refakatçi istemiyordu. Bana orada kardeşimin ölebileceğini söylediler. Ancak 2 ay sonraya gün verdiler! Hasta 20 gün orada kaldı. O bölümdeki bütün "tüberkülozlu" hastalar iyileşip çıkmıştı, kardeşim kalmıştı tek" Bu arada bir ameliyata da girdi Sadrettin, ancak yine başka tanı konulamadı; "Ameliyat sonrası yine tüberküloz tedavisi uygulandı. Hâlâ bir pataloji sonucu alınmış değildi. 15 gün sonra taburcu edildi. Ben kabul etmedim ve imza vermedim taburcu edilmesi için. Artık şuuru yerinde olmayan kardeşimden imza aldılar hastaneden çıkarabilmek için. Bir hafta sonra dikişlerinin alınması için hastaneye giden Sadrettin, kimse ilgilenmeyince hastane koridorlarında sedye üzerinde beklemeye başladı. Koridorda bekletilince ben sinirlendim. O zaman da 'dikişleri almıyoruz bu hastayı çıkarın götürün kabul etmiyoruz' dediler. Pataloji sonucunu alıp, Çapa Hastanesi'ne götürdük."
Sonunda doğru teşhis Pataloji raporunda ise en sonunda Sadrettin'in tüberküloz değil, "Malt Lenfoma" olduğu ortaya çıktı. Ancak "doğru teşhis" yaşananları değiştirmedi; "Çapa'da da hastaya bakamayacaklarını söylediler ve Şişli Etfal Hastanesi'nde Dr. A.A'ya gönderdiler. Ancak Dr. A.A, kardeşimi kabul etmedi ve başka gün getirin dedi. Ertesi gün yine sabah 6 gibi Şişli Etfal'e gittik. Mesai başlamamış, doktor gelmemiş. Acil de hastayı almadı. Koridorlarda beklemeye başladık" Doktorlardan umudunu kesen Celalettin Yürekli belki ilgilenen olur diye televizyonları aramaya başladı, ancak geleceklerini söyleyen gazeteciler de gelmedi. Sadrettin'in ailesi ne yazık ki kaba kuvvetle hastayı hastaneye yatırdı; "Onkoloji doktoru değil, Asistan A. Hanım baktı 10-12 gün kadar. Başhekime gittim, gelmedi. Dışarıdan bir fotoğrafçı buldum resimlerini çektirdim. Baktım olacağı yok çıkışını istedim. Bu arada Şişli Etfal'de sadece beyaz bir sıvı veriliyordu serumla. Asistan hanım bunu nasıl verileceğini bilmiyor, telefon açıp hocasına soruyor bir de diyor ki telefonda 'Ya hocam zaten hasta ölüp gidecek, az dozda versek ne olur, çok dozda versek ne olur?'. Gelecekte bu insana canlar emanet edilecek, bu da onları kurtaracak mı? Yeniden Cerrahpaşa Hastanesi'ne götürülen Sadrettin için doktorlar artık ümit kalmadığını söylediler"
11. hastane Cerrahpaşa'da bir gece kalan ve sabah fenalaşan Sadrettin bu sefer de Taksim ilkyardım Hastanesi'ne yoğun bakıma alınması için gönderilirken 20 Nasin 2004 günü yolda hayatını kaybetti. Abisinin hâlâ yanıtlanmasını istediği sorular var; "Soruyorum, Haseki bu hastaya tam bir teşhiş koyulmadan, niçin tüberküloz tedavisi yaptı? Tüberküloz tedavisi bu hastanın hastalığını ne derece tetikledi? Günde 20-30 tane ilaç alıyordu. Bütün reçeteler bende. Ben diyorum ki bu ilaçları kullanmaya başladıktan sonra hastalığı daha da ilerledi. Hastalığın ne olduğu bilinmeden bu ilaçlarla tedavi uygulandı."
Yanlış tanı Yürekli'nin iddilarının özeti şöyle; Sadrettin, önce barsak tüberkülozu teşhisi ile uzur süre "tedavi" edildi. Onlarca ilaç kullandı. En sonunda Malt Lenfoma olduğu ortaya çıktı. Ancak çok geçti. Son olarak Taksim İlkyardım Hastanesi Yoğun Bakım'ına kaldırılmak üzereyken hayatını kaybetti. Bugün kız arkadaşı ile evlenmiş olabilirdi. Halbuki şimdi abisi Celalettin, kardeşinin kız arkadaşına telefon bile edemiyor, "sesim kardeşiminkine çok benziyor telefonda" diye. Celalettin Yürekli'nin iddialarını belki 1.5 sene sonra tıbbi olarak ancak yine hekimler ispatlayabilir. Ancak anlattıkları Türkiye'deki sağlık sisteminin bir aileye yaşattıkları ve hâlâ binlerce aileye yaşatmaya devam ettikleri açısından önemli bir örnek.
