14 Aralık 1999 22:00
Sömürge anlaşması
GÜNÜN YAZILARI
Sömürge anlaşması
ABD ile Türkiye arasında 29 Eylül 1999 tarihinde Washington'da içeriği kamuoyundan gizli tutulan bir ticaret ve yatırım anlaşmasının imzalandığı ortaya çıktı. TBMM'de onaylanıp Resmi Gazete'nin 10 Aralık 1999 tarihli sayısında yayınlanan anlaşma konusunda ise hükümet hiç bir açıklama yapmadı. Çünkü anlaşma maddeleri Çoktaraflı Yatırım Anlaşması (MAI)'nın tam anlamıyla bir prototipi niteliğinde. Ve Türkiye pazarını bütünüyle, her türlü yatırım garantisi de verilerek ABD tekellerine açıyor. Nitekim ABD aynı tür bir anlaşmayı da geçtiğimiz haziran ayında Güney Kore ile imzalamıştı.
Kamuoyunda yoğun tepkilere neden olan ve "tekellerin orman kanunun" olarak nitelendirilen MAI şimdilik imzalanamadı ama, Türkiye'nin MAI'nin hükümlerini aynen taşıyan ve bütün ülkeyi ABD'nin pazarı haline getirecek olan bir ikili anlaşmaya Washington'da imza koyduğu ortaya çıktı.
"ABD ile Türkiye Arasındaki Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşma"yı hükümet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu ile ABD adına da Ticaret Temsilcisi Charlene Barshefsky 29 Eylül 1999 tarihinde imzaladı.
İçeriği saklandı, jet hızıyla onaylandı
TBMM'de jet hızıyla onaylanan ve Resmi Gazete'de de sadece ismi anılarak "onaylanması uygun bulunmuştur" ibaresi ile yayınlanan anlaşmanın içerdiği maddeler, ABD Başkanı Bill Clinton'ın Başbakan Bülent Ecevit'in ziyareti esnasında dile getirdiği "ticaret misyonu"nun çerçevesini çiziyor. Nitekim anlaşma, WTO toplantısının gündeminde yer alan bütün konuları da barındırıyor.
Konuya ilişkin bir açıklama yapan Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu, söz konusu anlaşmanın 1. maddesinin bile tek başına, MAI ve 30Kasım-3Aralık tarihlerinde toplanıp hiçbir ortak karar çıkaramayan WTO 3. Bakanlar Konferansının gündem maddelerini kapsayacak kadar esnek ve belirsiz bir dilde yazıldığını belirtiyor.
Hiç bir sınır tanımıyor
Açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Her türlü mal ve hizmet ticaretini kolaylaştırmak ve kalkınma için uygun görülen tedbirleri almak cümlesinin yer aldığı 1. madde uyarınca anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte tüm ithal vergilerinin azaltılması ve nihai süreçte sıfırlanması, hizmet sektöründe özelleştirmelerin başlatılması, ormanların yağmalanmaya açılması, ulusal ekonomik kararlara dış müdahalenin artık aleni bir şekilde yapılması, çevre standartlarını ve toplum sağlığını yok sayarak yapılacak yatırımların hayata geçirilmesi ve herhangi bir yeni teknoloji talebinde bile bulunulamayacak olması, sendikal hakların ticaret önünde bir engel oluşturduğu iddiası öne sürülerek- etkisiz hale getirilmesi gibi MAI'de ve Millenium Round gündeminde yer alan bütün hükümler, Türkiye halkının karşısına çıkarılabilecektir."
Türkiye'ye pasif taraf!
ABD'nin bu anlaşmayı yaparken kendi iç hukukunu da garanti altına almayı ihmal etmediğine dikkat çekilen açıklamada, böylece temmuz ayında yabancı yatırımcıların devlet aleyhine dava açabilmesini sağlayan tahkim yasasını anayasa değişikliği ile kabul eden Türkiye'yi tek taraflı olarak mahkum ettiği vurgulandı.
Nitekim anlaşmanın 5. maddesinin 2. fıkrasında, "İşbu anlaşma taraflardan herhangi birinin ulusal hukukuna veya taraf olduğu diğer belgeler çerçevesindeki haklarına halel getirmeyecektir" deniliyor. Yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti iç hukuk sisteminde bütün yabancı yatırımcıların kendisine dava açmasına izin verdiği için ABD'li yatırımcılar bu yasadan yararlanabilecekler, fakat ABD iç hukuk düzeninde yatırımcıdan devlete işleyen uyuşmazlık çözümü sadece NAFTA anlaşması taraflarına uygulandığı için, Türk yatırımcıların benzer koşullarda bile ABD'yi dava etmesi söz konusu olamayacak.
