05 Nisan 2015 09:08

Bilmek, yüzleşmek, özür dilemek... İYİLEŞMEK

1914’lerde bu topraklarda 2 milyon Ermeni yaşıyordu. Bugünse Ermeni nüfusunun 50–60 bin civarında olduğu söyleniyor. Sadece bu tablo bile, “unutalım gitsin”in ötesinde bir pozisyon almayı gerekli kılıyor.

Paylaş

Serpil İLGÜN
Üzerinde yaşadığımız toprakların ne çok katliam, kıyım, acı, yara bere barındırdığına ilişkin her gün yeni şeyler öğreniyoruz. Öğrendikçe bu ağır, kanlı, travmalı tarih için anlatılan “resmi” masalların gücü giderek zayıflıyor. Gerçekler, “Afedersiniz Ermeni dediler’ diyenlere inat, Hrant’ın açtığı kapıdan sessiz sedasız ama çoğalarak, güçlenerek giriyor. Konferanslar düzenleniyor; kitaplar, romanlar, biyografiler yazılıyor; belgeseller, filmler çekiliyor ve çekilen her film, yazılan her kitap, sarsıcı gerçekliği yaygınlaştırıyor. Devletin inkâr şemsiyesinin, sadece Kürtleri ya da Alevileri değil, bu toprakların diğer kadim halklarını Rumları, Ermenileri, Süryanileri, Ezidileri de içine aldığına ilişkin bilgiler arttıkça misal, “Sözde Ermeni Soykırımı” lafının yaldızları bir bir dökülüyor. 

24 NİSAN’DA NE OLDU?
İnkâr politikasını sürdüren iktidar, “sözde soykırım iddiaları”, “yalan, yok öyle bir şey”, “belgeleri getirin”, “bunlar Türkiye düşmanlarının oyunları” laflarını bu yıl daha erken kullanmaya başladı. Çünkü 24 Nisan, Ermeni Soykırımı’nın 100. yıldönümü ve bu nedenle Türkiye’yi, soykırımı tanımaya ve yüzleşmeye davet eden Ermeniler, AKP Hükümetine baskıyı arttırıyor. 
Bir grup Ermeni entelektüelinin Çankırı ve Ayaş’a sürgünü 24 Nisan 1915’te başlamıştı. 24 Nisan tarihi bu nedenle soykırımın başladığı tarih olarak kabul ediliyor. Dağılmakta olan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerine Türk ulus-devletini kurmanın ilk adımları için, bir ay sonra, 27 Mayıs 1915’te, “Savaş Zamanında Hükümet Uygulamalarına Karşı Gelenler İçin Asker Tarafından Uygulanacak Önlemler Hakkında Geçici Kanun” çıkartıldı. Ve ülkeyi gayrimüslim unsurlardan temizleme ve sermayenin Müslümanlaştırılması/ Türkleştirilmesi harekâtında, en az 1 milyon Ermeni katledildi. 
Soykırımda sadece kitleler halinde insanlar katledilmedi; okulları, kiliseleri, mezarlıkları, manastırları, işyerleri ile tüm bir kültür, tarih ve toplumsal yapı yok edildi. Güneyden kuzeye, doğudan batıya üç bine yakın Ermeni, yerleşim yeri ve buralarda bulunan bin 996 okul, 2 bin 538 kilise ve manastırın önemli bir bölümü yıkılıp yağmalandı, bir kısmı camiye, bir kısmı da devlet kurumlarına dönüştürüldü. 

HAYATTA KALMANIN ŞARTI: MÜSLÜMANLAŞMA

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce Türkiye’de 2 milyondan fazla Ermeni yaşıyordu. Araştırmalara göre, 1915-23 tarihleri arasında 1.5 milyon Ermeni katledildi. Soykırımdan kurtulabilenler, hayatta kalabilmek için Ermeni kimliklerini gizlemek, hatta unutmak zorunda kaldılar. Bu grubun ağırlığını genç kadınlar ve kız çocukları oluşturdu. İnsanlık tarihinin bu en büyük katliamlarından birinin izlerini silmenin, hafızasızlaştırmanın bir tarafında kimliksizleştirme; diğer tarafında ise 100 yıldır iç ve dış düşman listelerinin en başlarına yerleştirme, argonun, küfrün eşlik ettiği itibarsızlaştırma, değersizleştirme söylemi yer aldı. Değil Ermenilere dönük bir katliamdan söz etmek, “Ermeniler haksızlığa uğradı” demek bile dünyanın en cesur davranışına tekabül etti. Ki, uzun yıllar Ceza Kanunu’nun bölücüleri affetmeyen meşhur 301. maddesi ve cezaevleri, bu suçu işleyenleri “misafir etti”. 

KADINLARIN CESARETİ
Ama işte gerçekler, devletin tüm bu ağırlaştırılmış çemberlerine, dirençlerine rağmen her gün biraz daha yüksek sesle açığa çıkmaya başladı. Bu büyük insanlık suçunun en büyük mağdurlarından kadınlar, gerçeğin ortaya çıkması mücadelesinin en cesur neferlerinden biri oldular. Ev içlerinde bile konuşmaya korkulan konuların, ülkede konuşulmasını sağladılar. Yıllar yılı Müslüman-Kürt ya da Türk olarak bildikleri nenelerinin, dedelerinin aslında soykırımdan kurtulabilen Ermenilerden olduğunu öğrenmek, sorgulamanın önünü açtı. Avukat Fethiye Çetin, Ermeniliğini çok sonradan keşfettiği anneannesi Heranuş’un (Seher) hikâyesini paylaştığı “Anneannem” isimli kitabıyla, geçmişle yüzleşme sürecini başlatanlardan biri oldu. Ardından, suskunluğu yırtan bir diğer kitap; anneanne ya da babaannelerinin Ermeni olduğunu öğrenen başka torunların “şok edici” yüzleşme itiraflarını konu edinen, Ayşe Gül Altınay’la birlikte hazırladığı “Torunlar” geldi. 
Ermeni Soykırımı’nın toplumsal cinsiyet bağlamında değerlendirildiği, yaşanan tecavüzlerin, zorla evlendirilmelerin ve Müslümanlaştırılmaların konu edildiği çalışmalar ve ürünlerin sayısı artıyor. Her biri, Türk/ Müslüman/ Sünni/ Erkek resmi söyleminin zihinlerdeki hükmünün kırılması, halkları düşmanlaştıran tezlerin etkisizleşmesi için önemli. Çünkü yüzleşme ve iyileşme süreçleri için, gerçekte ne yaşandığını, neden yaşandığını bilmek gerekiyor. 
Ermeniler, 100 yıldır süren acılarının tanınması ve mağduriyetlerinin giderilmesi için, Türkiye devletinin soykırımı kabul etmesini istiyor. Suç ve yargılama süreçleri bu yazı konusunun dışında, ancak devletleri soykırımı tanıma konusunda baskılamak, sadece o kıyıma uğrayan halkın değil, birlikte yaşadığı halkların da boynunun borcu. 

NEDEN SOYKIRIM?

Birleşmiş Milletler’in 9 Aralık 1948’de kabul edilen Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi, “Bu sözleşme bakımından ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir grubu, kısmen veya tamamen ortadan kaldırmak amacıyla işlenen aşağıdaki fiillerden herhangi biri, soykırım suçunu oluşturur” ifadesi ile başlıyor ve suç teşkil eden fiiller şöyle sıralıyor: a) Grup üyelerini öldürmek, b) Grup üyelerine ciddi bedensel ve zihinsel zarar vermek, c) Grubu, fiziksel varlığını kısmen veya tamamen yok olmasına yol açacak hayat şartlarına tabi tutmak, d) Grup içinde doğumları önlemek amacıyla önlemler almak, e) Grubun çocuklarını bir başka gruba zorla nakletmek.
Sözleşmenin 3. maddesi, insanın telaffuz etmekte zorlandığı katliam rakamları bir yana, zorla yerinden etmeyi bile soykırıma teşebbüs etme olarak görüyor ve cezalandırılması gerektiğini söylüyor. 

ÖNCEKİ HABER

Tehcir artığı kadınların çileleri ve öyküleri benzeşir mi?

SONRAKİ HABER

Üniversiteli kadınların ‘yarı açık cezaevi’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa