07 Mart 2011 11:07

"O örgütle anılmayı zul sayarım"

Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanarak cezaevine gönderilen gazeteciler Ahmet Şık ve Nedim Şener'e sorgularında yöneltilen sorular ve cevapları basına sızdı. Ahmet Şık, "Adımın o örgütle sayılmasını zul sayarım" diyerek tepkisini gösterirken, Nedim Şener'in de "Bırakın Ergenekon'u takım bile tutmam" dediği

Paylaş

Öte yandan Metris Cezaevi'nde bulunan Ahmet Şık ve Nedim Şener'in Silivri Cezaevi'ne nakledilmesine karar verildi.

Ahmet Şık, Nedim Şener dışında gözaltına alınan ve tutuklanan diğer isimleri tanımadığını belirtirken çıkacak kitabına verdiği 000KITAP.docx adlı dosyanın Soner Yalçın'ın bilgisayarında ne aradığının cevabını da polisin bulması gerektiğini vurguladı. Nisan'da çıkartmayı düşündüğü kitabı için Sabri Uzun'la çalışmadığını açıklayan Şık, Hanefi Avcı ile olan ilişkisini de "onun işkenceci olduğunu ortaya çıkaran benim" diyerek açıkladı.

Nedim Şener ise Ergenekon'un medya yapılanmasından haberi olmadığını belirtti ve Hrant Dink cinayetiyle alakalı yazdığı kitapta cinayette Ergenekon'un parmağının olduğunu iddia ettiğini hatırlattı. Şener, "Ergenekon boş bir davadır" şeklinde yayınlar yapmadığını da sözlerine ekledi.

ŞENER: SADECE TGC ÜYESİYİM

Önceki gün tutuklanan gazeteci Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın savcılık sorgularına dair ayrıntılar yavaş yavaş ortaya çıkıyor. Bir çok sorunun yöneltildiği iki gazeteci de suçlamaları reddetti. Şener, Ergenekon’un medya yapılanmasından haberi olmadığını, sadece Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi olduğunu vurguladı. Tüm sorulara net ve açık yanıtlar veren Şener, Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın kitabına katkı yapmadığını, “Ergenekon’un medya yapılanması” içinde yer almadığını, OdaTv operasyonunda tutuklanan Soner Yalçın’la bir ilişkisi olmadığını söyledi.

Tutuklanarak cezaevine gönderilen Şener’e, susma hakkını kullandığı emniyette yöneltiler soruların benzerleri Savcı Zekeriya Öz tarafından soruldu. Alınan bilgilere göre, “Ergenekon’un medya yapılanması içinde yer aldığı” iddiası sorusu üzerine Şener, böyle bir yapılanmadan haberi olmadığını, takım bile tutmadığını, yalnızca Türkiye Gazeteciler Cemiyeti üyesi olduğunu belirtti.  Şener, “Soner Yalçın’la birlikte hareket etmediğini, aynı anda bir bina içinde bulunmadığını, yüz yüze görüşmediğini, yüzünü dahi bilmediğini” de anlattı. Şener ayrıca OdaTv’deki bir bilgisayarda bulunduğu belirtilen ve kendisinin de adının geçtiği notlarla ilgili Soner Yalçın hakkında kendisine iftira attığı gerekçesiyle Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunduğunu belirtti. Şener, “Ulusal Medya 2010” isimli bir belge hakkında hiçbir bilgisi olmadığını, bu belgede yer alan notlarla ilgili de hiçbir bilgiye sahip olmadığını söyledi.

