20 Aralık 2002 22:00

Altın lobisinden cadı avı

Hablemitoğlu cinayetinin ardından Bergama köylülerine yönelik yeni bir "cadı avı" başlatıldı. Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu'nun yazdığı kitapta yer alan Ovacık Altın Madeni'nin kapatılmasına yönelik eylemlerin arkasında Alman vakıflarının olduğu iddiası, cinayetle birlikte tekrar gündeme taşındı. İddiaların dayanığı ise sadece Almanya'dan ithal edilen altın miktarı ve eski bir köy muhtarının çelişkili mahkeme ifadeleri. Bergama 13 yıldır altın lobisinin hedefi oluyor. Köylülerin verdiği mücadale sonucunda mahkemelerin defalarca kapatılma kararı vermesine rağmen hukukdışı yollardan faaliyetini sürdüren altın tekeli Normandy, Hablemitoğlu cinayetini köylülere karşı bir koz olarak kullanmaya çalışıyor. Gazetemizde daha önce yayımlanan belgeler ve şirketin eski üst düzey yöneticilerinin ifadeleri, altın madeninde dönen oyunları bütün ayrıntılarıyla gözler önüne sermişti. Bergama Kaymakamı da yine gazetemize verdiği demeçte, madenin yasadışı olduğunu ve kapatılması gerektiğini belirtmişti.

Cinayet bahane oldu Hablemitoğlu'nun öldürülmesi, onun ortaya attığı iddialar üzerinden Bergama köylülerine yönelik ciddi bir suçlama dalgasını da beraberinde getirdi. DGM eski başsavcısı Nuh Mete Yüksel'in Hablemitoğlu'nun kitabına dayandırarak açtığı "Alman Vakıfları"na ilişkin dava 26 Aralık'ta görüşülecek. Ardından Maden Yasa Tasarısı gündeme gelecek. Bu gelişmeler, cinayetin hemen ardından başlatılan tartışmalar hakkında birçok soruyu gündeme taşıyor. Nitekim geçtiğimiz günlerde Bergama Ağır Ceza Mahkemesi'nde Oktay Konyar ile Bergama eski Belediye Başkanı Sefa Taşkın "casusluk suçlaması" ile yargılandılar. Bu davada tanık olarak dinlenen Bergama köylülerinin ifadeleri medyada yer bulmazken, gazetelerde sadece eski muhtarın ifadeleri verildi. Muhtar, 25 Bergama köylüsünün aksine Oktay Konyar'ın bir Alman'dan çanta dolusu para aldığını ileri sürdü.

Casus suçlaması Star gazetesi de bu ifadeyi "ismini vermek istemeyen bir köylünün çarpıcı açıklamaları" diyerek üç gün önce duyurdu. "Bergama üçlemesi, altın-rüşvet-cinayet" başlıklı Cemal Doğan imzalı haberde, altına karşı mücadelede simgeleşen Hoptediks lakaplı Bayram Kuzu'nun Oktay Konyar'a kahırlanarak felç geçirdiği, daha sonra da öldüğü iddialarına yer verildi. Konyar'ın, Bayram Kuzu'nun ölümüne sebep olan kişi olarak gösterilmeye çalışıldığı haberde, yine Almanların verdiği söylenen "bir çanta dolusu" para da habere eklendi. Habere ilişkin görüştüğümüz Konyar, kendisinin hukuk ve çevre direnişçisi olduğunu söyleyerek, böyle saçma iddialarla uğraşacak vaktinin bulunmadığını dile getirdi. Emperyalizmin girdiği her ülkede karşısına çıkanlara karşı böylesi yöntemlere başvurduğunun bilindiğini anlatan Konyar, Tepeköy eski muhtarının da tüm değerlerini kaybetmiş bir kişi olduğunu söyledi. Konyar, "Muhtar kendi köylüsü tarafından dışlanmış, tüm değerlerini yitirmiş birisi. Hâlâ madene işçi taşımacılığı yapıyor. Bu türden kişilerin sözlerini öne çıkararak, ülke için örnek olacak bir halk hareketinin hafife alınmasının üzüntüsü içindeyim" dedi.


