23 Şubat 2004 23:00
Kıraç işçileri örnek olsun
İstanbul Sendikalar Birliği'nin (İSB) sanayi havzası Kıraç'ta düzenlendiği "İş Yasası ve Sendikal Haklarımız" paneline katılan 200'ü aşkın Kıraç'lı işçi, fabrikalarda yaşadıkları sorunları tartışarak çözüm bulmaya çalıştılar. Jandarmanın salonun çevresini sararak, toplantıyı halka "tehlikeli" olarak sunmaya çalışmasına rağmen Kıraç halkının panele ilgisi yoğun oldu.
DİSK Gıda-İş Sendikası Genel Sekreteri Seyit Aslan'ın yönettiği panelde Prof. Dr. Taner Timur ve Yard. Doç. Dr. Özgür Müftüoğlu, Türkiye ekonomisinin gelişimi ve işçi mücadelesini tarihini aktardılar. Bazı işçiler kötü çalışma koşullarına rağmen örgütlenerek mücadele etmemelerinin nedenlerini ortaya koyarken, sendikalaşma ve hak alma mücadelesi veren fabrikalardaki işçiler ise kendi deneyimlerini aktararak işçilerin kafasındaki soru işaretlerini aydınlatmaya çalıştılar. TEKSİF'de örgütlü grevdeki Ayser Tekstil işçileri de, bildiri dağıtarak Kıraçlılar'dan destek istediler.
Panelistlerin ardından söz alan işçiler deneyimlerini aktararak örgütsüz arkadaşlarının çekincelerini gidermeye çalıştılar. Kıraç'ta oturan ancak Beyazıt'ta Baran Otel'de çalışan Mehmet Ali Mutlu, zam alamamalarının ardından nasıl TOLEYİS sendikasında örgütlendiklerini anlattı. Kıraç'ta çalışan bir başka işçi ise işten çıkarılmaktan korktukları için örgütlenmediklerini söyleyerek "Sendika deyince patronunu ne yapacağını biliyoruz. Sendika bize iş bulur mu" diye sordu.
Bunun üzerine başka bir işçi söz alarak, "Çalışma saatleri 24 saate çıkıyor. Bu insanların kaybedecek hiçbir şeyleri yok. 200 milyon maaş alıyorsun. Patron seni atsa başka yerde yine asgari ücrete çalışacaksın; doğru mu, doğru. Bugünkü koşullara karşı çaba harcamazsak sonucu daha kötü olacak." dedi. Özgür Müftüoğlu, en büyük yanlışın giderek kötüleşen koşullara razı olmak olduğunu söylerken, Gıda-İş Genel Sekreteri Seyit Aslan ise, işçilerin hep kendinden başkalarını kurtarıcı olarak görmesinin yanlışlığını ifade etti. Aslan, "Sendika işveren örgütü değil iş bulsun. Sendika işçidir. İşçi hak aramak için mücadele ediyorsa sendika vardır. Örgütlenmezsen bugün 12 saat olan mesai seneye 15'e çıkacak. İşten atılan işçiyi hem sendika sahip çıkacak hem de geri kalan işçi arkadaşları." dedi.
Mücadele örnekleri Kıraç'ta sendikalaşma çalışması yürüten Teknik Emprime'den Özgür Kaya ise konuşmasında yetki bekledikleri halde henüz bilinçli bir örgütlülük yaratamadıklarını kaydetti. Castle Blair fabrikasında çalışan toplu sözleşme aşamasına geldikleri haberini veren Adem Düz ise sendikalaşmanın başarısının, fabrikanın 300 işçisinin atılan 25 işçiye sahip çıkmaları sonucu olduğunu da vurguladı. Düz, bunun için iş bıraktıklarını ve işverenin ancak 1.5 gün dayanabildiğini söyledi. Sendika mücadelesinde başarısız olan örneklerden dersler çıkardıklarını da ekleyen Düz, "Sümerbank işçileri ile gurur duyuyoruz. Ayser Tekstil'in mücadelesini de burada öğrendik. Kıraç işçileri de tüm Türkiye'ye örnek olsun diye mücadele etmeliyiz. Kaybedecek bir şeyimiz yok. Başarımız ise işçi sınıfının başarısı olsun" dedi. DO-RE-Mİ Fabrikası'ndan genç bir bayan işçi ise 6 ay zam verilmemesinin ardından iş bıraktıklarını söyleyerek, eylemin başarısının herkesin birlikte mücadele etmesinde olduğunu ve bundan sonra da sendikalı olmak istediklerini belirtti. Katılımı ve tartışmaların yoğunluğu ile örgütlenme düzeyinin çok düşük olduğu Kıraç'ta bir ilk sayılabilecek toplantıya, yoğun olarak katıldıkları dikkati çeken genç işçiler de toplantının kendilerine güven ve umut verdiğini söyledi. Toplantı sonunda DİSK Marmara Bölge Temsilcisi Mete Yücel ile biraraya gelen bir grup işçi ise birbirinden haberi olmayan Kıraçlı işçileri biraraya gelmesi için önemli olduğunu vurgulayarak yeni toplantılar istediler.
