27 Eylül 1999 21:00
Tuğlayla örülen cehennem
Tuğlayla örülen cehennem
Muharrem Yıldırım
Çorum çapında yayılmış 25 kiremit ve 20 tuğla fabrikasında çalışabilmek amacıyla ülkenin dört bir yanından gelen yüzlerce işçi tam anlamıyla ortaçağ koşullarını yaşıyor. Çorum'un yerlileriyle birlikte sayıları 5000'i bulan işçiler, başta Van, Afyon ve Sinop olmak üzere birçok yerden aileleriyle birlikte getirilerek çalıştırılıyor.
Çorum dışında yaşayan işçiler, buraya özellikle 'fabrika çavuşları' tarafından getiriliyor. Aralarında kadınların da bulunduğu bu işçiler, yerli bir presçinin aldığı 3.5-4 milyonluk yevmiyeye karşın sadece iki milyon yevmiyeye çalıştırılabiliyorlar.
Ücret karşılığı çek
Çok kötü çalışma şartlarına mahkûm edilen bu işçilerin çoğu kaç paraya çalıştığını dahi bilemezken genellikle ücretlerini aylık olarak dahi alamıyorlar. İşçilerin çoğu haftalık ya da on beş günlük avanslarla yetinmek zorunda. Üstelik, ücretlerin sezonun kapandığı ekim ayından sonra, çoğu durumda aralık ya da ocak ayına sarkan sürelere yayılan çeklerle ödenmesi de artık gelenekselleşmiş durumda.
Üstelik "Bu yıl stoklarda çok mal var, paralar şubata ya da marta kalabilir" diyen işçiler, ücretlerin daha geç alınabileceğinden endişe duyuyorlar.
Bir kamyona 90 işçi
Diğer yandan işçilerin yiyecek ve kalacak yer ihtiyacı da yetersiz olarak karşılanıyor. Birçok fabrikada öğle yemeği veriliyor, ancak işçiler kalmaları için gerekli olan odalardan yoksunlar.
Fabrika içine açılan kantinlerden alışveriş yapan işçiler arasında bulunan çok sayıda çocuk işçinin günde aldığı iki milyon lira, yemek parasını dahi zor karşılıyor.
Çalışma koşulları ve ihtiyaçları hakkında görüşmek için gittiğimiz Aşık Blok Fabrikası'nın önünde bir grup işçiyle sohbet ederken, 90 kişilik bir işçi topluluğunun, halk pazarına götürülmek üzere orta büyüklükte bir kamyona balık istifi bir şekilde doldurulduğunu gördük. İçlerinden birisi de "Bu kadar insan bir arabaya doldurulur mu?" diyerek durumu protesto ediyor. İl dışından gelen işçilerin büyük çoğunluğu genellikle fabrika yanına yapılmış derme çatma kulübe ve barakalarda kalıyor.
Çocuklar kiremit tozu içinde büyüyor
Fabrikada çalışan işçilerin çok küçük yaşlardaki çocukları da aynı yerde kalıyorlar. Ailelerinin çektiği sıkıntıları ve yaşadıkları zorlukları daha 7-8 yaşlarında yaşayarak öğrenen henüz oyun çağındaki bu çocuklar, kiremit ve tuğla artık ve tozlarını oyuncak bellemişler.
"Nasılsınız?", "Kaç para alıyorsunuz?", "Öğle yemeğiniz var mı?", "Ücretler düzenli ödeniyor mu?", "Sigortanız yatıyor mu?" gibi sorularımıza bin ahla karşılık veren işçilerin öfkeli oldukları gözleniyor. Bunlardan birisi "Devletin başıbozuk olurken, bizim halimiz iyi olur mu?" diye yakınırken, bir diğeri "Ancak dernek ya da sendika olursa biraz rahat ederiz" diyor. Diğer bir kısım işçi ise düşüncelerini "Çorum dışından işçi geldiği sürece biz rahat yüzü görmeyiz" diyerek ifade ediyor.
Para var, stok bahane
Tüm bu sorunları bütün çıplaklığıyla yaşayan bir işçinin söyledikleri tabloyu bir kez daha özetliyor: "Kremit ve tuğla çok kârlı bir iş. Her bir fabrikanın günlük iki bin adet üretimi var. Bunların yarısı stokta kalmasına rağmen, patronlar hiçbir ödeme güçlüğü çekmiyor. Ancak stoklar, işçilere düzenli para ödemekten kaçmanın bahanesi oluyor. Çorum'da yılda iki yüz milyon adet tuğla, iki yüz milyon adet kiremit üretilir. Bu Türkiye üretiminin yüzde 35'ine tekabül ediyor. İşçiler ateşçi, makinist, istifçi, presçi, arabacı gibi kategorilerde çalışıyorlar. En fazla yevmiye 8-10 milyonla ateşçi ve makinistlere verilirken, en düşük yevmiye 3-4 milyonla arabacı ve destecilere verilir. Bütün bunların üzerine bir de çavuşlar var. O izin vermeden işçiler ağzını bile açamaz, işte gördünüz, kadın işçilerin fotoğrafını dahi alamadınız. Mesela benim sigortam ayda 15-20 gün yatırılır, o da şansın varsa. İşçiler sigorta primlerinin peşine düşmeyen devletten ümidini kesmiş durumda. Düzen bozuk, bu düzende bunları yaşamamak zaten mucize olurdu."
