02 Nisan 2015 17:34

Seçimler ve İttifaklar Sorunu!

Sınıf partisinin tutumu, diğer küçük burjuva örgüt ve akımlardan, parlamento dahil her alanda yürütülen mücadelenin içinde ayrışacak ve yine bu mücadele içinde tutarlı bir demokrasi mücadelesi vermeyen, yalpalayan, küçük burjuva akım ve gruplar halkın gözünde tecrit olacaklardır

Paylaş

Kayhan GEYİK

Seçimlere iki ayı aşkın bir süre varken emek ve demokrasi güçlerinin seçim taktiğine dönük söylenebileceklerin epey bir kısmı söylendi. Tüm bu tartışmaların, gençlik hareketinin birleşik bir zemine çekilmesi ve aynı zamanda seçimlerde gençlerin sermaye hükümetini geriletecek bir tutumu desteklemesi için hem eleştirel bir gözle hem de sağduyuyla içinde yer aldık. Bunun da elbette nedeni tüm bu güçlerin birliğini önemsememizdir. Tamam birlikte ama nasıl bir birlik sorusu sıkça tartışılan ve yazımızın da konusunu oluşturan esas sorudur.

İŞÇİ SINIFININ VE HALKLARIN ÇIKARINA BİR BİRLİK POLİTİKASI!

Hiç lafı dolandırmadan söyleyelim, böyle birlik ve ittifak politikasının olabilirliğini zaten Emek Partisi (EMEP) defa kez seçimlerde göstermiştir. Türkiye'de sol hareketin taban kaybetmemek üzere Kürt hareketine mesafeli durduğu yıllarda bile (hala belli ölçüde sürüyor) EMEP, Türk ve Kürt halkının birlikte mücadelesinin önemine vurgu yaparak Türk işçi ve emekçiler içerisinde Kürt sorununun demokratik çözümünü tartıştı. Kürt özgürlük hareketiyle seçimlerde ittifak yaptı. Bu EMEP'in sınıf siyasetinin, işçi sınıfının parti olarak örgütlenmesi amacını hiç değiştirmedi. EMEP'in işçi sınıfına kendi siyasetini götürmesine de engel olmadı. Türk emekçilerin, Kürt sorununa ilişkin önyargıları da zamanla kırılırken EMEP tüm bu süreçte Türk ve Kürt emekçilerin güvenini kazandı. Halkın geri eğilimlerini kendi politikalarına dayanak yapmadı. Çeşitli sol akımların Kemalizm'den etkilenerek EMEP'i Kürt hareketine yakınlaşmakla suçlaması da EMEP'in ittifak tutumunu değiştirmedi. Kürt sorunu, Türk ve Kürt işçilerin birlikte mücadelesinin önünde engel, milliyetçilik egemenlerin silahıydı! Kürt sorununun demokratik çözümü başta olmak üzere, demokrasi sorununun derinleştiği bir ülkede, bir araya gelebilenlerden başlayarak bir demokrasi cephesi oluşturmaya çalışmak elbette sınıf partisinin öncelikli görevlerinden biriydi. Halkın en acil taleplerini merkeze alan bir demokrasi cephesi kurulmadan demokratik bir halk iktidarı mümkün mü? Ya da halkın ve sınıfın en acil taleplerini merkeze almadan sınıfın ve halkın çıkarına bir birlik mümkün mü?

BİRLİĞİ BOZMAMAK İÇİN DAYANIŞMA!

Bir değişik birlik tartışması yürüyor bugünlerde. Örneğin seçimlerde haziran halk hareketine katılmış güçleri etrafında toplamaya çalışan Birleşik Haziran Hareketi (BHH); CHP'nin de,
HDP'nin de içinde devrimci demokrat kesimlerin olduğunu, bu nedenle bu iki ana eksenle de
dayanışma kararı aldıklarını seçim taktiği olarak açıkladılar. CHP'yi desteklediklerinde de, HDP'yi desteklediklerinde de kendilerini bir araya getiren güçlerin bölüneceğini defa kez söylediler. Kısaca birliği bozmamak için dayanışma dediler. Nasıl dayanışılacak sorusu muğlak. Örneğin Kürt sorununun demokratik çözümü açısından HDP'nin mecliste olmasını önemsediklerini biliyoruz. Kürt hareketi-AKP ile ittifak yaparsa, yapıyorsa, yapacaksa gibi hezeyanlara kapılmadan Kürt sorununun demokratik çözümüne dair somut olarak nasıl bir pozisyon alacaksınız sorusunu sorsak? Herhalde her şey seçim değil, önemli olan sokak muhalefeti diyecekler. Ee Kürt hareketi yıllardır sokak muhalefetinin ne olduğunu herhalde iktidara bile öğretti. Kürt özgürlük hareketi sokakta mücadele etmesin, emek ve demokrasi güçleri mücadeleyi parlamento ile sınırlandırsın demiyorsa kimse, o zaman size açıkça seçimde ne yapacağınızı soruyordur. Basit bir soru, seçimde BHH birlikte hareket ettiği güçleri hangi sandığa oy vermeye çağırmaktadır? Böyle bir çağrı BHH'yi bölebilir!