İZLENİM
Prof. Dr. Taner Timur
Toplantının ardından "Bir toplumda en haklı insanların, o toplumda hakkı en çok yenilen insanlar olduğuna inanıyorum. Dün Kıraç'ta onların arasındaydım. Bundan hem büyük bir haz hem de büyük bir üzüntü duydum. Haz duydum; çünkü onların dertlerini dinlemek, çok mütevazı planda da olsa arayışlarına tercüman olmak fırsatını buldum; üzüldüm, çünkü bu ülkede yaşamak için satacağı emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan yurttaşlarımızın, adeta kriminel tipler gibi muhasara altına alındıklarına tanık oldum. Kurbanlarına, dertlerini anlatma fırsatı bile vermek istemeyen bir düzende yaşadığımızı gördüm. Bilinen şeyler değil mi? Yaşamak yine de farklı!"
Mücadele örnekleri Kıraç'ta sendikalaşma çalışması yürüten Teknik Emprime'den Özgür Kaya ise konuşmasında yetki bekledikleri halde henüz bilinçli bir örgütlülük yaratamadıklarını kaydetti. Castle Blair fabrikasında çalışan toplu sözleşme aşamasına geldikleri haberini veren Adem Düz ise sendikalaşmanın başarısının, fabrikanın 300 işçisinin atılan 25 işçiye sahip çıkmaları sonucu olduğunu da vurguladı. Düz, bunun için iş bıraktıklarını ve işverenin ancak 1.5 gün dayanabildiğini söyledi. Sendika mücadelesinde başarısız olan örneklerden dersler çıkardıklarını da ekleyen Düz, "Sümerbank işçileri ile gurur duyuyoruz. Ayser Tekstil'in mücadelesini de burada öğrendik. Kıraç işçileri de tüm Türkiye'ye örnek olsun diye mücadele etmeliyiz. Kaybedecek bir şeyimiz yok. Başarımız ise işçi sınıfının başarısı olsun" dedi. DO-RE-Mİ Fabrikası'ndan genç bir bayan işçi ise 6 ay zam verilmemesinin ardından iş bıraktıklarını söyleyerek, eylemin başarısının herkesin birlikte mücadele etmesinde olduğunu ve bundan sonra da sendikalı olmak istediklerini belirtti. Katılımı ve tartışmaların yoğunluğu ile örgütlenme düzeyinin çok düşük olduğu Kıraç'ta bir ilk sayılabilecek toplantıya, yoğun olarak katıldıkları dikkati çeken genç işçiler de toplantının kendilerine güven ve umut verdiğini söyledi. Toplantı sonunda DİSK Marmara Bölge Temsilcisi Mete Yücel ile biraraya gelen bir grup işçi ise birbirinden haberi olmayan Kıraçlı işçileri biraraya gelmesi için önemli olduğunu vurgulayarak yeni toplantılar istediler.
İZLENİM
Prof. Dr. Taner Timur
Toplantının ardından "Bir toplumda en haklı insanların, o toplumda hakkı en çok yenilen insanlar olduğuna inanıyorum. Dün Kıraç'ta onların arasındaydım. Bundan hem büyük bir haz hem de büyük bir üzüntü duydum. Haz duydum; çünkü onların dertlerini dinlemek, çok mütevazı planda da olsa arayışlarına tercüman olmak fırsatını buldum; üzüldüm, çünkü bu ülkede yaşamak için satacağı emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan yurttaşlarımızın, adeta kriminel tipler gibi muhasara altına alındıklarına tanık oldum. Kurbanlarına, dertlerini anlatma fırsatı bile vermek istemeyen bir düzende yaşadığımızı gördüm. Bilinen şeyler değil mi? Yaşamak yine de farklı!"
Evrensel'i Takip Et