3 Mayıs 2002 21:00
Eşitlik ve özgürlük için OHAL kalksın
Emeğin Partisi Genel Başkanı Levent Tüzel, EMEP'in tüm yurtta "Eşitlik, özgürlük ve kardeşlik için OHAL kalksın" kampanyası başlattıklarını açıkladı. Tüzel, EMEP'in 1 Mayıs'ın hemen ardından başlatmış olduğu kampanyanın 25 yıldır süren her türlü hukuksuzluğun, keyfiliğin, hak ihlallerinin, yasakların son bulmasına, faili meçhullerin aydınlatılmasına ve demokratikleşmeye hizmet edeceğini söyledi. OHAL yönetiminin demokratikleşmeyle bağdaşmayan bir uygulama olduğunu, özellikle Kürtler için demokratikleşmenin en önde gelen isteklerden biri olduğuna dikkat çeken Tüzel, Diyarbakır, Tunceli, Hakkari ve Şırnak'ta OHAL'in sürdüğünü vurguladı.
2002 Newroz gösterilerinde yüzbinlerce insanın OHAL uygulamasına karşı çıktığını söyleyen Tüzel, bu talebi desteklediklerini söyledi.
EMEP Diyarbakır İl Örgütü'nün Diyarbakır'la sınırlı olan OHAL'in kaldırılması çalışmasının büyük yankı bulduğunu söyleyen Tüzel, Diyarbakır'da hemen hemen tüm parti ve kitle örgütlerinin OHAL koşullarının kalmadığı, yaşamlarının normalleşmesi, haklarını engelsiz kullanabilmesi noktasında birleştiklerini belirtti. Tüzel, "Diyarbakır çalışmamızın gösterdiği ve yıllardır ifade edilen OHAL'in kalkması bugün artık bütün Türkiye'nin, Türkiye'de yaşayan emekçilerin, özgürlük ve kardeşlik isteyen herkesin talebi haline gelmiştir" dedi.
EMEP Genel Başkanı Levent Tüzel ile OHAL, OHAL uygulamalarının bölgeye etkisi ve OHAL'in kaldırılması için başlatılan kampanya üzerine görüştük.
OHAL'in günlük yaşamdaki etkilerini daha yakından görme fırsatı buldunuz. Bunları anlatabilir misiniz?
OHAL bir valinin denetiminde ve oradaki tüm haklar onun elinde. Birçok etkinlik ve siyasi çalışma OHAL Valiliği'nin sıraladığı gerekçelerle engellenip, yasaklanabiliyor. Greve çıkacak işçilerin hakları da OHAL uygulamalarıyla engelleniyor, birçok gazete ve derginin okunması da. Kelimenin gerçek anlamında olduğu gibi, olağanüstü, hukukdışı, temel hak ve özgürlüklere karşı bir tutum sergileniyor. Bölge halkı bu yüzden ihtiyacı olduğu kültürel ve sosyal haklardan mahrum bırakılıyor.
Yine hukuk ve yargılama açısından idarenin birçok kararı yargıya götürülemiyor. Geniş kapsamlı uygulandığı dönemde OHAL yönetimi birçok hukuksuzluğun, keyfi yönetimin, faili meçhul cinayetin ve korucuların işlediği suçların kaynağı oldu, onlara koruyucu bir kalkan görevi gördü. Bundan en çok mağdur olan Kürtler, yoksullar oldu. Türkiye'nin günümüzde en önemli sorunu olan Kürtlerin eşit hakları için verilen mücadelede OHAL bir duvar gibi karşımıza çıkıyor. Bunun kaldırılması, kardeşliği geliştirecek, Kürt ve Türk işçilerin birliği açısından da önemli olacaktır.
Yetkililer sık sık "Bölgeye huzur ve güven hakim" açıklamasını yaparken OHAL hem sürüyor hem de sürekli uzatılıyor. Bu bir çelişki değil mi?
Burada ikiyüzlü bir tutum var. Devletin kendi denetimi açısından halkı zapturapt altına alma konusunda bir sorunu yok. Bölgede silahlı bir hareket yok. Peki niye OHAL uygulaması sürüyor? Tedbiri elden bırakmamak, sopayı baştan eksik etmemek, buradaki demokratik güçleri denetim altına almak için OHAL uzatılıyor. Artık OHAL'in gerekçesi kalmamıştır. Dolayısıyla devlet yönetiminin bir yanıyla huzur ve güvenden söz edip, hâlâ OHAL uygalamasını sürdürme uygulamasına son verilmelidir. Bölücülük, devletin sık kullandığı bir kavram, ama ülkenin doğusuyla batısı, Kürt ve Türkler arasındaki farklı uygulamalarla bölünüyor. Gerçek bölücülük burada yapılıyor.
Bölge milletvekilleri ve hükümet partilerinin bölge örgütleri OHAL'in kaldırılması gerektiğini söylüyor. EMEP'in çalışması bunları da kapsayacak mı?
Elbette. OHAL'in kalkmasını isteyen herkesin bu çalışmanın yürütücüsü olmasını istiyoruz. Ancak, burada özellikle kardeşliği geliştirmek için bu soruna Türklerin, Türk işçilerin sahip çıkmasını istiyoruz. Yazar, aydın, milletvekili kadar, fabrikalarda, işyerlerinde özellikle emekçilerin bu çalışmaya katılması gerekiyor. Partimiz bu çalışmayı yürütürken, bütün bu kesimleri bu çalışmaya katmayı istiyor.
OHAL uygulamalarıyla her gün karşı karşıya kalan ve yıllardır OHAL'li bir yönetimde yaşayan bölge halkı bu çalışmaların neresinde duracak? Onlar nasıl katılacak?
Öncelikle OHAL'e karşı çalışmayı yoğun bir şekilde yürütmek için, konunun görüşülmesinden önce topladığımız milyonlarca imzayı kamuoyuna sunmayı hedefliyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin her yerinde, özellikle de OHAL'in sürdüğü illerde bunun yapılması gerekiyor. Yazılı, görsel, kültürel aktivitelerle bunun sürmesi gerekiyor ve tabii ki bölge halkı bu çalışmayla yüz yüze gelecek. Partimiz Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin oynadığı Sacco ile Vanzetti oyununun Türkiye'nin batı bölgelerinde gösterilmesini organize etti. Bu önemli. Özellikle iki İtalyan işçisinin idam edilişinin 75. yıldönümü Avrupa'da yoğun bir şekilde gündeme geliyor. Ölüm cezasının kaldırılması, genel af gibi yakıcı talepler öncelikli olarak ele alınıyor.
OHAL'in uzatılması olağan bir durum gibi görülüyor. Bu kampanya bu durumu kırıp, Batı'da yaşayanların da OHAL yönetimini daha yakından anlamaları için bir köprü oluşturabilir mi?
Türkiye'nin hukuk sistemine bakıldığında antidemokratik çokça mevzuat var. OHAL'in 1978'den bu yana temelini oluşturan sıkıyönetim uygulamalarına, sansür ve sürgün kararnamelerine bakıldığında aslında ne Avrupa ne de uluslararası hukuk normlarıyla bağdaşmadığı zaten görülecektir. Bugün bu tür hukuksuzluklar işçilerin talepleri doğrultusunda mücadele edebilmeleri, politika yapabilmeleri için engeldir. Ama, TÜSİAD ve TOBB gibi patron örgütleri istediğinde gerekli düzenlemeler yapılıyor. Bugün milyonlarca emekçinin taleplerine karşılık verilmemektedir. Siyasi Partiler Yasası, ölüm cezası, OHAL'in uzatılmasında bunları görmek mümkündür. Bunların çözümü için emekçilerin harekete geçmesi gerekiyor. Bugüne kadar Meclis bir şey yapmadı. Bundan sonra da çok şey yapması beklenemez.
OHAL gibi özel yönetimler dünyada var mı?
Bu tür yönetimler birçok Avrupa ve Amerika kıtasındaki ülkelerde uygulanıyor. Bunu Türkiye keşfetmedi. Terör ve güvenlik kavramını 11 Eylül'den sonra geliştiren Amerika demokrasiye, hak ve özgürlüklere daha çok saldırılmasının önünü açtı. İngiltere mevzuatında, Alman anayasasında bu tür olağanüstü hal benzeri yasak ve kısıtlamaları görebiliriz. Bunları korumaya devam ediyorlar.
ABD'de işkencenin açıkça bir yöntem olarak kullanılabileceği bile tartışıldı. Parti olarak bizim benimsediğimiz şey, işçi emekçi yığınların bu dayatmalara karşı örgütlü bir şekilde karşı çıkması ve ülkemizde bir emekçi iktidarının kurulması önemlidir.
OHAL'in kaldırılması bölge halkının yaşamını nasıl etkileyecek?
OHAL'in kaldırılması önemli. Önemi şuradan geliyor. Bu, "huzur ve güvenlik sağlanmıştır" diyen devlet yönetiminin bir bahşetmesi değil, milyonların talebinin bir sonucu olarak gerçekleşince anlamlı olacak. Demokrasi mücadelesinin yığınlara dayanması ve ileriye götürülmesi açısından bu ciddi bir gelişmedir. OHAL'in kalkması bölge halkı için ve Türkiye işçi sınıfı ve emekçileri için önemli bir kazanımdır. Bunun başarılmış olması, ortadan kalkmış olması demokrasinin güvencesi anlamını taşımayacaktır. Çünkü, OHAL olmayan yerlerde de valinin iki dudağının arasından çıkacak bir sözle çeşitli yasaklamalar gerçekleşebiliyor.
OHAL'in kaldırılması, kuşkusuz, bölgede yaşayan halk için demokratik bir kazanım olacak. Ancak, "olağan" yaşama geçildiğinde, örgütlü mücadeleyi kurmak, toplumun bütününe nüfuz edecek bir çalışmayı sürdürmek halen en önemli sorun ve görevimiz olacak. Çünkü, gerçek sorun bağımsızlık ve demokratikleşme sorunudur. Ve tüm bunlar emekçi iktidarıyla çözülebilecek bir şeylerdir.
Evrensel'i Takip Et