3 Ocak 2003 22:00
Bir uyarı... Tüm dünyaya!
Bir resim sergisi, bence, tıpkı bir kitap gibi okunmayı bekleyen sayfalardan oluşur. Elbet bu sayfalar her zaman kolayca anlaşılan sözler söylemezler. Kimi sayfada okundukça tadına varılacak bir şiir vardır, kimi sayfada hemen algıladığımız, ama düşündükçe yeni duygularla sarsılacağımız bir öykü. Renklerin, biçimlerin oluşturduğu bu öykü ve şiirler için ressamlar kimi zaman ipuçları verir.
İbrahim Çiftçioğlu da sergisini gezecek olanlara sergisinin adıyla veriyor ipucunu: "Saklı Ses/Hayata Dönüş".
Hayata dönüş sözcüğünün çağrışımları öyle geniş ki... Bu sözcükleri yabancı bir dile çevirseniz o dili konuşanlar için anlaşılacak tek şey bir ölüm uykusundan uyanıştır kuşkusuz. Oysa Türkçe'de son yıllarda F tipi denilen "tecrit" hücrelerini reddetmek için açlık ölümüne yatanları, bu girişimi durdurma adına yapılan silahlı müdahale sonunda ölenleri anlatan bir öyküsü var.
Çığlıklar, ağlayışlar... Müdahale, "hayata dönüş" adını taşıyordu. Birçok insanın "ebedi hayata" kavuşmasını sağlayan bu girişim, çığlıklara, ağlayışlara yol açtı, ama medyanın kopardığı gürültü bu çığlıkları örttü. Bütün bunları anımsayarak İbrahim Çiftçioğlu'nun sergisine gitseniz de, bütün bunları bilmeyen dünyanın dışından bir yerden gelmişçesine serginin bulunduğu mekân, sergiye girişteki afişin çevresindeki zincir sizi bir duyarlılığa hazırlayacak. Kargart'taki sergi bir kafenin üst katlarında. Sokağın uğultusundan kafenin hafif dumanlı ortamına geçerken bir tedirginlik duymayacaksınız. Ama sergi salonunun ortasında birden gözlerin üstüne dikildiği bir ortamda bulacaksın kendini. Beş on basamak aşağıda insanlar vardı. Burada sessizlik ve gözler. Bir de küçük kıvılcımların renklendirdiği çiçekler... Her portrenin yanında bir çiçek. Sol yanda. İyi bakın çiçek mi o, alev mi? Yoksa bir yaşam belirtesi ölçen makinenin kâğıdı mı?.. Peki o portrelerde sizi tedirgin eden ne?.. Yüzlerde eksilen, kimi zaman artan ayrıntılar mı? Yoksa gözlerin durmadan soran, sorguya çeken, alay eden ifadesi mi?.. Birbirine hem benzeyen hem benzemeyen bu portreler kimler? Serginin adı yalnızca "Saklı Ses" olsaydı, onları bir savaşın adsız ölüleri de sayabilirdim.
Portrelerin kimlikleri Ölü mü? Yoo, bu resimlerdekilerin hepsi yaşayan bir ışık taşıyorlar... "Ustasına aferin" dedirten bir özellikle her portrenin bir kimliği var. Bir karakteri. Bakın şu uzun kirpikli bir kız. Genç, çok genç çocuk bakışları sanki. Bu yandaki bir kuşu andırıyor. Yaşamdan payını isteyen bir kuş. Bir alıcı kuş. Arif Damar'ın dizesi fısıldanıyor sanki: "Alıcı kuşu kardeşliğin"... Resimlere dikkat ettikçe küçün ayrıntıların anlattığı küçük öyküler şekilleniyor. Kararmış bir yüz yanığı anlatıyor. Bembeyaz boyundaki kırmızı iz kana benziyor. Bu F tiplerinin hâlâ kanayan bir yara olduğunu da düşündürebilir, boyunda bir yarayı da. Dilediğinizce yorumlayabilirsiniz. Bunlar duyguların renklerle ve biçimlerle yansıtılışı: Resim. Tıpkı bir şiir gibi herkesin algısı ölçüsünde değişik anlamlar kazanacak. İbrahim Çiftçioğlu'nun portreleri, kumaş benzeri maddelerle bir dokunma isteği kışkırtıcılık kazanmış. Sargılı bir yüz duruyor karşınızda sanki, siz onu okşamak ve konuşmak istiyorsunuz. Ve bu yüze dokunsanız bile bir yansımaya dokunacağınızı biliyorsunuz. Ve yeni sorular düşüyor aklınıza...
