27 Ağustos 1999 21:00

Yaralılar 'devlet enkazı'nı anlattı

Yaralılar 'devlet enkazı'nı anlattı
Barış Kaygısız - Özlem Albayrak
Ankara'da 54 ayrı hastanede tedavileri süren depremzedeler, bir yandan kendi sağlık sorunlarıyla boğuşurken diğer yandan yakınlarının acılarına katlanmaya çalışıyor. Yaralıların duygu, düşünce, sağlık durumları hakkında gazetemize yaptıkları açıklamalar, devletin kurtarma çalışmalarındaki "enkazını" gözler önüne seriyor.
İlk kurtarma çalışmalarının başlamasıyla komşuları, akrabaları ve aile sakinlerince kurtarılarak en yakın sağlık merkezlerine ve oradan tam teşekküllü hastanelere taşınan depremzedeler şimdi sağlık emekçilerinin de yoğun çabalarıyla yaralarını bir an evvel sarma gayretinde.
Dilek Çolak 15 yaşında, lise 2 öğrencisi. Depremi Bolu-Gölyaka'daki evlerinde 4 kişiyle birlikte karşılamış. Enkaz altında kaldığı 8 saat boyunca ayağının üzerinde taşımak zorunda kaldığı demir kapı ve duvar parçaları nedeniyle kendine en çok sorduğu soru "Bacağımı kaybeder miyim?" olmuş. Bacağı ameliyat edilen Dilek, iyileşeceğini umuyor.
Yaşadıklarını "Hep seslendim. Sonra babamın sesini duydum. Demir testere bulamadılar. Çok aramışlar. Aşağıdan ve yukarıdan delik açarak beni aldılar" sözleriyle özetleyen Dilek, önce evlerinin karşısında bulunan ve deprem ardından Gölyakalılara ilk müdahalenin gerçekleştirildiği sağlık ocağına götürülmüş. Düzce ve Bolu devlet hastaneleri ile kısa bir süre tutulduğu ve kendi isteğiyle ayrıldığı kadın doğum hastanesi ardından son durak Ankara Numune Hastanesi olmuş.
'Nüfus kâğıdımız dahi yok'
Huriye Özdemir ise ev hanımı. Gölcük'te yakalandığı deprem sonrası 16 saat enkaz altında kalmış. 16 saatin her dakikasını anbean hatırlayan ve sesi hiç kesilmeden saatlerce bağıran, bir yardım elinin uzanması için çığlıklar atan Huriye Hanım'ı kurtarma çalışmaları askerlerin gelmesiyle tamamlanmış ve Huriye Hanım kurtulmuş. Kurtulmuş ancak ondan sonra yaşadıkları, kurtulmanın bile Türkiye'de bir farklı olduğunu gözler önüne serer cinsten.
Huriye Hanım hemen götürüldüğü sağlık merkezinden başına dikiş atılıp, kendi anlatımıyla sonradan "Boğazına kadar şisecek olan" ve kangren tehlikesi atlatan iki kolu sadece temizlenerek bırakılmış. O da gerisin geriye dönerek eşinden bir haber alabileceği umuduyla evinin yakınındaki boş arsaya kadar gelmiş. O anı "Acılar içindeydim" diyerek özetleyen Huriye Hanım'ın yardımına, kardeşi Feride Kara yetişmiş. Onun sayesinde ilk ameliyatının yapıldığı İzmit Devlet Hastanesi'ne gitmiş. Oradan uçakla Ankara'ya getirilmiş. Kendisi gelmiş gelmesine ancak İzmit Yurtiçi Kargo'da çalışan kocasından halen haber yok. Huriye Hanım'ın tüm yaşadıklarından sonra söylediği son sözleri "Nüfus kâğıdı dahi olmadığı" ve devletin kendilerine sahip çıkması oluyor.
Havva Hızlı ise, enkazda 6.5 saat kalmış. Ancak liflerinin ezilmesi nedeniyle belden aşağısı tutmuyor. Depremle birlikte üzerlerine düşenin salt kendi evinin eşya ve duvarları değil komşunun binası da olması, kurtarılmasını zorlaştırmış. Hızlı, ailesinden ölenin bulunmadığını ancak, oğlunun sağ kurtulduğu dükkânlarından 6 gencin cesedinin çıkartıldığını söylüyor. Adapazarı'nın en hasarlı caddesi olan İzmit Caddesi'nden sağ kurtulmayı başaran Havva Hızlı, eşinin de kendininkine yakın rahatsızlıklar içinde bulunduğunu kaydediyor.
Zorunlu ikamet
İzmit'te 24 saat enkaz altında kalan kocası Hıdır Öztürk'e refakatçi olarak Ankara İbni Sina Hastanesi'nde yatıp kalkan ve arayıp soranı bulunmadığı için yardımlarla ayakta kalmaya çalışan Gülsen Öztürk'ün tek isteği çocuklarından haber alabilmek. Yılmaz ve Mehmet ile İzmit Cezaevi'nde gün sayan Süleyman isimlerinde 3 oğlu olduğunu söyleyen Öztürk, ne onlara ne de akrabalarına ulaşmanın mümkün olmadığını söylüyor.
İzmit Suadiye'de oturan Hüseyin Ayçiçeği ise babası, babaannesi, abisi ve iki yeğenini kaybetmiş. 4 katlı apartmanlarının tamamında ailesi oturan Ayçiçeği'nin ailesinden depremden sadece yengesi ile 2 yaşındaki yeğeni kurtulabilmiş. Yeğenin kurtuluşunu, "deprem beşiği fırlatmış, ancak yeğenim beşikten düşmemiş" diyerek açıklayan Ayçiçeği, depremi ise "Banyodaydım. Gürültüyü duydum, gökgürültüsü sandım. Banyodan çıkınca tüm evin 1 metre havaya kadar havalandığını gördüm. Işıklar söndü. Uğultu oldu. Çöktük. Dünyanın sonu geldi sandım" sözleriyle anlatıyor. Ayçiçeği, İzmit Devlet Hastanesi'nde 4 saat süreyle müdahale edilmeden beklemek zorunda kaldığını sözlerine ekliyor.
'Nereye gideceğiz?'
Sevilay Sarı İzmit'in Yenice köyünden bir çiftçi kızı. İkinci depremde evlerinin duvarının yıkılması sonucunda beli ezilmiş. Sevilay da bir hafta önce getirilmiş Ankara'ya. Anne Gülizar Sarı, bir hafta boyunca köylere hiç yardım gelmediğini anlatırken, Sevilay, "Köyde herkes birbirini kurtardı. Hiç alet yoktu enkaz başlarında. Biz geldikten sonra da gelmemiş" diye araya giriyor. Köylerde herkesin hâlâ bahçelerde yattığını dile getiren anne Sarı, "Evimiz yıkıldı. Nereye gideceğiz?" diye soruyor.
'Evimin halini bilmiyorum'
İzmit'in Kullar ilçesinden Huriye Mutlu'nun ise, vitrinin üzerine yıkılması sonucu beli kırılmış. "Akşamları hâlâ korkuyorum" diyen Mutlu, enkazdan komşularının yardımı ile çıkarılmış. Mutlu, üç aylık emekli maaşı ile geçindiğini ve sadece daha kendisinin üzerine bile geçirilmeyen bir evi olduğunu söylüyor. Mutlu, "Evimin ne halde olduğunu, tekrar oturulabilir mi bilmiyorum" derken, ilçelerinin yakınında bulunan Yuvacık Barajı'nın taşma tehlikesi bulunduğunu ve bu yüzden halkın tedirgin olduğunu anlatıyor.

Evrensel'i Takip Et