29 Aralık 1999 22:00

Tek başlarına değillerdi

Tek başlarına değillerdi
Medyada ve resmi ağızlarca "birçok suçun kaynağı" olarak gösterilen korucular, gerçekten de çoğalan sayıları, bölgenin feodal ilişkilerinin etkisi ve kişisel sorunlarıyla "suç makinası"na dönüşmüş durumda. Ama, bugün için göz ardı edilen gerçek, koruculuk sistemini yaratan ve uygulama aşamasında yöneten güçlerin sorumluluğu. Bölgede işlenen "resmi suçlar"ın, önemli çoğunluğunun faili, korucuların gerçekleştirdikleri dahil "topyekûn savaş konsepti"nin yarattığı özel kuvvetler. Korucuların adının karıştığı suçlara göz attığımızda, bazı örnekler vermek bile bu gerçeği ortaya koymaya yetiyor.
Korucuların işlediği suçların en fazla kamuoyu gündemine geldiği yer, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi. Yüksekova'da, içinde askerlerin, özel timcilerin, itirafçıların ve korucuların yer aldığı çetenin, askeri panzerlerle uyuşturucu taşıdığı ortaya çıkmıştı. Korucuların da kaçakçılık yaparken helikopter kullandığı aynı soruşturma kapsamında tespit edilmişti. Bu durum, TBMM Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu Raporu'nda şöyle anlatılıyordu: "TBMM'nin komisyonlarına tahsis edilmeyen devletin helikopterleri, korucu başlarının emrine tahsis edilmiş, bunlar istedikleri gibi devletin imkânlarını kullanmışlardır. Korucular, kimliklerine dayanarak yaptıkları silah kaçakçılığından dolayı haklarında çıkarılan gıyabi tevkif müzekkerelerine rağmen ve her ay jandarma bölük komutanından maaş almalarına rağmen, bir türlü yakalanamamışlardır."
Yüksekova'da korucuların böylesi suçları nasıl işlediğini anlamak için, Yüksekova Sınır Tabur Komutanı Yarbay Kamber Oğur, Yüksekova Tugay Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Albay Hamdi Poyraz ve Binbaşı M. Emin Yurdakul hakkında "uyuşturucu, kaçakçılık, haraç, sivillerin öldürülmesi" gibi suçlamalarla açılan, fakat Diyarbakır DGM'nin yürüttüğü "gizli soruşturmalar" sonucu aklanmalarını sağlayan soruşturmalarını bilmek yetiyor.
Korucunun itirafı
Yine Hakkari'de Jirki aşiretinden bazı korucular, 1997 yılının Mart ayında silah kaçakçılığı yaparken yakalanmıştı. Aşiret liderlerinden korucubaşı Mehmet Adıyaman, "Jirki, Keşuran ve Gerdi aşireti olmazsa PKK'nın havan mermileri Van'a, Diyarbakır'a kadar ulaşır. Devlet Hakkari'de yoktur. Devleti ayakta tutan biz korucularız. Her türlü silahı, devlet bize veriyor. Sonra işine gelmediği zaman 'suçtur' diyerek bizleri yakalıyor" demişti.
DYP Milletvekili ve Zeydan aşireti lideri korucubaşı Mustafa Zeydan'ın da, aşiret mensubu koruculara mermi kaçakçılığı için talimat verdiği mahkeme kayıtlarına geçti. Zeydan'ın talimat verdiği korucular yargılanıp 6 yıl ceza alırken, Zeydan parlamenter dokunulmazlığı nedeniyle yargılanamadı.
Korucuları kim korudu?
Şırnak'ta Ocak 1997'de, "PKK kılığında yol kesip para toplamak" suçlarından gözaltına alınan 28 korucu, silahlarına el konularak serbest bırakıldı. 1997 yılında, Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Alakuş (Hezaze) köyünde yaşayan Zeynep Aşa korucular tarafından kaçırıldı. Zeynep Aşa'nın ailesi, korucular hakkında suç duyurusunda bulunmasına rağmen yasal işlem yapılmadı. Batman'da 1997 yılının Temmuz ayında, 9 yaşındaki üç kızı kaçıran 23 korucudan 9'u tutuklandı. Şırnak'ın Cizre ilçesinde 1 Ağustos 1997 tarihinde yapılan bir düğün töreninde, bir aşirete mensup korucuların, rakip aşirete ateş açmaları sonucunda 7 kişi öldü, 56 kişi yaralandı. 1994 yılının Aralık ayında, Batman'ın Kozluk ilçesine bağlı Güllüce köyünde, 17 yaşındaki Remziye Dinç, korucuların tecavüzüne uğradı. Olaydan 5 ay sonra hamile kaldığı anlaşılınca, tecavüze uğradığına yakınlarını inandırabilen Remziye Dinç, bir akrabasının yardımıyla savcılığa suç duyurusunda bulundu. Soruşturma sırasında savcılık tarafından yaptırılan kan testi, çocuğun babasının köy korucusu Nevzat Altıner olduğunu ortaya çıkardı. Bu rapora karşın, Nevzat Altıner, Ekrem Altıner ve Ceyhun Altıner hakkında, olaydan bir buçuk yıl sonra 1996 yılının Kasım ayında "Zorla ırza geçme ve hamile bırakma" suçlamasıyla dava açıldı. Batman 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde 28 Ekim 1997 tarihinde ifade veren Remziye Dinç'in amcası Asım Dinç, davadan vazgeçmeleri için ölümle tehdit edildiklerini söyledi. 10 Mart 1998 tarihinde görülen duruşmada, Nevzat Altıner hakkında tutuklama kararı verildi. 16 Haziran '98 tarihinde biten davada, Ekrem ve Ceyhun Altıner beraat etti, Nevzat Altıner 1 yıl 6 ay hapis cezası aldı. Yargıtay'ın kararı bozması nedeniyle 20 Kasım 1998'de yeniden başlayan dava halen sürüyor.

Evrensel'i Takip Et