22 Aralık 2005 23:00

Kreşi de konuştular savaşı da

"Çocuğunun peşinden yemek tabağını koşturmakla, dışarı çıkarken ayakkabısını bağlayıp, okula girerken el sallamakla duyarlı kadın olunmuyor. Duyarlı olmak çözüm noktasında bir şeyler yapmaktır. Süslü püslü cümleler kurmak, ağlayıp sızlanıp laf kalabalığı yapmak da yetmez. Bir araya gelmeliyiz." Gaziosmanpaşalı Seher Öztürk, bu çağrıyı, önceki gün düzenlenen kadın kurultayında yaptı. Yunus Emre'den Gazi Mahallesi'nden, Zübeyde Hanım'ın gecekondularından, grev çadırlarından ve özelleştirme karşıtı mücadeleden gelen yaklaşık 300 kadın, Gaziosmanpaşa Kadın Kültür ve Dayanışma Derneği çağrısıyla Sultan Düğün Salonu'nda buluştu; eteklerinden çekiştiren çocuklarına aldırmadan, mikrofonu ellerine alıp, en yakıcı sorunlarını belki ilk defa bir kürsüden dile getirdiler. Grevci Serna Seral işçileri, özelleştirme karşıtı mücadeleleriyle Telekom işçileri ve işçi eşleri, şair ve yazarlar Sennur Sezer, Gülsüm Cengiz ve Tülin Tankut ve türküleriyle Adile Yadırgı da yalnız bırakmadı kadınları.

Geleneksel giysiler ve grev önlükleri "Kadınlar Özgürleşmeden Toplum Özgürleşemez" pankartının asıldığı salona kimi geleneksel giysilerini giyerek geldi, kimi grev önlükleriyle... Sadece tartışmadılar da... Soğuk salonda üşüyen bedenlerini, kucaklarında çocuklarıyla çektikleri halaylarla ısıttılar, semah döndüler, zeybek oynadılar.Çocuklar masalarda uyurken, börekler, kekler ikram edildi, kitaplar satıldı, ücretsiz kreş için imza toplandı...

Ne Irak'ta ne Türkiye'de Derneğin aynı zamanda saz kursu hocası olan Seher Öztürk'ün türküleriyle başladı kurultay. Yine kadınlar tarafından hazırlanan sinevizyon gösterimi sırasında en çok alkışı "savaşa hayır" diyen kadın görüntüleri aldı, bir de Metin Göktepe'nin annesi Fadime Ana'nın perdeye yansıyan yüzü. Açılış konuşmasını yapan Dernek Yöneticisi Şirvan Işık, derneği nasıl kurduklarını ve kurultaya gelen süreci anlattı. "Biz kadınlar çocuklarımızı savaşlara alet etmeyeceğiz. Ne Irak'ta ne de Türkiye'de..." diyen Işık, GOP'lu kadınlar olarak Irak işgaline ve ülkedeki savaşa karşı başlattıkları çalışmalarını, bugün işsizlik ve yoksulluğa karşı da sürdürdüklerini belirtti. Ekonominin, Başbakan'ın dediği gibi iyiye gitmediğini en iyi emekçi kadınların bilebileceğini söyleyen Işık, kurultayın, yaşadıkları sorunların çözümü için bir adım olmasını istediklerini söyledi.

Kreş sorunu kürsüde Işık'ın kadınları dernek çalışmalarına katılmaya çağırdığı konuşmasının ardından geleneksel giysileriyle kürsüye gelen Aliye Altun, derneğin kendilerine nasıl dört duvar arasından çıkardığını anlattı. Altun ücretsiz kreş istediklerini söylerken, küçük kızı Buse, adeta bu ihtiyacın önemini göstermek ister gibi, kürsüdeki annesinin eteğinden çekiştiriyordu. Sazını bırakıp mikrofonu eline alan Seher Öztürk ise eğitimde özelleştirmenin Gazi'deki okullara nasıl yansıdığını anlatırken öfkeliydi. "Toplanan paralar nereye gidiyor? Keriz yerine konmayı istemiyorum ben artık. Okul bahçelerinde birbirimize ağlanıp sızlanmayı bırakıp çözüm üretmeliyiz" diyen Öztürk, paralı eğitime karşı kadın komisyonu kurulmasını önerdi. Avukat Devrim Avcı ise ev kadınlarının sosyal güvencesiz oluşuna değinirken, zihinsel engelli bir çocuk annesi Gülten Elmas'ın konuşması salondaki tüm kadınları duygulandırdı. Elmas, 135 engelli çocuğa gönüllü annelik yaptıklarını belirterek, destek istedi ve kurultay için sabaha kadar oturup yazdığı şiiri okudu.

Umut ve örnek "Küçük bir şey söyleyebilir miyim?" diye mikrofonu eline alan Fadime Kök'ün, "Hepinizin ayağına kurban olayım. Şimdi anacağızım, dedikleriniz çok doğru, hep beraber olsak... Bir tane olunca tez kırılır, beş tane kırılmaz. Ah ben de genç olsam, her zaman size katılsam. Ama buraya zor gelmişim, hastalandım vallaha böyle. Gülmeyin gız" sözlerine kadın kahkahaları karıştı. Söylediği uzun hava ise zılgıtlar ve alkışlarla karşılandı... Konuşmalar, şarkılar, mücadele çağrılarıyla akşama kadar süren kurultay kararların açıklanmasının ardından sona erdi. Kurultay, Türkiye kadın mücadelesi için umut ve örnek oldu.




