16 Ağustos 1999 21:00

21 yıl sonra Yusuf Metin...

21 yıl sonra Yusuf Metin...
Erol Teslim
Yusuf Metin, bundan tam 21 yıl önce, 15 Ağustos 1978'de katledildi. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi'nde öğrenciydi. Üniversite öğrencisiydi, ama işçi sınıfı içerisinde mücadele etmeyi yeğledi. Fabrikalarda, işci semtlerinde, gecekondu bölgelerinde işçilerle birlikte üretiyordu yaşamı. O her şeyi profesyonel olarak düşünüyordu. Bu yüzden üniversite yaşamını yarıda bıraktı.
İçinde yer almayı seçtiği sınıfın üyeleriyle rahatlıkla diyalog kurması kendisine ve arkadaşlarına karşı duyulan güveni tazeliyordu. Her girdiği ortamda insanları dinler, tartışır, karşısındaki hangi konumda hangi düşünceye sahip olursa olsun -hatta 'dünyadan umudunu kesmiş', 'alkolik' diye bilinen insanları bile- kısa sürede ikna edebilirdi. Bu yeteneğe sahip olması, karşısındaki insan üzerinde ilk andan itibaren elde ettiği güvenden kaynaklanıyordu. Yusuf çevresinde tanındıkça ona duyulan güveni daha da artırıyor ve söyledikleri 'tartışılmaz' hale geliyordu.
Bir işçi önderi
Arkadaşı Ramazan Gezginci anlatıyor, "Sürekli kaldığı bir yeri yoktu. Karşıyaka'dan Gaziemir'e, Çiğli'den Gültepe'ye, Bornova'dan Kadifekale'ye, Gültepe'den Tepecik'e işçilerle birlikte toplantılar yapıyor, onları dinliyordu. Her yer Yusuf'un evi idi, bu nedenle hiç yabancılık çekmezdi. Çamaşır ve bulaşık yıkar yemek yapardı. Kendi işini kendisi görürdü. Kaldığı evde büyüğünden küçüğüne herkes saygı duyardı. Beslenmenin ve spor yapmanın ne kadar yararlı olduğunu söylüyor, spora ayrı bir ilgi gösteriyordu. Örneğin Kadifekale'den, Tepecik'e toplantıya gidecekse yürümeyi tercih eder, yolu üzerindeki işçi kahvelerinde, fabrika ve atölyelerde işçilerle söyleşirdi. Yusuf için zaman çok değerliydi, 24 saat ona yetmiyordu. Temizliğine dikkat eder, ütüsüz elbise giymezdi, eğer ütü yoksa elbisesini katlar yatağının altına yerleştirirdi."
Yusuf'un mücadeleye yeni atılanlarla diyalogları da örnektir. Onlardan öğrenmeye çalışan, öğrendiklerini aktaran bir özelliğe sahiptir.
Boş zamanlarda ders
Ramazan Gezginci böyle bir olayı aktarıyor: "Bir bayan arkadaş tam üç saat Yusuf'a sendikal mücadelenin nasıl olması gerektiğini anlattı. Yusuf sessizce dinledi ve tartıştı. Bayan arkadaş tartıştığı kişinin Yusuf Metin olduğunu öğrenince şaşırdı. Yusuf'a neden böyle davrandığını sordu. Yusuf ise 'Birbirimizden öğrenecek çok şeylerimiz var. Doğru ve yanlışlarımızı beraber değerlendirmeliyiz' dedi. O bunca işin arasında okuldan kopmamak ve sürekli yeni insanlarla ilişki içinde olabilmek için 'boş zamanlar'ında ders çalışırdı. Yusuf hangi konumda nasıl bir mücadele verdiğinin bilincindeydi ve karşısındaki tehlikelerin büyüklüğünü de çok iyi görüyordu. Bırakın adresinin bulunmasını fotoğrafı bile yoktur. Yusuf'a göre fotoğraf çekilmenin bir gereği ve anlamı yoktu. Onun ailesi bizlerdik, kendi sorunlarını hiçbir zaman ön plana çıkarmadı. Kendi sorununu çözmektense karşısındakiyle ilgilenmeyi temel görev edindi."
Yusuf Metin'in Karşıyaka'da kurşunlanarak öldürülmesinin ardından katillerinin bulunması için birçok insan kendiliğinden araştırma içerisine girdi. Bunlar arasında kahvede oyun oynarken uzun süre izlediği ve sonra onları bu işin zamanı boşa harcamak olduğu konusunda uyardığı delikanlılar da vardı. Onlar kahveye girdiği zaman ayakta karşıladıkları Metin'in değerini biliyorlardı. Onun için Ege Üniversitesi Kampüsü'nde bir cenaze töreni yapıldı. Yusuf'u tanıyan veya adını duyan fabrika işçileri, gecekondu halkı onun cenazesine sahip çıktı.
Onun adı bugün de, o zaman onu tanıyanların, bilenlerin çocuklarında yaşıyor...