4 Kasım 1999 22:00
Sanat, etik, para ve bir sergi
GÜNÜN YAZILARI
Sanat, etik, para ve bir sergi
Ercan Koç
İnsan cesedi görmek hiç kimseyi sevindirmez. Korku ve saygıyla karışık bir duygu ile ölmüş bir insanın cesedini görme isteğimizi ise kolay kolay bastıramayız. Bir ölü yıkama olayında ayaklarımız bizi, ölümün bir insan cesedine nasıl yerleştiğini görmenin dayanılmaz çekiciliği ile cesede doğru adım adım sürekler. Kuşkusuz bir cesedi görmek, geleneklere göre cesede saygı göstermek gerekir.
Etik ve moral değerler diye adlandırabileceğimiz toplumsal yargılar bugünlerde bir serginin gösterildiği bazı Avrupa ülkeleri ve Japonya'da daha çok tartışılıyor.
54 yaşındaki Alman Anatomi Profesörü Gunther von Hagens, ölmüş insanların cesetlerini laboratuvarda kendisinin buluşu olan sıvaların içinde tutup sonra bu cesetleri kimyasal süreçlerden geçirerek, bu ölü insan vücutlarını ve organlarını kendince sanatsal bir işlev de yükleyerek kesip biçerek "Körperwelten" (Vücut Dünyaları) adı altında sergilemeye başladı. Bu serginin açılması; sanat çevrelerinden bilim çevrelerine -özellikle tıp- diğer yandan partilerden kilise çevrelerine kadar çok yönlü olumlu ya da olumsuz eleştirilerin ortaya çıkmasına, moral ve etik değerlerin tartışılmasına neden oldu.
Kendisini bilim adamı olmaktan çok araştırmacı olarak tanıtan Günter van Hagens, bilimsel araştırmaların yapılması amacıyla vücutlarını Heidelberg'deki Anatomi Laboratuvarı'na bağışlayan insanların vücutlarını, kullandığı kimyasal sıvılar ile bozulmasını engelleyerek, canlı gibi görünmesini sağlayarak sergilemeye başlar. İlki 1997 yılında Mannheim'de açılan sergi, halk tarafından büyük bir ilgi görür. İlginin yoğunluğundan dolayı aynı cesetler daha sonra Japonya'da ve Viyana'da gösterime açıldı. 17 Ekim'den beri de İsviçre Basel'de aynı sergide 200 değişik insan cesedi yanında çok sayıda iç organ sergilenmekte. Bugüne kadar dünyada toplam 4 milyon insanın izlediği sergilerde yoğun tartışmalar yaşandı.
Tartışmalar esas olarak, insan vücuduna saygı, cesetlerin sergilenmesinin sanatsal bir yön taşıyıp taşımadığı, ölü insanların vücutları üzerine yapılan ticaretin boyutu ve etik ve moral değerlere uyup uymadığı konuları çerçevesinde sürüyor.
Sergiyi gezen izleyicilerin büyük bir çoğunluğu, bu insan vücudunu ve organlarını bu kadar canlı ve yakından görmenin olumlu etkisini yaşadıklarını; fakat bu cesetlerin estetik ve sanatsal değeri olan bir sergi adı altında pazarlanmasının ise moral değerlere uymadığını belirterek, bu insanların onayı olsa dahi cesetlere istenildiği gibi davranılamayacağını söylüyorlar.
Serginin bir müzede değil de, Basel'de her yıl yapılan eşya fuarında gerçekleştirilmesi de izleyicilerin eleştirilerini haklı kılıyor. İnsan vücutlarını satın alarak pazarlamakla suçlanan Gunter von Hagens ise, "Ben cesetleri satın almıyorum, bu insanlar öldükten sonra vücutlarını bilimsel araştırmalar için kullanılsın diyerek bağışta bulunuyorlar" diyerek kendisini kurtarmaya çalışıyor. Bir televizyon programında "Bu cesetleri satın almadınız, ama bunları mumlayarak organlarını da dahil olmak üzere sergileyerek karşılığında milyonlarca dolar kazanıyorsunuz. Bu yaptığımız basit bir ticaret değil mi?" sorusunu soranlara ise yanıt vermekte güçlük çekiyor.
Bir insan öldükten sonra, benim cesedimi doğrayarak hayvanat bahçesindeki hayvanlara verin diye bir dilekte bulunsa bile, bu isteğin yerine getirilmeyeceğini, çünkü değerlerin insan ölüsüne bu saygısızlığın yapılmasını engellediğini belirten bazı katılımcılar; bu moral değerin Tibet gibi bir ülkede tam tersi olduğunu açıkladılar. Fakat serginin açıldığı ülkelerde, etik ve moral değerler göz önüne alınmadan bu tür tahrik edici ve yaralayıcı sergilerin açılmasını ukalalık olarak değerlendirmek gerektiği görüşü de yaygın.
Tibet'te toprağın çok taşlı olması ve havanın soğuk olmasından dolayı ölen bir insanın cesedi yerleşim birimine yakın yüksek bir tepeye açık bir şekilde bırakılır, ceset kısa bir süre sonra akbabalar ve diğer yırtıcı kuşlar tarafından parçalanarak yenir.
Etik ve moral değerlerin toplumlara göre değişeceğini ileri süren izleyiciler, bu sergi ile halkın bu değerlerinin çiğnendiğini vurguladılar.
Dini çevreler ise, açılan bu serginin kabul edilemez olduğunu ileri sürüyorlar. Tıp çevrelerinde anatomcular, bu serginin, insan anatomisi üzerine belli oranda izleyicilerde aydınlatıcı bir görev gördüğünü ileri sürüyor. Pedagoglar ise, rahmi kesilerek içerde ölü bir bebeği gösteren kadın cesedi önünde duran 8 yaşındaki çocuğuna kendisinin de böyle durduğunu açıklayan annenin; çocuğun eğitimine olumlu değil, olumsuz etkide bulunduğunu aktarıyorlar. İnsan cesedinin bu şekilde parçalanarak sergilenmesinin, sergiyi izleyen insanların insan cesetlerine daha çok alıştırıldığını, bunun ise savaşlara, katliamlara daha çok alışmayı beraberinde getireceği eleştirisi ise eğitimciler tarafından sıkça yapılmakta.
Sergi bir "sanat sergisi" olarak tanıtılmasına rağmen, sanat çevreleri tarafından "anlaşılamadı." Serginin sanatsal ve estetik yönünü açıklamakta güçlük çeken Prof. Gunter von Hagens, insanlar arasında tabu olarak kabul edilen değerlerle oynayarak ve yığınları provoke ederek sergiye daha çok izleyici toplarken, diğer yandan da insan vücudunu sanat adı altında pazarlayarak para kazanıyor. Prof. Gunther von Hagans'ın bir sanatçı olmaktan çok para kazanmayı aklına koymuş tüccar kafalı bir şarlatan olduğu görüşü de, bazı sanat çevrelerinin ortak görüşü.
Ercan Koç
İnsan cesedi görmek hiç kimseyi sevindirmez. Korku ve saygıyla karışık bir duygu ile ölmüş bir insanın cesedini görme isteğimizi ise kolay kolay bastıramayız. Bir ölü yıkama olayında ayaklarımız bizi, ölümün bir insan cesedine nasıl yerleştiğini görmenin dayanılmaz çekiciliği ile cesede doğru adım adım sürekler. Kuşkusuz bir cesedi görmek, geleneklere göre cesede saygı göstermek gerekir.
Etik ve moral değerler diye adlandırabileceğimiz toplumsal yargılar bugünlerde bir serginin gösterildiği bazı Avrupa ülkeleri ve Japonya'da daha çok tartışılıyor.
54 yaşındaki Alman Anatomi Profesörü Gunther von Hagens, ölmüş insanların cesetlerini laboratuvarda kendisinin buluşu olan sıvaların içinde tutup sonra bu cesetleri kimyasal süreçlerden geçirerek, bu ölü insan vücutlarını ve organlarını kendince sanatsal bir işlev de yükleyerek kesip biçerek "Körperwelten" (Vücut Dünyaları) adı altında sergilemeye başladı. Bu serginin açılması; sanat çevrelerinden bilim çevrelerine -özellikle tıp- diğer yandan partilerden kilise çevrelerine kadar çok yönlü olumlu ya da olumsuz eleştirilerin ortaya çıkmasına, moral ve etik değerlerin tartışılmasına neden oldu.
Kendisini bilim adamı olmaktan çok araştırmacı olarak tanıtan Günter van Hagens, bilimsel araştırmaların yapılması amacıyla vücutlarını Heidelberg'deki Anatomi Laboratuvarı'na bağışlayan insanların vücutlarını, kullandığı kimyasal sıvılar ile bozulmasını engelleyerek, canlı gibi görünmesini sağlayarak sergilemeye başlar. İlki 1997 yılında Mannheim'de açılan sergi, halk tarafından büyük bir ilgi görür. İlginin yoğunluğundan dolayı aynı cesetler daha sonra Japonya'da ve Viyana'da gösterime açıldı. 17 Ekim'den beri de İsviçre Basel'de aynı sergide 200 değişik insan cesedi yanında çok sayıda iç organ sergilenmekte. Bugüne kadar dünyada toplam 4 milyon insanın izlediği sergilerde yoğun tartışmalar yaşandı.
Tartışmalar esas olarak, insan vücuduna saygı, cesetlerin sergilenmesinin sanatsal bir yön taşıyıp taşımadığı, ölü insanların vücutları üzerine yapılan ticaretin boyutu ve etik ve moral değerlere uyup uymadığı konuları çerçevesinde sürüyor.
Sergiyi gezen izleyicilerin büyük bir çoğunluğu, bu insan vücudunu ve organlarını bu kadar canlı ve yakından görmenin olumlu etkisini yaşadıklarını; fakat bu cesetlerin estetik ve sanatsal değeri olan bir sergi adı altında pazarlanmasının ise moral değerlere uymadığını belirterek, bu insanların onayı olsa dahi cesetlere istenildiği gibi davranılamayacağını söylüyorlar.
Serginin bir müzede değil de, Basel'de her yıl yapılan eşya fuarında gerçekleştirilmesi de izleyicilerin eleştirilerini haklı kılıyor. İnsan vücutlarını satın alarak pazarlamakla suçlanan Gunter von Hagens ise, "Ben cesetleri satın almıyorum, bu insanlar öldükten sonra vücutlarını bilimsel araştırmalar için kullanılsın diyerek bağışta bulunuyorlar" diyerek kendisini kurtarmaya çalışıyor. Bir televizyon programında "Bu cesetleri satın almadınız, ama bunları mumlayarak organlarını da dahil olmak üzere sergileyerek karşılığında milyonlarca dolar kazanıyorsunuz. Bu yaptığımız basit bir ticaret değil mi?" sorusunu soranlara ise yanıt vermekte güçlük çekiyor.
Bir insan öldükten sonra, benim cesedimi doğrayarak hayvanat bahçesindeki hayvanlara verin diye bir dilekte bulunsa bile, bu isteğin yerine getirilmeyeceğini, çünkü değerlerin insan ölüsüne bu saygısızlığın yapılmasını engellediğini belirten bazı katılımcılar; bu moral değerin Tibet gibi bir ülkede tam tersi olduğunu açıkladılar. Fakat serginin açıldığı ülkelerde, etik ve moral değerler göz önüne alınmadan bu tür tahrik edici ve yaralayıcı sergilerin açılmasını ukalalık olarak değerlendirmek gerektiği görüşü de yaygın.
Tibet'te toprağın çok taşlı olması ve havanın soğuk olmasından dolayı ölen bir insanın cesedi yerleşim birimine yakın yüksek bir tepeye açık bir şekilde bırakılır, ceset kısa bir süre sonra akbabalar ve diğer yırtıcı kuşlar tarafından parçalanarak yenir.
Etik ve moral değerlerin toplumlara göre değişeceğini ileri süren izleyiciler, bu sergi ile halkın bu değerlerinin çiğnendiğini vurguladılar.
Dini çevreler ise, açılan bu serginin kabul edilemez olduğunu ileri sürüyorlar. Tıp çevrelerinde anatomcular, bu serginin, insan anatomisi üzerine belli oranda izleyicilerde aydınlatıcı bir görev gördüğünü ileri sürüyor. Pedagoglar ise, rahmi kesilerek içerde ölü bir bebeği gösteren kadın cesedi önünde duran 8 yaşındaki çocuğuna kendisinin de böyle durduğunu açıklayan annenin; çocuğun eğitimine olumlu değil, olumsuz etkide bulunduğunu aktarıyorlar. İnsan cesedinin bu şekilde parçalanarak sergilenmesinin, sergiyi izleyen insanların insan cesetlerine daha çok alıştırıldığını, bunun ise savaşlara, katliamlara daha çok alışmayı beraberinde getireceği eleştirisi ise eğitimciler tarafından sıkça yapılmakta.
Sergi bir "sanat sergisi" olarak tanıtılmasına rağmen, sanat çevreleri tarafından "anlaşılamadı." Serginin sanatsal ve estetik yönünü açıklamakta güçlük çeken Prof. Gunter von Hagens, insanlar arasında tabu olarak kabul edilen değerlerle oynayarak ve yığınları provoke ederek sergiye daha çok izleyici toplarken, diğer yandan da insan vücudunu sanat adı altında pazarlayarak para kazanıyor. Prof. Gunther von Hagans'ın bir sanatçı olmaktan çok para kazanmayı aklına koymuş tüccar kafalı bir şarlatan olduğu görüşü de, bazı sanat çevrelerinin ortak görüşü.
Evrensel'i Takip Et