DEMOKRASİ GÜÇLERİNİN BİRLİĞİ BHH'Yİ BÖLER Mİ?

Herhalde ilk tepkimiz, "neden bölsün canım" olur. Ayrıca demokrasi güçlerinden biri olan BHH'nin bölünmesini neden isteyelim ki ? Ama bakın BHH, demokrasi güçlerinin daha geniş birliğine dönük bir seçim taktiği (HDP, EMEP, BHH vb.) bizim -BHH- bölünmemize neden olur dedi. Birleştirmek üzere yola çıkmış, demokrasi güçlerinin, Haziranda sokağa çıkmış bütün kesimlerin yapıştırıcısı olacağını söylemiş bir hareket, Kürt özgürlük hareketiyle ittifak yaparsak içimizdeki CHP'liler ayrılır diyor. Ama CHP ittifak yaparsa geliriz diyor. Demek ki demokrasi güçlerinin birliği; BHH ile CHP'nin birliği yaratılabildiği ölçüde bir birliktir. Ya da BHH'nin birlik taktiği budur. CHP'nin devletin kurucu partisi olduğunu unutarak HDP ile ittifak yapamamasının gerekçelerini sayıyor. Herhalde HDP ile ittifak yapamayan CHP ile yan yana asla gelemez. Ya da bu nasıl bir ittifak anlayışıdır ki, CHP gelirse HDP'ye ilişkin sorunlar ortadan kalkıyor. Dahası BHH nasıl bir Haziran birliğidir ki, Haziranın paydaşı olan güçlerle birleştiğinde bölünüyor. Normali güçlenmesidir.

KP'NİN SEÇİM TUTUMU; HERKES KENDİYLE DAYANIŞSIN!

