14 Ocak 2003 22:00

Demirbaş no: 001

İstanbul Adliyesi'nin inşa sürecinde yer aldı. Adliyenin açılış töreninde dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile dönemin Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçek'in yanında o da vardı. 37 yıl çalıştı bu mekânda. İşi 1987 yılında onu bıraktı, ama o büyük emek verdiği adliyesini hiç bırakmadı. Emekli olduğu tarihten bu yana her gün İstanbul Adliyesi'ne gidip geliyor. 81 yaşında Rıfat Akman. Ve bir dönem hızlı adımlarla geçtiği koridorlarda iki büklüm ve küçük adımlarla yol alıyor. Kasketi belinde birleştirdiği elleriyle.

Adliyede geçen bir ömür 1922 yılında Mersin'de doğdu. Ailesi o daha 10 yaşındayken İstanbul'a göç etti. Meslek lisesi mezunu olan Rıfat Akman, İstanbul Adliyesi'nde geçecek ömrünün temellerini 1950 yılında memurluk sınavına girerek attı. Adliyenin planlanma ve inşa sürecinde yer alması, sonrasında orada çalışması ise Akman'ı tamamen İstanbul Adliyesi'ne bağladı. Levazım Büro Müdürü olarak çalışan Akman, adliyenin açılış törenini hiç unutmuyor. Çünkü, açılışa dönemin Başbakanı Adnan Menderes ile dönemin Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçek katılmış. Hayatı adliyeye ait unutulmaz anılarla dolu Akman'ı, üzen en önemli olay ise tasarlanan adliyenin yapılamamış olması. İstanbul Adliyesi'nin aslında 12 blok olarak tasarlandığını, 6 bloğunun yapıldığını, diğer blokların ise Sultanahmet Meydanı'nın SİT alanı ilan edilmesi nedeniyle yapılamadığını söylüyor. Akman, söz konusu blokların yapılması halinde adliyenin Sultanahmet tramvay durağına kadar uzayacağını anlatıyor. 1987 yılında emekli olması onu, büyük emek verdiği adliyesinden ayıramadı. Emekliliğin 15. yılında yine her gün Avcılar'daki evinden Sultanahmet'teki adliye binasına geliyor. Avcılar'dan adliyeye geliş gidişi üç saatini alıyor, ama o, bu durumdan şikâyetçi değil. Ömrü ve sağlığı yettikçe bu yolculuğu sürdürmekte de kararlı. Çünkü, izin dahi almadan yaklaşık 40 yılını verdikten sonra, İstanbul Adliyesi onun tüm yaşamı haline gelmiş farkında olmadan... Üç çocuk, dört torun sahibi olan Akman'ın, eşi ise bu durumu kabullenmiş. "Eşim ben mutlu olduğum için bir şey söylemiyor. Hatta benim buraya gelmemden mutlu oluyor artık" diyor.

'Yokluklar içinde çalıştık' 81 yaşında olan Akman'ın gün boyu adliyede yaptığı ise, koridorlarda dolaşmak, insanlarla konuşmak, hakim ve savcıları ziyaret etmek ve kütüpanede kitap okumak. Ama bu yaptıklarında hep geçmişe özlem, kuruluşunda yer aldığı mekânın yeni çalışanlarına ise imrenme var. Çünkü, kırık sandalyelerde çalıştıkları, daktilo olmamasının zorluklarını yaşadıkları ve kırık adliye camlarının bir türlü yenilenmediği dönemler gözünün önüne geliyor. Bu nedenle iki kelimesinden biri "Memurlar saltanat dönemini yaşıyor" oluyor. Akman'ın zorluklarla dolu ömrünün en unutulmaz anısı ise şöyle: "Balıkesir'in bir ilçesine gitmiştik. Gecekondudan bozma bir adliye vardı burada. Camlarından birinden soba borusu için çıkış deliği vardı. İçeri girdik. Bacağı kırık bir koltuk vardı. Koltuğun bacağı telle sarılmıştı. Telin bir ucu da koltuğun dengesinin bozulmaması için duvardaki bir çiviye bağlanmıştı. Koltuğun üstünde de büyük harflerle 'Hakim koltuğu' yazıyordu. İç odada ise bir adam sobayı yakmaya çalışıyordu. Hakimi sorduk. 'Buyrun benim' dedi."

Elinde bunlar kaldı Karne ile ekmek alma kuyruklarında bekleyen, et alabilmek için memurlara Sümerbank'tan verilen Nazilli kumaş kuponunu karaborsada satan Rıfat Akman, emekliye ayrıldığında 2 milyon lira alabilmiş. Şimdiki maaşı aylık 450 milyon. Bir de Adalet Bakanlığı'nın verdiği teşekkür belgesi var. 2 milyon liralık emekli ikramiyesini bir kooperatife kaptırmış; yaşlı bedeni hastalıklarla boğuşuyor. 17 Ağustos'ta hasar görünce evini de boşaltmak ve oğlunun evine taşınmak zorunda kalan Akman'ın 81 yıllık yaşamında elinde kalanlar bunlar... Belki de İstanbul Adliyesi'nin koridorlarında yavaş adımlarla aradığı, yine o koridorlarda harcadığı ömrüdür, kimbilir...

Evrensel'i Takip Et