‘AVCI EN ZAYIF HABER KAYNAĞIM’

Şener’e “Haliçte Yaşayan Simonlar” kitabını yazan Hanefi Avcı’yla ilişkisi de sorulduğu, Şener’in de Hanefi Avcı ile herhangi bir işbirliği yapmadığını, Avcı’nın kendisinin en zayıf haber kaynaklarından birisi olduğunu da ifade ettiği öğrenildi. Şener, eski Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun’la yaptığı telefon görüşmelerinin haber amaçlı olduğunu, Uzun’un bir kitap yazma hazırlığında olup olmadığını bilmediğini ve konuda kimseyle görüşmediğini de anlattı. Şener’in, kendisin Ergenekon Terör Örgütü’nün Medya Yapılanması içinde hareket ettiği iddiasını içeren ve polise gönderilen ihbar e-postasındaki iddaiların asılsız olduğunu söylediği de öğrenildi. Şener, yazdığı kitapları aldığı bir talimatla değil, devletin raporlarına dayanarak yazdığını söyledi.  

‘TEHDİT EDİLDİM’

Hrant Dink cinayetiyle ilgili yazdığı kitaplarda Ergenekon bağlantısına dikkat çektiğini, Danıştay cinayeti davasının ise Ergenekon’la birlikte görülmesinin bir şans olduğunu yazılarında ve katıldığı televizyon programlarında anlattığını söyleyen Şener’in, “Ergenekon davasında yargılananlar tarafından tehdit edildiğini” söylediği de öğrenildi. Ergenekon davasının “boş bir dava” olduğu konusunda bir çalışma yapmadığını anlatan Şener’in, Ergenekon, Kafes Eylem Planı ve Balyoz iddianamesi ve Dink cinayeti sorşturmaları arasındaki bağlantılara dikkat çekerek birleştirilmeleri yönünde açıklamalar yaptığını, yazılar yazdığını ve Ergenekon soruşturması sürecini etkilemek için bir çalışma yapmadığını da söylediği ifade edildi.

AHMET ŞIK SORGUDA NE DEDİ?

Tutuklanarak Metris Cezaevi’ne gönderilen gazeteci Ahmet Şık’a bir buçuk saatlik savcılık sorgusunda 26 soru yöneltildi. Son dalgada gözaltına alınan Nedim Şener dışındaki isimleri tanımadığını belirten Şık, “Adımın Ergenekon’la anılmasını zul sayarım” dedi.

İfade tutanağının girişinde, Şık’ın avukatlarının ‘Dosyada kısıtlama kararı nedeniyle delilleri göremedik, dosyayı inceleyemedik. Savunma hakkı gereği gibi kullanılamadı’ sözleri yer aldı. Savcı Zekeriya Öz’ün Şık’a yönelttiği bazı sorular ve cevapları şöyle:

* Gözaltındakilerden kimi tanıyorsunuz? Nedim dışındakileri bilmiyorum.

*  Ergenekon terör örgütünün medya yapılanması içerisinde faaliyet gösterdiğiniz tespit edilmiştir... Bu kapsamda çalışmanız oldu mu? Ergenekon medya yapılanması içinde değilim. Benim bu örgütle adımın anılmasını zul sayarım.

*  ODA TV’den ele geçirilen belgelerden 2011 Haziran’ında yapılacak genel seçimlerden önce örgütün talimatıyla Nedim Şener’le birlikte ‘Haliç’te Yaşayan Simonlar’ benzeri kitap çalışması içinde bulunduğunuz, bu kitabın da Emniyet Müdürü Sabri Uzun ismiyle yayınlanması için çalışma yaptığınız tespit edilmiştir. Bu kitabın amacı neydi? 20 yıldır muhabirim. Binlerce habere imza attım. Bugüne kadar kimsenin talimatıyla ne bir haber yazdım ne de haberimi geri çektim... Geçmişte bir çok kayıp, gözaltı ve faili meçhul haberi yaptım. Hiçbiri tekzip edilmedi.

* Nedim Şener’le başka çalışma yaptınız mı? Herhangi bir kitap çalışması yapmadım.

