6 Mart 2005 23:00
Atölye ev oldu işçilere
SEKA'nın kapatılmasına karşı mücadele eden işçiler, polisin olası müdahalesine karşı kendilerini mekânik atölyeye kapattılar. Bu atölyeninin diğer atölyelerde farkı, direnişteki işçilerin evleri olması.
Mekânik atölyeden içeri girer girmez etrafı çadırlarla, kâğıtlarla çevrilmiş makineler çıkıyor karşınıza. Her çadırın ya da etrafı çevrilmiş her alanın bir ismi var. Atölyenin kapısından içeri girince Sakinler Koğuşu karşılıyor sizi. Atölyenin içinde ilerledikçe Ampül Patlatanlar Koğuşu, Çile Oteli, Birleşmiş Milletler Çadırı, Kaddafi Çadırı, İtfayie Koğuşunu görüyorsun. Sonra ise SEKA İşçileri Merkez Karakolu, hemen arkasında mescid çıkıyor karşınıza.
Günün 24 saatini burada geçiren işçiler, sadece ziyaretçiler geldiği zaman fabrikanın girişine geliyorlar. Atölyeyi televizyon, bilgisayarlarla donatmış işçiler, güncel gelişmeleri burada izleyip, hazırladıkları bildirileri burada kurdukları site sayesinde basına gönderiyorlar.
Tavla, kâğıt oyunları onlar için vakit geçirmenin en iyi yolu olmuş. Tabii bir de çay ve sohbet işçilerin vazgeçilmezlerinden. Her çadırın üzerindeki yazılar işçilerin kararlılıklarını gösteriyor aslında.
Her çadırda mesaj var Umut Koğuşu'nun sakinleri çadırın üzerine yazdıkları "Geri vites yok, bizi satanı biz de satarız, AKP unutur SEKA'lı unutmaz" yazılarıyla 46 gündür sürdürdükleri mücadeleden geri adım atmayacaklarının mesajını veriyorlar. Bu yürütelen mücadelenin ülke kamuoyuna ve işçilere nasıl yayıldığını Arıtma Koğuşu sakinleri şu yazıyla anlatıyorlar; "Ne yaparsanız yapın biz kazandık, Semra'yla uyuttuğunuz Türkiye'yi SEKA'yla uyandırdık." Türkiye'deki sınıf dayanışmasının başladığını en iyi Alınteri Koğuşu "SEKA, TEKEL, denizcilik omuz omuza" yazısıyla ifade etmiş. Alınteri Koğuşu AKP'ye de mesaj göndermeyi unutmamış; "SEKA'nın direniş voltajı AKP'nin ampulünü patlattı." Umutsuz koğuşlarda yok değil tabii. Kendilerini AKP ve IMF mağdurları olarak tanıtan 3. Kâğıt Hamur Hazırlama Koğuşu gibi. Arabesk, insan hayatının her zaman bir yerlerinde var. E 3. Koğuş işçileri de SEKA'nın arabeskçileri olarak çıkıyor karşımıza. Gece yattıkları çadıra, "Kapına vurursam kovarsın beni, derdimi söylesem dinlemezsin, ölürsem şefkatini istemem, yeter ki mezarımdan taş çalma" yazısıyla bunu kanıtlıyorlar.
Açık oturum alanı Yerlere attıkları battaniye ve süngerlerin üzerinde yatan işçiler, kahvaltılarını, öğle, akşam yemeklerini atölyede yiyorlar. Masa yok. Kimisi makinelerin üzerinde kimisi yerlede yiyorlar. "Oyunları genelde çay bardaklarını yıkatmasına oynuyoruz. Böylece bize de eğlence çıkıyor yoksa gülecek halimiz mi var?" diyen 15 yıllık SEKA işçisi Naci Yılmaz, günlerinin endişe içinde geçtiğini ama direnişlerinden asla vazgeçmeyeceklerini dile getiriyor. SEKA'da 22 yıldır çalışan Seyfettin Çakan ise mekânik atölyedeki günleri şöyle anlatıyor; "Endişe içinde bekliyoruz. Çay içiyoruz, sohbet ediyoruz. Günlük gelişmeleri değerlendiriyoruz, tartışıyoruz." Gazete okuyup, televizyon seyredip gündemi tartıştıklarını söyleyen 15 yıllık işçi İlhan Aktaş, "Türkiye'deki sendikal hareketin boyutlarını, burası ile başlayan patlamanın diğer bölgelerde nasıl yankı bulacağını konuşuyoruz. Sermayenin saldırılarına artık Türkiye halkının, işçilerinin tahammülü yok" diye konuşuyor. Türk-İş yöneticilerine seslenen Seyfettin Çakan, "Biz kahraman olmak için çıkmadık bu yola, ekmeğimiz için çıktık. Biz buradan kıvılcımı yaktık. Artık iş Türk-İş ve Genel Merkezlere kalıyor. Bu kıvılcımı ateşe çevirecek olan onlar. Bunu yapsınlar" diyor. Gece gündüz mekânik atölyede beklediklerini belirten 17yıllık işçi Beyhan Eraslan, AKP Hükümeti'nin insafa gelmesini beklediklerini söylüyor. AKP'nin kamuoyunu aldatmak için "işçilerle anlaşma yolu arıyoruz" dediklerini belirten Eraslan, "Böyle bir arayış içinde değiller, eğer olsalardı tazminatları yatırmazlardı. Tazminatları yatırdılar ama kimse tek bir kuruşuna dokunmadı" diye konuşuyor. Türk-İş'in yeterince destek vermediğini düşünen Eraslan, kendine bağlı bütün sendikaların SEKA'ya getirilmesi durumunda bu saldırının çok rahat püskürtülebileceğini söylüyor. Her zaman olası bir saldırıya karşı hazır bir şekilde beklediklerini söyleyen Nihat Büyükatar, kamyonlarla atölyeninin önüne barikatlar kurduklarını, bir kapı hariç bütün kapıların kaynaklandığını ifade ediyor.
