18 Ocak 2005 23:00
Gurbette tadı yok
İşşizlik nedeniyle memleketinden göç edip, ekmeğini İstanbul'un "altın olmayan" taşindan topragindan çikarmaya çalişan yüzbinlerce aileden biri de Baran ailesi. Baba Baran, Kâgithane Belediyesi'nde temizlikçi olarak çalışıyor. Sekiz çocukları var. Çocukların en büyüğü 21, en küçüğü 2 yaşında. İkisi 7. sınıfa, biri ise 3. sınıfa gidiyor. Yani sadece üç kişi okuyor kardeşler arasında. "Keşke para olsaydi da hepsini okutabilseydim. Ama okula göndermek çok masrafli" diye konuşuyor anne Gülsüm Baran, yikadigi çamaşirlari odanin içine gerdikleri çamaşir ipine asarken. Samimi ve misafirperver. Salonunda oturacak bir şey olmasa da sobanin yanindaki minderlere oturtuyor bizi, üşümüşüzdür diye. Çay içmemiz için israr ediyor. Sevmiyor Istanbul'u... Zaten yeni taşindiklarinda da kimse 'hoşgeldin'e gelmemiş. Bayramlarda, bayramlaşmaya da gelmiyorlarmiş. "Batman'da bayramlar güzeldir" diyor ve akrabalarının, komşularının bayramda evlerine geldiğini anlatıyor. "Burada kurban kesemiyoruz, bayram yapamıyoruz" şeklinde konuşuyor.
Bayramda dinlenecek Çocuklardan Emine Baran 12 yaşinda. Hiç okula gitmemiş. Bir tekstil atölyesinde çalişiyor haftaligi 50 milyona. "Ortacı", sürekli ayakta olduğu için çok yoruluyor. Ama bundan önce başka işlerde de çalışmış. Babası, abisi ve ablasıyla birlikte yazları Aydın'a pamuk, Manisa'ya da domates toplamaya gitmişler Batman'dan. Hatta Türkçe'yi Aydın'da öğrenmiş. Sonra İstanbul'a göç etmişler. Batman'ı daha çok seviyor İstanbul'dan. O'nun İstanbul'u Kağıthane'den ibaret. Çünkü İstanbul'da Kağıthane'den başka hiçbir yeri görmemiş. Bayram'ı elbetteki Batman'da geçirmek istiyor. Fakat Batman'a gidemeyeceklerini biliyor. İstanbul'da ise bayramda tek yapmak istediği şey; dinlenmek. "Evde oturmak istiyorum" diyor. Bayramda işe gitmeyecegini, tatil yapacagini söylerken gözleri parliyor. Emin Baran ise 20 yaşinda. Ögretmenleri olmadigi için Ilkokul 3'te mecburen okulu bırakmış. Tekstil atölyesinde haftalığı 120 milyon liraya çalışıyor. İstanbul'u iş bulabildikleri için iyi bulsa da, sevmedigi birçok yani da var. Aldigi paranin hemen bitmesi, tanidigi insan sayisinin azligi gibi birçok kötü yanini gösteriyor Istanbul'un. İşyerinden arkadaşlarıyla Eminönü'nü, Taksim'i, Beşiktaş'ı, Sultanahmet'i gezmiş. Emin 20 yaşinda ama hiç sinemaya tiyatroya gitmemiş. Bayramda işyerinde yalniz yaşayan bir abilerini arkadaşlariyla ziyaret edecegini söylüyor, Istanbul'da akrabası olmadığını belirtirken. "Batman'da iken bayramdan bir hafta önce hazırlık yapıp 4 gözle beklerdim" diyen Emin, İstanbul'da bayramın çekiciliğini yitirdiği görüşünde. Emin İstanbul'u sevdiğini söylese de "Batman'da iş olsaydi da keşke orda kalsaydik" demeden de edemiyor.
Tütün kotası İstanbul'a göç ettirmiş Yaşar ailesi de Baran ailesi gibi Batmanli. Iki aile birbirini tanimiyor, fakat ayni kaderi paylaşiyor. Bizi misafir odasina buyur ediyorlar. Tavandan su damliyor, "Yağmurun yağmadığı bir gün çatıya çıkıp, onarmak gerek" diyor Baba Latif Yaşar. Batman'dan bir sene önce iş umuduyla Istanbul'a göç etmiş, 10 çocugundan 4'ünü dedesinin yanına bırakarak. En büyüğü 19 yaşında, en küçüğü 8 aylık olan çocukların 4'ü okula gidiyor. Batman'da tütün ekerek yaşamlarini kazanan Yaşar ailesi, tütün kotasi uygulamaya konulunca geçinemez olmuş. Aras Kargo'da kuryelik işi bulan Latif Yaşar, 4-12 arasi çalişiyor, ama yine de evin ihtiyaçlarini karşilayamiyor. Batman'a gidip geldikçe erzak getirerek, mutfak masraflarını azaltmaya çalışıyor. "Kirasıydı, faturasıydı derken eve giren iki maaşla zor geçiniyoruz" diyor. Anne Mevziye Yaşar ise parasizliktan kurban kesemeyeceklerini, ancak eş dostlari görecekleri için bayrami dört gözle beklediklerini söylüyor.
