07 Kasım 2015 00:51

Üstün Akmen’in ardından...

Üstün Akmen’in  ardından...

Fotoğraf: Envato

Paylaş

“Günler
sevdiklerimizi birer birer
alıyor elimizden.
Eksik bir yaşam duygusu
sarıyor içimizi
onları uğurlarken.
Kimi yemyeşil göğermiş yaprak
kimi son yazında ömrünün
düşüyor usul usul
yaşam ağacımızdan.”

2005 yılında yazdığım Yaka Resimleri şiirimin girişindeki bu dizeler, son günlerde sık sık düşüyor aklıma. Nasıl düşmesin? Sennur Sezer’in ardından Ankara Katliamı’nda yitirdiğimiz dostların acısı kanarken içimizde Üstün Akmen’i de yitirdik. Şimdi de Gülten Akın acısı...

Cağaloğlu’da çalıştığım dönemde, zaman zaman Cumhuriyet gazetesindeki arkadaşlarımı görmeye giderdim. Arkadaşlarım Şükran Soner, Kültür Servisi Şefi Turhan Günay en çok kapısını çaldığım arkadaşlardı. Semih Poroy, Kamil Masaracı, Erdal Atabek’le de görüşürdük bu gidişlerimde. Sanırım Şükran Soner’in İş ve Sendika yazılarını yazdığı odasında tanıştık Üstün Akmen’le; Cumhuriyet Yayınlarının sorumluluğunu üstlenmişti. O günden sonra, gazeteye gittiğimde ona da uğrayıp çay kahve ve sohbeti paylaştık zaman zaman. Ne zaman gitsem hep incelikle, nezaketle ve yüzündeki kocaman gülümsemeyle karşılamıştı beni. 

Cengiz Bektaş’ın başkanlığında Türkiye Yazarlar Sendikasının yönetimine seçildiğimizde, bir yazı yazarak bizleri kutlamış ve başarılar dilemişti. Doğrusu bu pek de alışık olduğumuz bir durum değildi; bizim yazılı teşekkürümüzü gazeteye uğradığımda elden vermiştim kendisine... 

Sonra PEN Türkiye Merkezinin başkanlığını üstlendi Üstün Akmen. Üyelere yazdığı mektuplarda bile onun inceliğini, nezaketini duyumsamamak olanaksızdı. Görevimiz olan üye aidatlarını anımsatırken, müzik kültürünü işin içine katarak kullandığı esprili üslubu sanırım bütün PEN üyeleri hâlâ anımsıyordur. “Guiseppe verdi, siz de verin...”

Beni en çok sevindiren şeylerden biri, kurulduğu yıldan bu yana yazmayı sürdürdüğüm Evrensel gazetesinde onunla imzalarımızın buluşması oldu. Kültür-Sanat sayfasındaki Gözlemevi köşesinde izlediği tiyatro oyunlarına, müzikallere ilişkin izlenimlerini, düşüncelerini, eleştirilerini yazdı; onu okurken eleştirilerinin nesnelliğinden hiç kuşku duymadım. Demokrat, tutarlı, dürüst,  aydın kişiliğine inancım tamdı. İncelikli, nazik ve saygılı tutumuna karşın; doğru bildiğini söylemekten çekinmediğini biliyordum çünkü. Bu nedenledir ki, 2007’de Mitos Boyut tarafından yayımlanan, 12 Eylül döneminde oğullarının kızlarının yaşamı için mücadele eden anaları anlattığım Yaşamın İzindeki Kadınlar adlı dramatik belgesel oyunuma ilişkin olumlu değerlendirmeleri beni çok mutlu etmişti. Yazmasını beklemiyordum ve benim için sürpriz olmuştu. Üstelik “Yaşamın İzindeki Kadınlar: Gülsüm Cengiz Gene İpotek Altında” başlıklı yazısını hem Evrensel Kitap Eki’nde hem de Tiyatro Dünyası dergisindeki köşesinde yayınlamıştı. 

“Mitos-Boyut’un bana ulaşan son kitabı, Gülsüm Cengiz’in 2 perde, 18 sahneden oluşan “Yaşamın İzindeki Kadınlar” başlıklı dramatik belgesel oyunu oldu. Bu oyunun dosyasının “Dil Derneği 2005 Kerim Afşar” ödülüne değer görüldüğünü elbette biliyor, Gülsüm Cengiz’i de tanıyordum; “İyi de nasıl olmuş” diye sual edecek olursanız, sorunuzu oyuna güzel ya da çirkin gibi, herkese göre değişecek değer yargılarıyla değil, dramatik yazarlığın “olmazsa olmazları” açısından yaklaştığımı söyleyerek yanıtlarım./../ Yani efendim, uzatmayayım, “Yaşamın İzindeki Kadınlar”ı oynanabilir, sahnelenebilir, izlenebilir nitelikte olup olmadığını belirleyen etmenleri dikkate alarak okudum. Sonuç olarak, oyuncu tarafından oynanabilirliğine; tiyatral oluşuma uygunluğuna; izleyicinin bu oluşumda yer alabilirliğine bir anlamda “şahadet” ettim. “Yaşamın İzindeki Kadınlar” oyun metni, tiyatral oluşum için belli bir bütünlüğü tanımlayan öngörüler içeriyordu. “Eline, beynine dirlik Gülsüm Cengiz” dedim. Belgesel nitelikteki oyununu CD’de topladığı belgelerle belgelendirmesini ise daha bir “takdir” ettim.” Onun bu değerlendirmesi benim için öyle değerliydi ki!

Üstün Akmen’le son yıllarda yollarımız demokrasi, barış, kültür-sanat alanının özerkleşmesi mücadelelerinde kesişti. AKM’nin bunca yıldır kapalı tutulmasına, kültür sanat alanının gericileştirilmesine, İstanbul gibi bir kentin konser, opera ve bale sahnelerinden yoksun bırakılmasına karşı öfkemizi ve mücadele kararlılığımızı da paylaştık; AKM’nin önündeki sayıca çok olmasa da kararlı bir avuç sanatçı, kültür sanat örgütlerinin temsilcileri olarak... O nedenledir ki, Üstün Akmen, Gözlemevi’nde yalnız sahne sanatlarını yazmadı; barış, demokrasi ve özgürlük konularında aydın sorumluluğuyla düşündüklerini ifade etmekten, bu uğurda yargılanmaktan çekinmedi. Yayınlanan pek çok kitabından biri olan Bay Kuş ile aynı yayınevinin raflarında buluştu kitaplarımız. Tiyatroda Ayna Var, Koltuk Tozu, Özdemir Abi’me Mektuplar en son yayımlanan yapıtlarındandır. 

2014-2015 yayın döneminde HAYAT televizyonundaki Yaşamda Adım Adım başlıklı programıma konuk oldu; çocuk tiyatroları, tiyatro şenlikleri vb. konularını gündeme getirdik, bilgi ve birikimini paylaştı bizimle. En son eylül başında, dökülen kanın durması ve silahların susması için 33 aydının yaptığı barış çağrısında buluştu imzalarımız.

Onu yitirmek, benim için beklenmedikti. Duyduğumdan beri hep gülümseyen yüzü geliyor aklıma...  Tek avuntum bize bıraktığı yapıtlarının yanı sıra, böylesine onurlu ve üretken yaşam süren bir insanı tanımış olmak... Onurlu ve saygın anısını sevgiyle selamlıyorum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...