02 Nisan 2015 16:22

Evrim Dediğin...

Günümüzde de egemenler evrim ve Darwin’i unutturmak için ellerinden gelenleri yapıyorlar. Bu yeri geldiği zaman yaratılışçıların kendilerine özel bir Darwin çizip onu eleştirmesiyle yapılıyor kimi zaman da ders kitaplarından evrimi ve Darwin’i kaldırarak yapılıyor

Paylaş

Ulaş Zal AKKAYA
Çorlu Fen Lisesi

Darwin’i ve evrimi işlemek, bunu yazıya aktarmak bir hayli çalışma gerektiren bir durum. Bu konu hakkında şimdiye kadar birçok kitap yazıldı. Bu yazıda evrim kavramı, Darwin’in evrim teorisi, evrimin günümüzdeki güncellenmiş hali ve güncel tartışmalardan genel hatlarıyla bahsedelim.

DARWİN’DEN ÖNCE EVRİM DÜŞÜNCESİ

Varlığın değişiminden bahseden ilk kişi Heraklit’tir. “Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz” sözüyle beraber ona göre ‘değişmek’, ‘değişim’ evrimin temel yasasıydı. Yine antik çağ felsefecilerinin genel düşüncesine göre varlık, ‘daha basitten daha karmaşığa’ doğru bir sıralama içinde oluşmuştu. Bu düşünceyi daha sistematik bir şekilde düzenleyen Aristo, cansız maddeden canlı bitkiye, bitkiden hayvana ve hayvandan insana doğru bir sıralama olduğunu savunuyordu. Bazı anlamsızlıklar ve kuşkulu düşünceler olsa da Aristo’nun canlılığın ilkelden gelişmişe, basitten karmaşığa doğru bir sıralama fikri ilk çağ düşüncesi ve bilimi için önemlidir. Çin klasik felsefesinde yeniden doğuş, canlılığın öldükten sonra doğmak gibi eylemlerle ilerleyeceğinden bahseder.
Fakat bu dönemlerde fikirler ve düşünceler “Bir ‘şey’den bir ‘şey’e” söyleminden öteye gidememiştir. Örneğin o dönemde bu düşüncenin sistemini kuran Aristo canlıdan cansıza, bitkiden hayvana bir geçiş düşüncesinde olurken; bunun nasıl olduğunu ve olguları hakkında tek bir laf bile etmemiştir. Antik çağda bir tek Heraklit bu konuda bir düşünce sahibi olabilmiştir. O da diyalektik düşüncesi sayesinde.

DARWİNCİ TEORİ

Evrim kavramının en kısa ve basit tanımı bir zaman içinde oluşan değişim sürecidir. Biyolojik evrim kavramı ise zaman içinde yaşam biçimlerindeki biyolojik değişime gönderme yapar ve canlılığın da bir tarihi olduğunu canlılığın zaman içinde çeşitli biçimlerde görüldüğü ve değişim içerisinde olduğunu anlatır. Bu bağlamda biyolojik evrim denildiğinde yeryüzündeki canlı türlerin
evrimleşerek ortak bir atadan geldiğini, oluşan yeni kalıtsal özelliklerin yeni nesillere aktarıldığı anlaşılır. Darwin evrime büyük bir katkı sunmuştur.
Darwin’in evrim kuramını hazırlayan koşullara biraz göz atalım. Ortaçağ’ın uzun ve karanlık yıllarında daha önceleri geliştirilmiş pek çok parlak düşünce gibi evrim düşüncesi de egemenler tarafından unutturuldu. Ancak Rönesansla birlikte kilisenin etkisi kırılmaya, dogmaların zincirleri tek tek sökülmeye, özgür düşünce filizlenmeye başladı. Rönesans ve reform dönemlerinin entelektüel heyecanı doğaya, insana, maddeye kutsal kitapların anlattığından farklı bir şekilde bakılmasını sağladı. Bunun yolunu açan en büyük şey kilisenin dogma ve ideal palavralarına karşın bilimsel yeni olgulardı. Aynı zamanda doğanın değişmez ve her şeyinin biliniyor olduğu düşüncesi çeşitli coğrafik keşiflerle ve tekrardan bilimsel olgularla yıkıldı. Özetleyecek olursak Darwin teorisi dini dogmaların zayıfladığı, bilimin öne çıktığı, kilisenin değerinin düştüğü ve çeşitli
düşünürlerin artık özgürce düşüncelerini ifade etmeye başladığı bir dönemde hazırlanmaya başlandı.