Her çadırda mesaj var Umut Koğuşu'nun sakinleri çadırın üzerine yazdıkları "Geri vites yok, bizi satanı biz de satarız, AKP unutur SEKA'lı unutmaz" yazılarıyla 46 gündür sürdürdükleri mücadeleden geri adım atmayacaklarının mesajını veriyorlar. Bu yürütelen mücadelenin ülke kamuoyuna ve işçilere nasıl yayıldığını Arıtma Koğuşu sakinleri şu yazıyla anlatıyorlar; "Ne yaparsanız yapın biz kazandık, Semra'yla uyuttuğunuz Türkiye'yi SEKA'yla uyandırdık." Türkiye'deki sınıf dayanışmasının başladığını en iyi Alınteri Koğuşu "SEKA, TEKEL, denizcilik omuz omuza" yazısıyla ifade etmiş. Alınteri Koğuşu AKP'ye de mesaj göndermeyi unutmamış; "SEKA'nın direniş voltajı AKP'nin ampulünü patlattı." Umutsuz koğuşlarda yok değil tabii. Kendilerini AKP ve IMF mağdurları olarak tanıtan 3. Kâğıt Hamur Hazırlama Koğuşu gibi. Arabesk, insan hayatının her zaman bir yerlerinde var. E 3. Koğuş işçileri de SEKA'nın arabeskçileri olarak çıkıyor karşımıza. Gece yattıkları çadıra, "Kapına vurursam kovarsın beni, derdimi söylesem dinlemezsin, ölürsem şefkatini istemem, yeter ki mezarımdan taş çalma" yazısıyla bunu kanıtlıyorlar.
Açık oturum alanı Yerlere attıkları battaniye ve süngerlerin üzerinde yatan işçiler, kahvaltılarını, öğle, akşam yemeklerini atölyede yiyorlar. Masa yok. Kimisi makinelerin üzerinde kimisi yerlede yiyorlar. "Oyunları genelde çay bardaklarını yıkatmasına oynuyoruz. Böylece bize de eğlence çıkıyor yoksa gülecek halimiz mi var?" diyen 15 yıllık SEKA işçisi Naci Yılmaz, günlerinin endişe içinde geçtiğini ama direnişlerinden asla vazgeçmeyeceklerini dile getiriyor. SEKA'da 22 yıldır çalışan Seyfettin Çakan ise mekânik atölyedeki günleri şöyle anlatıyor; "Endişe içinde bekliyoruz. Çay içiyoruz, sohbet ediyoruz. Günlük gelişmeleri değerlendiriyoruz, tartışıyoruz." Gazete okuyup, televizyon seyredip gündemi tartıştıklarını söyleyen 15 yıllık işçi İlhan Aktaş, "Türkiye'deki sendikal hareketin boyutlarını, burası ile başlayan patlamanın diğer bölgelerde nasıl yankı bulacağını konuşuyoruz. Sermayenin saldırılarına artık Türkiye halkının, işçilerinin tahammülü yok" diye konuşuyor. Türk-İş yöneticilerine seslenen Seyfettin Çakan, "Biz kahraman olmak için çıkmadık bu yola, ekmeğimiz için çıktık. Biz buradan kıvılcımı yaktık. Artık iş Türk-İş ve Genel Merkezlere kalıyor. Bu kıvılcımı ateşe çevirecek olan onlar. Bunu yapsınlar" diyor. Gece gündüz mekânik atölyede beklediklerini belirten 17yıllık işçi Beyhan Eraslan, AKP Hükümeti'nin insafa gelmesini beklediklerini söylüyor. AKP'nin kamuoyunu aldatmak için "işçilerle anlaşma yolu arıyoruz" dediklerini belirten Eraslan, "Böyle bir arayış içinde değiller, eğer olsalardı tazminatları yatırmazlardı. Tazminatları yatırdılar ama kimse tek bir kuruşuna dokunmadı" diye konuşuyor. Türk-İş'in yeterince destek vermediğini düşünen Eraslan, kendine bağlı bütün sendikaların SEKA'ya getirilmesi durumunda bu saldırının çok rahat püskürtülebileceğini söylüyor. Her zaman olası bir saldırıya karşı hazır bir şekilde beklediklerini söyleyen Nihat Büyükatar, kamyonlarla atölyeninin önüne barikatlar kurduklarını, bir kapı hariç bütün kapıların kaynaklandığını ifade ediyor.
Evrensel'i Takip Et