ABD ile Türkiye arasında 29 Eylül 1999 tarihinde Washington'da içeriği kamuoyundan gizli tutulan bir ticaret ve yatırım anlaşmasının imzalandığı ortaya çıktı. TBMM'de onaylanıp Resmi Gazete'nin 10 Aralık 1999 tarihli sayısında yayınlanan anlaşma konusunda ise hükümet hiç bir açıklama yapmadı. Çünkü anlaşma maddeleri Çoktaraflı Yatırım Anlaşması (MAI)'nın tam anlamıyla bir prototipi niteliğinde. Ve Türkiye pazarını bütünüyle, her türlü yatırım garantisi de verilerek ABD tekellerine açıyor. Nitekim ABD aynı tür bir anlaşmayı da geçtiğimiz haziran ayında Güney Kore ile imzalamıştı.
Kamuoyunda yoğun tepkilere neden olan ve "tekellerin orman kanunun" olarak nitelendirilen MAI şimdilik imzalanamadı ama, Türkiye'nin MAI'nin hükümlerini aynen taşıyan ve bütün ülkeyi ABD'nin pazarı haline getirecek olan bir ikili anlaşmaya Washington'da imza koyduğu ortaya çıktı.
"ABD ile Türkiye Arasındaki Ticaret ve Yatırım İlişkilerinin Geliştirilmesine İlişkin Anlaşma"yı hükümet adına Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu ile ABD adına da Ticaret Temsilcisi Charlene Barshefsky 29 Eylül 1999 tarihinde imzaladı.
İçeriği saklandı, jet hızıyla onaylandı
TBMM'de jet hızıyla onaylanan ve Resmi Gazete'de de sadece ismi anılarak "onaylanması uygun bulunmuştur" ibaresi ile yayınlanan anlaşmanın içerdiği maddeler, ABD Başkanı Bill Clinton'ın Başbakan Bülent Ecevit'in ziyareti esnasında dile getirdiği "ticaret misyonu"nun çerçevesini çiziyor. Nitekim anlaşma, WTO toplantısının gündeminde yer alan bütün konuları da barındırıyor.
Konuya ilişkin bir açıklama yapan Türkiye MAI ve Küreselleşme Karşıtı Çalışma Grubu, söz konusu anlaşmanın 1. maddesinin bile tek başına, MAI ve 30Kasım-3Aralık tarihlerinde toplanıp hiçbir ortak karar çıkaramayan WTO 3. Bakanlar Konferansının gündem maddelerini kapsayacak kadar esnek ve belirsiz bir dilde yazıldığını belirtiyor.
Hiç bir sınır tanımıyor
Açıklamada şu görüşlere yer verildi: "Her türlü mal ve hizmet ticaretini kolaylaştırmak ve kalkınma için uygun görülen tedbirleri almak cümlesinin yer aldığı 1. madde uyarınca anlaşmanın yürürlüğe girmesiyle birlikte tüm ithal vergilerinin azaltılması ve nihai süreçte sıfırlanması, hizmet sektöründe özelleştirmelerin başlatılması, ormanların yağmalanmaya açılması, ulusal ekonomik kararlara dış müdahalenin artık aleni bir şekilde yapılması, çevre standartlarını ve toplum sağlığını yok sayarak yapılacak yatırımların hayata geçirilmesi ve herhangi bir yeni teknoloji talebinde bile bulunulamayacak olması, sendikal hakların ticaret önünde bir engel oluşturduğu iddiası öne sürülerek- etkisiz hale getirilmesi gibi MAI'de ve Millenium Round gündeminde yer alan bütün hükümler, Türkiye halkının karşısına çıkarılabilecektir."
Türkiye'ye pasif taraf!
ABD'nin bu anlaşmayı yaparken kendi iç hukukunu da garanti altına almayı ihmal etmediğine dikkat çekilen açıklamada, böylece temmuz ayında yabancı yatırımcıların devlet aleyhine dava açabilmesini sağlayan tahkim yasasını anayasa değişikliği ile kabul eden Türkiye'yi tek taraflı olarak mahkum ettiği vurgulandı.
Nitekim anlaşmanın 5. maddesinin 2. fıkrasında, "İşbu anlaşma taraflardan herhangi birinin ulusal hukukuna veya taraf olduğu diğer belgeler çerçevesindeki haklarına halel getirmeyecektir" deniliyor. Yani, Türkiye Cumhuriyeti Devleti iç hukuk sisteminde bütün yabancı yatırımcıların kendisine dava açmasına izin verdiği için ABD'li yatırımcılar bu yasadan yararlanabilecekler, fakat ABD iç hukuk düzeninde yatırımcıdan devlete işleyen uyuşmazlık çözümü sadece NAFTA anlaşması taraflarına uygulandığı için, Türk yatırımcıların benzer koşullarda bile ABD'yi dava etmesi söz konusu olamayacak.
Evrensel'i Takip Et