26 Mart 2003 22:00

DAYAK; hâlâ 'alın yazısı'

İstanbul Bilgi Üniversitesi İnsan Hakları Merkezi, Sosyal ve Kriminolojik Araştırmalar Çalışma Grubu'nun, "Kadına Yönelik Şiddet" konulu araştırmasını, çalışmayı yürüten Prof.Dr. Bahri Öztürk ve Hukuk Fakültesi Dekanı Turgut Tarhanlı açıkladı. KADER, Uluslararası Af Örgütü, Mor Çatı Sığınmaevi, İHD Kadın Çalışma Grubu gibi kadın kurumlarının da katıldığı araştırma açıklanırken, 1997 yılında aynı konuda 8619 kadınla yapılan araştırma hatırlatıldı. Böylece 5 yılda yaşanan 'değişikliklere' de bakma fırsatı bulundu: Olumlu yönde gelişme neredeyse hiç yoktu! Öztürk tek olumlu gelişmeyi şöyle açıkladı: "Az da olsa kadının özgüveninin arttığını görüyoruz."

Dört amaç Araştırma, 6440 evli ya da evlilik tecrübesi yaşayan kadınla yüzyüze görüşülerek yapılmış. 25 farklı ilde yaşayan kadınların, 3341'i ev kadını, 754'ü işçi veya işçi emeklisi, 1466'sı memur veya memur emeklisi, 153'ü öğrenci, 718'i ise serbest meslek erbabı. Görüşmeyi yapanlar, kadınların daha rahat konuşabilmesi için, kız öğrencilerden seçilmiş. Bu araştırma dört amaç taşıyor: "Halkın hukuk kültürünün yükseltilmesine katkıda bulunma; güncel konularda eğilimini belirleme; bilimsel çalışmalarda kullanma ve sonuçları yetkili mercilere sunarak, halkın kamusal işlemlere katılmasına sınırlı ve dolaylı da olsa katkı yapma."

Yasada şiddetin ölçüsü var "Kocadır hem döver hem de sever" sözü kadınlar için ne kadar geçerli? Kadın, eşi şiddet uyguladığında şikâyet konusu yapıyor mu? Kadının özgüven ve bilincinin arttığına ilişkin veri, bu soruya verilen cevapta. 97'de 'Her şeyden önce insanım, şiddet uygulayan kim olursa olsun cezalandırılmasını isterim' diyen kadınların oranı yüzde 29 iken, şimdi yüzde 34. Kadınların yüzde 22'si ise 'sık sık dövülme' veya 'aç ve açıkta bırakılma' durumunda şikâyete hazır. 'Bu tür olaylar aile içinde kalır, kocamdan korkarım' diyen kadınlar varsa da kadınların çoğu, 'şikâyet ederim' diyor. Peki bu fiilen gerçekleştirilebiliyor mu? Hayır, bu hiç kolay değil. Çünkü yasaya göre, şiddetin ölçüsü var! TCK'ya göre, olayın takibi, suçtan zarar görenin şikâyetine bağlı. Ve ne yazık ki şikâyet etmek isteyen kişi, en az '10 günlük iş göremez raporu' alabilecek kadar dövülmeli! Bu durumun çağdaş Ceza Hukuku ve Suç Siyaseti'ne uygun düşmediğini söyleyen Öztürk, şu öneriyi getiriyor: "Takip şikâyete bağlı olmamalı, komşuların veya sair kişilerin ihbarı ile re'sen takip edilebilmeli". Öztürk'ün de üyesi olduğu TCK Öntasarı Komisyonu bu yönde gerekli düzenlemeyi yapıyor. Fakat TCK Tasarısı hâlâ yasalaşmadığı için sorun devam ediyor.

Cinsel taciz "Eşin tecavüzüne uğrama" Çalışma Grubu'nun başka bir araştırmasının konusu. Zira, Türkiye'de evlilik içi taciz suç sayılmıyor. Bu çalışmada, 'aile içinde cinsel taciz' araştırılmış. Öztürk, anketi yapanlar kız öğrenciler olduğu halde birçok kadının tacize uğradığını açıklayamamış olabileceğini söylüyor. Turgut Tarhanlı da, buna deneyimleriyle katılıyor. "Öyle ki, Bosna'daki 'tecavüz kamplarından' çıkan kadınlar bile bunu açıklayamayabiliyordu. Böyle bir mahçubiyet de var." Kadınların binde 33'ü babasının, binde 20'si erkek kardeşinin, yüzde 2.88'i ise akrabalarının tecavüzüne uğruyor. Öztürk, araştırmadaki bu rakamların 'Türkiye'de fücurun olduğuna dair ipucu olarak' değerlendirilmesini ve bu yönde gerekli yasal adımların atılmasının gerekli olduğunu söylüyor.

Gecekonduda olağan hadise Araştırma gösteriyor ki, 97'ye oranla kadınların dayak yeme oranı, yüzde 5 azalmış fakat Öztürk'e göre dayak, "Neredeyse Türkiye'deki kadının alın yazısı." Toplantıda 33 yıldır kadın davalarına baktığını söyleyerek söz alan bir kadın avukatın konuşması buna iyi bir örnek oldu. 'Dayak yediğini söyleyen kadınların oranını az bulmuştu: "Kadın, kolu bacağı kırılmadan kendisine dayak atıldığını düşünmüyor" Yükseköğretim gören erkeklerin yüzde 15'inin eşini dövdüğü bilgisi gözönüne alındığında, eğitim ve şiddet uygulama arasında bir bağ kurulması yanlış gelebiliyor. Fakat araştırma yoksul ve eğitimsiz kadınların şiddetten daha fazla etkinlendiğini ortaya koyuyor. Şiddete maruz kalma, şiddeti şikâyet edebilme, kadın haklarını bilme, vs. Araştırmanın hemen her başlığında, gecekondu mahallelerinde ya da kırsalda yaşayan, eğitim seviyesi düşük ve ekonomik sıkıntı çeken kadınların daha çok ezildikleri görülüyor. Öyle ki şu tespit yapılıyor: "Kırsalda ve gecekonduda dayak olağan bir hadisedir"

Evrensel'i Takip Et