Her Yerdeyiz!
Biz Gezi'den önce de vardık ama bu kadar görünürlük kazanmak özellikle onur yürüyüşünden sonra hız kazandı. Gezi'yi önemsiyorum sonrasında çok güzel değişimler oldu. Bireylerin siyasi değil sadece 'eşit yaşam hakkı' için sokaklara dökülmesi üzerimizdeki baskının bir patlaması

Merve YILDIRIM
Çağatay ÇALIŞKAN
Bursa
Bursa Uludağ Üniversitesi'nde (UÜ) homofobi, transfobi ve bifobi karşıtı, LGBTİ'lerin görünürlüğünü artırma amacıyla kurulmuş bir topluluk var, Özgür Renkler. Biz de bu toplulukla bir sohbet gerçekleştirdik; uzun uzadıya, enine boyuna samimi ve eğlenceli... Aynı zamanda hayatın akışına nasıl müdahil olduklarından da bahsettiler. Çağatay iktisat öğrencisi, Semih tarih, Gizem tıp, Yağmur ise veterinerlik… Sohbetimiz "Bu topluluk nasıl oluştu?" sorusu ile başladı. İlk adımdan bu güne kadar geçirdikleri süreci anlattılar.
Çağatay Türk: Biz bir iki arkadaş bir araya geliyorduk. Tüm bireyler gibi biz de toplumda ve üniversitede, her yerdeydik. LGBTİ'lerden ve heteroseksüelizme karşı duran bireylerden oluşan bir topluluk kurma fikri aklımıza geldi. Diğer resmi topluluklar gibi üniversiteye başvuruda bulunduk slaytlarla, belgelerle amacımızı ve kim olduğumuzu anlattık. Bizden önce 20 kişilik bir destekçi listesi istendi, sonra bu sayı 60'a çıktı. Biz de 75 kişinin imzasını verdik ama netice olarak bize resmi bir topluluk izni çıkmadı üniversiteden. Sunumumuz ve açıklamalarımızı gayet beğendiklerini ama toplumun buna hazır olmadığını, can güvenliğimizi sağlayamayacaklarını vs. söylediler. Ama resmi olmasa da biz bu topluluğu kuracaktık ve bir araya gelme çalışmaları başladı. Özgür Renkler ismiyle önce tanışma toplantıları düzenledik. 75 imza topladık ama toplantılara gelen 5-6 kişiydi ilk. Sonradan yaşanan gelişmeler yol kat etmemizi sağladı. Mesela İstanbul'da üniversitelerdeki LGBTİ topluluklarının katıldığı toplantıya Özgür Renkler olarak katıldık. Yapılan toplantının bir sonraki buluşmasını Bursa'da yapma teklifi geldi. Biz de kabul ettik ve yaklaşık 18 üniversite katıldı. Daha sonra transfobiye karşı oynanan tiyatro oyunlarına katıldık, topluca tanışmalar, partiler, geçen yıl baya hareketli geçti açıkçası.
Peki topluluk var olduktan sonra tepkiler nasıl oldu?
Çağatay: Adımızı duyurduk ve üye toplamak için stant açmak istedik. Bizden başka resmi olmayan topluluklar da vardı Mediko'nun önünde ve biz de renklerimizi alıp stantımızı açtık. Bir saldırı veya benzeri bir olay yaşamadık ama bu yaşamayacağımız anlamına gelmiyor. O dönem ülkücüler stant açmadı bu yüzden de bir problem yaşanmadı, şanslıydık belki de.
Bu esnada gülüşmeler başladı. Ev sahiplerinin geldiğimizden beri sürdürdükleri 'kahve için' ısrarları üzerine kırmayıp kahveleri yudumluyor, koyu sohbete devam ediyoruz.
Çağatay Türk: Mesela resmiyet kazanamadık ama rektörün de yanımıza gelip 'nasılsınız gençler, bir ihtiyacınız var mı?' diye sorması güzel bi hareketti. Çünkü resmi olsun olmasın UÜ'de LGBTİ'ler var ve diğer topluluklar gibi bizim de var olmaya hakkımız var. Resmi olarak tanımasa da fiili olarak tanıdı yani.
Konu Türkiye'de yaşanan transfobi ve kadın cinayetlerine geldi. Arkadaşların özellikle bu konuda duyarlı olup söyleyecek birçok sözlerinin olduğu belliydi.
Semih Karakaş: Cinsel kimliği fark etmez; kadın, erkek veya trans sırf bu yüzden cinsellik üzerinden bir dışlanma görmesi zaten en kötü tarafı. Bu tek Türkiye'de değil dünyada oluşmuş bir ön yargı. Bunu yenmek ve bilinçlendirmek de toplumun elinde. Gerek heteroseksüel gerek homoseksüel olsun yaşam hakkını sonuna kadar savunmak kadar doğal bir şey yok.
Yağmur Kökden: Kimliği ne olursa olsun bir insana toplumda sanki yokmuş gibi davranılması akla mantığa uygun bir şey değil. Mesela hamile kadının dışarıda gezmesini yanlış bulan bir tutum var sırf seks yaptığı belli oluyor diye. Bu bağnazlığın içinde farklı cinsel kimliklerin yaşadığı problemler daha fazla. Büyüdüğümüz, yetiştiğimiz ortam bu anlamda çok etkiliyor bizi. Toplumdaki diğer renkleri ve bireyleri tanımamak, en kötüsü yanlış tanımak kötü gidişatın önünü açıyor.
Özellikle Gezi direnişinden sonra değişen bir şeyler var mı?
Çağatay Türk: Biz Gezi'den önce de vardık ama bu kadar görünürlük kazanmak özellikle onur yürüyüşünden sonra hız kazandı. Gezi'yi önemsiyorum sonrasında çok güzel değişimler oldu. Bireylerin siyasi değil sadece 'eşit yaşam hakkı' için sokaklara dökülmesi üzerimizdeki baskının bir patlaması. Mesela LGBTİ'lerin yerelde bir araya gelme, bir platform kurma çalışmaları başladı.
Semih Özkarakaş: En basitinden bir Bursa veya İstanbul kadar duyulmamış diğer şehirlerde LGBTİ'lerin bir araya gelmeleri, platform kurmaları umut verici. Mesela Afyon'da üniversitede eşcinsel topluluğu var, yine Trabzon'da da bireyler var olduklarını gösterdiler.
Toplumsal yönünü az çok takip ediyoruz peki ailelerin tepkileri nasıl oluyor genelde? Aramızda açıklayan var mı ailesine?
Yağmur Kökden: Benim ailem biliyor. Kendimi erken keşfettim diyebilirim ve ailem de farkındaydı bunun aslında. Olan biteni benim kendi ağzımdan duymak istiyorlardı galiba. Ani bir tepkiyle açıkladım; "ben eşcinselim". Annem sarılıp geçecek doktora gideceğiz falan dedi. Ben de ona bunun bir hastalık olmadığını söyledim ve grip, verem değil sadece eşcinselim dedim. Doktora gitmeyle düzelecek bir şey değildi. Daha doğrusu düzelmesi gereken bir hastalık veya hal yok. Ben buyum hayatımın kadınını bulduğumda ise buna engel olan bir şey olmaz.
Haklar diyoruz, eşitlik diyoruz. Peki siz ülkenin siyasi durumuna LGBTİ'ler olarak nasıl bakıyorsunuz? Siz eşit haklara sahip olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Gizem Kocatürk: Bizim haklarımızı, taleplerimizi konuşmalarındaki yöntem sizce doğru mu? Homoseksüellerin problemlerini heteroseksüellerin konuşması, buna bulunacak çözümün de fazla kalıcı olmayacağını düşünüyorum. Bu her şey için öyle mesela kadın hakları meselesini oturup sadece erkeklerin konuştuğunu düşünün. Mecliste söz sahibi olma ve temsil gücü elbette olmalı kararlı ve devamlı bir şekilde.
Çağatay Türk: Ben bir korku cumhuriyetinde yaşadığımızı düşünüyorum. Korkular ülkesi! Korku korku korku… Sırf bu korku yüzünden insanlar sokaklardan daha da geri çekiliyor, siyasete daha az el uzatır oluyor. HDP eşcinsel hakları konusunda en çok adını duyduğumuz parti. Adaylar olsun, açıklamalar olsun eşit bir yaşamdan söz ediliyor.
Semih Karakaş: Söz ediliyor ama sizce bir eşcinsel Diyarbakır'da, Van'da rahatça elini kolunu sallayarak gezebiliyor mu? Yapılması planlanan şeyler var ama HDP'nin ortaya somut bir şey de koyması gerekiyor. Bursa'da CHP yani Nilüfer Belediyesi de bu konuya ilişkin çalışmalarında yer veriyor. Şu an için HDP ve CHP'den söz edebiliriz bu konuda.
Siyasilerden, toplumdan beklentileriniz neler?
Çağatay Türk: Sadece sussunlar, dilleri çok cinsiyetçi. Toplumun bilinçlenmesinin önüne geçen konuşmalar yapıyorlar. Kendi içimizde bile korkup kendini bastıranlar oluyor. Aslında yapmak istedikleri de bu. Biliyorlar, varlığımızı kabullenmek onların düzenini baltalayacak bir şey. Kendi haklarımızı mücadele ederek alacağımızın farkındayız. Bunun için de ne zaman bir araya gelsek ne yapabilirizi konuşuyoruz. Yasal olarak haklarımızı istiyoruz ve bunu mücadele ederek alacağız. Toplumun bilinçlenmesi için çalışmalar yürütüyoruz ama toplumun bilinçlenmesini bekleyemeyiz.
Heteroseksüelizme, tüm cinsiyetçi ayrımlara karşı eşcinseller her yerde! Resmi kuruluşlarda veya böyle bir araya gelen topluluklarda. Genel ahlaksızlık değil yerel bilinçlendirme de bu, dostlarımız ağabeyler!
Peki siz bundan sonra ne yapacaksınız, aklınızda neler var? İnsanların çekincelerini yenip onlara 'gelin çünkü ...' dediğiniz şeyler var mı?
Çağatay Türk: Tabi ki biz topluluğu tanıtmaya ve bu homofobiyi bir nebze de olsa yenmeye karşı çalışmalarımızı, panellerimizi sürdüreceğiz. Topluluğun üyeleri şu an ellerinden geleni yapıyorlar. Bursa'da 8 Mart'a katılım ve diğer platformlarda her zaman temsil ediliyoruz. Önümüzdeki onur yürüyüşü ve 1 Mayıs için yapılan planlar da var.
Semih Karakaş: Bize destek vermek veya katılmak için illa LGBTİ olmanıza gerek yok, dediğimiz gibi toplumu heteroseksüelizme, sadace üremeyi temel alan bu anlayışa dur demek için hetero bireyler de aramızda bulunabilirler.
Yağmur Kökden: Kimliğini şu zamana kadar özgürce yaşayamamış tüm bireyler gelin çünkü daha güzel, renkli bir yaşam mümkün çaba ve emekle, önyargıları kırma ile.
Gizem Kocatürk: Ve bir olunduğunda bu yaşamı kurmak daha kolay oluyor. Gelin çünkü bir araya gelmek ve çoğalmak bu mücadeleyi daha da güçlendirecek.
Evrensel'i Takip Et