27 Aralık 2002 22:00
Arjantin'de öfkeli anma
İki hafta önce, Arjantin'in başkenti Buenos Aires'te Amerikalı bir arkadaşa rastgeldim. Kendisi orada yaşayan bir gazeteciydi. Ayak üstü bazı konular üzerine söyleştik. "Tatilde memlekete gidiyor musun?" diye sordum. "Ayın 20'sinden sonra. Umarım 20'sinde iş çıkar" yanıtını verdi. "Yıldönümünden mi bahsediyorsun?" diye sorunca da, "Evet, ama umarım 23'üne kadar biter" dedi.
Neyse ki, ayın 20'sinde, onun umduğu şiddet dalgası gerçek olmadı. Belki de, Venezüella ya da Irak'a gitmeyi denemeli, ya da kafasını değiştirmeliydi...
'Hepsi gitmeli!' 2001 yılının 20 Aralık tarihi, Arjantin tarih kitaplarında sonsuza dek kalacak bir iz bıraktı. Geçtiğimiz yıl bu tarihte, Arjantin'deki ekonomik kriz ülkedeki hayatı felç ederken, sokaklar öfkeli kalabalıklar tarafından doldurulmuştu. Göstericilerden bazıları açık şiddete başvurdular ve maruz kaldılar. En aşağı 30 eylemci öldürülmüş ve Devlet Başkanı Fernando de la Rua istifaya zorlanmıştı. Halk, iktidardakilere hitaben hep bir ağızdan, o ünlü sloganı tekrarlıyordu: "Que se vayan todos!" Hepsi gitmeli! Amerikalı arkadaşımdan farklı olarak ben, ayın 20'sinden önce ülkeden ayrıldım. Evime ulaştığımda internete girdim ve bu arada Arjantin'deki o beklenen günlerin nasıl geçtiğini merak ederek arkadaşlarımdan gelen mesajlara baktım. Bir dizi Arjantin günlük gazetesini okuduktan sonra, Sara adlı bir dostumdan, Plaza De Mayo'daki gösteriler konusunda beni rahatlatan bir mesaja göz attım. Yıldönümü eylemine katılım hayli büyüktü ve gösteri barışçıl geçmişti. Sara bana geçen yıl aynı tarihlerde, gösterinin yapıldığı meydana birkaç blok uzaklıkta bulunan evinden çıkmaya nasıl da korktuğunu, sokakların yüzlerce maskeli polisle kaplı olduğunu ve "ortamın filmlerdeki savaş alanınlarına benzediğini" anlatmıştı. Ancak, yıldönümü gösterisi ile ilgili olarak haftalar öncesinden itibaren gazetelerde yer alan provokatif söylentilere rağmen, hem 19 hem de 20 Aralık günleri kan akmadan geçti.
Halk sefalet içinde Gösteriler barışçıl geçse bile, bu Arjantin'in bir yıl öncesinden daha iyi durumda olduğunu göstermiyor. Halkın yüzde 50'si yoksulluk sınırının altında yaşarken, yüzde 25'i de işsiz. Geceleri Buenos Aires sokakları, günde sadece 2 dolar kazanabilmek için çöpleri karışırarak kullanılmış karton arayanlarla dolu. Ekmeklerini çöplerden çıkarmaya çalışıyorlar. Pek çok Arjantinli onlara yardım etmek için elinden geleni yapıyor; kimisi çöplerini sınıflandırarak atıyor, kimisi ise onlara yemek veriyor. Arjantin'de çocukların yüzde 20'si kötü besleniyor. Gazeteler, açlık ve hastalıktan dolayı ölen çocukların fotoğrafları ile dolu. Her hafta 3 çocuğun bu şekilde öldüğü belirtiliyor. Çocuklar ülkedeki gıda kıtlığından ötürü ölmüyorlar, çünkü Arjantin dünyanın en büyük beşinci gıda ihracatçısı, süpermarket rafları tıka basa dolu. Çocuklar, godaya ulaşamadıklarından ve sosyal hizmetlerin yetersizliğinden dolayı ölüyorlar. Arjantin, son olarak IMF'ye borçlarını ödemeyi durdurmak zorunda olduğunu açıkladı. Çünkü artık halkın bir kuruş borç ödeyecek hali kalmamıştı. Öte yandan da, sosyal fonlardan kesinti yapılmaya devam ediliyor. Durum bu.