Devletten özele "İlk karın ağrısı, ishal, ateş, terleme ve uykusuzluk şikayeti ile Esenyurt Esen Can Polikliniğine götürüldü. Buradan Kıraç Hayat Hastanesi'ne oradan Kızılay Sağlık Ocağına götürüldü. Sonra da Cerrahpaşa Hastanesi'ne sevk edildi; tahliller yapıldı, filmler çekildi." Sadrettin'in ilk yolculukları böyle başladı. Ancak Cerrahpaşa hastanın yatırılması için 2 milyar "depozit" isteyince teşhis konulmadan eve geri döndü. Bu arada Celalettin "daha ucuz olur" diyerek doktorların kendilerini özel hastanelere yönlendirdiğini savunuyor.
'Tüberküloz' dendi Böylece Özel Esenyurt Uğur Hastanesine yatırıldı ve "barsak tüberkülozu" teşhisi konuldu; "Verem yani. Doktor telefon açtı Yedikule Hastanesi'ne yatırılması için. Götürdük ama 'yatak yok' deyip almadılar. Haseki Hastanesi'ne götürdük. Özel hastanenin bulgularına göre tüberküloz tedavisine başlandı. Sadrettin'i yatırdığımız zaman yürüyordu, refakatçi istemiyordu. Bana orada kardeşimin ölebileceğini söylediler. Ancak 2 ay sonraya gün verdiler! Hasta 20 gün orada kaldı. O bölümdeki bütün "tüberkülozlu" hastalar iyileşip çıkmıştı, kardeşim kalmıştı tek" Bu arada bir ameliyata da girdi Sadrettin, ancak yine başka tanı konulamadı; "Ameliyat sonrası yine tüberküloz tedavisi uygulandı. Hâlâ bir pataloji sonucu alınmış değildi. 15 gün sonra taburcu edildi. Ben kabul etmedim ve imza vermedim taburcu edilmesi için. Artık şuuru yerinde olmayan kardeşimden imza aldılar hastaneden çıkarabilmek için. Bir hafta sonra dikişlerinin alınması için hastaneye giden Sadrettin, kimse ilgilenmeyince hastane koridorlarında sedye üzerinde beklemeye başladı. Koridorda bekletilince ben sinirlendim. O zaman da 'dikişleri almıyoruz bu hastayı çıkarın götürün kabul etmiyoruz' dediler. Pataloji sonucunu alıp, Çapa Hastanesi'ne götürdük."
Sonunda doğru teşhis Pataloji raporunda ise en sonunda Sadrettin'in tüberküloz değil, "Malt Lenfoma" olduğu ortaya çıktı. Ancak "doğru teşhis" yaşananları değiştirmedi; "Çapa'da da hastaya bakamayacaklarını söylediler ve Şişli Etfal Hastanesi'nde Dr. A.A'ya gönderdiler. Ancak Dr. A.A, kardeşimi kabul etmedi ve başka gün getirin dedi. Ertesi gün yine sabah 6 gibi Şişli Etfal'e gittik. Mesai başlamamış, doktor gelmemiş. Acil de hastayı almadı. Koridorlarda beklemeye başladık" Doktorlardan umudunu kesen Celalettin Yürekli belki ilgilenen olur diye televizyonları aramaya başladı, ancak geleceklerini söyleyen gazeteciler de gelmedi. Sadrettin'in ailesi ne yazık ki kaba kuvvetle hastayı hastaneye yatırdı; "Onkoloji doktoru değil, Asistan A. Hanım baktı 10-12 gün kadar. Başhekime gittim, gelmedi. Dışarıdan bir fotoğrafçı buldum resimlerini çektirdim. Baktım olacağı yok çıkışını istedim. Bu arada Şişli Etfal'de sadece beyaz bir sıvı veriliyordu serumla. Asistan hanım bunu nasıl verileceğini bilmiyor, telefon açıp hocasına soruyor bir de diyor ki telefonda 'Ya hocam zaten hasta ölüp gidecek, az dozda versek ne olur, çok dozda versek ne olur?'. Gelecekte bu insana canlar emanet edilecek, bu da onları kurtaracak mı? Yeniden Cerrahpaşa Hastanesi'ne götürülen Sadrettin için doktorlar artık ümit kalmadığını söylediler"
11. hastane Cerrahpaşa'da bir gece kalan ve sabah fenalaşan Sadrettin bu sefer de Taksim ilkyardım Hastanesi'ne yoğun bakıma alınması için gönderilirken 20 Nasin 2004 günü yolda hayatını kaybetti. Abisinin hâlâ yanıtlanmasını istediği sorular var; "Soruyorum, Haseki bu hastaya tam bir teşhiş koyulmadan, niçin tüberküloz tedavisi yaptı? Tüberküloz tedavisi bu hastanın hastalığını ne derece tetikledi? Günde 20-30 tane ilaç alıyordu. Bütün reçeteler bende. Ben diyorum ki bu ilaçları kullanmaya başladıktan sonra hastalığı daha da ilerledi. Hastalığın ne olduğu bilinmeden bu ilaçlarla tedavi uygulandı."
Evrensel'i Takip Et