Kadınların gözünden Kongre Girişimi
Kongre Girişimi, kadınların her kademede eşit temsiline ve kadın örgütlerinin kendi talepleriyle bütün meclislerde yer almasına özel önem veriyor. Bu lafta kalmadı; çalışmaların her aşamasında eşit temsiliyet ilkesinden taviz verilmedi. Ayrıca kongre programında da kadın mücadelesinin taleplerine sahip çıkılıyor.
Biz de kadınların Kongre Girişiminin kadınlar açısından neden önemli olduğunu yürütücülere sorduk. Kongre Girişimi Hazırlık Komisyonu Üyesi Yıldız İmrek Koluaçık ve İstanbul 1. Bölge Yürütücülerinden Fatoş Osmanağaoğlu kadınların taleplerinin nasıl ele alındığını Kırkyama’ya anlattı.
Kadınların, seçim sürecinde önemli bir destek yakalayan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Blokundan beklentileri ve talepleri vardı. Bunlar yeni sürece nasıl yansıdı?
Fatoş Osmanağaoğlu: Blok çalışmasını kongre hareketine dönüştürme çalışması hemen seçimlerin ardından başladı. Kongrenin Bloktan gelen bileşenleri ve daha sonra sürece katılanların enerjisiyle ciddi bir bileşim ortaya çıktı. Kadınlar da bu sürecin önemli bir parçası olarak yer aldılar. Kadınlar aslında Blok çalışmaları döneminde kendi içlerinde örgütlenmeye başlamışlardı, bu kongre hareketine de yansıdı. Kendi sözlerini oluşturmak için de, kongrenin bir bileşeni haline gelmek için de emek harcadılar. Kongre Girişimi de kadınların bileşimde eşit temsille yer alabilmesi için özel önlemler aldı.
Yıldız İmrek: Kongre bileşimi belirlenirken yüzde 60 politik örgütler ve kurumlar, yüzde 40 birey şeklinde bir düzenleme ve yüzde 50 kadın, yüzde 10 gençlik kotası ortaya kondu. Bileşimin oluşumunda belirlenen bu tarz her yerde uygulandı. Kadınların temsili bakımından yüzde 50 kadın kotası çok önemli. Kadınların hak ettiği alanların açılmasına ilişkin pek çok özel önlem tartışıldı. Kongre divanları oluşturulurken de bu eşitlik ilkesinden hiç vazgeçmedik.
Kongre Girişiminin her bileşeni birbirinden farklı mücadele eksenleri ve tarzları benimsiyor. Bu farklılıkların ortak kararlar alma, ortak hareketi oluşturma konusunda sıkıntılar yaşatacağı düşünülüyor. Kadın mücadelesine bakışta da önemli farklılıklar var. Bu konu nasıl tartışılıyor girişimde? Kadın hareketi nasıl temsil edilecek?
Yıldız İmrek: Kongre Girişimi beş ana eksen tarif ediyor; halklar, kimlikler ve Kürt sorunu, haklar ve özgürlükler, kadın mücadelesi, gençlik mücadelesi ve emek mücadelesi. Bütün bu ana mücadele alanlarının temsilcileri birbirinin sorunlarına sahip çıkarak çözme iradesiyle bir araya geldi. Örneğin tüm bu mücadele alanları, kadın mücadelesinin taleplerinin arkasında, kadınların kazanımlarının korunmasının arkasında… Kadın örgütlerinin, kadın hareketinin bağımsız mücadelesini ortadan kaldıracak bir tutumla değil, onun taleplerinin ve mücadele hattının da bir dayanağı olmak üzere yola çıkıyor Kongre Girişimi.
Fatoş Osmanağaoğlu: Önümüzdeki dönemde kongre hareketi içinde bir kadın meclisi tartışması var. Kadınların hepsinin sözünü söylemek ve varlığını bu düzeyde sürdürmek için mücadeleye ihtiyaç var. Kongre Girişiminin önemli bir bileşimi de feministler olmalı. Bizim program taslağımız çıktı, bu metnin geliştirilmesi ve bundan sonra cinsiyetçi politikalarla ve sistemle mücadele için feminist kadınların da sözünün ve kürsülerinin sürekli olması gerekir.
BU GENEL KURUL BİR BAŞLANGIÇ
Peki feministlerin, bağımsız kadın örgütlerinin ve kadın kurumlarının Kongre Girişimine bakışı ve sürece katılımı nasıl oldu?
Fatoş Osmanağaoğlu: Biraz sıkıntılar var, eleştirileri var. Ayrıca, bir süre önce KESK’te yaşanan taciz nedeniyle feministlerin bu oluşumun içinde olmak yerine biraz dışarıdan gözlemleme, izleme durumunda olduklarını biliyoruz. Ancak kongre bileşiminin de arayışları sürüyor ve onların ortak bir dille yer alabilmeleri için çaba gösteriliyor. Bu arayış ve çaba sürdürülmeli. Çünkü biz bir bütün olarak hem sisteme hem erkek egemenliğine karşı bir arada olabilirsek sesimizi daha güçlü çıkarabiliriz.