Fakirlik şiddet doğurdu Geçen haftalarda 13 yaşındaki bir oğlan çocuğu, komşularının bahçesindeki yılbaşı süslerini çaldığı için öldürüldü. Olayın öncesinde annesine, "Noel'de evlerini süsleyecek tek bir süslerinin bile neden olmadığını" sormuştu. Annesi, ona paraları olmadığını söylemiş. Çocuk, bir gece maçından sonra süs bulmaya karar vermiş. Komşularının bahçesine tırmananak, 2 dolar değerindeki yılbaşı süsünü almış. Avludan ayrılırken, evin sahibi ortaya çıkmış ve çocuğa altı kez ateş etmiş. Kurşunlardan biri göğsüne isabet etmişti. Olayın tanığı komşular, çocuğu vuran adamın, daha sonra bir grup genç tarafından öldürüldüğünü dile getirdiler. Bu şiddet döngüsü böyle sürüp gidiyor. Öte yandan, bu olaylar her seferinde de şiddetle noktalanmıyor elbet. Son yıllarda 100 kadar fabrika kriz nedeniyle durdu ve sonunda işçilere devredilmek zorunda kalındı. Geçen yıl kreditörler, fabrikaları adeta kusur bulmak için "denetlemeye" geldiklerinde fabrikalar işçiler tarafından işgal edilerek, kapıları kapatılmıştı. İşçiler dışarı çıkmayı reddederek fabrikalarda nöbete durdular. Çalışmaya olan istekleri, arkalarında bulunan halk desteği, fabrikaların eski verimleriyle ve kolektif biçimde yeniden işletilmesini sağladı. Bu işçiler; çoğu zaman düşük bir maaşa talim ederek çalışmayı sürdürüyorlar. Çünkü Arjantin'de çalışmak, artık hayatta kalmak ile eş anlamlı hale geldi.
Halk adalet istiyor Arjantin'in derin bir ekonomik kriz içinde olduğuna şüphe yok ve bu kriz ortamında bile iyi şeyler yapan iyi kişiler bulunabiliyor. Ama bu örnekleri bulmak o kadar da kolay değil. Ancak hiç kimse, yüzbinlerin barış ve adalet talebinin önemini ve gücünü inkar edemez. Son günlerde yapılan gösteriler, belki de ilk eylemler kadar anlamlıydı. Geçtiğimiz yılın şiddet ortamının anılarına, kasten ortaya atılan dedikodulara, gelecek konusundaki belirsizliğe karşın, halkın gücü baskın olacak ve şiddetin önüne geçilecek.
(ZNet'ten çeviren Okay Deprem)
'Hepsi gitmeli!' 2001 yılının 20 Aralık tarihi, Arjantin tarih kitaplarında sonsuza dek kalacak bir iz bıraktı. Geçtiğimiz yıl bu tarihte, Arjantin'deki ekonomik kriz ülkedeki hayatı felç ederken, sokaklar öfkeli kalabalıklar tarafından doldurulmuştu. Göstericilerden bazıları açık şiddete başvurdular ve maruz kaldılar. En aşağı 30 eylemci öldürülmüş ve Devlet Başkanı Fernando de la Rua istifaya zorlanmıştı. Halk, iktidardakilere hitaben hep bir ağızdan, o ünlü sloganı tekrarlıyordu: "Que se vayan todos!" Hepsi gitmeli! Amerikalı arkadaşımdan farklı olarak ben, ayın 20'sinden önce ülkeden ayrıldım. Evime ulaştığımda internete girdim ve bu arada Arjantin'deki o beklenen günlerin nasıl geçtiğini merak ederek arkadaşlarımdan gelen mesajlara baktım. Bir dizi Arjantin günlük gazetesini okuduktan sonra, Sara adlı bir dostumdan, Plaza De Mayo'daki gösteriler konusunda beni rahatlatan bir mesaja göz attım. Yıldönümü eylemine katılım hayli büyüktü ve gösteri barışçıl geçmişti. Sara bana geçen yıl aynı tarihlerde, gösterinin yapıldığı meydana birkaç blok uzaklıkta bulunan evinden çıkmaya nasıl da korktuğunu, sokakların yüzlerce maskeli polisle kaplı olduğunu ve "ortamın filmlerdeki savaş alanınlarına benzediğini" anlatmıştı. Ancak, yıldönümü gösterisi ile ilgili olarak haftalar öncesinden itibaren gazetelerde yer alan provokatif söylentilere rağmen, hem 19 hem de 20 Aralık günleri kan akmadan geçti.
Halk sefalet içinde Gösteriler barışçıl geçse bile, bu Arjantin'in bir yıl öncesinden daha iyi durumda olduğunu göstermiyor. Halkın yüzde 50'si yoksulluk sınırının altında yaşarken, yüzde 25'i de işsiz. Geceleri Buenos Aires sokakları, günde sadece 2 dolar kazanabilmek için çöpleri karışırarak kullanılmış karton arayanlarla dolu. Ekmeklerini çöplerden çıkarmaya çalışıyorlar. Pek çok Arjantinli onlara yardım etmek için elinden geleni yapıyor; kimisi çöplerini sınıflandırarak atıyor, kimisi ise onlara yemek veriyor. Arjantin'de çocukların yüzde 20'si kötü besleniyor. Gazeteler, açlık ve hastalıktan dolayı ölen çocukların fotoğrafları ile dolu. Her hafta 3 çocuğun bu şekilde öldüğü belirtiliyor. Çocuklar ülkedeki gıda kıtlığından ötürü ölmüyorlar, çünkü Arjantin dünyanın en büyük beşinci gıda ihracatçısı, süpermarket rafları tıka basa dolu. Çocuklar, godaya ulaşamadıklarından ve sosyal hizmetlerin yetersizliğinden dolayı ölüyorlar. Arjantin, son olarak IMF'ye borçlarını ödemeyi durdurmak zorunda olduğunu açıkladı. Çünkü artık halkın bir kuruş borç ödeyecek hali kalmamıştı. Öte yandan da, sosyal fonlardan kesinti yapılmaya devam ediliyor. Durum bu.
Fakirlik şiddet doğurdu Geçen haftalarda 13 yaşındaki bir oğlan çocuğu, komşularının bahçesindeki yılbaşı süslerini çaldığı için öldürüldü. Olayın öncesinde annesine, "Noel'de evlerini süsleyecek tek bir süslerinin bile neden olmadığını" sormuştu. Annesi, ona paraları olmadığını söylemiş. Çocuk, bir gece maçından sonra süs bulmaya karar vermiş. Komşularının bahçesine tırmananak, 2 dolar değerindeki yılbaşı süsünü almış. Avludan ayrılırken, evin sahibi ortaya çıkmış ve çocuğa altı kez ateş etmiş. Kurşunlardan biri göğsüne isabet etmişti. Olayın tanığı komşular, çocuğu vuran adamın, daha sonra bir grup genç tarafından öldürüldüğünü dile getirdiler. Bu şiddet döngüsü böyle sürüp gidiyor. Öte yandan, bu olaylar her seferinde de şiddetle noktalanmıyor elbet. Son yıllarda 100 kadar fabrika kriz nedeniyle durdu ve sonunda işçilere devredilmek zorunda kalındı. Geçen yıl kreditörler, fabrikaları adeta kusur bulmak için "denetlemeye" geldiklerinde fabrikalar işçiler tarafından işgal edilerek, kapıları kapatılmıştı. İşçiler dışarı çıkmayı reddederek fabrikalarda nöbete durdular. Çalışmaya olan istekleri, arkalarında bulunan halk desteği, fabrikaların eski verimleriyle ve kolektif biçimde yeniden işletilmesini sağladı. Bu işçiler; çoğu zaman düşük bir maaşa talim ederek çalışmayı sürdürüyorlar. Çünkü Arjantin'de çalışmak, artık hayatta kalmak ile eş anlamlı hale geldi.
Halk adalet istiyor Arjantin'in derin bir ekonomik kriz içinde olduğuna şüphe yok ve bu kriz ortamında bile iyi şeyler yapan iyi kişiler bulunabiliyor. Ama bu örnekleri bulmak o kadar da kolay değil. Ancak hiç kimse, yüzbinlerin barış ve adalet talebinin önemini ve gücünü inkar edemez. Son günlerde yapılan gösteriler, belki de ilk eylemler kadar anlamlıydı. Geçtiğimiz yılın şiddet ortamının anılarına, kasten ortaya atılan dedikodulara, gelecek konusundaki belirsizliğe karşın, halkın gücü baskın olacak ve şiddetin önüne geçilecek.
(ZNet'ten çeviren Okay Deprem)
Evrensel'i Takip Et