25 Aralık 2002 22:00
Şiir yılının sonunda
2002 yılı Nâzım Hikmet yılıydı, ama bence Nâzım Hikmet'in şiiri yanında şiirin genelinin, işlevinin, şairin durumunun tartışıldığı bir yıl oldu. Yıl boyunca yapılan etkinliklerin her birinin kanıtladığı gerçek başkaydı. Örneklersek Eğitim-Sen Bursa Şubesi'nin gösterisinde, şiiri bestelemekten seslendirmeye müzikten şiiri dramatize etmeye, şiirlere uygun dia gösterisine, her türlü gösteri öğesini yüklenen şiir-müzik grubu, eğitim-öğretim emekçilerimizin olanak bulduklarında nasıl yaratıcı olduklarını gösteriyordu. Bu yeteneği köreltmenin Türkiye'nin geleceği açısından bir cinayet kimliği taşıyışını da.
Nâzım ekseninde Yılın son etkinliği sayılabilecek etkinliklerden biri Tiyatro Yazarları Derneği'nin "Nâzım Hikmet Bugün yaşasaydı" başlıklı etkinliğiydi. (23 Aralık, İstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi) Bir dizi panelde Nâzım'ın edebi kimliğinin oluşumu, şiirinin Türkiye'de ve dünyadaki yeri irdelenmek üzere yola çıkılmıştı. Amaç "Nâzım'ı Nâzım yapan değerler nedir, Nâzım'ın dünya görüşü nedir, gelecekte nasıl bir dünya düşler, sanat görüşünün temellerinde ne yatar?" sorularının ve benzerlerinin bilinçli bir şekilde çarpıtılıp çarpıtılmadığını da saptamak, "Nâzım ekseninde şiirimizin, tiyatromuzun, sanatımızın önündeki engelleri, gelecekte onları bekleyen tehlikeleri" tartışmaktı. İzleyici sorularıyla konu, bence dramatik bir biçimde, "kitap okunması, okuma alışkanlığı" konusuna indirgendi. Bir başka türlü söylenirse Nâzım Hikmet temel kültür sorunlarımızın çıkış noktası oldu. Konuşmalar zaman zaman Türkiye'de ve dünyada şiirin gördüğü ilgi ya da ilgisizliğe de değindi. Yayın sayısı açısından bakıldığında ülkemizde şairlerin ve şiir yazanların bu konuşmalardaki ümitsiz tavıra hiç katılmadığı kolayca savunulabilir.
Yeni kitaplar Şu son günlerin kitaplarından birkaçını anımsamak beni haklı çıkaracaktır: Eksik Bir Gökyüzü, Toplu Şiirler l (l970-1990), Bedrettin Aykın, Belge Yayınları; Yalnızlıklar, Şiirler, Bedrettin Aykın, Belge Yayınları; Buğulu Atlas, Şiirler, Yılmaz Odabaşı, Alfa Yayınları; Ses Veriyordu Sessizlik, Şiirler, Rahime Henden, Ekim Yayıncılık; Kırmızı Yağmurlar, Şiirler, Mustafa Holoğlu, Mavi Ağaç; Geçmişin İzleri, Şiirler, Hüseyin Demir, Kora Şiir; Leylak Kokusunda, Şiirler, Ali Karagöz, kendi yayını; Akdeniz Fahişesi, Şiirler, Semra Dereli, Scala Yayıncılık; Uzakta Beyaz, Şiirler, Can Bahadır Yüce, Can Yayınları. Adlarını sıraladığımız kitapların şairleri arasında kuşkusuz en kıdemlisi Bedrettin Aykın. Otuz yılı aşkın bir şiir emeği var ardında. Soyutlamaları, halk şiirini, geleneği ya da şiir tarihimizdeki her olanağı kullanır Aykın. Bütün şairler gibi daha güzel bir dünyaya inanır ama yalnızlık duygusu ve hüznün onun temaları arasında öne çıktığı da bir gerçek:
"güz benim aranızda solgun üzgün bir güz daralan soluğu günlerimin esen o soğuk rüzgâr güz benim yalnız bir güz kara dönüşebilir birazdan yakabilir çiçeklerinizi sulusepken gözyaşlarım güz benim yorgun bir güz yalnız baharlar yazlardı yanlış duraklardı birbirimizi beklediğimiz güz benim gecikmiş bir güz şiir aradığım gizemli çiçek kar kapatmadan üzerini derebilecek miyim" Buğulu Atlas
Yılmaz Odabaşı ise kuşkusuz en geniş okur yelpazesine sahip ozan adlarını andıklarım arasında. On birinci şiir kitabı olan "Buğulu Atlas", siz bu satırları okurken yeni baskı yapmış olabilir. Düz yazı kitaplarıyla birlikte yirmi kitabı olan Odabaşı'nın "şiirleri dillerde gezen, bugüne dek 200.000 nüsha şiir kitabı okurla buluşan" bir şair olduğu kitap arkasında belirtiliyor. Bu kitabı da on bin beş yüz adet basılmış. Kitabının basıldığı ülkelerden biri de Irak. Başarısının sırrı belki de yalınlığında ve sesinin tonunda:
"göğünde aç kartalların atmacaların yarıştığı tenha bir atlastan geldim kıyamda, kıyamette namluların uytu dağlarla öpüştüğü bir atlastan kanla çizilmiş ve kanı pıhtılaşmış bir atlastan yazgısı uçurum bir atlastan..."
Mustafa Holoğlu, Fatih Kısaparmak'ın basın sözcüsü olduğunu belirtmese daha çok sevecektim onu. Bence şairler, ne olursa olsun başka adlara yaslanmamalılar. Aynı uyarı ilk kitabının tanıtımına Yusuf Hayaloğlu'nu katar Hüseyin Demir için de geçerli. "Akdeniz Fahişesi" tanımının Kıbrıs'ı kapsadığını açıklayan Semra Dereli , kadın şair denince akla gelen imgelere tutkun (bakire kumsallar, ümidim ağlıyor...) ilk kitaplarda bağışlanacak acemilikleri taşıyor şiiri ve korkarım ilk kitabı değil bu. Rahime Henden ise Cibali Tütün Fabrikası'ndan geçen bir şiirin şairi. Bu yüzden imgelerinin acemiliği bile sevimli bence. Çünkü umudu söylüyor, "mavi tulumlu şafaklarla."
En genç şair Anılan kitapların en genç şairi Can Bahadır Yüce. 1981 doğumlu şair, 1999 yılında Yaşar Nabi Nayır ödülünü kazandı.Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. Şimdi felsefe okuyor. Şiirinin kaynakları edebiyatımızın ustaları. Hilmi Yavuz, Ülkü Tamer, Ataol Behramoğlu onu heyecanla karşılayan ustalar oldular. Abdülkadir Budak ise biraz abarttı bence. Can Bahadır'a "Genç Dağlarca" denilmesinden de yola çıkıp "Dağlarca'yı görünce kravatımı düzeltirim dermiş Cemal Süreya. Bu genç karşısında ben de mi öyle yapmalıyım yoksa?"ya vardırdı sözü. Ben harika çocuklara biraz kuşkuyla bakarım. İkinci kitabı "Uzakta Beyaz" bence şairinin gençliğini yansıtmıyor. Gençlik bence biraz olsun aykırı olmalı. Ama o "Sığınakta da bir şeyler yapılabileceğine" inanıyor. Ve "kırgın, yüksek sesle konuşmayan bir şiirden yana". Ben Bahadır'a yaramaz bir çocuk olmasını diliyorum. Bilmem siz şu dörtlükten sonra ne düşüneceksiniz :
"kalbim tutkunudur o yalnızlıkların ve vedalar beni izler daima, ben kırıldım, kapılar da kapanır balkonunda yalnızlık olan akşama."