Yıldız İmrek: Yapılan toplantılarla kadınların taleplerinin, mücadelelerinin, örgütlenme araçlarının ve kongredeki temsiliyetlerinin nasıl ele alınacağına ilişkin tartışmalar yürüttük. Onların önerileri üzerinden yazıldı program taslağı. Kuşkusuz program taslağında eksikler var ama bu bir zaman sıkışıklığı nedeniyle oldu. Ancak önümüzdeki sürecin bu eksikliklerin giderilmesi açısından değerlendirileceğini söyleyelim. Henüz izleme ihtiyacı duyan kesimler de var, ancak zaten genel kurulda bir son nokta koymuyoruz, bu genel kurul bir başlangıç. Mücadelenin, hayatın ihtiyaçlarına göre kendini sürekli yenileyen dinamik bir yapı düşünüyoruz.
ŞİDDETE KARŞI MÜCADELE VE BARIŞ TALEBİ ÖNEMLİ
Sadece örgütlü kadınlar açısından değil, milyonlarca kadın bu Kongre Girişiminde ne bulacak? Kongre Girişiminin metinlerinde nasıl bir çerçeve çiziliyor kadınlar için?
Yıldız İmrek: İlk elden, hem ekonomik hem siyasal hem de toplumsal alandaki eşitsizliğe karşı topyekün bir mücadele oluşturmak. Bu eşitsizliğin son dönemdeki en önemli görüntüsü kadın cinayetlerinde ortaya çıktı. Şiddet ve cinayetler, öyle bir vahşet boyutuna ulaştı ki pek çok kadın bunu “kadın kırımı” olarak ifadelendiriyor. Kongre Girişimi bunu insanlık suçu olarak tanımlıyor. Buna karşı mücadeleyi temel görevlerimiz arasında sayıyoruz. Bir diğer şey kadın emeği ile ilgili. Ücretsiz emek, görünmeyen emek konunun çok önemli bir boyutu, ücretli emek alanında da ciddi sorunlarımız var.
Fatoş Osmanağaoğlu: Örneğin esnek çalışma en çok kadınların etkilendiği koşulları beraberinde getiriyor. Güvencesiz, sigortasız, sendikasız çalışmaya mahkum ediliyor kadınlar ve ciddi bir yoksullaşmayla başbaşa bırakılıyor.
Savaşın kadınlara uyguladığı bir zulüm var, kadınların savaş döneminde direncinin kırılmaya çalışıldığını biliyoruz, özellikle Kürt kadınları açısından savaşın yarattığı yıkım çok daha can yakıcı, ama her kesimden kadın için savaş hali ciddi yıkım demek. Kadınlar barışı herkesten çok istiyor, Kongre Girişimi de yüksek sesle kadınların barış isteğini haykıracak.
Yıldız İmrek: Doğrudan savaşın sonuçlarıyla yüz yüze gelen kadınlar açısından bu sorunun boyutlarını biliyoruz. Ama diğer kadınlar için de şiddetin boyutlarını kat be kat artıran, meşrulaştıran, erkeklik değerlerinin kutsallaştırıldığı ve kışkırtıldığı bir sonuçla karşı karşıyayız. Savaş, izleyeni de, yaşayanı da hasta ediyor. Peki bu nasıl çözülür? Operasyonlarla, paralı askerlik icat etmekle olmadığını gördük. İşte Kongre Girişimi çözümü bunlarda arayanların önünde bir barikat olacak. Çünkü, siyaset alanının devlet tarafından terörize edilmesine, yasal demokratik zeminin suç haline getirilmesine rağmen Türkiye’nin bütün demokrasi güçleri barış mücadelesini kendi ana eksenlerinden biri olarak tarif ederek Kongre Girişimi içinde yer alıyor.
TARTIŞARAK, DENEYEREK YOL ALIYORUZ
Birleşik bir mücadele, bütüncül bir muhalefet özlemi halk tarafından hep dile getirildi. Bunun için hep bir adım, bir tarif bekleniyordu. Kongre girişimi halkın bu beklentisini karşılayan o tarif midir?
Yıldız İmrek: Çeşitli seçim ittifakları, güç birlikleri ‘96’dan beri vardı, 2002’den itibaren de “çatı partisi” etrafında bir tartışma yürütüldü, ama çeşitli sebeplerle özlenen bir birliktelik gerçekleşemedi. Kongre Girişiminin ortaya çıkardığı bütüncüllüğü şöyle tarif edebiliriz; Toplumsal olanın siyasallaşması, siyasal olanın da toplumsallaşması. Sadece politik öznelerin, siyasi grupların bir araya gelmesi ve siyasi bir platform ortaya koyması değil ama çeşitli mücadele dinamiklerinin bir araya gelmesi. Yani kadın hareketinin, gençlik hareketinin, yaşam alanı mücadelesinin, inanç gruplarının, ayrımcılığa karşı eşitlik taleplerinin, emekçilerin ve emek örgütlerinin mücadele alanlarının, Kürt halkının özlem ve taleplerinin, asimilasyona uğrayan, yok sayılan tüm halkların beklentilerinin birleşik bir mücadele haline getirilmesidir esasımız.