Bellek tazeleme Bir sergi kullanılan malzemeler, yaratılan yanılsamalarla da anlatılabilir. Böyle bir anlatım elbette resim ustaları için gereklidir de. Bu sergi bence bir bellek tazeleme sergisidir. Ölümlerin, kıyımların ortasında elli yaşında bir ressamın anımsatmak istediği bunlar. Bir uyarı... Tüm dünyaya... İbrahim Çiftçioğlu hep "Sanatçı yapmak istediğini değil, yapabildiğini yapar" der. Her ressamın yapmak istediği kuşkusuz mutluluğu yüzyıllar ötesine yansıtmak, aşkı ölümsüzleştirmektir. Ama insanların öldürüldüğü bir dünyada yapılabilecekler uyarı resimleridir. Ve ölülerin yüzündeki yengi gülüşünü yansıtmak da önemli bir iştir.x İbrahim Çiftçioğlu'nun sergisi Kargart'ta 7 Ocak'a kadar görülebilir. (Kargart, Kadife Sokak No: 16 Kadıköy/İstanbul. 0216 3303151-Faks 0216 3465546 www.kargart.org)
Çığlıklar, ağlayışlar... Müdahale, "hayata dönüş" adını taşıyordu. Birçok insanın "ebedi hayata" kavuşmasını sağlayan bu girişim, çığlıklara, ağlayışlara yol açtı, ama medyanın kopardığı gürültü bu çığlıkları örttü. Bütün bunları anımsayarak İbrahim Çiftçioğlu'nun sergisine gitseniz de, bütün bunları bilmeyen dünyanın dışından bir yerden gelmişçesine serginin bulunduğu mekân, sergiye girişteki afişin çevresindeki zincir sizi bir duyarlılığa hazırlayacak. Kargart'taki sergi bir kafenin üst katlarında. Sokağın uğultusundan kafenin hafif dumanlı ortamına geçerken bir tedirginlik duymayacaksınız. Ama sergi salonunun ortasında birden gözlerin üstüne dikildiği bir ortamda bulacaksın kendini. Beş on basamak aşağıda insanlar vardı. Burada sessizlik ve gözler. Bir de küçük kıvılcımların renklendirdiği çiçekler... Her portrenin yanında bir çiçek. Sol yanda. İyi bakın çiçek mi o, alev mi? Yoksa bir yaşam belirtesi ölçen makinenin kâğıdı mı?.. Peki o portrelerde sizi tedirgin eden ne?.. Yüzlerde eksilen, kimi zaman artan ayrıntılar mı? Yoksa gözlerin durmadan soran, sorguya çeken, alay eden ifadesi mi?.. Birbirine hem benzeyen hem benzemeyen bu portreler kimler? Serginin adı yalnızca "Saklı Ses" olsaydı, onları bir savaşın adsız ölüleri de sayabilirdim.
Portrelerin kimlikleri Ölü mü? Yoo, bu resimlerdekilerin hepsi yaşayan bir ışık taşıyorlar... "Ustasına aferin" dedirten bir özellikle her portrenin bir kimliği var. Bir karakteri. Bakın şu uzun kirpikli bir kız. Genç, çok genç çocuk bakışları sanki. Bu yandaki bir kuşu andırıyor. Yaşamdan payını isteyen bir kuş. Bir alıcı kuş. Arif Damar'ın dizesi fısıldanıyor sanki: "Alıcı kuşu kardeşliğin"... Resimlere dikkat ettikçe küçün ayrıntıların anlattığı küçük öyküler şekilleniyor. Kararmış bir yüz yanığı anlatıyor. Bembeyaz boyundaki kırmızı iz kana benziyor. Bu F tiplerinin hâlâ kanayan bir yara olduğunu da düşündürebilir, boyunda bir yarayı da. Dilediğinizce yorumlayabilirsiniz. Bunlar duyguların renklerle ve biçimlerle yansıtılışı: Resim. Tıpkı bir şiir gibi herkesin algısı ölçüsünde değişik anlamlar kazanacak. İbrahim Çiftçioğlu'nun portreleri, kumaş benzeri maddelerle bir dokunma isteği kışkırtıcılık kazanmış. Sargılı bir yüz duruyor karşınızda sanki, siz onu okşamak ve konuşmak istiyorsunuz. Ve bu yüze dokunsanız bile bir yansımaya dokunacağınızı biliyorsunuz. Ve yeni sorular düşüyor aklınıza...
Bellek tazeleme Bir sergi kullanılan malzemeler, yaratılan yanılsamalarla da anlatılabilir. Böyle bir anlatım elbette resim ustaları için gereklidir de. Bu sergi bence bir bellek tazeleme sergisidir. Ölümlerin, kıyımların ortasında elli yaşında bir ressamın anımsatmak istediği bunlar. Bir uyarı... Tüm dünyaya... İbrahim Çiftçioğlu hep "Sanatçı yapmak istediğini değil, yapabildiğini yapar" der. Her ressamın yapmak istediği kuşkusuz mutluluğu yüzyıllar ötesine yansıtmak, aşkı ölümsüzleştirmektir. Ama insanların öldürüldüğü bir dünyada yapılabilecekler uyarı resimleridir. Ve ölülerin yüzündeki yengi gülüşünü yansıtmak da önemli bir iştir.x İbrahim Çiftçioğlu'nun sergisi Kargart'ta 7 Ocak'a kadar görülebilir. (Kargart, Kadife Sokak No: 16 Kadıköy/İstanbul. 0216 3303151-Faks 0216 3465546 www.kargart.org)
Evrensel'i Takip Et