DARWİN’İN EVRİM KURAMININ ORTAYA ÇIKIŞI

Darwin 1809’da İngiltere’de bilimle iç içe yaşayan orta sınıf bir ailede doğdu. Dedesi tanınmış bir doğabilgini idi. Babası tıpçıydı. Babasının ısrarı üzerine önce Edinburgh Üniversitesi’nde tıp daha sonra da teoloji okudu. Ancak ikisini de bitirmedi. Gönlü hep doğa bilimi, evrim, zooloji ve jeolojideydi. Sık sık Buffon ve Lamarck okurdu. 1831’de 22 yaşındayken üniversiteyi bırakıp 2 yıllık bir Güney Amerika gezisine çıkacak olan bir gemiye katıldı. 2 yıl planladığı gezisi tam 5 yıl sürdü. Güney Amerika’yı karış karış dolaştı. Aynı zamanda Yeni Zelanda, Avustralya ve Galapagos’ta çoğu bilim dünyası için önemli birçok fosil, canlı organizma ve numune topladı. Jeolojik oluşumları yerinde inceledi. 1836’da İngiltere’ye döner dönmez hemen işe koyuldu. Gözlemlerini dönemin büyük jeolog ve biyologları ile tartıştı. 1838’e gelindiğinde kuramı artık kafasında oluşmuştu ama kitaba daha nakledememişti. Çünkü bazı korkuları vardı. Bunlar kişisel ego ve ailevi durumlarından meydana gelmekteydi. Her ne kadar dinin ve kilisenin baskısı ve otoritesi kalkmaya başlamış ise de birçok bilim insanı hala kendi keşfettikleri veya bildikleri bilimsel gelişmeleri ilahi bir güce bağlıyordu. Birçok bilim insanı Darwin’i hayranlıkla dinledikten sonra, “Ama bunun için de ilahi bir şey yok.” diye şaşırıyorlardı. Bilim insanları din ile karşı karşıya gelmeye korkuyorlardı. Ayrıca Darwin teorisini yayınladıktan sonra Lamarck gibi dışlanma korkusu taşıyordu içerisinde. Bu yüzden tezleri yayınlayıp yayınlamama konusunda uzun yıllar düşündü. 1858 yılında ise Wallace’den bir mektup aldı. İçini okuduğu zaman jeolojik ve biyolojik olarak birçok tez vardı. Hemen hemen hepsi kendi kafasındaki tezlerdi, bulduğu sonuçlardı. Ve kitabını yayınlatmaya karar verdi. Sonradan yayınlayacağı tezlerinin de içerisinde yazdığı kitabın ismi ‘Türlerin Kökeni’ idi.

TÜRLERİN KÖKENİ

Darwin ‘Türlerin Kökeni’ adlı kitabında çok sayıda örnek göstererek, öz olarak doğadaki ve canlılar dünyasındaki değişim ve çeşitliliğin nedenlerini ve bunların oluş mekanizmalarını açıklıyordu. Kitapta önemle anlatılan 8  tane ilkesi var. Bunlar: Varyasyon, adaptasyon, doğal seçilim, ataların ortaklığı, doğa sıçramalarının gereksizliği, sürekli evrim ve gelecekteki canlı tahminleridir. Darwin geliştirdiği evrim kuramını kitabında yalnızca hayvanlar ve bitkilerle sınırladı. İnsanın evrimine uygulamadı. Dışlanma korkusundan ve kişisel egosundan insan evrimini kitabına katmadı.

YARATILIŞ DOGMALARI VE DARWİN TEORİSİ

Yaratılış dogmalarında türler ve evrim  üzerine söylenen birkaç tez vardır. Bunlar:
-Bütün türler 3 gün sürmüş bir yaratılışın ürünüdür.
-Her tür öbürlerinden ayrıdır ve bir ilişkisi yoktur.
-İnsanlar Tanrı tarafından diğer canlılardan apayrı yaratılmıştır.
-Sadece Nuh’un gemisinden sağ kalan hayvanlar yaşamaktadır.
Darwin’in bunlara cevabı ise:
-Türler pek uzun bir evrim sürecinin ürünüdür.
-Türlerin atası ortaktır.
-İnsanlar diğer canlılardan ayrı düşünülemez. Çünkü insan diğer canlılarla kökendaştır.
-Yaşayan canlı biçimlerinin hepsi Kambriyum döneminden önce yaşamış olanların doğrudan doğruya dölü olduğu için kuşakların o bilinen ardışımı asla kesilmemiştir ve Dünya’yı tümüyle ıssıza bırakmış bir tufan hiç olmamıştır.

GÜNÜMÜZDE DARWİN TEORİSİ

Evrim ve Darwin hakkındaki tartışmaların örneğin bir kimya kanunundan çok daha güncel ve yoğun olmasının bir nedeni var. Çünkü evrim doğrudan insanı etkileyen ve doğrudan insandan bahseden bir konu. Bu yüzden evrim fikri ortaya atıldığı günden beri tartışılmaktadır. Günümüzde de egemenler evrim ve Darwin’i unutturmak için ellerinden gelenleri yapıyorlar. Bu yeri geldiği zaman yaratılışçıların kendilerine özel bir Darwin çizip onu eleştirmesiyle yapılıyor kimi zaman da ders kitaplarından evrimi ve Darwin’i kaldırarak yapılıyor. Darwin’i ve evrimi köreltmek ve yalanlatmak için uydurulan bir yalanı örnek verelim: “İnsanlar maymunlardan gelmiştir” yalanı. Darwin insanlar için; “Maymunlardan gelmiştir” değil, “Maymunlar ve insanlar diğer primat üyeleri gibi ortak atadan gelmiştir” demiştir. Bir başka yaygın uydurma ise Darwin’in dine karşı olduğu için bu teoriyi ortaya attığıdır. Fakat Darwin, teorisini ve tezlerini yazarken din karşıtlığından ve bu tanım üzerinden yazmamıştır. Darwin çeşitli biyolojik araştırmalar, incelemeler yaparak çeşitli kanıtlarla bir tez hazırlamıştır. Canlılığı, gelişimini ve evrimini inceledikten sonra canlılığın ortaya çıkışının kutsal kitaplarda anlatıldığı gibi olmadığını görmüştür.
Egemenler ve onların çıkarları adına savaşanlar her zaman halkı daha iyi sömürmek için dini kullanmış bilimi yok saymıştır.
Gençliğin görevi ise bilimi yaşatmak ve bilim için mücadele etmektir!
 

ÖNCEKİ HABER

İzmir'de 20 kişi gözaltına alındı

SONRAKİ HABER

Bitsin Artık Bu Çile!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa