ABD zulme son veremez
Bazı Amerikalılar, Amerika askerlerinin geri çekilmesi, Afgan kadınları için zorlukla kazanılan ilerlemeyi başa döndürecek diye kaygılı. İnanılan ise bugün onuncu yılına giren ve artık hayalle gerçeğin karıştırıldığı bu ilerlemeyi ordunun görevini uzatarak sağlama alabileceğimizdir.
Afganistan’daki cinsiyet eşitsizliğinin düzeltilmesi için yapılan savunmalar sosyal hayatın sadece bir noktasına çok sığ bir şekilde odaklanmıştır. Özellikle de Afganistan anayasasının bölgedeki en gelişmiş anayasa olduğunu düşünürsek. Bu anayasa, kadının eğitim hakkını refakatçisiz sağlık hakkını ve parlamentoda minimum düzeyde kadının bulunmasını destekliyor. Ama dikkat çeken bu değişimler Afgan kadınlarını boyunduruk altında tutan çeşitli sosyal dayatmaları göz ardı eden özgür olmayan bir topluma özgür değerleri yamalama çabalarını maskeler.
Afganistan Taliban kurallarının tipik bir örneği olan sistematik zulümden artık acı çekmiyor. Ama Amerika’nın genellikle Taliban ile karıştırdığı tutucu Afgan gelenekçileri hâlâ önemli bir etkiye sahip. Gayrı resmi kurumlar - gelenekler, adetler ve kurallar - mülkiyet hakkı, evlenme ve boşanma, miras ve gözaltı üzerinde söz sahibi. Parlamentoyu, mahkemeyi ve bakanlıkları dolduran kadın düşmanı savaş lordları ve radikal dinciler kadınların anayasayla garanti altına alınan haklarına karşın kanunların erkeklerin yararına yönelik yapıldığına emin olmak için yardım ediyorlar.
Resmi cinsiyet eşitliği üzerine odaklanma sadece kadınlara karşı yapılan kültürel ayrımcılığı değil bu ayrımcılığı değiştirmeye yönelik girişimlere karşı olan geleneksel tepkiyi de görmezden gelmeye eğilimlidir. Göze batan bir örnek ise dayak yemiş kadınlar için barınaklar hakkındaki süre giden tartışma. Geçen yıl Afgan televizyonu talihsiz bir şekilde bu sığınakların hayat kadınlarını barındırdıklarını ve böyle yerlerin ahlaksızlık yaydığını iddia eden Nasto Naderi’yi konuk etti. Hemen ardından bakanlar kurulu, hükümete bu sığınaklara girişlerin düzenlenmesi ve girenlerin bekaret testine tabii tutulmalarının zorunlu olmasına ilişkin yetki verecek bir yasa taslağı sundu.
Neyse ki, Başkan Hamid Karzai’nin kabinesi geçen ay eski taslağın en çok tepki alan şartını kaldıran yeni bir kanun taslağı kabul etti. Bu kanuni zaferle ortaya çıkan tartışma neden kadın haklarının daha köklü olması gerektiğini gösterdi. Aile sorunları genellikle yerel liderler veya meclisler aracılığıyla çözülüyor. Şiddet kullanan bir kocadan ya da aileden kaçan kadın aile şerefini ayaklar altına almış sayılıyor ve yakalanan bu kadınlar aile kararı ile alınmış namus cinayetleri gibi uçuk çözümleri de içeren cezalarla karşı karşıya kalıyor.
Demokratik seçimlerin yapısı bile Afganlar arasında tartışma konusu. Kabil’de bulunan Afganistan Araştırma ve Değerlendirme Kurulu tarafından Mayıs ayında yayınlanan bir rapora göre bazı Afganlar kendi yöneticilerini seçme fikrine sıcak bakarken bazıları demokrasi terimini batı baskısına eş tutuyor. Buna rağmen Amerika öncülüğündeki koalisyon ülkenin Taliban öncesi politik kurumlarını büyük bir ölçüde yaşama döndürdü, rapor demokrasiye karşı negatif duyguların ‘cevap verenler arasında açıklanan nefretin batı kültürü ve Afgan kültürüne, geleneksel kurallar ve değerlere ve İslami kimliğe karşı potansiyel tehdidi’nden ortaya çıktığıyla sonuçlanıyor.
‘Muhteşem’ sonuçlara odaklanma, aynı zamanda misyonun gerekçesiyle ilgili ciddi bir soruyu da göz ardı ediyor. Amerikan hükümetinin temel anayasal yükümlülüğü ulusal ilgi alanlarına yapılan tehditleri savunmak olmalı. Afgan kadınlarının sosyal statüsünü değiştirmek Amerika savunmasının yasal bir parçası mıdır?
9\11 saldırısından haftalar sonra Time gergisinin ‘Afganistan’ın kadınları için yeni umutlar’ başlığı altında Hılary Clınton ‘kadınları dahil bütün üyelerine değer veren bir toplum daha az terörist barındırır’ dedi. Terörle yapılan mücadelenin insan haklarıyla sıkı sıkıya bir bağlantısı olduğuna dair bir başka açıklama da ‘ülkemizdeki özgürlüğün kalıcılığı diğer ülkelerdeki özgürlüğün başarısına bağlıdır’ şeklinde eski başbakan George W. Bush tarafından yapılmıştır.
Ancak kapsamlı bir çalışma gösterdi ki Amerika’nın güvenliği, kurumlarının zor kullanarak elde ettiği haksız talebe bağlı değil. Böyle politikalar ve öngörülmeyen sonuçları Amerika’nın güvenliğini azaltır. Dahası George Mason Üniversitesinden Christopher Coyne’nin dediği gibi tarih gösteriyor ki; askeri müdahalelerle yapılan özgür demokrasiyi yayma girişimleri uğraştıklarından daha hızlı bir şekilde çökecek.
Gerçek sorun, Afganistan kurumlarının uzun süre sürdürülebilirliğidir. Bu insanların yaşam tarzlarına uygun ve kademeli ilerleyen politik ve sosyal değişimler insanları sardığı zaman gerçekleşir. Afgan kadınlarının yükselişi belki ahlaki açıdan savunulabilir ama yerel geleneklere ters düşen durumlarda, yasal görülmeyecektir. Yabancı önderlerin çabalarının Afganistan’da cinsiyete bağlı zulmü düzeltmenin en etkili aracı olması muhtemel değil. Amerikalılar bunu aklında tutsa akıllılık etmiş olurlar.
Guardian'dan Çeviren: Ceren Uca
Evrensel'i Takip Et