* Soner Yalçın tarafından oluşturulduğu belirlenen 000KITAP.docx isimli word dosyasında ‘İmamın Ordusu’ başlıklı kitap çalışması olduğu tespit edilmiştir. Sabri Uzun’u tanıyor musunuz? İkna etmek için görüşme yaptınız mı? ‘000KITAP.docx’ kitabıma verdiğim isimdir. Bu kitabın isminin Soner Yalçın’ın bilgisayarında ne aradığını bilmiyorum. Bunu aydınlatmanızı istiyorum.

*  Nedim Şener’le hazırladığınız ‘Haliçte Yaşayan Simonlar’ kitabına benzer kitap çalışmasını da Haziran 2011 seçimlerinden önce yayınlatmak için çalışmalar yaptığınız anlaşılmıştır. Ergenekon terör örgütünün talimatıyla hazırlanan kitapların referandum ve seçim öncesi çıkartılmaya çalışılmasının amacı nedir? Bu, Ergenekonla alakalı bir çalışma değildir.

* Hazırladığınız kitabın Sabri Uzun ismiyle çıkartılmaya çalışılmasının amacı nedir? Sabri Uzun’la kitap çıkarmaya çalışmadım. Aksine Sabri Uzun, kitabın içerisinde Emin Aslan gibi öznelerden biri. Hanefi Avcı, Emin Aslan, Sabri Uzun ve son dönemde görevden alınan bazı emniyet müdürlerinin isimleri var. Bazılarıyla görüştüm, bazıları da görüşmeyi kabul etmedi. Hanefi Avcı’nın işkenceci sicili olduğuna yönelik ilk haber yapan benim. Haber yayınlandıktan sonra beni aradı ve işkence mağduru kişiyle yüzleşmek istediğini söyledi. Mağdur tek gidemeyeceğini söyleyince birlikte gittik ve Hanefi Avcı’yla tanıştık...  (HABER MERKEZİ)


GAZETECİLERDEN ŞENER VE ŞIK’IN EŞLERİNE DESTEK

Bir grup gazeteci, Ergenekon soruşturması kapsamında tutuklanan Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın evlerine giderek eşlerini ziyaret etti. Çıkışta yapılan açıklamada, ailelerin çocuklara durumu anlatmakta zorluk çektikleri belirtildi. Arkadaşlarına destek vermek isteyen gazeteciler önce Nedim Şener’in eşi Vecide Şener’i ziyaret etti. Ziyaretçiler arasında, Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, Genel Saymanı Gülseren Güven ile Gazeteci, Yazar Haluk Şahin de vardı. Şener’in evinde yaklaşık bir saat süren ziyaretin ardından Gazeteci Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık ziyaret edildi.

Ziyaretlerin ardından da basın açıklaması yapıldı. Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş, “Üzüntü ve kaygı dışında hükümetin gazeteci örgütlerinin taleplerine kulak vermesini istiyoruz” dedi. Güneş, “Kendilerine moral verdik. Desteğimiz sürecek. Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın eşleri, çocuklarına kalemle kağıdın ve yazı yazmanın tehlikeli bir şey olmadığını anlatıyorlar” diye konuştu.

Basın Konseyi Genel Sekreteri Oktay Huduti de özellikle siyasilerce, eylemlerin gazetecilik faaliyetinden değil, terör örgütüyle bağlantılı faaliyetlerden gerçekleştirildiğinin ve nedenlerin şu an açıklanamayacağının belirtildiğini söyledi. Huduti, “Savcılığın da bu yönde açıklaması vardı. Ancak, biz bunları tatmin edici bulmuyoruz. Habercilik faaliyetinin suç olduğunu yazan hiçbir yasamız yok zaten. Gazeteciler, elbette gözaltına alınıp tutukluluk gibi tedbir uygulanıyorsa bunu başka yasalara ve maddelere dayandırmak zorundalar. Maalesef bunların somut temeli görülmüyor. İfade özgürlüğü gibi, bütün hakların omurgası olan önemli bir özgürlüğün sınırlandırıldığını düşünüyoruz’” diye konuştu. Hrant Dink’in eşi Rakel Dink’in de Şık’ın eşini ziyaret ettiği öğrenildi.

