28 Ocak 2004 22:00
Mutsuz gençlik sosu ile
üst sosyete mizahı
GÜNÜN YAZILARI
"Zamanında okula gitmek için, bir köyden diğerine kilometrelerce yürüyen kişilerin çocuklarını, şimdi evlerinden hostesli servis araçları alıyor". "Çocuklar Duymasın" adlı televizyon dizisinin "sosyetik" senaristi Birol Güven'in mizahını bu cümle özetliyor.
"Üst sınıfa geçmek" kaygısını, sadece kendisi için değil, "herkes için" temel yaşam düsturu sayan Güven, bu sürecin doğurduğu komik olayları bu kez bir mizah kitabı olarak okurla buluşturdu. Aslında, özü itibariyle, -hatta yer yer olaylar da aynı- "Çocuklar Duymasın"ın üzerinde biçimlendiği "çatışma"nın mizahını yapıyor Birol Güven.
Anlaşılan o ki, dizi senaryoları hatırı sayılır "reyting" alan, aynı anda üç dört kanalda birden oynayan Birol Güven, bu başarısını bir de "kitap" dünyasında değerlendirmek istemiş.
Sosyete mizahı Malum, "Çocuklar Duymasın"ın pek de Türkiye'de yaşıyora benzemeyen orta sınıf ailesindeki "taşfırın-light erkek" karakteri üzerinden kurgulanmış senaryosu, özünde bir sosyete mizahı olarak da düşünülebilir. Özel okullardan, spor salonlarına; entellektüel görünme merakından tatil tartışmalarına uzanan konu "derinliği"nde "Haluk" karakteri ile sürdürdürülen mizahi eleştiri, bu kez "Birol Güven"in "hayat öyküsü" ile yansıyor. Önce çocukluğunu, ilk gençliğini anlatıyor Birol Güven: "Teneke üzerinde midye pişirip, yağlı ekmek üzerinde toz şeker mutluluğu yaşadığımız yıllardı. Rus sporcularnı donlarını göreceğiz diye sabaha kadar 'artistik buz pateni' seyrederdik. Şehrin göbeğinde dolaşan, ama içine bir türlü giremeyen, kentsiz çocuklardık biz. Adımız 'damsızlar'dı bizim". Mizah ön planda olsa da, her satırında buram buram "yoksul", "tutunamayan", "öteki" edebiyatı kokan yazılar yazmış Birol Güven. İki bölüme ayırdığı kitabın ilk bölümü, kafasında kurguladığı "iki sınıf, iki dünya" çatışmasının sembolleri. Kahvede geçen mutsuz ve aşksız ilkgençlik günlerinin mizahı, ağırlıkla "karı-kız muhabbeti" üzerine. Taa, Bodrum'lara kadar yabancı turist tavlamaya giden "yoksul ve mutsuz gençleri", yani kendini ve arkadaşlarını anlatıyor Birol Güven.
Sosyetenin içinden İşte tam da bu gençliğin üzerine, "artık bir televizyon yazarı olarak içine girdiği sosyeteyi" yerleştiriyor Güven. Kitabın altbaşlığında yer alan "sosyeteye giriş rehberi" ifadesi de burada karşılığını buluyor. Bahşiş verme kültürü, kokteyller, antika merakı, Laila'ya girme yolları, lüks otel sancıları, özel okullar vs.. vs.. Yazarın kendisi de burada "taşfırın erkeği" karakterinden sıkça yararlandığını söylüyor. Yararlanmadan kasıt, "taşfırın erkeği" Haluk nasıl düşünüyorsa, onu yazmak. Satır aralarında "Bunu dizide görmüştüm" hissini sıkça uyandıran olaylar anlatıyor Birol Güven. Mizahını yaptığı sosyete ile "eğlenirken", aslında "Alt sınıf, üst sınıf, hepsi boş, aslolan mutluluktur" tezine varıyor. Zaten, "sınıf" kavramını da bildiğimiz anlamıyla değil, "yaşam biçimi"ni ifade eden bir sözcük olarak kullanıyor. Çözümün de, sosyeteye boşverip; "Boş yere mutsuz çocuklardık", "Kentin içine giremeyen kentsiz çocuklardık" diye tanımladığı "kayıtsız" günlere, daha doğru bir ifadeyle "çıkar ilişkilerinden azade olan eski"ye dönüşte olduğunu savunuyor.
Kalabalıklar okusun Açık ki, Birol Güven bir imajı 'yazıyor'! Yaşadıklarından çok, önsözünde teşekkür etme lütfunda bulunduğu "kalabalıklar" okusun diye, o "kalabalıklar"da gördüğünü söylediği "mizahı" yazıyor. Bazı bölümleri anı kitabı hissi uyandırsa da, özü televizyon dizisi senaryosunda yazdıklarından çok farklı değil. Birol Güven'in temel çelişkisi de burada aslında, sözünü ettiği işçi, memur, esnaf, öğrenci kalabalıklarının dışına düşmüş olmak, onları yok saymakla eşdeğer. Belki de, kitaptan çıkan "sosyeteye giriş kuralları"nın birincisi, "eski yaşam biçimini" unutmak! Hani Özal döneminin klasik söylemi vardı ya; "çağ atlamak"; işte o söylemin üzerine "Ben tam da bir dönüşüm kuşağı çocuğuydum" cümlesini yerleştiriyor Birol Güven. Klimalar, bilgisayar, internet, hostesli servis araçları ve daha saymaya gerek olmayan onlarca yenilik... Oysa, belki binlerce kişi Birol Güven'in "bir köyden diğerine kilometrelerce yürüyen anne babaların, hostesli servis araçlarına binen çocukları"nı anlattığı satırları okuyup "bir ülkenin çağ atlama serüveni"ne kahkahalarla gülerken, İstanbul'un göbeğinde bir çocuk bir çantasında "takdir belgesi" ile donarak ölüyordu! Acının karamizahı biraz da böyle bir şey olsa gerek!
"Teneke Üzerinde Midyeden Sosyeteyle Suşiye-Sosyeteye Giriş Rehberi"; Birol Güven; 136 sayfa, Mizah; Alfa Yayınları
Sosyete mizahı Malum, "Çocuklar Duymasın"ın pek de Türkiye'de yaşıyora benzemeyen orta sınıf ailesindeki "taşfırın-light erkek" karakteri üzerinden kurgulanmış senaryosu, özünde bir sosyete mizahı olarak da düşünülebilir. Özel okullardan, spor salonlarına; entellektüel görünme merakından tatil tartışmalarına uzanan konu "derinliği"nde "Haluk" karakteri ile sürdürdürülen mizahi eleştiri, bu kez "Birol Güven"in "hayat öyküsü" ile yansıyor. Önce çocukluğunu, ilk gençliğini anlatıyor Birol Güven: "Teneke üzerinde midye pişirip, yağlı ekmek üzerinde toz şeker mutluluğu yaşadığımız yıllardı. Rus sporcularnı donlarını göreceğiz diye sabaha kadar 'artistik buz pateni' seyrederdik. Şehrin göbeğinde dolaşan, ama içine bir türlü giremeyen, kentsiz çocuklardık biz. Adımız 'damsızlar'dı bizim". Mizah ön planda olsa da, her satırında buram buram "yoksul", "tutunamayan", "öteki" edebiyatı kokan yazılar yazmış Birol Güven. İki bölüme ayırdığı kitabın ilk bölümü, kafasında kurguladığı "iki sınıf, iki dünya" çatışmasının sembolleri. Kahvede geçen mutsuz ve aşksız ilkgençlik günlerinin mizahı, ağırlıkla "karı-kız muhabbeti" üzerine. Taa, Bodrum'lara kadar yabancı turist tavlamaya giden "yoksul ve mutsuz gençleri", yani kendini ve arkadaşlarını anlatıyor Birol Güven.
Sosyetenin içinden İşte tam da bu gençliğin üzerine, "artık bir televizyon yazarı olarak içine girdiği sosyeteyi" yerleştiriyor Güven. Kitabın altbaşlığında yer alan "sosyeteye giriş rehberi" ifadesi de burada karşılığını buluyor. Bahşiş verme kültürü, kokteyller, antika merakı, Laila'ya girme yolları, lüks otel sancıları, özel okullar vs.. vs.. Yazarın kendisi de burada "taşfırın erkeği" karakterinden sıkça yararlandığını söylüyor. Yararlanmadan kasıt, "taşfırın erkeği" Haluk nasıl düşünüyorsa, onu yazmak. Satır aralarında "Bunu dizide görmüştüm" hissini sıkça uyandıran olaylar anlatıyor Birol Güven. Mizahını yaptığı sosyete ile "eğlenirken", aslında "Alt sınıf, üst sınıf, hepsi boş, aslolan mutluluktur" tezine varıyor. Zaten, "sınıf" kavramını da bildiğimiz anlamıyla değil, "yaşam biçimi"ni ifade eden bir sözcük olarak kullanıyor. Çözümün de, sosyeteye boşverip; "Boş yere mutsuz çocuklardık", "Kentin içine giremeyen kentsiz çocuklardık" diye tanımladığı "kayıtsız" günlere, daha doğru bir ifadeyle "çıkar ilişkilerinden azade olan eski"ye dönüşte olduğunu savunuyor.
Kalabalıklar okusun Açık ki, Birol Güven bir imajı 'yazıyor'! Yaşadıklarından çok, önsözünde teşekkür etme lütfunda bulunduğu "kalabalıklar" okusun diye, o "kalabalıklar"da gördüğünü söylediği "mizahı" yazıyor. Bazı bölümleri anı kitabı hissi uyandırsa da, özü televizyon dizisi senaryosunda yazdıklarından çok farklı değil. Birol Güven'in temel çelişkisi de burada aslında, sözünü ettiği işçi, memur, esnaf, öğrenci kalabalıklarının dışına düşmüş olmak, onları yok saymakla eşdeğer. Belki de, kitaptan çıkan "sosyeteye giriş kuralları"nın birincisi, "eski yaşam biçimini" unutmak! Hani Özal döneminin klasik söylemi vardı ya; "çağ atlamak"; işte o söylemin üzerine "Ben tam da bir dönüşüm kuşağı çocuğuydum" cümlesini yerleştiriyor Birol Güven. Klimalar, bilgisayar, internet, hostesli servis araçları ve daha saymaya gerek olmayan onlarca yenilik... Oysa, belki binlerce kişi Birol Güven'in "bir köyden diğerine kilometrelerce yürüyen anne babaların, hostesli servis araçlarına binen çocukları"nı anlattığı satırları okuyup "bir ülkenin çağ atlama serüveni"ne kahkahalarla gülerken, İstanbul'un göbeğinde bir çocuk bir çantasında "takdir belgesi" ile donarak ölüyordu! Acının karamizahı biraz da böyle bir şey olsa gerek!
"Teneke Üzerinde Midyeden Sosyeteyle Suşiye-Sosyeteye Giriş Rehberi"; Birol Güven; 136 sayfa, Mizah; Alfa Yayınları
Evrensel'i Takip Et