Muharrem Yıldırım
Çorum çapında yayılmış 25 kiremit ve 20 tuğla fabrikasında çalışabilmek amacıyla ülkenin dört bir yanından gelen yüzlerce işçi tam anlamıyla ortaçağ koşullarını yaşıyor. Çorum'un yerlileriyle birlikte sayıları 5000'i bulan işçiler, başta Van, Afyon ve Sinop olmak üzere birçok yerden aileleriyle birlikte getirilerek çalıştırılıyor.
Çorum dışında yaşayan işçiler, buraya özellikle 'fabrika çavuşları' tarafından getiriliyor. Aralarında kadınların da bulunduğu bu işçiler, yerli bir presçinin aldığı 3.5-4 milyonluk yevmiyeye karşın sadece iki milyon yevmiyeye çalıştırılabiliyorlar.
Ücret karşılığı çek
Çok kötü çalışma şartlarına mahkûm edilen bu işçilerin çoğu kaç paraya çalıştığını dahi bilemezken genellikle ücretlerini aylık olarak dahi alamıyorlar. İşçilerin çoğu haftalık ya da on beş günlük avanslarla yetinmek zorunda. Üstelik, ücretlerin sezonun kapandığı ekim ayından sonra, çoğu durumda aralık ya da ocak ayına sarkan sürelere yayılan çeklerle ödenmesi de artık gelenekselleşmiş durumda.
Üstelik "Bu yıl stoklarda çok mal var, paralar şubata ya da marta kalabilir" diyen işçiler, ücretlerin daha geç alınabileceğinden endişe duyuyorlar.
Bir kamyona 90 işçi
Diğer yandan işçilerin yiyecek ve kalacak yer ihtiyacı da yetersiz olarak karşılanıyor. Birçok fabrikada öğle yemeği veriliyor, ancak işçiler kalmaları için gerekli olan odalardan yoksunlar.
Fabrika içine açılan kantinlerden alışveriş yapan işçiler arasında bulunan çok sayıda çocuk işçinin günde aldığı iki milyon lira, yemek parasını dahi zor karşılıyor.
Çalışma koşulları ve ihtiyaçları hakkında görüşmek için gittiğimiz Aşık Blok Fabrikası'nın önünde bir grup işçiyle sohbet ederken, 90 kişilik bir işçi topluluğunun, halk pazarına götürülmek üzere orta büyüklükte bir kamyona balık istifi bir şekilde doldurulduğunu gördük. İçlerinden birisi de "Bu kadar insan bir arabaya doldurulur mu?" diyerek durumu protesto ediyor. İl dışından gelen işçilerin büyük çoğunluğu genellikle fabrika yanına yapılmış derme çatma kulübe ve barakalarda kalıyor.
Çocuklar kiremit tozu içinde büyüyor
Fabrikada çalışan işçilerin çok küçük yaşlardaki çocukları da aynı yerde kalıyorlar. Ailelerinin çektiği sıkıntıları ve yaşadıkları zorlukları daha 7-8 yaşlarında yaşayarak öğrenen henüz oyun çağındaki bu çocuklar, kiremit ve tuğla artık ve tozlarını oyuncak bellemişler.
"Nasılsınız?", "Kaç para alıyorsunuz?", "Öğle yemeğiniz var mı?", "Ücretler düzenli ödeniyor mu?", "Sigortanız yatıyor mu?" gibi sorularımıza bin ahla karşılık veren işçilerin öfkeli oldukları gözleniyor. Bunlardan birisi "Devletin başıbozuk olurken, bizim halimiz iyi olur mu?" diye yakınırken, bir diğeri "Ancak dernek ya da sendika olursa biraz rahat ederiz" diyor. Diğer bir kısım işçi ise düşüncelerini "Çorum dışından işçi geldiği sürece biz rahat yüzü görmeyiz" diyerek ifade ediyor.
Para var, stok bahane
Tüm bu sorunları bütün çıplaklığıyla yaşayan bir işçinin söyledikleri tabloyu bir kez daha özetliyor: "Kremit ve tuğla çok kârlı bir iş. Her bir fabrikanın günlük iki bin adet üretimi var. Bunların yarısı stokta kalmasına rağmen, patronlar hiçbir ödeme güçlüğü çekmiyor. Ancak stoklar, işçilere düzenli para ödemekten kaçmanın bahanesi oluyor. Çorum'da yılda iki yüz milyon adet tuğla, iki yüz milyon adet kiremit üretilir. Bu Türkiye üretiminin yüzde 35'ine tekabül ediyor. İşçiler ateşçi, makinist, istifçi, presçi, arabacı gibi kategorilerde çalışıyorlar. En fazla yevmiye 8-10 milyonla ateşçi ve makinistlere verilirken, en düşük yevmiye 3-4 milyonla arabacı ve destecilere verilir. Bütün bunların üzerine bir de çavuşlar var. O izin vermeden işçiler ağzını bile açamaz, işte gördünüz, kadın işçilerin fotoğrafını dahi alamadınız. Mesela benim sigortam ayda 15-20 gün yatırılır, o da şansın varsa. İşçiler sigorta primlerinin peşine düşmeyen devletten ümidini kesmiş durumda. Düzen bozuk, bu düzende bunları yaşamamak zaten mucize olurdu."
Evrensel'i Takip Et