15 Mart 2005 23:00
TYS İzmir Temsilciliği'nin çektikleri...
GÜNÜN YAZILARI
Şu son 4 yıldır, Türkiye Yazarlar Sendikası (TYS) İzmir Temsilciliği'nin başına gelenler, derler ya, "Pişmiş tavuğun başına gelmemiştir."
Her şey 4 yıl önceki Temsilcilik Seçimi'nde başladı. Arkadaşlarım beni aday gösterdiler. İkinci aday da, halen temsilci olan kişiydi. O ve arkadaşları seçim öncesi konuşmalarda bana yüklendiler. Örneğin biri, benim İstanbul doğumlu olmamı ileri sürdü. İzmirli işadamlarının, "Bizans'a" (İstanbul oluyor) İzmir bayrağı dikeceğiz" bile dediği günlerde yazar arkadaşın bu davranışını olağan karşılıyorum. Bir diğeri, yaşımı ileri şürdü. Oysa bir önceki Temsilci ben yaşta, ondan önceki de benden 5-6 yaş büyüktü. Üçüncüsü de, benim EMEP'li olduğumu söyledi. Tabii EMEP'liydim, ben saklamıyordum ki. İlginçtir, seçimde, CHP'li, DSP'li, ANAP'lı yazarlar oy verdi ve kazandım.
İpe sapa gelmez eleştiriler seçim sonrasında da sürdü. Seçimi yitiren eski temsilci, bir dergide, beni "Dükâlık kaçkını goşist", yardımcım Metin Erten'i "Laz İsmail", bana oy verdiği belli olan Asım Gönen, Bilsen Başaran, Tacim Çiçek gibi şair ve yazarlarımızı da "Çoğunluğu şiir yazan öğretmenler güruhu" gibilerden nitelendirdi.
Yılda iki etkinlik yapan bir örgütü, kurul üyesi aradaşlarla iki yılda, yani 730 günde 300'e yakın etkinlik yapar duruma getirdik. Yalnız İzmir içinde değil, Urla'da, Selçuk'ta vb. yerlerde, açıkhava tiyatrolarında, kapalı salonlarda, çoğunluğu "Kültür Emperyalizmi" ve "Nâzım anmaları" olmak üzere hemen hemen 300 etkinlik...
Hayat stand! TÜYAP Kitap Fuarları'nda da, İzmir Enternasyonal Fuarları'nda da, daha önceki yıllar bomboş olan, yazarların, aydınların "Hayalet TYS standı" dedikleri "TYS İzmir Temsilciliği standı"nı ilgi odağı haline getirdik. Ama bu da eleştirildi. Örneğin eski temsilcilerden Dinçer Sezgin, Radikal gazetesindeki köşesinde beni TYS Genel Başkanı Cengiz Bektaş'a şikâyet etti: "Bülent Habora stantta oğlunu çalıştırıyor," diye. Evet oğlum, TÜYAP döneminde her hangi bir para almadan, sabah saat 10.00 akşam 20.00 ve İzmir Fuarı'nda da, yine tek kuruş almadan (Çünkü TYS'nin kasası TC'nin hazinesi gibiydi, fareler bile yoktu, cirit atmak için) öğlen saat 12.00 akşam saat 24.00 çalıştı. Dinçer Sezgin'in yine bir "ağır eleştirisi"(!) de, TÜYAP günlerinde, stantta kül tablasının olmamasıymış. 10 gün içinde, 100 bin çocuğun geldiği kapalı mekânda sigara içilmesi... Burası Meclis miydi, yasakların ciddiye alınmadığı? Buna karşılık İzmir Valiliği de, Emniyet Müdürlüğü de, İl Kültür Müdürlüğü de, yalnız İzmir'in değil, çevre illerin milli eğitim müdürlükleri de, eğitimciler, kitle örgütleri ve diğer birçok kişi ve kuruluş yakın ilgi gösterdiler TYS'ye. Ya ziyaret ettiler, ya kutlama yazıları gönderdiler ya da etkinliklerine davet ettiler. Türkiye dışından, Hong kong, İspanya, İtalya, Fransa vb. ülkelerden gelen mektuplar da ayrı bir konu. 2 yıl önce görevi Metin Erten (ve Asım Gönen, Ferhat İşlek, Refik Ugur'la Recai Şeyhoğlu) dostlarıma devrettim. Ama aynı Bizans oyunları sürdü. Anladığım kadarıyla bazı güçler TYS'yi istemiyordu. En son, geçtiğimiz günlerde yapılan "İzmir Öykü Günleri"nde patlak verdi olaylar, daha doğrusu doruk noktasına çıktı. Konak Belediye Başkanı, 3 yazar örgütünün İzmir temsilcileri ile bir toplantı düzenler. Bu toplantıya bir-iki de İzmirli yazar çağırır. Öykü Günleri'ni ve Şiir Günleri'ni bu örgütlerin yapmasını diler. TYS İzmir Temsilciler Kurulu, Refik Uğur'u görevlendirir. İlk toplantıdan sonra TYS, biri ya da birileri tarafından dışlanır. TYS'nin olmadığı, "gizli toplantı" diye adlandıracağım toplantılar yapılır. Öykü Günleri'nin sorumlusu olan kişi, Asım Gönen, Mevlut Kaplan ve Refik Uğur'un önünde, "Üzerimde büyük bir baskı var," der. Düşünün bir kez, Konak Belediye Başkanı TYS'den rica ediyor, ama bir görevliye yapılan baskılarla TYS dışlanıyor. Ve bu dışlanma yerel gazetelere dek düşer. Bir gazeteci arkadaşımız TYS İzmir Temsilciliği'ni suçlar, ama TYS görevlisi Refik Uğur'un cevabi yazısını yayınlamaktan kaçınır. Üstelik, "Suçüstü yakalanmış birinin telaşı içinde sanki," diyerek. O gazeteci, TYS'nin ilgisizliğini iddia eder, içerden birilerinin söyledikleriyle. Bu da ilginç, demek "gizli" toplantıların laf taşıyıcıları da varmış... Ayrıca TYS toplantısından da laf getirmiş, birileri. Şu birileri ne iyi çalışıyormuş. AKP'lilerin Başbakanı duysa, özelleştirilecek PTT'ye genel müdür yapar... Evet, Refik Uğur mektubunda tüm suçlamaları yanıtlar. Ve bazı sorular sorar, bu suçlamalarla ilgili. Örneğin laf getirip, götüren ya da daha doğrusu Türkiye Yazarlar Sendikası'nın İzmir Temsilciliği'ni yıpratıp, silinmesi için uğraşan kişiyi sorar. Ama nedense o gazeteci bu kişiyi açıklamaz. Neden acaba? Yoksa gazeteci, kendisine bizzat söyleyen o kişinin adını vermekten ürküyor mu? Bu ismin açıklanması kesinlikle gerekli. Çünkü TYS gibi bir örgüt suçlanıyor.
Çomak sokucular Özetle söylemek gerekirse, ne zaman birileri bir şey yapmaya kalksa, hemen "çomak sokucular" giriyor devreye. TYS İzmir Temsilciliği Metin Erten'iyle, Asım Gönen'iyle, Ferhat İşlek'iyle, Recai Şeyhoğlu'yla, Refik Uğur'uyla özellikle şu son iki yıl içinde çok başarılı bir biçimde çalıştılar. Bu durum birilerini kızdırdı. Ne bileyim belki de TYS, ED ve Pen'in İzmir temsilciliklerinin kapatılıp, yerine örneğin "İzmir Yazarlar Derneği" gibi bir şeyin kurulmasını isteyenlerce yaratılıyor olabilir. Bundan 3 yıl önce böyle bir hava vardı da...
