17 Ocak 2003 22:00
Bir sürü yeşil para
GÜNÜN YAZILARI
Savaş sonrası İtalyan filmlerinden birinde küçük kızını artist yapıp zengin ve ünlü olma düşleri kuran bir kadın anlatılır. Arka mahallenin genç kadını, kızına dans figürleri öğretir, eğilerek selam vermesini, şirin şirin gülmesini... Ancak evdeki hesap çarşıya uymaz, stüdyoda küçük kız seçilmez. Anne yıkılmıştır. Son dakikada nasıl olursa çocuk ağlamaya başlar (belki de anası çimdiklemiştir başarısızlığı yüzünden) Çok çirkin bir ağlamadır bu. Kamera hemen saptar, rejisör yanındakilerle gülmeye başlar ve kadını çağırırlar, çocuğu bir başka filme seçilmiştir. Ama anne, "siz benim çocuğuma güldünüz, benim çocuğum eğlencelik değil" diye öfkelenerek alıp götürür çocuğu.
Bu eski filmi neden durup durup anımsıyorum bugünlerde? Biliyorum. Hep o otobüsteki çocuk yüzünden. Annesi çocuğu okşayan koltuk komşusuna "Şimdi bir ajansa gidiyoruz" diye anlatıyordu. "Haftaya belki de şöhret". Çocuk öyle çok dinlemiş olmalı ki şöhret olma masalını hemen atıldı söze "Bir sürü yeşil para kazanacağım."
Biliyorum bir sürü yeşil para kazanma düşüyle ajanslara taşınan, marifetler öğretilen çocuklar sürüyle. Hepsi de Furkan'dan yani ünlü adıyla Havuç'tan daha güzel, daha akıllı. Hani nesi eksik para kazanmak için. Reklam şirketleri görmüyor da ondan...Gülemiyorum bile. Bir dönemin ünlü Amerikan çocuk aktristi Shirley Temple'nin büyüdüğünde yaşadığı şok yüzünden Shirley hastalığı denebilecek bir ruh sarsıntısı vardır. Çocukken ünlü olanlar yaşarlar. Komiser Shakespeare'de "Küçük Hayaticik" böyle bir tipi anlatıyordu... Bizim Sezercik, Ayşecik nerdeler, nasıllar. Ya kolundan tutulup "çocuk sömürüsünü engellemek için" sahneden indirilen Küçük İbo?" Küçük Onur da kimbilir nerde şimdi?
Küçük Ceylan'ın, Küçük Emrah'ın yaşayamadıkları çocukluklarını onlardan dinlemek gerek elbette. Ama Havuç'un eğitimci olan babası, oğlunu nasıl bir önemlilik kompleksine ittiğinin farkında mı? Havuç'un kendini bunca önemsemesinin sonu ne olacak demiyorum, belki aynı tempoyu gençliğinde de sürdürür. Ama ya yüzü eskirse. Ya daha sevimli bir afacan geçerse yerine. Kim onaracak onun kırılan şöhretini?
Bir sürü yeşil para... Ben reklam artistliği için hazırlanmış sevimli yumurcağa kazanamazsa üzülmemesini söyledim. Voleybol oynardı. Ünlü olur burs kazanırdı yüksek eğitim için. Annesi, "Biz futbolu tercih ediyoruz" dedi. Oğlan "Ama bana sorarlarsa ben beyzbol diycem" diye yineledi ezberlediklerini. Otobüs halkı, bir şöhreti ünlü olmadan görmenin hazzı içinde yüreklendiriyorlardı çocuğu ve annesini. Anne, öğretmenmiş. Açık öğrenimde okuyup master da yapmak istiyordu. Hele bir ajansa gitsinler. Herkesin iyi dilekleriyle indiler otobüsten. Ben muhalefetimden dolayı kötü kişi olmuştum bile. Yoksul Türk halkının önünde çocukları yoluyla milyarder olma olanağı vardı, ben ve benim gibiler "aman çocuğun ruh hali..istikbali" diye engelliyorduk. Bir zaman da genç kızlar benim gibiler yüzünden manken, star falan olamamıştı.. Off bir sürü yeşil para. Sahi kaç liranın banknotu yeşil? Yoksa çocuk Türk parasını kastetmiyor muydu?
Evrensel'i Takip Et