20 Ekim 2011 12:49

Sokak meclisleri değil, iş yeri örgütleri

Nebat Bükrek

Sendikalar 150 yılı aşkın bir süredir işyerleri temelinde örgütlenir,  bunu işkolu ve ülke genelinde yaygınlaştırırlar, Ulusal ve uluslararası üst örgütlenmeler kurarak da dayanışmayı sağlarlar. Tüm eylem ve etkinliklerin yanı sıra esas olarak da güçlerini üretimden gelen güçlerinden yani grev ve direnişlerden alırlar. Özel dönemlerde ihtiyaç süresince grev, TİS vb. komiteler de kurarlar. Ama SOKAK MECLİSLERİ gibi bir araca dün de bugün de ihtiyaçları yoktur ve olmamıştır. Sınıf dışı sol akım ve siyasetlerin dönem dönem ortaya attıkları, aslında sınıf mücadelesine ve literatürüne yabancı yeni bir önerme ile karşı karşıyayız. Tüm illerde kuruldu diye övünülen sokak meclisinin mesela İstanbul’daki karşılığı 50-60 kişilik dar basın açıklaması ve başka bir gün yapılan 100 kişilik meşaleli yürüyüştür. Ankara’daki Türkiye meclisinin çapını da zaten gördük. Diğer illerdeki meclisler de hak getire.

SALDIRILARA KARŞI BİRLEŞİK KİTLESEL MÜCADELE

AKP yeni saldırı planları hazırlıyor. Yeni torbaları emekçilerin başına geçirebilmek için uygun zaman kollanıyor.  Hazırlanan yeni TİS yasasıyla, özgür toplu pazarlık ve sözleşme hakkımız ortadan kaldırılmak isteniyor. Kamusal alanın tasfiyesine yönelik de her gün yeni adımlar atılıyor. Devlet memurluğu yanı sıra hükümet memurluğunun da yolu açıldı. Kamusal alandaki iş güvencesi yerine esneklik, güvencesizlik, işyeri kapatmaları ya da 49 yıllık kiralama tehditleri ile karşı karşıyayız. Yeni zam dalgası sürerken hükümet 2012 yılı için bütçede yüzde 3 artı yüzde 3 zam öngörebiliyor. Bu saldırı süreci ve siyasi iktidarın hamle üstünlüğü bağlamında sorumluluklarımız daha da ağırlaşmış ve artmıştır. Olağan koşullardaki duruş ve tutumlarla içinden geçtiğimiz sürecin sorumluluklarını yerine getirebilir miyiz? Kamu emekçilerinin işyerlerindeki statü farklılıklarına bakmaksızın sorunları anlatmak ve ortak çıkarlar temelinde mücadelelere hazırlamak bugün kavranacak öncelikli halkamız olmalıdır. Yüz binlerce emekçiden, onları işyerlerinde birlikten üretmekten dolayı güçlü kılan birimlerinden koparıp, sokaklara meclis kurmaya çağırmak aklı başında bir iş midir? Kamu emekçilerinin 20 yıllık sendikal hak ve özgürlükler mücadelesinde kazanımlara yol açmış, hareketi ilerletmiş grev ve direnişler hâlâ öğretici ve yol göstericidir. Özellikle 1 Aralık ve 25 Kasım genel grevlerimizin etkili ve başarılı olmasının temel nedeni kamusal alanda örgütlü temel sendika ve konfederasyonlarla birlikte yapılmaları ve kamu emekçilerinin hizmet üretmeyerek, grev yapmalarındadır.

Dolayısıyla dönemsel görev, emekçilerin ana kitlesinden kopuk, yeni bir sol jargonla, “radikal” görünme adına SOKAK MECLİSLERİ gibi icatlarla kafa karıştırmak değil; emekçilerin iş yeri temelli örgütlenme ve mücadele birliğini sağlamaktır. Hem de hiç vakit yitirmeden. Bu konuda sendikalar ve konfederasyonlar arası birliği sağlamakta esas sorumlulukta KESK yöneticilerine düşmektedir. Bunun olanakları ve dinamikleri hâlâ vardır. Ancak işçi ve emekçilerin ezilen halkların birleşik mücadelesine Halkların Demokratik Kongresinin il, ilçe, mahalle ve sokak meclislerine buradan katkı sunulabilinir.

Harekete geçirilecek doğru mücadele ve eylem kararları KESK’i beklemektedir; aksisi kavram kargaşalığıdır. KESK bir emek örgütü olma sorumluluğuyla hareket etmek zorundadır. Mücadelenin asıl alanı işyerleridir; işyerleri saldırı politikalarına karşı beklemededir. Yoksa, siyasi iktidarın saldırı planlarını boşa çıkaramazsak, yakın zamanda işini-işyerini yitirmiş kamu emekçilerinin istedikleri yerde, istediği meclisi kurmak için bol bol zamanı olur!

*Eğitim Sen İstanbul 3Nolu Şube Eğitim Sekreteri

Evrensel'i Takip Et