Hayat stand! TÜYAP Kitap Fuarları'nda da, İzmir Enternasyonal Fuarları'nda da, daha önceki yıllar bomboş olan, yazarların, aydınların "Hayalet TYS standı" dedikleri "TYS İzmir Temsilciliği standı"nı ilgi odağı haline getirdik. Ama bu da eleştirildi. Örneğin eski temsilcilerden Dinçer Sezgin, Radikal gazetesindeki köşesinde beni TYS Genel Başkanı Cengiz Bektaş'a şikâyet etti: "Bülent Habora stantta oğlunu çalıştırıyor," diye. Evet oğlum, TÜYAP döneminde her hangi bir para almadan, sabah saat 10.00 akşam 20.00 ve İzmir Fuarı'nda da, yine tek kuruş almadan (Çünkü TYS'nin kasası TC'nin hazinesi gibiydi, fareler bile yoktu, cirit atmak için) öğlen saat 12.00 akşam saat 24.00 çalıştı. Dinçer Sezgin'in yine bir "ağır eleştirisi"(!) de, TÜYAP günlerinde, stantta kül tablasının olmamasıymış. 10 gün içinde, 100 bin çocuğun geldiği kapalı mekânda sigara içilmesi... Burası Meclis miydi, yasakların ciddiye alınmadığı? Buna karşılık İzmir Valiliği de, Emniyet Müdürlüğü de, İl Kültür Müdürlüğü de, yalnız İzmir'in değil, çevre illerin milli eğitim müdürlükleri de, eğitimciler, kitle örgütleri ve diğer birçok kişi ve kuruluş yakın ilgi gösterdiler TYS'ye. Ya ziyaret ettiler, ya kutlama yazıları gönderdiler ya da etkinliklerine davet ettiler. Türkiye dışından, Hong kong, İspanya, İtalya, Fransa vb. ülkelerden gelen mektuplar da ayrı bir konu. 2 yıl önce görevi Metin Erten (ve Asım Gönen, Ferhat İşlek, Refik Ugur'la Recai Şeyhoğlu) dostlarıma devrettim. Ama aynı Bizans oyunları sürdü. Anladığım kadarıyla bazı güçler TYS'yi istemiyordu. En son, geçtiğimiz günlerde yapılan "İzmir Öykü Günleri"nde patlak verdi olaylar, daha doğrusu doruk noktasına çıktı. Konak Belediye Başkanı, 3 yazar örgütünün İzmir temsilcileri ile bir toplantı düzenler. Bu toplantıya bir-iki de İzmirli yazar çağırır. Öykü Günleri'ni ve Şiir Günleri'ni bu örgütlerin yapmasını diler. TYS İzmir Temsilciler Kurulu, Refik Uğur'u görevlendirir. İlk toplantıdan sonra TYS, biri ya da birileri tarafından dışlanır. TYS'nin olmadığı, "gizli toplantı" diye adlandıracağım toplantılar yapılır. Öykü Günleri'nin sorumlusu olan kişi, Asım Gönen, Mevlut Kaplan ve Refik Uğur'un önünde, "Üzerimde büyük bir baskı var," der. Düşünün bir kez, Konak Belediye Başkanı TYS'den rica ediyor, ama bir görevliye yapılan baskılarla TYS dışlanıyor. Ve bu dışlanma yerel gazetelere dek düşer. Bir gazeteci arkadaşımız TYS İzmir Temsilciliği'ni suçlar, ama TYS görevlisi Refik Uğur'un cevabi yazısını yayınlamaktan kaçınır. Üstelik, "Suçüstü yakalanmış birinin telaşı içinde sanki," diyerek. O gazeteci, TYS'nin ilgisizliğini iddia eder, içerden birilerinin söyledikleriyle. Bu da ilginç, demek "gizli" toplantıların laf taşıyıcıları da varmış... Ayrıca TYS toplantısından da laf getirmiş, birileri. Şu birileri ne iyi çalışıyormuş. AKP'lilerin Başbakanı duysa, özelleştirilecek PTT'ye genel müdür yapar... Evet, Refik Uğur mektubunda tüm suçlamaları yanıtlar. Ve bazı sorular sorar, bu suçlamalarla ilgili. Örneğin laf getirip, götüren ya da daha doğrusu Türkiye Yazarlar Sendikası'nın İzmir Temsilciliği'ni yıpratıp, silinmesi için uğraşan kişiyi sorar. Ama nedense o gazeteci bu kişiyi açıklamaz. Neden acaba? Yoksa gazeteci, kendisine bizzat söyleyen o kişinin adını vermekten ürküyor mu? Bu ismin açıklanması kesinlikle gerekli. Çünkü TYS gibi bir örgüt suçlanıyor.
Çomak sokucular Özetle söylemek gerekirse, ne zaman birileri bir şey yapmaya kalksa, hemen "çomak sokucular" giriyor devreye. TYS İzmir Temsilciliği Metin Erten'iyle, Asım Gönen'iyle, Ferhat İşlek'iyle, Recai Şeyhoğlu'yla, Refik Uğur'uyla özellikle şu son iki yıl içinde çok başarılı bir biçimde çalıştılar. Bu durum birilerini kızdırdı. Ne bileyim belki de TYS, ED ve Pen'in İzmir temsilciliklerinin kapatılıp, yerine örneğin "İzmir Yazarlar Derneği" gibi bir şeyin kurulmasını isteyenlerce yaratılıyor olabilir. Bundan 3 yıl önce böyle bir hava vardı da...
Evrensel'i Takip Et