MEDYA TETİĞE BASTI Star gazetesi "Altın işi karıştı" başlığıyla manşetten verdiği haberi, tamamen eski muhtar Battal'ın ifadesi üzerine kurdu. Haberin iç sayfasındaki devamına Konyar'ı kastederek "Altında kaldı" başlığını koyan Star, "...Önce çevreci olarak sempati toplayan köylüler, daha sonra, altın taciri Almanya'nın çıkarlarına hizmet eder konuma düştü..." diyerek Bergama köylülerini Alman işbirlikçisi ilan etti. Ege'de dağıtılan Yeni Asır gazetesi, Star gibi eski muhtarın ifadesini vererek "Casus köylüler birbirini suçladı" başlığıyla Star'la benzer haberi yayımladı. Yine yerel Haber Expres gazetesinde çıkan "İtaatkâr casuslar" başlıklı haber Yeni Asır'daki haberin bazı cümleleri değiştirilmiş haliydi. Haber Ekspres'te çıkan yazı Bergama'da maden yanlısı olarak bilinen, Bakırçay gazetesinin de muhabiri olan bir gazetecinin imzasını taşırken aynı haber Yeni Asır'da başka bir isimle, yer aldı. Yeni Asır'daki habere imzasını atan muhabir mahkeme salonunda yoktu.


TUTARSIZ SUÇLAMALAR Hakkında evrakta sahtecilik ve başka suçlamalar bulunduğu için yargılandığı söylenen ve köylüler tarafından referandumla muhtarlıktan el çektirilen Tepeköy'ün eski muhtarı Halil Battal'ın ifadesi çelişkilerle dolu. DGM eski Başsavcısı Nuh Mete Yüksel'e daha önce verdiği ifade ile geçtiğimiz günkü ifadesi birbiriyle çelişiyor. Konyar'a para veren kişinin Alman olduğunu nasıl anladığı yönünde net bir şey söyleyemeyen muhtar, mahkemede sadece "Türk değildi, ben Türkleri tanırım" demekle yetindi. Konyar'a 100 metre uzaktan döviz cinsinde para verirken gördüğünü iddia ettiği "Alman"ın iki ifadedeki tarifleri de birbirini tutmuyor. Yüksel'in aldığı ifadede kır saçlı olan "Alman", son ifadede "sakallı, sarı yana taranmış saçlı" diye tanımlanıyor. Eski muhtar, Hürriyet gazetesinde okuduğu bir haberden sonra işin içinde Almanya'nın olduğunu anladığını, bu sıralarda Konyar'ın muhtarlık kapısını kırarak köylüleri eyleme çağırmasının da etkisiyle madene karşı gelmekten vazgeçtiğini iddia ederken, madede çalışan işçilerin servis şoförü olan oğlunun, kendi tavrında bir etkisi olmadığını savundu. Suçlamalarında ölen birisini de, şahit olarak gösteren Battal, yargıcın "masada başka kim vardı" sorusuna ise "hatırlamıyorum" diye yanıt verdi. Battal, kendi deyimiyle 100 metre uzaktan 55-60 yaşlarında sakallı, saçları yana taralı (Nuh Mete Yüksel'e verdiği ifadede ise bu kişiyi kır saçlı olarak tarif ederken sakalından ve saçını ne yana taradığından bahsetmemişti) bir Alman'ın Oktay Konyar'a döviz cinsinden para verdiğini iddia etti.