Gurbetteyiz; adi Gurbet Ailenin bir buçuk yaşindaki kizlari Istanbul'a taşinma tartişmalarinin sürdügü bir dönemde dogmuş. Bu yüzden adini "Gurbet" koymuşlar. Evin en büyük çocugu Emriye Yaşar. O da hiç okula gitmemiş. Okuma yazmayi köylerinde açilan bir kursta ögrenmiş. Tekstil işçisi. 08:30-19:00 arasi asgari ücretle çalişiyor. Mesaiye de kaliyor ama saat başina sadece 1 milyon lira aliyor. Nejdet 6. sinifa gidiyor. 14 yaşinda. Okuldan sonra okul masrafini çikarmak için pantolon yapan bir tekstil atölyesinde "arkacılık" yapıyor. İstanbul'a alıştığını söyleyen Nejdet "Çalışırken çok yoruluyorum" diyor. Karnesini sorduğumuzda "biraz kötü" diyor utanarak. Batman'da saat 8'de şeker toplamaya gittiklerini kaydeden Necdet, Istanbul'un bayramını sevmiyor. Köylerinde her şeyin iyi olduğunu anlatıyor...
Bayramda dinlenecek Çocuklardan Emine Baran 12 yaşinda. Hiç okula gitmemiş. Bir tekstil atölyesinde çalişiyor haftaligi 50 milyona. "Ortacı", sürekli ayakta olduğu için çok yoruluyor. Ama bundan önce başka işlerde de çalışmış. Babası, abisi ve ablasıyla birlikte yazları Aydın'a pamuk, Manisa'ya da domates toplamaya gitmişler Batman'dan. Hatta Türkçe'yi Aydın'da öğrenmiş. Sonra İstanbul'a göç etmişler. Batman'ı daha çok seviyor İstanbul'dan. O'nun İstanbul'u Kağıthane'den ibaret. Çünkü İstanbul'da Kağıthane'den başka hiçbir yeri görmemiş. Bayram'ı elbetteki Batman'da geçirmek istiyor. Fakat Batman'a gidemeyeceklerini biliyor. İstanbul'da ise bayramda tek yapmak istediği şey; dinlenmek. "Evde oturmak istiyorum" diyor. Bayramda işe gitmeyecegini, tatil yapacagini söylerken gözleri parliyor. Emin Baran ise 20 yaşinda. Ögretmenleri olmadigi için Ilkokul 3'te mecburen okulu bırakmış. Tekstil atölyesinde haftalığı 120 milyon liraya çalışıyor. İstanbul'u iş bulabildikleri için iyi bulsa da, sevmedigi birçok yani da var. Aldigi paranin hemen bitmesi, tanidigi insan sayisinin azligi gibi birçok kötü yanini gösteriyor Istanbul'un. İşyerinden arkadaşlarıyla Eminönü'nü, Taksim'i, Beşiktaş'ı, Sultanahmet'i gezmiş. Emin 20 yaşinda ama hiç sinemaya tiyatroya gitmemiş. Bayramda işyerinde yalniz yaşayan bir abilerini arkadaşlariyla ziyaret edecegini söylüyor, Istanbul'da akrabası olmadığını belirtirken. "Batman'da iken bayramdan bir hafta önce hazırlık yapıp 4 gözle beklerdim" diyen Emin, İstanbul'da bayramın çekiciliğini yitirdiği görüşünde. Emin İstanbul'u sevdiğini söylese de "Batman'da iş olsaydi da keşke orda kalsaydik" demeden de edemiyor.
Tütün kotası İstanbul'a göç ettirmiş Yaşar ailesi de Baran ailesi gibi Batmanli. Iki aile birbirini tanimiyor, fakat ayni kaderi paylaşiyor. Bizi misafir odasina buyur ediyorlar. Tavandan su damliyor, "Yağmurun yağmadığı bir gün çatıya çıkıp, onarmak gerek" diyor Baba Latif Yaşar. Batman'dan bir sene önce iş umuduyla Istanbul'a göç etmiş, 10 çocugundan 4'ünü dedesinin yanına bırakarak. En büyüğü 19 yaşında, en küçüğü 8 aylık olan çocukların 4'ü okula gidiyor. Batman'da tütün ekerek yaşamlarini kazanan Yaşar ailesi, tütün kotasi uygulamaya konulunca geçinemez olmuş. Aras Kargo'da kuryelik işi bulan Latif Yaşar, 4-12 arasi çalişiyor, ama yine de evin ihtiyaçlarini karşilayamiyor. Batman'a gidip geldikçe erzak getirerek, mutfak masraflarını azaltmaya çalışıyor. "Kirasıydı, faturasıydı derken eve giren iki maaşla zor geçiniyoruz" diyor. Anne Mevziye Yaşar ise parasizliktan kurban kesemeyeceklerini, ancak eş dostlari görecekleri için bayrami dört gözle beklediklerini söylüyor.
Gurbetteyiz; adi Gurbet Ailenin bir buçuk yaşindaki kizlari Istanbul'a taşinma tartişmalarinin sürdügü bir dönemde dogmuş. Bu yüzden adini "Gurbet" koymuşlar. Evin en büyük çocugu Emriye Yaşar. O da hiç okula gitmemiş. Okuma yazmayi köylerinde açilan bir kursta ögrenmiş. Tekstil işçisi. 08:30-19:00 arasi asgari ücretle çalişiyor. Mesaiye de kaliyor ama saat başina sadece 1 milyon lira aliyor. Nejdet 6. sinifa gidiyor. 14 yaşinda. Okuldan sonra okul masrafini çikarmak için pantolon yapan bir tekstil atölyesinde "arkacılık" yapıyor. İstanbul'a alıştığını söyleyen Nejdet "Çalışırken çok yoruluyorum" diyor. Karnesini sorduğumuzda "biraz kötü" diyor utanarak. Batman'da saat 8'de şeker toplamaya gittiklerini kaydeden Necdet, Istanbul'un bayramını sevmiyor. Köylerinde her şeyin iyi olduğunu anlatıyor...
Evrensel'i Takip Et