14 yaşında uyuşturucu Bir kızını uyuşturucu satıcılarının elinden nasıl kurtardığını anlatan Bahar Bütüner, "Bu insanları herkes tanıyor, kapımıza kadar gelecekler neredeyse. 14 yaşlarında hap kullanan çocukları gördüm. Sizlerin de önlem almanızı istiyorum. Birbimize destek olalım, kenetlenelim" diye konuştu. Annesinin ardından söz alan Altın Bütüner'ın ağzından "Benim arkadaşlarım küçücük çocuklara uyuşturucu satıyor" sözlerini duymak şaşırttı salonu. Altın, "Genç kızların derneği olsun" dileğinde bulundu.

'Önce ellerimiz yaşlanır' Telekom işçisi Olcay Özak, şunları söyledi: "Sabahın altısında başlar mesaimiz. Gece yarısı biter. Kimimiz atölyelerde makine başında, kimimiz bilgisayar başında yazar, çizer, siler, yıkarız. Sonra ev mesaisi başlar; yemek pişiririz, toplarız, çocukların yaşlıların bakımı derken yatağa girdiğimizde en çok ellerimiz ve ayaklarımız zonklar. Onun içindir ki emekçi kadınların önce elleri yaşlanır. Tek çıkar yolumuz ellerimizi birleştirip, yüreklerimizi yan yana koyup kendi özgürlüğümüz, ülkemizin bağımsızlığı, çocuklarımızın geleceği için mücadele etmek." Kürt sorununa da değinen Özak, "Ben bir kadın olarak Edirne'ye de Diyarbakır'a da asker veya Kürt gençlerinin cenazesi gitsin istemiyorum" dedi.

'İnsanca yaşamak istiyorum' Grevdeki Serna Seral işçisi Yıldız Sezginer, annesinin de bir tekstil işçisi olduğunu belirterek şunları anlattı: "Az önce dediniz ya kreş istiyoruz. Ben de annem kazandığı parayla bakıcı tutamayacağı için hep annemin yanında giderek akşam paydoslarını sandalyenin üstünde uyuyarak beklerdim. 11 yaşında da tekstil atölyesinde küçük emekçi bir kadın olarak işe başladım. O zaman da masanın üzerinde uyuklayarak sabahladığım zamanlar başladı. Ben çocuklarımı masaların üzerinde uyutmak istemiyorum. İnsanca yaşamak istiyorum. Bu nedenle bugün aç kalıp çadırlarda direnmeyi seçiyorum."




TÜRKİYE'NİN SORUNLARI TARTIŞILDI Şair Gülsüm Cengiz: "Kadınlar iki kez üretirken yaşamı, iki kez ezilirler" sözleri ile konuşmasına başlayan Şair Gülsüm Cengiz ise medyada kadınların nasıl aşağılandığına dikkat çekti. "Beşiği sallayan el, dünyaya hükmeder. Eğer biz güçlü olursak eğer önyargılardan, baskılardan ve bu televizyon dizileri aracılılığıyla bize yansıyan değer yargılarından kurtulur; düşünmeye, sormaya, sorgulamaya başlar ve ötesine geçip burada olduğu gibi çözüm aramaya başlarsak çocuklarımızı da daha iyi yetiştireceğimizden de kuşkumuz olmasın. O renkli ekranlar bizim gerçeğimizi yansıtmıyor. Bu birliğiniz bozulmasın ve artarak çoğalsın" dedi. Yazar Tülin Tankut: Burada olduğum için çok mutluyum. Moralim çok bozuktu, dünyanın hali, Türkiye'nin hali... Ama sizinle olmak inanın beni güçlendirdi. Bir haberi aktarmak istiyorum. Ankara'da işsizlik nedeniyle evlerini terk eden erkeklerin sayısı o kadar artmış ki Büyükehir Belediyesi geride kalan kadın ve çocuklar için siteler yapmaya başlamış. Bugüne kadar evlilik kadınları koruyordu. Ama artık korumuyor. Erkekler evi terk edip gidiyor. Ya da işsiz erkek, hayatın yükü altında ezilen erkek şiddeti en kolay evdekiler üzerinde arttırıyor. Evlilik bizi koruyamıyorsa biz kendimizi koruyacağız. Devletten iş talep edeceğiz. Ekonomik özgürlüğümüzü kazanmamız lazım. Şair-Yazar Sennur Sezer: "Kızlarım, komşularım, çocuklarım, torunlarım... Yükünüz ağır. Çünkü hiçbir evi tek başına bir emekçi erkek çeviremiyor. Bizim tek çaremiz var yan yana durmak. Yan yana olursak Türkiye'nin bugün burada tartışılan meselelerini çözeceğiz. Bugün burada Türkiye tartışıldı. Farkında mısınız, tartışılan GOP değildir. Eğitimi, gençliği, uyuşturucusu ve tüm sıkıntıları ile Türkiye tartışıldı. Buradan başlayıp yan yana geleceğiz ve Türkiye'deki kadınlara örnek olacağız. Bizim sevgili, genç ölmüş bir arkadaşımız dedi ki çünkü, "Bu halay tek başına çekilmez."

Evrensel'i Takip Et