7 Aralık 2005 23:00

Kıraç halkı: Bu bizim meclisimiz değil!

Kıraç Belde Belediyesi'nin önceki gün yapılan belediye meclis toplantısı, AKP'li belediyelerin halkın sorunları karşısındaki umursamazlığını bir kez daha gösterdi. Sorunlarının çözümü için meclise sunulan önergeleri dinlemek üzere belediyeye gelen halk, önce toplantıya sokulmak istenmedi. Belediye başkanına tepki gösteren Kıraçlılar, önergelerin hepsinin rededilmesi üzerine, "bu bizim meclisimiz değil" diyerek salonu terk ettiler.

Halk çözüm istedi Kıraç Belediye Meclisi'nin önceki gün yapılan toplantısı gergin geçti. Beldenin en yoksul mahallelerinden biri olan Namık Kemal Mahallesi Üçevler Mevkii'nde yaşanan sorunların çözümü için imza toplayan onlarca Kıraçlı, haklarında verilecek kararı dinlemek için meclis toplantısına katılmak istedi. Mart 2004 yerel seçimlerinden bu yana AKP'li Belediye'nin yollarını bir türlü yapmadığı gerekçesi ile topladıkları imzaları Demakratik Güçbirliği'nin Meclis üyeleri Hasan Algül ve Seyit Aslan'a veren mahalle sakinleri, bu üyelerin sunacakları önergeleri dinlemek istediler. Toplantı başlamadan salona gelen Belediye Başkanı Hamit Öncü ise, gece gündüz çalıştıklarını ileri sürerek, "Hiç kimse ikinci sınıf vatandaş olarak kendisini görmesin. Durmadan çalışıyoruz, ben sizin kardeşinizim, ağabeyinizim, siz yalnız değilsiniz" sözlerine, mahalle sakinleri, "biz çok zor durumdayız, çamur yollar kötü, çocuklarımız okula gidemiyor" diyerek müdahale ettiler. Mahallelilerden biri, "Dere taşıyor, sanayi artığı tehlike saçıyor. Çocuklarımız buradan geçerken tehlike yaşıyorlar, 18 aydır bu sorun neden çözülmedi. Yazın sıcaklar devam ederken, neden çakıl dökülmedi?" sözleri ile tepkisini dile getirdi. Bir başkası ise, belediyenin döktüğü çakılın, çamur olduğunu ve yolun daha kötüleştiğini belirterek asfalt istedi.

Söz verdi ama reddetti Sorular karşısında zor durumda kalan belediye başkanının halkı azarlayarak, "yapacağız dedik, daha ne istiyorsunuz" demesi ise gerginliğe yol açtı. Halkın tepkisi karşısında geri adım atan Öncü, bir ay içinde yolların yapılacağına dair söz verdi. Toplantıda Demokratik Güçbirliği'nin Meclis üyeleri Seyit Aslan ve Hasan Algül belde halkının sorunları ile ilgili 6 önerge verdi. Daha birkaç dakika önce halka söz veren belediye başkanı ise önergeye gerek olmadığını söyleyerek bunların reddedilmesini istedi. Bunun üzerine AKP'li ve diğer partilerin meclis üyelerinin desteği ile önergeler reddedildi ve gündemden çıkarıldı. Bu duruma tepki gösteren mahalle halkı ise, "Bu bizim meclisimiz değil" diyerek salonu toplu olarak terk etti. Söz alan Seyit Aslan, belediyenin uygulamaları, halkın ihtiyaçlarına denk düşen çalışmaların yetersiz olduğunu, halkın önceliklerinin görülmediğini söyledi. Kaynaklar kullanılmadığı için ek bütçe yapmak zorunda kalındığını belirten Aslan, belediyeye ait arsaların bu yüzden satışa çıkarılmasının ise kabul edilemez olduğunu söyleyerek buna izin vermeyeceklerini vurguladı.




