18 Kasım 1999 22:00

Erzurumlu işçiler Ankara'da

Sekiz aylık maaş, iki yıllık ikramiye ve sosyal haklarından doğan haklarını alamayan Erzurum Belediyesi işçileri, seslerini Ankara'da duyurmaya çalışıyor.

Paylaş
Erzurumlu işçiler Ankara'da
Erzurum Belediyesi işçileri, sekiz aydır alamadıkları maaşları, iki yıllık ikramiye ve
sosyal hakları için sürdürdükleri sekiz günlük yürüyüşü dün Ankara'da noktaladılar. Hakları verilene kadar Ankara'da direnişlerini sürdürecek olan işçiler, bugün de Türk-İş Genel Merkezi'ne yürüyecekler.
"İş ve ücret istiyoruz", "Angarya anayasal suçtur", "Hakkımızı alamadık, yollara düştük", "Sokaklarda çalışan belediye işçisi perişan" yazılı önlükleriyle 11 Kasım günü Erzurum'dan yola çıkan işçileri dün saat 12.30'da eski terminalde Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, Türk-İş'e bağlı sendikaların yöneticileri ile aynı işkolunda örgütlü DİSK'e bağlı Genel-İş ve Tüm-Bel-Sen'in yöneticileri karanfillerle karşıladılar.
Türk-İş Genel Başkanı Bayram Meral, yaptığı açıklamada, yığınla sorunu olan belediye işçilerinin en önemli sorunlarının alacakları olduğunu belirterek, işçilerin haksızlıklara karşı direnç gösterdiklerini söyledi. Hükümetin, IMF ve Dünya Bankası'nın talimatlarına harfiyen uyduğu gibi işçilerin haklarını da vermesini isteyen Meral, işçilerin sadaka değil, emeklerinin karşılığını istediklerini söyledi. Daha sonra konuşan Belediye-İş Genel Başkanı Nihat Yurdakul ise kar, kış demeden, Erzurum sokaklarında halka hizmet veren işçilerin hakları için Ankara'da olduklarını ifade etti. İşçilerin 8-10 aydır maaş alamadığını ve çocuklarının yüzüne bakamaz duruma geldiğini belirten Yurdakul, Erzurum işçisinin tüm belediye işçilerine öncülük yaptığını, eğer hakları verilmezse onbinlercesinin aileleriyle birlikte Ankara'ya yürüyeceklerini ilan etti.
'İşçi memur el ele, genel greve'
Yurdakul, "Çözüm istiyoruz. Sesimizi duymazlarsa Adana'dan, Antalya'dan, Diyarbakır, İstanbul, yurdun dört bir tarafından arkadaşlar Ankara'ya yürüyecektir" uyarısında bulundu.
Clinton'a gösterilen ilginin, gece gündüz demeden çalışan işçilere de gösterilseydi sorunun çözülmüş olacağına dikkat çeken Yurdakul, hükümetin, siyasilerin seslerini duymasını istedi.
Konuşmaların ardından, "Direne, direne kazanacağız", "Kahrolsun IMF, bağımsız Türkiye", "İş, ekmek yoksa barış da yok", "Ankara Ankara duy sesimizi, bu gelen işçinin ayak sesleri", "Belediye işçisi köle değildir", "İşçi memur el ele, genel greve" sloganlarıyla yürüyen işçilerin yürüyüşü Belediye-İş Sendikası Genel Merkez binası önünde sona erdi. İşçiler bugün de sendika önünden Türk-İş'e yürüyecekler.
Mersinli işçiler de yolda
Mersin Belediyesi'nden atılan işçiler, dün Belediye-İş Sendikası önünde saat 12.30'da yaptıkları basın açıklaması ile Ankara yürüyüşünü başlattılar. src=/resim/b1.gif width=5>
Başa dön


Fabrikalar tehlike saçıyor
Sibel Hürtaş
Marmara ve Düzce depremlerinin ardından gözler depremi yaşayan ya da yaşaması muhtemel olan bölgelerdeki sanayi kuruluşlarına çevrildi. Deprem riski bulunan bölgelerdeki sanayi kuruluşlarına dikkat çeken Kimya Mühendisleri Odası, fabrikaların kentlerin dışına kaydırılmasını ve tüm fabrikalarda rehabilitasyon çalışması yapılmasını istedi.
Fabrikalar rehabilite edilsin
Kimya Mühendisleri Odası Genel Sekreteri Zuhal Yazıcı, gazetemize yaptığı açıklamada, sanayi kuruluşlarının fay hattı üzerinde kurulmasına karşı olduklarını belirterek, bundan sonra bu bölgelerde fabrika yapılmaması gerektiğini söyledi. Bazı sanayi kuruluşlarının bulundukları yerlerden kaydırılmalarının zor olduğunu belirten Yazıcı, Türkiye ekonomisinin de buna izin vermeyeceğini söyleyerek, tüm fabrikaların depreme göre yeniden rehabilite eldilmesi gerektiğini ifade etti.
Zuhal Yazıcı, Türkiye'deki fabrikaların, Birleşmiş Milletler Çevre Programı ile Endüstri ve Çevre Ofisi tarafından çıkarılan ve fabrikalar için acil plan uygulamalarını ele alan 'APELL' el kitabını dikkate alması gerektiğini belirtti.
Acil plan uygulaması
Yazıcı, amacı "tehlikeli tesislerin bulunduğu bölgelerde toplum bilincini geliştirmek ile acil durum planları yapmak üzere karar organlarına ve teknik personele yardım etmek" olan APELL'in kimi çevrelerce de kazaların önlenmesi ve acil durum hazırlığı için bölgesel işbirliği projesi olarak kabul edildiğini anlattı. Yazıcı, APELL uygulamalarının yöresel şartlara göre uyarlanabilecek bir sistem olduğuna dikkat çekti. Sanayi kuruluşlarının temsilcileri ve yerel yönetimler arasında toplumun da katılımı ile bir köprü kurmak, topluma uyumlu bir acil durum planlaması ve iletişimi sağlamak için böyle bir programa ihtiyaç duyulduğunu söyleyen Yazıcı, doğal afetler sonrasında fabrikalarda riskler ortaya çıktığını hatırlattı. Yazıcı, sanayi ile iç içe yerleşimin tehlike oluşturduğunu belirterek, Türkiye'deki sanayi tesisleri planlamasında, APELL el kitabına uyulması gerektiğini belirtti.
Halka bilgi verilmeli
17 Ağustos'un ardından depremzedelerin en önemli sorunlarından birinin de çevrede tehlike yaratan fabrikalar hakkında bilgi alamamak olduğunu hatırlatan Yazıcı, Tehlike Bilgi Formları-Malzeme Güvenlik Bilgi Formları (MSDS)'nın fabrikalarda kullanılması gerektiğini kaydetti.
Yazıcı, kimyasallardan dolaylı sağlık ve güvenlik tehlikelerinin azaltılmasına yarayan bir sistem olarak tanımladığı MSDS bilme öğrenme hakkı deyiminin iki ana fikirden oluştuğunu anlattı. MSDS'e göre, üreticiler insanları, kullandıkları kimyasal maddenin tanımı, fiziksel özellikleri (görünüşü, kokusu, kaynama noktası gibi), sağlık üzerine bilinen etkileri, korunma yolları, etkilenme düzeyleri ve ilk yardım konuları hakkında bilgilendirilmek zorunda.
ÖNCEKİ HABER

Antiemperyalist eylemler sürüyor

SONRAKİ HABER

Tanelerin ekonomi politiği!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...