31 Ocak 2003 22:00
Çığlıklar ve fısıltılar
GÜNÜN YAZILARI
Hangisi etkilidir sizce? Bir çığlık mı bir fısıltı mı? Evet bu sorunun doğru yanıtının ortama, duyan kulağa göre değişeceğini ben de biliyorumm. Ama suskun bir ortamda, kimi zaman bir fısıltı bir çığlık kadar sarsıcıdır.
Bilmem daha önce "Beyaz Gül Mektupları" diye adlandırılan bildirileri duymuş muydunuz? Almanya'da Nazizme karşı bir hareketin adı bu. 1918 yılında doğmuş Hans Scholl, kız kardeşi 1921 doğumlu Sophie ve Münih Üniversitesi'nden öğretmenleri Profesör Karl Huber, 1943'te Weisse Rose (Beyaz Gül) adlı bir dernek kurmuşlar. Daha çok dinsel nedenlerle, vicdani olarak Nazizme karşı çıkan bir dernek bu. Ve bildirilerini Münih Üniversitesi'nin öğrencilerin dolaştığı iç avlusunda üst galeriden aşağı atmışlar. Yıl 1943. Aylardan şubat. Bir başka profesörün (ya da rektörün) ihbarı ile tutuklanmış ve başları kesilerek idam edilmişler.
Ben Münih Üniversitesi'nde o salonu da, Beyaz Gül Mektupları'nın "kuşlama" yapıldığı galeriyi de gördüm. Sonra üniversitenin önünde Scholl kardeşlerin Profesör Huber'in resimlerinin yer aldığı bir gazetenin bildirilerden bir ikisinin kaldırıma saçılmış olarak duran kopyasını. Alçak gönüllü bir anıt. Alçakça bir tavra bir fısıltıyla karşı koymanın anıtı. Ama bu fısıltı, herkesin sustuğu çağın fısıltısıydı ve bir çığlık sayılırdı.
Nevhiz'in sergisinde nedense hep fısıltıların çığlıkların ilişkisini düşündüm. Sanat ister istemez fısıldayarak konuşuyordu. Söyledikleri anlaşılsın diye. Bu fısıltılar bir arada korolar, orkestralar oluşturuyordu bazen. Bazen de bir tek ses olarak çınlıyordu kulağımızda. Ama hiç sessiz kalmıyordu sanatçı. Susmuyordu. Nevhiz'in neydi fısıldadığı? Yıkımların, ölümlerin, insanlığa yakışmazlığı... Bir divana yan yana sıralanmış gövdelerin fısıldadığı görüntü "toplu öldürüm"dü. Kadının çekiştirilen bedeni "işkence". Çıplak bir gövdenin üzerindeki ağır kaplumbağa "baskı, faşizm". Bence bu korkunç resimdeki kaplumbağa kurbanının zevk aldığını iddia edebilir. Böyle bir gövde müdahalesinin gerekli olduğunu da. Nevhiz öyle fısıldıyor izleyenlere.
Nevhiz'in sergisi, bu sayfaları okuyorsanız biliyorsunuz elbet, Milli Reseürans Galerisi'nde. Bu galeri de Teşvikiye'de. Sergi şubat sonuna kadar açık. Pazar ve pazartesi günleri kapalı. Bir yolunu bulup görün sergiyi, İstanbul'daysanız. Değilseniz, öykü, şiir okuyun. Adnan Özyalçıner'in "Gözleri Bağlı Adam" öyküsünü, Şükran Kurdakul'un "İzmir'in içinde Amerikan Neferi"ni. Karıştırın emperyalizme karşı olduğunu bildiğiniz yazarların kitaplarını. Fısıldadıklarını işiteceksiniz. Savaşı, baskıyı, emperyalizmi lanetleyen fısıltılar bunlar. İşte o fısıltılardan biri size boşlukta bir kızın görüntüsünü getirecek. Elinde bir pankartla uçuyor mu düşüyor mu bellisiz bir genç kız. Pankartta tek bir sözcük "HAYIR".
Sanat kalabalıkların "EVET" demeye zorlandıkları ya da "EVET" diye haykırdıkları zaman da "HAYIR" diye karşı koyar çünkü. Fısıltıyla ya da çığlıkla. Bu karşıkoyuştur onu biricik yapan. Yaşamdan yana oluşudur. Savaşa, baskıya, faşizme, ölüme, öldürümlere, toplu kıyımlara karşı oluşu. Sanat bir fısıltıdır bazen. Bir bebeğin ilk sözcüğü deneyişi gibi biraz tutuk bir fısıltı. Ama sanat hiçbir zaman boyuneğiş değildir. Çünkü sanatçı boyun eğmez.
Evrensel'i Takip Et