Halk istedi belediye reddetti Belediyeye sunulan, ancak reddedilen önergeler kısaca şöyle;

  • Namık Kemal Mahallesi Üç Evler mevkiine uygun şekilde yol yapılması
  • Doğalgaz ve Üç Evler mevkiinde yolların olmaması nedeniyle okula gitmekte zorlanan çocukların, belediyece karşılanacak servislerle taşınması ve yollar ve yeni okul yapılana kadar geçici çözümler üretilmesi
  • Namık Kemal Mahallesi'nde okul yeri olarak belirlenen alanın bu konuda ihtiyacı fazla olan Karakaş Mevkii'ne kaydırılması.
  • Heyelan riskini de artıran toprak dökümü konusunda yaşanan sorunları çözemeyen komisyonun dağıtılması ve yaşanan sorunların ortadan kalkması için genel görüşme açılmasını öneriyoruz.
  • Sanayi Bölgesi'nde bulunan ve halkının çoğu asgari ücretle çalışan işçi olan Kıraç'ta, belediyenin asgari ücretin insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılması için çalışma başlatması. Tavsiye kararı alarak Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na iletmesi.

    src=/resim/b1.gif width=5>
    Başa dön


    Organize Sömürü -1-
       Türkiye'de bir ilk; BOSB Hazırlayanlar: Sinan Ceviz - Erkan Araz Organize Sanayi Bölgeleri (OSB) ilk olarak, 19'uncu yüzyılda ABD'de ardından da İngiltere'de kuruldu. ABD'de özel sektör tarafından daha çok kâr elde etmek için kurulan OSB'ler, özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra birçok ülkede devlet desteği ve teşvikiyle oluştu. Yapılan teşviklerle OSB'ler patronlar için büyük olanaklar sunarken, bu durum işçiler için ise olumsuz koşulların yaratılması anlamına geldi. Genellikle şehir merkezinin dışına kurulan OSB'ler, işçilerle kent yaşamı arasına duvar çekmekle birlikte, işçi hareketinin denetlenmesi ve baskı altına alınması konusunda da patronlara daha geniş olanaklar sunuyor. "Organize" kelimesi üretimin organize yapılmasını ifade ettiği gibi patronların işçiler karşısındaki örgütlülüğünü de ifade ediyor. OSB'lerde yönetim merkezleri aynı zaman da işçi hareketinin tartışıldığı, izlendiği, müdahale yöntemlerinin geliştirildiği merkezler olarak işliyor. "Birbirine yakın üretim kollarının bir arada toplanması, sanayiye uygun alanların tahsis edilmesi, kolay ulaşılabilir hammadde olanaklarının yaratılması, gerekli insan kaynağının yaratılması, sanayi kuruluşlarının dönemin ihtiyacına uygun modern tesisler halinde oluşturulması, verimlilik ve kâr oranının artırılması" fikriyle geliştirilen OSB'lerin ülkemizdeki tarihi ise yeni sayılır. Türkiye'de OSB'lerin gelişimi şöyle: 1961 yılında Devlet Planlama Teşkilatı, uygun sanayi alanı bulmak için bir müşavirlik firmasına araştırma yaptırdı. Bu araştırma özel olarak Bursa, İstanbul, Adapazarı, Mersin, Adana ve Zonguldak'ta yapıldı. Araştırma sonrasında Bursa'nın bu proje için Türkiye'deki en uygun şehir olduğuna karar verildi. Böylece Türkiye'nin ilk organize sanayi bölgesi 1961'de Bursa'da kuruldu. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'nın 2003 yılı verilerine göre ise şu anda 177 Organize Sanayi Bölgesi bulunuyor. Çeşitli bölgelerdeki diğer OSB'ler, Bursa örneği ve deneyimleri üzerine şekillendi. Bu nedenle dosyamızda Türkiye'nin ilk ve aynı zamanda altyapısı ve teknik donanımı açısından en gelişkin sanayi bölgesi olan BOSB'yi ele aldık. Başlangıçta, 1.8 milyon metrekare alanda kurulu sanayi bölgesinde 4 firma faaliyetteydi. Zamanla, parsel talebinin artması ve artan talebe karşılık verilememesi üzerine bölgenin alanı genişletildi. Bugün 6.8 milyon metrekareye ulaşan bu alanın 2.45 milyon metrekaresi altyapı tesisleri, 3.85 metrekaresi ise sanayi arsası olarak kullanılıyor.

    BİR ÇOK MÜCADELEYE SAHNE OLDU Bursa Organize Sanayi Bölgesi, ağırlıklı olarak metal ve tekstil fabrikalarından oluşuyor. Metal sektörünün öncüsü Oyak Renault, tekstil sektörünün öncü firmalarından Korteks ve Nergis gibi fabrikalar bu bölgede faaliyet gösteriyor. Bölgede kurulu 260 firmada 40 bin civarında işçi çalışıyor. Tabi bu rakama kayıt dışı çalışanlar ve taşeron işçiler dahil değil. Taşeronlaştırmanın yoğun olduğu BOSB'de gerçek işçi sayısının çok daha fazla olduğu şüphe götürmez. BOSB içerisinde cami, hastane, karakol, PTT, itfaiyenin yanı sıra bir de Endüstri Meslek Lisesi var. Buradan mezun olan öğrenciler, bölgedeki fabrikalarda önce stajyer, sonra da işçi olarak çalışıyorlar. Ancak bölgede çalışan işçilerin önemli bir çoğunluğu, iş için İç Anadolu ve Doğu'dan Bursa'ya göç edenler oluşturuyor. BOSB kurulduğundan bugüne birçok işçi mücadelesine de sahne oldu. Dosyamızın asıl konusunu da bu mücadelelere kaynaklık eden koşullar ve işçilerin talepleri oluşturuyor. Dosyayı hazırlarken, 20 fabrikadan 50 işçi ile görüşme yaptık. Ancak patron ya da fabrika yönetimi tarafından baskı görmekten çekinen işçiler, isimlerinin yayınlanmasını istemediler.




    Makineleşen bedenler 2003 yılında yürürlüğe giren 4857 sayılı yeni İş Yasası'nda esnek üretimi teşvik eden hükümler, BOSB'de hemen tüm fabrikalarda hızlı bir şekilde yaygınlaştı. Özellikle "7'li sistem" şeklinde adlandırılan çalışma modeli, BOSB'deki en yaygın yöntemlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Bu sistem, çoğu işyerinde sözleşmede yer almamasına rağmen, İş Yasası'nda olduğu için doğrudan uygulanmaya başlandı. 7'li sistemin ve esnek üretimin diğer modellerinin hayata geçirildiği işyerlerinde işçi alımları genel olarak durdurulduğu gibi, işçi çıkarmalara gidildi. Bursa'da son 3.5 yılda toplam 107 bin işçi işinden oldu. Yani çalışan sayısı azaltılırken üretim giderek arttı.

    Bedeni de ruhu da öldürüyor Bu şekilde giderek daha da ağırlaşan çalışma koşulları işçilerin çeşitli meslek hastalıklarına yakalanmasına da neden oluyor. Ağır çalışma koşulları, işçileri makineleşen bedenlere dönüştürürken, sosyal yaşamlarını da bitirdi. Polyen'de çalışan işçilerle yaptığımız görüşmelerde belirgin olarak öne çıkan şikayet, 7'li sistemden dolayı bütün yaşamlarının alt üst oluşuydu. Pazar tatilinin 6 haftada bir kendilerine geldiğini belirten işçiler, "Bu sistem uygulamaya başladığından beri sosyal yaşantımız nerede ise kalmadı. Kendimize ve ailemize vakit ayıramıyoruz" diyorlar. Galatasaray futbol takımının başkanı Özhan Canaydın'a ait BİESC, yaklaşık 2 bin kişi, Nıke'e çalışıyor. Bir işçi çalışma koşullarıyla ilgili şunları anlatıyor bize: "Çalışmamız bant usulü, parça başı çalışıyoruz. Bir işçi 120 parça çıkarıyorsa bunu 140 parçaya çıkarttılar. Çalışma koşullarımız her geçen gün daha da zorlaşıyor, bedenlerimiz kaldırmaz oldu artık. Genelde işten eve, evden işe bir yaşamımız var. Sosyal yaşamımız sıfır. Böyle dayatmalar olduğu zaman işçiler, 'sendika olmalı' diyor ama umutsuzluk ve işsizlik korkusunun getirdiği bir sessizlik var."

    Yoğun üretim, zorunlu mesai ve düşük ücret Oyak-Renault'da da İş Yasası'nın değişmesiyle birlikte esnek üretim yöntemleri daha yoğun uygulanmaya başladı. İşçiler, üretimin sürekli olarak artırıldığını, çok yoğun olarak çalıştıklarını söylüyorlar. Önümüzdeki aylarda 7'li sistemin uygulanacağına dönük söylentiler var; işçiler zaten ağır olan koşulların daha da ağırlaşmasından endişeli. Kiel Koltuk'ta ise işçilerin şikayeti sıkça yaşanan fazla mesailer. Zorla yaptırılan bu fazla mesailerin karşılığı da ödenmiyor. İtiraz edemediklerini, ettiklerinde neredeyse kendilerinin borçlu çıkarıldıklarını söyleyen işçiler, bu nedenle birçok kişinin işten ayrıldığına dikkat çekiyorlar. İşçi sirkülasyonunun yoğun olduğu Kiel'de yaklaşık 600 kişi çalışıyor. Bosch'da işçilerin durumu da farklı değil. Pazar günleri de çalışan işçiler, yüksek gibi görünen ücretlerinin yanıltıcı olduğunu, pazar mesaileri olmasa tekstil işçileriyle aynı ücreti alacaklarını belirtiyorlar. Son dönemde fabrikada yayılan çeşitli söylentiler huzursuzluğu artırdı. Bu söylentilere göre "yılbaşında yaşı dolan herkesi emekli edecekler, meslek lisesi olmayanlara ise çıkış verilecek."




    Sanayinin içinde eğitim Organize Sanayi Bölgesi içinde bulunan Atatürk Endüstri Meslek Lisesi'nde 4 binin üzerinde öğrenci mevcut. Buradaki öğrenciler okudukları bölümler itibariyle, gelecekte, sanayi bölgesinde işçi olarak çalışacaklar. Stajlarını da sanayi bölgesinde bulunan fabrikalarda gören öğrenciler, okulları bitmeden işçiliğe hazırlanıyorlar. Atatürk Endüstri Meslek Lisesi üçüncü sınıf öğrencisi Volkan Dursun, torna-tesviye bölümünde okuyor. Otomotive ait her şeyi öğrendiklerini dile getiren Dursun, otomotiv yan sanayi olan Martur'da staj görüyor. Torna-tesviye geçerli bir meslek olmasına rağmen ücretlerinin çok düşük olduğunu ifade eden Dursun, staj yaptığı yerlerde işçilere yönelik baskıların olduğunu gördüğünü belirterek, bu nedenle işçilerin rahat çalışamadığını ifade ediyor. Gelecekte kendisinin de bu çalışma ortamında yer alacağını bildiğini dile getiren Dursun, amacının bölümünde ilerleyerek iyi bir yere gelmek olduğunu söylüyor. Peltan da staj yapan bir başka öğrenci de 125 milyon ücret aldıklarını, sigorta primlerinin ise okul tarafından ödendiğini anlatıyor. "Bu fabrikada stajyerlerin çalışma koşulları ağır. Ben Kütahyalıyım. Yurtta kalıyorum. 125 milyon alıyorum. İşçilerle aynı işi yapıyoruz. Ancak bize az ücret veriliyor. Bazı fabrikaların çalışma koşulları iyi" diyen öğrenci, Milli Eğitim Bakanlığı'nın, başka bir alanı seçtiklerinde puanlarının kırılmaması konusunda önlerini açmasını istiyor.



    YARIN: Ücretler her geçen gün düşüyor


    2000 kişilik dev: Nergis'te her şey kötüye gidiyor