Bunun ortak bir parti olarak şekillenmesi özlemi de var ama partiden önce kongre birliği olarak bir araya gelme, önce toplumsal mücadele alanlarında buluşma, sonuçta bu mücadeleyi omuzlayacak ortak bir siyasal öznenin ortaya çıkarılmasıdır bu girişim.
Türkiye açısından düşünüldüğünde böyle bir oluşum aslında yabancısı olduğumuz bir siyaset yapma aracı…
Yıldız İmrek: Evet, hepimiz açısından öyle, bunu ilk defa deniyoruz, bütün dünya deneyimlerinde buna tam benzeyen bir ortaklık girişimi çok görünmüyor. Benzer girişimler var; Güney Afrika Ulusal Kongresi ya da Latin Amerika’da birlik deneyimleri var… Ama bizdeki gibi, mücadele örgütleriyle siyasi parti ve kurumların buluştuğu bir birlik hareketi yeni bir şey… Dolayısıyla onun organlarını, birlik mekanizmalarını, karar mekanizmalarını, buradan bir parti oluşturmayı deneyerek yapacağız. Ne yapacağımızı ve nasıl yol alacağımızı sürekli tartışıyoruz.
Kongre Girişimi “Yeni bir Kürt Partisi” gibi sunulmaya çalışıldı çeşitli kesimlerce. En geniş kesimlere ulaşmaya çalışırken neden bu şekilde yansıtılıyor sizce?
Fatoş Osmanağaoğlu: Bu çok bilinçli yapılıyor. Sorunların bütününün ifade edilmesi ve bütünleşik bir mücadele perspektifinin halkla buluşması işlerine gelmiyor. Mücadele parça parça, tek tek kaldığında bastırması daha kolay. Memleketin bütün insanları bir güç olarak “Biz bu yaptıklarınıza karşıyız” dediğinde bu çok sarsıcı olacak ve bundan korkuyorlar. Ama şunu unutmamak lazım; Kürt sorunu çok önemli bir sorun. Kürt sorunu çözülmeden diğer birçok sorunu tartışmak bile mümkün olmuyor. Bu nedenle bizim öncelikli sorunlarımızdan biri. Ancak bu, diğer sorunları önemsiz gördüğümüz anlamına gelmez.
Yıldız İmrek: Bu yansıtma, içinden geçtiğimiz sürecin nasıl bir süreç olduğunu da ortaya koyuyor aslında. Bir taraftan siyasi alanda ciddi bir değişim var, eskiden askeri bir vesayet var idi, bu statüko bir değişim geçiriyor ama AKP’ye atfedilen bu değişimin demokratik olduğu söylenemez, aynı vesayet sistemi şimdi AKP tarafından doldurulurak devam ettiriliyor. AKP ve sermaye sistemi tarafından tercihleri çerçevesinde bir ekonomik siyaset götürülüyor. Ne var bu ekonomik siyasette? Yoksulların daha da yoksul hale getrilmesi, emekçilerin hak gaspları, doğanın talanı, ekonomi dışı diğer zor yöntemlerinin de kulanılır hale getirilmesi… Bugün yoksulluk ve işsizlik artarken dolar milyarderlerinin 8’den 100’e çıktığını görüyoruz. Türkiye 17. büyük ekonomi ama buradan halka düşen şey koca bir yokluk, eğitimsizlik ve bir de askerde, dağda ölüm. Bunun devam ettirilmesi aynı zamanda hem kentin hem de doğanın talana açılmasıyla da pekiştirildi. Türkiye’nin dağlarının, akarsularının hemen hepsi madenlere, şirketlere peşkeş çekildi, insanlar meralarına sularına ulaşamıyorlar, su ticarileştiriliyor, bu alanlarda halk emeğine, konutuna, yaşam alanına dokunulduğunda mücadeleye giriyor. Buralarda çok sert mücadeleler yaşanıyor. Gördük, Erzurum’da kadınlar yerlerde sürüklendi, yani sadece Kürtlerin mücadelesine dönük bir baskı değil, bir bütün olarak mücadele eden herkese yönelik bir saldırı var. Parasız eğitim isteyen öğrenciler, eşitlik isteyen kadınlar, eşit halk olmak isteyen Kürtler, düşünce ve basın özgürlüğü isteyen gazeteciler… Herkes baskı altında. Tüm bu mücadele alanlarının birleşmesi ve birbirinin sorunlarına sahip çıkması girişimi bu aynı zamanda. O nedenle bir korku yarattığını söyleyebiliriz.
Evrensel'i Takip Et