ŞIK'IN AVUKATI: ERGENEKON ARTIK DARBE DAVASI DEĞİL

Ahmet Şık’ın avukatı Akın Atalay, savcı Zekeriya Öz’ün yaptığı son açıklamaların, gözaltı sürecindeki tutum ve sözleriyle tamamen çeliştiğini belirterek, “Ergenekon artık, bir darbe teşebbüsü davası değildir” dedi ve müdahil avukatlığından çekildiğini açıkladı.

Açıklamasında “Savcılık ve mahkeme huzurunda geçen her anın dolaysız, doğrudan tanığıyım. İfade tutanaklarına zorluklarla geçirebildiklerimiz dışında, asıl yaşanan gerçeklik, karşılıklı diyaloglardır” diyen Atalay, “Ben savcıya, Ahmet Şık’ın Ertuğrul Mavioğlu ile 2009 yılında yazdığı iki ciltlik Ergenekon kitabından sözettiğimde, haberi ve bilgisi olmadığını söyledi. Derhal dışarıdaki arkadaşlardan isteyip, odaya getirttik. Bir yandan sorulara devam ederken bir yandan da kitaba göz gezdirdi. Eğer çok iyi ve yetenekli bir aktör değilse, kitabı ilk kez gördüğüne ve duyduğuna kalıbımı basarım” diyen Atalay, “‘Gerçekten mi ilk kez duydunuz ve gördünüz?​’ ‘Evet’ dedi.” Atalay Zekeriya Öz’ün daha sonra “Ya ben bu son gözaltı ve aramalarda kaç kişi ile ve kimlerle ilgili yakalama ve arama istenildiğini bilmiyorum. Ahmet Bey’in de ismi var mı yok mu dikkat etmedim, biliyorsunuz emniyet bizden talep ediyor, biz de çoğu zaman olduğu gibi imzalayarak mahkemeye havale ediyoruz” dediğini aktardı. “Bugüne kadar, bu ülkenin geçmişindeki örtülü ya da açık bütün darbelerle, darbe teşebbüsleriyle ve askeri muhtıralarla hesaplaşılmasının önemine ve gereğine inanan ve Ergenekon soruşturmasını bunun için tarihi bir fırsat olarak gören birçok kişi, bu soruşturmanın bu amaçla uyumlu olmayan yönlerine ilişkin kaygı ve kuşkularını hep bilinçlerinin bir köşesinde nadasa bırakmayı tercih etmişlerdi” diyen Atalay, “Ama artık, bardağı taşıran son gözaltı ve tutuklamalar nedeniyle, soruşturmanın bambaşka yerlere doğru evrilmekte olduğunu görmenin rahatsızlığı ile bu kaygılarını gündeme getirmeleri üzerine, soruşturma makamının adeta ‘öyleyse siz de Ergenekoncusunuz, bak gereğini yaparım ha!’ olarak okunabilecek açıklamasına muhatap oldular. Dolaysız ve doğrudan tanık olarak söylüyorum. Ahmet Şık ve Nedim Şener’ in de tutuklanması ile artık bu ülkede gazetecilik yapılamaz. Tutuklananlar Ahmet ve Nedim değil, onların şahsında gazetecilik mesleğidir. Bu karardan sonra, artık geriye dönüş yoktur. Şu andan itibaren benim açımdan “Ergenekon” zihniyeti ile siyasi, toplumsal arenada siyasi mücadele hakkım baki kalmak üzere, hukuksal alandaki mücadele pratiği tümüyle bitmiştir” dedi. (HABER MERKEZİ)


ÖNCEKİ HABER

Ercişliler Mehmet Deniz için yürüdü

SONRAKİ HABER

Evrensel Kültür 20.yılında

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...