Evet, 2002 yılı Nâzım Hikmet'in 100. yılı kutlandı. 2003 Ciğerhun'un (Cigerhwin) 100. doğum yılı. Hani "Ey ciğerhun kalbini bir güle mi değiştin/Kalbini mi değiştin bir güle" diyen ozanın. Keşke yılları savaşlarla yıkımlarla değil de hep şairlerle anabilsek.
Nâzım ekseninde Yılın son etkinliği sayılabilecek etkinliklerden biri Tiyatro Yazarları Derneği'nin "Nâzım Hikmet Bugün yaşasaydı" başlıklı etkinliğiydi. (23 Aralık, İstanbul Devlet Tiyatrosu Taksim Sahnesi) Bir dizi panelde Nâzım'ın edebi kimliğinin oluşumu, şiirinin Türkiye'de ve dünyadaki yeri irdelenmek üzere yola çıkılmıştı. Amaç "Nâzım'ı Nâzım yapan değerler nedir, Nâzım'ın dünya görüşü nedir, gelecekte nasıl bir dünya düşler, sanat görüşünün temellerinde ne yatar?" sorularının ve benzerlerinin bilinçli bir şekilde çarpıtılıp çarpıtılmadığını da saptamak, "Nâzım ekseninde şiirimizin, tiyatromuzun, sanatımızın önündeki engelleri, gelecekte onları bekleyen tehlikeleri" tartışmaktı. İzleyici sorularıyla konu, bence dramatik bir biçimde, "kitap okunması, okuma alışkanlığı" konusuna indirgendi. Bir başka türlü söylenirse Nâzım Hikmet temel kültür sorunlarımızın çıkış noktası oldu. Konuşmalar zaman zaman Türkiye'de ve dünyada şiirin gördüğü ilgi ya da ilgisizliğe de değindi. Yayın sayısı açısından bakıldığında ülkemizde şairlerin ve şiir yazanların bu konuşmalardaki ümitsiz tavıra hiç katılmadığı kolayca savunulabilir.
Yeni kitaplar Şu son günlerin kitaplarından birkaçını anımsamak beni haklı çıkaracaktır: Eksik Bir Gökyüzü, Toplu Şiirler l (l970-1990), Bedrettin Aykın, Belge Yayınları; Yalnızlıklar, Şiirler, Bedrettin Aykın, Belge Yayınları; Buğulu Atlas, Şiirler, Yılmaz Odabaşı, Alfa Yayınları; Ses Veriyordu Sessizlik, Şiirler, Rahime Henden, Ekim Yayıncılık; Kırmızı Yağmurlar, Şiirler, Mustafa Holoğlu, Mavi Ağaç; Geçmişin İzleri, Şiirler, Hüseyin Demir, Kora Şiir; Leylak Kokusunda, Şiirler, Ali Karagöz, kendi yayını; Akdeniz Fahişesi, Şiirler, Semra Dereli, Scala Yayıncılık; Uzakta Beyaz, Şiirler, Can Bahadır Yüce, Can Yayınları. Adlarını sıraladığımız kitapların şairleri arasında kuşkusuz en kıdemlisi Bedrettin Aykın. Otuz yılı aşkın bir şiir emeği var ardında. Soyutlamaları, halk şiirini, geleneği ya da şiir tarihimizdeki her olanağı kullanır Aykın. Bütün şairler gibi daha güzel bir dünyaya inanır ama yalnızlık duygusu ve hüznün onun temaları arasında öne çıktığı da bir gerçek:
"güz benim aranızda solgun üzgün bir güz daralan soluğu günlerimin esen o soğuk rüzgâr güz benim yalnız bir güz kara dönüşebilir birazdan yakabilir çiçeklerinizi sulusepken gözyaşlarım güz benim yorgun bir güz yalnız baharlar yazlardı yanlış duraklardı birbirimizi beklediğimiz güz benim gecikmiş bir güz şiir aradığım gizemli çiçek kar kapatmadan üzerini derebilecek miyim" Buğulu Atlas
Yılmaz Odabaşı ise kuşkusuz en geniş okur yelpazesine sahip ozan adlarını andıklarım arasında. On birinci şiir kitabı olan "Buğulu Atlas", siz bu satırları okurken yeni baskı yapmış olabilir. Düz yazı kitaplarıyla birlikte yirmi kitabı olan Odabaşı'nın "şiirleri dillerde gezen, bugüne dek 200.000 nüsha şiir kitabı okurla buluşan" bir şair olduğu kitap arkasında belirtiliyor. Bu kitabı da on bin beş yüz adet basılmış. Kitabının basıldığı ülkelerden biri de Irak. Başarısının sırrı belki de yalınlığında ve sesinin tonunda:
"göğünde aç kartalların atmacaların yarıştığı tenha bir atlastan geldim kıyamda, kıyamette namluların uytu dağlarla öpüştüğü bir atlastan kanla çizilmiş ve kanı pıhtılaşmış bir atlastan yazgısı uçurum bir atlastan..."