BHH'nin içindeki dayanışma çağrısı KP'nin sadece komünistlerin söyleyebileceği sözlerin biriktiği gerekçesiyle, seçimde kendiyle dayanışmaya karar vermesi ile iyiden iyiye bölünmüştür.
KP, sadece BHH'nin seçimler açısından
alabileceği en geri tutumu almasına neden olmamıştır, seçimlerde aldığı tutumla BHH'yi
Haziran halk direnişine katılan güçlerin birleştiği bir platform olarak görmediğini, daha çok Kemalizm'den etkilenen kesimlerle birlikte hareket edeceği bir zemin olarak kavradığını da gösterdi. KP açıkça bu metne konu olan bütün gerekçelerin, sınıfın ve halkın çıkarlarının ortak talepler etrafında bir eylem ve seçim birliğinin yerine kendi grup çıkarlarını koymuştur. Dikkat edin komünistlerin ve devrimcilerin çıkarı demiyorum, KP'nin grup çıkarları diyorum. Çünkü komünistlerin çıkarları halkının ve sınıfın çıkarları ile uyum içindedir!
Altını çizmek gerekiyor ki KP'nin bu tutumu; ODA TV ve Aydınlık yazarlarının argümanlarıyla, "ya AKP ile anlaşırlarsa" ulusalcı refleksi ile, "PKK emperyalistlerin desteklediği bölücü terör örgütüdür" gibi inandırıcılığı kalmamış, artık hakim sınıfların bile kullanamadığı en geri eğilimlere göz kırpmaktadır. Bu tutum Türkiye'de yaşayan halkların ve işçilerin ortak talepler etrafında birleştirilmesine karşı bir tutumdur.
Dostlarımızı ne kızdıralım ne de onlara haksızlık edelim,en iyisi anlamaya çalışalım. KP, Türkiye'deki komünistlerin, ileri işçilerin, devrimcilerin göremediği gerçekleri görüyor ve seçim taktiğini buna göre kuruyor olabilir mi?
Ya da soruyu kesin olarak şöyle yenileyelim; KP'nin seçime girmesi, egemen sınıflar arasındaki çatışmayı derinleştirecek, emekçiler açısından düzen dışı bir alternatif yaratacak, emek ve demokrasi güçlerinin birlikte mücadele zeminini güçlendirecek midir?
Herhalde adı komünist olan bir parti halkların eşitlik ve özgürlük temelinde kardeşleşmesini, demokratik kazanımları ve barışın kazanılmasını, en azından bir devrim sorunu olarak önemsiyordu. (elbette önemsemek hafif kalır) Egemen sınıflar arasındaki çatışmayı da derinleştirecek, anti demokratik baraj engelini yıkacak, barışın kazanılmasında Kürt özgürlük hareketi başta olmak üzere demokrasi güçlerinin elini güçlendirecek, sermaye hükümeti AKP'nin otoritesini sarsacak bir seçim ittifakında yer almamaktadır.
Ülkemiz devrimcilerinin sıkça atıf yaptığı bir metin olan 'Sol Komünizm, Bir Çocukluk Hastalığı' makalesinin hepsini alıntılasak azdır bu bölümde ama Lenin şöyle diyordu özetle: "Proletarya, proleterden yarı-proletere (işgücünün satışından geçimini ancak kısmen sağlayan yarı-proletere), yarı-proleterden küçük köylüye (şehir ve köydeki küçük zanaatçıya, genel olarak küçük işletmeciye), küçük köylüden orta köylüye vb. geçişi yansıtan son derece çeşitli sosyal tiplerle çevrili olmasaydı; proletaryanın kendisi de, mesleki gruplar gibi, bazen dini vb. gruplar gibi kategorilere bölünmeseydi, kapitalizm, kapitalizm olmazdı. Proletaryanın öncüsü için, onun bilinçli bölümü için, Komünist Partisi için, gerektiğinde zikzaklı, dolambaçlı yoldan yürümenin, ayrı ayrı proleter grupları ile, ayrı ayrı işçi partileri ve küçük üreticiler partileriyle anlaşmalar yapmanın, uzlaşmalara varmanın gereği bundan doğmaktadır. (Sol Komünizm, s.76-77)
Sınıf partisinin tutumu, diğer küçük burjuva örgüt ve akımlardan, parlamento dahil her alanda yürütülen mücadelenin içinde ayrışacak ve yine bu mücadele içinde tutarlı bir demokrasi mücadelesi vermeyen, yalpalayan, küçük burjuva akım ve gruplar halkın gözünde tecrit olacaklardır. Bu nedenle komünistler ittifaklardan kaçan taraf olmamıştır. Tersine, bu ittifakları sermaye gericiliği karşısında ortak talepler etrafında en geniş birlik olarak şekillendirmeye çalışmış demokrasi mücadelesinin geçici yol arkadaşlarından sınıf mücadelesinde yararlanmayı bilmiştir.

PEKİ BHH BİLEŞENLERİ BÖYLE BİR İTTİFAKTA NEDEN YOKTUR?

İlk akla gelen bir ittifakın açık ve meşru olmasıdır. Ortak bir mücadele zemininin korunması, ortak talepler etrafında bir seçim ittifakı tartışmasını önümüze çıkarıyor. Bu tartışma olumludur ve nasıl bir birlik sorusunun da cevabını olgunlaştırmaktadır. BHH, HDP ile ittifak ilan ederken HDP'nin programına bütünüyle katılmak, desteklemek zorunda değildir. Zaten programları aynı olsaydı iki ayrı oluşum olmalarına gerek kalmazdı. Öyleyse bu iki oluşumun iç içe geçmesi, tek bir programda birleştirilmesi sorunu değildir. Seçim döneminde iki siyasi parti veya hareketin tıpkı EMEP ve HDP'nin ittifak örneğinde olduğu gibi gerekçeleriyle neden bu seçimde birlikte hareket edeceklerinin açıklanması sorunudur. Özetle ortak talepler etrafında, ortak bir programa sahip olma ön koşulu olmadan bir ittifak zeminine sahipken ilkeli bir birlik arıyoruz demek, birleşmemeyi savunmak, sorumluluktan kaçmak olur.

 

ÖNCEKİ HABER

İran müzakerelerinde mutabakat sağlandı

SONRAKİ HABER

Rota: Her Sınıfın Kendi Bayramı Vardır!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa