27 Mart 2002 22:00

Ömrünü vermiştir, ihtilale...

"Mevzubahs gencin adı; Benerci/Kendisi aslen Hintli olup, maskatı re'si Delhi'dir.../Dostlarının nazarında tam adam/düşmanlarının indinde azgın bir delidir/ve Britanya polisinde künyesi şüphelidir". Nâzım Hikmet böyle diyor Benerci için ve ekliyor: "Benerci inkılâpçı bir gençtir. Hazım zamanlarını, boş gecelerini değil, boydan boya ömrünü vermiştir ihtilâle..." Mehmet Ulusoy, Fransa'da kurduğu "Theatre de Liberte" tarafından 1980 yılında sahnelenen oyunu, aynı rejiyle İstanbul Devlet Tiyatrosu Aziz Nesin Sahnesi'ne taşıyor. Nâzım Hikmet'in "Benerci Kendini Niçin Öldürdü?" adlı şiirinden tiyatroya uyarlanan oyun, Michel Launay'in farklı sahne tasarımı ve Kudsi Ergüner'in müziği ile özgün bir tiyatro eserine dönüşmüş. Oyunun ışığı Yakup Çartık'a ait. Oyunda, Celal Kadri Kınoğlu, Hakkı Erkök, Kürşat Alnıaçık, Hülya Kalebayır ve Yurdaer Okur rol alıyorlar.

Hindistan'ın öyküsü Oyun, İngiliz emperyalizmi altında yaşamaya çalışan Hintlileri ve emperyalizme karşı mücadeleyi anlatıyor. "Kavganın içinde olmak mı, yoksa kavganın dışında kalmak mı? Hangisi ölümcüldür?" sorusuna yanıt arayan oyun, Ganj Nehri kıyısında kanı akıtılan paryanın; proletaryanın öyküsünü anlatıyor. Bir başka deyişle; arkadaşı Somadeva'nın yazmaya başlayıp, Benerci'nin devam ettirdiği "Hindistan'ın Yirminci Asır Tarihi"nin... Hani, kızaran ayın on dördüne bakıp, "Benziyor ay, Ganj'ın üstüne damlayıp yayılan kardeş kanına" diyen Hindistan'ın modern paryalarının tarihi... Kendini öldüren bir devrimcidir Benerci. Hem de sadece "boş gecelerini değil, boydan boya ömrünü ihtilâle vermiş" bir devrimci. Nâzım Hikmet, kavgada kendi kendini öldürenin "lanetli bir cenaze" olduğunun, "arkasından matem marşı okunamayacağı"nın bilincindedir. Ama, şiiri boyunca, Benerci'yi ölüme götüren nedenleri arar; Benerci'yi en güç durumlarda dahi kurtarmaya çalışır. Onu alıp Babiali'ye getirirken de, kendisi Kalküta sokaklarının yolunu tutarken de, aklında hep Benerci'yi düştüğü güç durumdan kurtarabilmek vardır Nâzım'ın.

Kalküta'da bir insan Somadeva ve Benerci'nin yazdığı "Hindistan'ın Yirminci Asır Tarihi" adlı kitap hakkında şöyle der Nâzım; "Emperyalizm aleyhine yazılan ve emperyalizmi temellerinden yıkmak için nefislerini feda edenlerden bahseden bu kitap, bir inkılâpçının hangi şartlar içinde kendini öldürmeye hak kazanacağını da hallettikten sonra, bitmiş olacaktır". Nâzım Hikmet, şiiriyle sıkça çağrı da yapar, Hindistan topraklarında yaşanan zulme karşı; "Benerci Kalküta'da bir insan.../Ve ben haber veriyorum ki, size/Hindistan'ın Kalküta şehrinde bir insanın yolu üstünde durdular/Yürüyen bir insanı zincire vurdular...". Genç yaşında yazdığı (1932) "Benerci Kendini Niçin Öldürdü"de, yer yer öykü tekniğine de başvuran, Benerci'yle ve okurla diyaloglara giren Nâzım Hikmet, edebiyat tarihçisi şair Şükran Kurdakul'a göre, gelecekte yazacağı destanlara hazırlanır gibidir. Şiirin bu özelliği, tiyatroya uyarlanışı konusunda da önemli bir kolaylık getirmiş yönetmene. Nâzım Hikmet'in unutulmaz destanlarının önceli, bir "ön destan" çalışması olan "Benerci Kendini Niçin Öldürdü", şiir ile sınırlı bazı oyunlar gibi, tiyatro sahnesinde hiç de "ayrıksı" durmuyor bu nedenle.

İç içe çarklar Mehmet Ulusoy'un yönettiği oyunda öne çıkan temel öğe sahne tasarımı. İyi "işçiliği" ve mekanizması ile dikkat çeken içi içe iki çark; oyuna başarılı bir hareket duygusu kazandırıyor. İç içe çarklar, kâh bir toplantı salonu, kâh bir ev, kâh bir cezaevi ya da fabrikaya dönüşüveriyor. Oyuncular da, bu çarkların hareketiyle uyumlu akrobatik figürler oluşturuyor ve bu akıcı hareketliliğin içinde yerlerini alıyorlar. Metnin kendi iç yapısı, akıcılığı, anlatım gücü, çarkların dönüşleriyle canlanıyor; şiir ile sahnedeki hareket arasındaki dengeye de dikkat edilince, ilgiyi sürekli canlı tutmayı başarıyor.

Evrensel'i Takip Et