28 Aralık 2001 22:00

Cendereliler yağmur duasında

Dün yağmur yağdı İstanbul'a. Ve geçen hafta taşarak, vadisinde oturanları mağdur eden Cendere Deresi, bir saat içinde yağan yağmurla yine yükseldi.

Paylaş
Cendereliler yağmur duasındaRojda İldanYağmur yağışı nedeniyle taşan Cendere Deresi'nin etrafında oturan halk, zor günler geçiriyor. Dere her yağmur yağdığında taşmaya devam ediyor. Vadide oturanlar, evlerinde mahsur. Kendi elleriyle yaptıkları derme çatma tahta köprüleri Dere'nin suyuna kaptıran bu insanlar, evlerine uzun bir yolu yürüyerek gidebiliyorlar. Köprüleriyle birlikte eşyalarının da çoğunu sel sularına kaptıran Cendereliler, çocuklarını, okula gidebilsinler diye, başka yerlerde oturan akrabalarının yanlarına yollamışlar.

Su pencere hizasında Geçen hafta yaşanan yoğun yağışlarla taşan Kağıthane'deki Cendere Deresi'nin etrafında oturanlar, her an yeni bir taşma korkusuyla yaşıyor. Bölgeye fabrikaların inşa edilmesiyle birlikte yatağı değişen Dere, üç yıldır her yoğun yağmurda taşıyor. Vadide yaşam, tepe yamaçlarına yapılan gecekondu evlerde sürdürülmeye çalışılıyor. Evlerle yol arasına ise Cendere Deresi giriyor. Bu vadide oturanlardan biri Fatma Gök. Evinin yanında üç ev daha var. Gök, burada akrabası olan dört aileyle birlikte yaşıyor. Cendere taşınca Gök'ün ve diğer iki akrabasının evi pencere hizasına kadar suyla dolmuş. Onun ve diğelerinin evinde çamaşın makinesi ve buzdolabı gibi elektronik aletler de artık çalışmıyor. Zaten evlerdeki birçok eşya, Cendere Deresi sularına kapılarak gitmiş. Dolaplar, ayakkabılar, ceketler, fabrikaların artıkları ve halılar Dere'nin etrafına saçılmış.

Üç senedir taşıyorFatma Gök ve akrabaları otuz yıldır burada oturuyor. Gök, Dere'nin sadece üç yıldan beri taştığını söylüyor. "Her yağmur yağdığında dere taşıyor. Bu sene üç kere bastı. Biri gecen haftaydı çok kötüydü" diyen Gök ve akrabaları bu durum nedeniyle yeni bir çözüm üretmişler. Kendi evlerinden yaklaşık on metre yukarıya bir kulübe yapmışlar. Evleri su bastığında o kulübede yaşıyorlar. Bir evde dört aile yaşıyor, yaklaşık 20 kişi. Geçen hafta dere taşınca mahsur kalmışlar. Yetkililer yardıma gelmiş. Fakat evlerin olduğu tarafa geçememişler. Zaten kendileri de, yaptıkları derme çatma tahta köprüler yıkılarak Cendere Deresi'nin sularına kapıldığı için, evlerine metrelerce yol yürüdükten sonra bir fabrikanın arka bahçesinden geçerek gidiyorlar. Fatma Gök, "Biz buranın insanı değiliz sanki yetkililerin gözünde, bizimle hiç ilgilenmiyorlar" diyor. Evlerindeki zararı bildirmek için belediyeye gittiği fakat orada kendisiyle "Hangi markaydı?" denilerek dalga geçildiğini söyleyen Gök, "Bu kaçıncı bilmiyorum. Yatak odası, eşyalar, kılık kıyafet hep gidiyor, kullanılmaz oluyor" diyor.

Çocuklar akrabalarda Abdullah Gök de vadide oturuyor. Şu anda işsiz, eşi ise bir fabrikada çalışıyor. Bir çocuğu var lise 2. sınıfa giden. Gök, çocuğunu eşinin patronun okuttuğunu belirtiyor. Oğlu okula, yoldan geçen arabalardan durdurabildiğine binerek gidiyor. Fatma Gök'ün kızı ise su baskınından sonra halasının yanında kalıyor. Okula halasından gidip geliyor. Abdullah Gök, 30 senedir Cendere'de oturduklarını ve fabrikalar kurulana kadar hiç böyle rezilliklerle karşılaşmadıklarını belirtiyor. Abdullah Gök, tapuları olmadığı için belediyenin harfiyat da dökmediğini anlatıyor.

Yine taşacak mı? Abdurrahman Kaçak ise Gök ailesinin biraz ilerisinde oturuyor. Buzdolabını dışarı çıkarmış çünkü artık çalışmıyor. Kaçak, dün işe gitmedi. Nedeni yağmurun yağmasıydı. Kaçak, "Dere bir daha taşar diye işe gitmedim bugün. Hanım evde yalnız olunca başedemiyor çünkü" diyor. Cenderelilerin bu rezaletten kurtulması için biran önce derenin ıslah edilmesi gerekiyor. Ama ortalıkta dolaşan söylentiler, onları bir kez daha umutsuzluğa sürüklüyor. Söylenti, ıslah için 21 trilyon liralık kaynak ayrıldığı fakat bu paranın ortadan yok olduğu yönünde. Dün bir kez daha yağmur yağdı. Ve Cendere; bir saat içinde yağan yağmurla derinliğini yükseltti. "Dere acaba yine taşacak mı?" Tepenin yamacında yaşayan yoksul Cendereliler, üç yıldan beri bu soruyu soruyorlar kendilerine. Ve Cendereliler, fabrikaların talanına açılmış bir bölgede 'insan' ve 'yerleşim' unsurunu es geçen yetkililer nedeniyle; yağmur duası ediyorlar. 'Bereket' için yağmur isteyen çiftçi ve köylülerin aksine yağmur yağmasın diye... src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


OHAL hukuk tanımıyorMehmet AslanoğluOHAL kapsamındaki illerde oyla iş başına gelen HADEP'li belediye başkanlarına "suçlu" muamelesi yapılıyor. Belediye başkanı olmalarına rağmen üst aramalarına tabi tutulan belediye başkanları, bu aramalar sırasında tacize varan uygulamalara maruz kalıyorlar. Bunların yanı sıra, OHAL kapsamındaki illerde 430 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'ye (KHK) dayanılarak 40 güne kadar uzatılabilen gözaltılarda, HADEP'li belediyelerin aleyhine ifade verilmesi istendiğine dair bilgiler geliyor. HADEP'li belediye başkanları bu bilgilere ilişkin, "Komplolarla karşılaşmak istemiyoruz. Biz diğer siyasal partilerin bizimle demokratik zeminde yarışmasını daha doğru bir yol olarak görüyoruz" diyorlar. HADEP'li belediyelerin konferanstan, ankete her türlü çalışmaları da engelleniyor.

Yaslan, ayaklarını aç!Bağlar Belediye Başkanı Avukat Cabbar Leygara geçtiğimiz günlerde Bismil'in Yukarı Salat beldesinde kendisine yapılan uygulamaları gazetemize şöyle anlattı: "22 Aralık'ta HADEP'in Bismil'e bağlı Yukarı Salat Belde örgütü açılışına belediye başkanı olarak katılacaktık. Salat'ın girişinde Jandarma Karakolu Komutanı olan bir üstteğmen kimlik kontrolü ve üst araması yapmak istediklerini söyledi. Benim de üstümü aramak istediler. Ben hem belediye başkanı kimliğimi hem de avukat kimliğimi gösterdim. Bakanlığın genelgesini hatırlatarak avukatların üstünün aranamayacağını hem de belediye başkanı olduğumu hatırlattım. Komutan aramakta ısrar etti. Ben arayamayacağını söyledim. 'Burası OHAL' diye yanıt verdi. 'Avukat da olsan belediye başkanı da olsan ben ararım' dedi. 45 dakika ararsın, arayamazsın tartışmasıyla geçti. İl başkanımız devreye girdi ve gergin bir ortam yaşandı. Konvoyda yaşlı insanlar vardı. Onların mağdur olmaması için kabul ettik aramayı. Ama, bu sefer aramayı resmen tacize dönüştürdü. 'Ellerini arabaya yasla, ayaklarını aç' şeklinde partililerin ve halkın önünde rencide etme amaçlı olarak. OHAL'de hiçbir şeyin geçerli olmadığını tekrar edip durdular. Bunu bizzat üsteğmen söyledi."

Burası OHAL!Bismil Cumhuriyet Savcılığı'na başvuran Leygara, Yukarı Salat girişinde karşılaştığı tutumun benzerini savcılıkta yaşadı. Savcı, genelgeye rağmen aramayı yapan üsteğmenin ifadesini dahi almadı. Havalesi yapılan dilekçenin akıbeti ise belli değil. Aynı zamanda İHD Diyarbakır Şubesi'ne başvuran ve 11 il milletvekiline de mektup gönderen Leygara, sonuç alınamaması halinde davayı AİHM'e götürecek.

Leygara tek değilSur Belediye Başkanı Cezair Serin ise Leygara'nın uğradığı muameleyi kınayarak "Bunu onaylamıyoruz. Kanun her yerde geçerli ve uygulanması lazım. Kanun koyucuların kendi kanunlarına riayet etmesi gerekir" dedi. Serin, kendisinin de benzer uygulamalara maruz kaldığını belirterek Eğil'e, Maden'e giderken üst araması ve kimlik kontrolüne maruz kaldığını vurguladı. Serin, HADEP'li belediye başkanlarının Türkye'nin hiçbir yerinde alınamayan oy oranlarıyla, yüzde 70-80 oranlarla göreve getirildiklerini hatırlatarak kendilerine yapılan muamelenin halkın iradesini aşağılamak anlamına geldiğini belirtti.

Çalışmalar engelleniyorYenişehir Belediyesi'nin açtığı 700 üyeli Mahalli Gençlik Derneği OHAL'in 1110 maddesi gerekçe gösterilerek kapatıldı. Dernek yöneticileri hakkında davalar açıldı. Yine, Yenişehir Belediye'sinin yapmak istediği bir anket İçişleri Bakanlığı kararıyla yasaklandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesinin Dünya Belediyeler Fedarasyonu'yla yaptığı toplantılar ve ortak girişimler, Başbakanlık tarafından ertelendi. Birleşmiş Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi'nin İngiltere ile kentsel gelişim planı Dışişleri Bakanlığının izni yok diye engellendi.
ÖNCEKİ HABER

Sezer ve hükümet arasında

SONRAKİ HABER

Bir Sunullah Arısoy vardı...

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...