Her şey bir tutam mavi uğrunaydı
Niye böyle bir film çekmeye karar verdiniz?
Uzun süre gazetecilik yaptım. ‘96 ölüm oruçlarında gazeteciydim. ‘96 ölüm oruçları bize çok şey kaybettirdi. Bu filmde oynayan arkadaşlar, arkadaşlarını kaybettiler. F Tipi tekrardan gündeme gelince gazeteci olarak ne yapabilirim diye düşündüm. O dönem Wernicke Korsakoff hastalığına yakalanmış 50 arkadaşı ziyaret ettim. Birçoğu farklı örgütlerdendi ve Türkiye’nin dört bir tarafına dağılmışlardı. Fikrimi söyledim. 6 Arkadaşın hikayesi beni derinden etkiledi. Ailelerinden izin aldık, anneleri ve babaları ile karar verdik. Böyle bir filmde oynamayı kabul ettiler. 51. gün çekimlere başladık. Yazılı senaryoda oynayamadılar. Zordu çünkü. Sonra birlikte senaryoyu oluşturduk. Hastalanan arkadaşlarımızın yaşamlarını ve ölüm oruçlarını anlattık.
Oyunculara ulaşmak zor oldu mu sizin için?
Oyunculara ulaşmak zor olmadı. Şartlı tahliyeden yurt dışına gidenler, kaçmak zorunda bırakılanlar oldu. Yine şartlı tahliyelerden dolayı bazılarının aileleri istemedi. Tabii ziyaret ettiklerimiz arasında kabul etmeyenler de oldu.
Neden politik sinema peki? Türkiye’de ‘politik sinema’ alanını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Daha önce birkaç tane politik belgesel çektim. Bu filmlerin kesinlikle çoğalması gerektiği fikrindeyim. 12 Eylül insanları apolitikleşirdi. Tabii politik sinema deyince Yılmaz Güney faktörü de var. 12 Eylül politik sinema alanına darbe vurmuştur ancak bitirememiştir ve tekrardan başlamıştır. 12 Eylülden sonra sinema, politik mücadelenin bir parçası haline gelmiştir.
Altınkoza hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu yıl beklenmedik şekilde ‘politik film’ sayısı oldukça fazla.
Baktığınız zaman festival muhafazakar bir belediye tarafından düzenleniyor. Böyle bir dönemde yarışan on dört filmin, yedi tanesi politik. Hatta beş tanesi hesaplaşma filmi. 12 Eylül ile hesaplaşan filmler. Türkiye’de artık yöneticiler de kendileri ile hesaplaşmak istiyorlar. Sinema kendi alanını değiştirmiş durumda. Beynelmilel ile 12 Eylül eleştirisi başladı ve devamı geliyor artık. Bu kadar politik film varsa bu sinemacıların kendi kazanımlarıdır. Yani onlar vermedi, burada olmayı biz kendimiz kazandık. Bu tür projeler desteklenmek zorundadır. Adana’nın da bu sürece katkısı oluyor. (Adana/EVRENSEL)
SESİMİZİ DUYURMAYA ÇALIŞIYORUZ
Hüseyin Muharrem Gündüz ’96 ölüm orucu eylemcisi. Wernicke Korsakoff hastalığına yakalandıktan sonra şartlı tahliye edilen Gündüz, filmin politik sinema yönü ile birlikte ölüm oruçlarını anlatmasının önemli olduğunu belirtiyor. O dönemin ve yaşananların halka çok anlatılmadığını aktaran, sinemanın önemli olduğunu dile getiren Gündüz, seslerini duyurmaya çalıştıklarının altını çizdi.
FİLMİN ÇEKİM HİKAYESİ FİLM OLUR
Korsakoff hastalığı sonrası 1999 yılında şartlı tahliye edilen Refik Ünal, filmin para üzerine değil emek üzerine kurulu olduğunu belirtti. Film için çok büyük emek harcadığını aktaran Ünal, bu emeğin başlı başına farklı bir film senaryosu olabileceğini vurguladı.
PİŞMAN DEĞİLİM
Wernicke Korsakoff hastalığı nedeniyle tahliye edilen Delil İldan’ın filmde de oynayan annesi ise 5 çocuğu ile birlikte Delil’e baktıklarını aktardı. Oğlunun verdiği mücadeleden ötürü pişmanlık duymadığını belirten Anne, Türkçe bilmediği için film çekimleri sırasında zorlandığını belirtti.
Evrensel'i Takip Et