KÖYLÜLER İDDİALARI REDDETTİ Mahkemede 25 Bergama köylüsünün ifadeleri, asılsız iddiaları reddeder nitelikte. Ovacık köyünde oturan Metin Dikmenoğlu, maden karşıtı eylemlere, ilk başladığı andan bu yana katıldığını söylerken, madende patlatılan dinamitler nedeniyle evlerinin zarar gördüğünü belirtti. Narlıca köyünden Muharrem Kural ise "Benim evim madene 500 metre uzaklıkta, bütün eylemlere hür irademle katıldım, kimse beni zorlamadı" derken, Çamköylü Muzaffer Turan ise hakimin "Kıbrıs'a giderken parayı nereden buldunuz?" sorusuna "Aramızda denkleştirdiğimiz paralarla gidip cehennemi gördük" yanıtını vererek, Kıbrıs'taki eski altın madenine yaptıkları geziyi anlattı: "Kıbrıs'ta da eski bir siyanürlü altın madeni olduğunu duyunca olup bitenleri görmeye gittik. Madene 8-10 km yaklaştığımızda dudaklarımızın kuruduğunu hissettik. Portakal ve elma bahçelerindeki meyveler toplanmamıştı. Bize siyanürlü altın madenciliği yapıldığı için 15 senedir meyvelerin ihraç edilemediğini söylediler. Madene yaptığımız gezi sırasında yağmur yağıyordu ve maden sahasından denize doğru akan sular denizin suyunu kıyıdan yaklaşık 1.5 metre kadar kirletmişti. Su, kirli toprak rengindeydi..." Çamköylü Sabahat Gökçeoğlu da, madenin çalışmaya başlamasının ardından hayvanlarındaki ölü doğumların arttığını belirtirken, Tepeköy'den İrfan Keskin; "...bütün toplantı ve yürüyüşlere katıldım, katılmaya da devam edeceğim. Bu suçsa mahkemede tanık değil sanık olarak yargılanmak istiyorum" dedi. Hâlâ madende işçi olarak çalışan köylüler de madene girmeden önce eylemlere katıldıklarını, kimsenin kendilerini zorlamadığını söylediler. Madende çalışan köylüler madene ekonomik zorluklar nedeniyle girdiklerini belirtirlerken, madene girdikten sonra köylülerin kendilerini dışlaması nedeniyle köyü terk ettiklerini dile getirdiler. 1.5 yıldır madende çalıştığını söyleyen Narlıca köyünden Ercan Bıçak, "Madene maddi durumum zayıf olduğu için girdim. Eylemlere daha madene girmeden önce katıldım. Siyanürün zararlı olduğunu düşündüğüm için eylemlere katıldım" derken, aynı köyden Kadir Gencer ise madene girme nedenini şu sözlerle açıkladı: "Kalp hastası olan oğlumu tedavi ettirebilmek için, köy ihtiyar heyetinin de görüşünü alarak madene girdim. Ancak köylü beni dışladı. Beni toplantılarına, cenazelerine, düğünlerine almadılar. Ben de köyü terk etmek zorunda kaldım..."


MAHKEME GÜNÜ İLAN Bergama köylülerinin yargılandığı gün, hemen hemen bütün büyük gazetelere "Avrupa Birliği'nin çevre ve insan sağlığı standartlarının da üstündeyiz" diye ilan veren Normandy, "Uluslararası bağımsız uzman bir kuruluş"a Türkiye Madenciler Derneği tarafından hazırlatılan Eylül 2002 tarihli rapora dayanarak, madenin çevre ve insan sağlığı konularında AB standartlarını da aştığını iddia ediyor. Bergama Sağlık Grup Başkanı M. Emin Efe'nin ifadesiyle 4 Nisan 2002 gününden bu yana maden resmi olarak kapalı göründüğü için hiçbir denetim yapılmadı. Denetimsiz, ruhsatsız, "açıklayıcı, temenni edici" olmaktan öte hukuki olarak hiçbir anlam taşımayan Bakanlar Kurulu Prensip kararına dayanarak çalışmasına devam eden maden, bu derece pervasızca ilanlar vererek kamuoyunu yanlış bilgilendirmeyi sürdürüyor.

Evrensel'i Takip Et