Mustafa Holoğlu, Fatih Kısaparmak'ın basın sözcüsü olduğunu belirtmese daha çok sevecektim onu. Bence şairler, ne olursa olsun başka adlara yaslanmamalılar. Aynı uyarı ilk kitabının tanıtımına Yusuf Hayaloğlu'nu katar Hüseyin Demir için de geçerli. "Akdeniz Fahişesi" tanımının Kıbrıs'ı kapsadığını açıklayan Semra Dereli , kadın şair denince akla gelen imgelere tutkun (bakire kumsallar, ümidim ağlıyor...) ilk kitaplarda bağışlanacak acemilikleri taşıyor şiiri ve korkarım ilk kitabı değil bu. Rahime Henden ise Cibali Tütün Fabrikası'ndan geçen bir şiirin şairi. Bu yüzden imgelerinin acemiliği bile sevimli bence. Çünkü umudu söylüyor, "mavi tulumlu şafaklarla."
En genç şair Anılan kitapların en genç şairi Can Bahadır Yüce. 1981 doğumlu şair, 1999 yılında Yaşar Nabi Nayır ödülünü kazandı.Kuleli Askeri Lisesi'ni bitirdi. Şimdi felsefe okuyor. Şiirinin kaynakları edebiyatımızın ustaları. Hilmi Yavuz, Ülkü Tamer, Ataol Behramoğlu onu heyecanla karşılayan ustalar oldular. Abdülkadir Budak ise biraz abarttı bence. Can Bahadır'a "Genç Dağlarca" denilmesinden de yola çıkıp "Dağlarca'yı görünce kravatımı düzeltirim dermiş Cemal Süreya. Bu genç karşısında ben de mi öyle yapmalıyım yoksa?"ya vardırdı sözü. Ben harika çocuklara biraz kuşkuyla bakarım. İkinci kitabı "Uzakta Beyaz" bence şairinin gençliğini yansıtmıyor. Gençlik bence biraz olsun aykırı olmalı. Ama o "Sığınakta da bir şeyler yapılabileceğine" inanıyor. Ve "kırgın, yüksek sesle konuşmayan bir şiirden yana". Ben Bahadır'a yaramaz bir çocuk olmasını diliyorum. Bilmem siz şu dörtlükten sonra ne düşüneceksiniz :
"kalbim tutkunudur o yalnızlıkların ve vedalar beni izler daima, ben kırıldım, kapılar da kapanır balkonunda yalnızlık olan akşama."
Evet, 2002 yılı Nâzım Hikmet'in 100. yılı kutlandı. 2003 Ciğerhun'un (Cigerhwin) 100. doğum yılı. Hani "Ey ciğerhun kalbini bir güle mi değiştin/Kalbini mi değiştin bir güle" diyen ozanın. Keşke yılları savaşlarla yıkımlarla değil de hep şairlerle anabilsek.
Evrensel'i Takip Et