04 Aralık 2014 00:58

Herkesten öğreniyor, herkese öğretiyorlar

2006’da kaybettiğimiz işçi sınıfı önderi Memet Kılınçaslan’ın, 80 öncesi grev çadırı kurduğu, ‘Ülker bizim için en iyi fakülteydi’ dediği fakültenin yeni öğrencilerinin deneyimlerini İbrahim Kızılyer, Evrensel’le anlattı.

Paylaş

Özgür ÖZDEMİR
İstanbul

Topkapı’da bulunan Ülker Fabrikası’nda Öz Gıda-İş Sendikası’ndan istifa ederek, DİSK/Gıda-İş Sendikası’na üye oldukları için işten atılan işçilerin direnişi bir ayı geride bıraktı.
İşçiler, tüm zorluklara karşın fabrika önüne kurdukları direniş çadırında mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyor. Direnişe ilişkin sorularımızı yanıtlayan Gıda-İş Marmara Bölge Temsilcisi İbrahim Kızılyer, Ülker direnişinin hem direnen işçilere hem de onları ziyaret eden her kesime bir şeyler öğrettiğini söyledi.
2006 yılında kaybettiğimiz işçi sınıfı önderi Memet Kılınçaslan’ın, 1980 öncesi grev çadırı kurduğu ve “Ülker bizim için en iyi fakülteydi” dediği fakültenin yeni öğrencilerinin deneyimlerini Kızılyer, Evresel’le  anlattı.

Ülker çikolata fabrikasında işçileri sendika değiştirmeye iten koşullar nelerdi? Gıda-İş’te örgütlenmeye nasıl karar verdiler?
İşçiler çalışma koşullarına ilişkin sorunları için üyesi oldukları Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş sendikası ile yıllarca tartışmışlar, sıkıştırmışlar, ustabaşları ve şeflerle didişmişler. Ama koşulları değiştirememişler. İşçiler “DİSK nasıl bir sendika ne yapar?” sorularına da olumlu yanıt bulunca “DİSK’e gidelim” de birleştiler ve bizimle bağ kurdular.
Direniş öncesi 4-5 ay boyunca kahvehanelerde, dergahta, sendikada toplantılar yaptık. Yanabilecek sıkıntıları paylaştık. Öz Gıda-İş’i fabrikada alt etmeden, sendika değiştirmenin zorluklarını, fabrikada bir plan dahilinde ciddi bir örgütlenme yapmanın önemini anlattık. Tabana dayalı bilinçli bir işçi kesimini sağlamlaştırmamız gerektiğinde ısrar ettik. Fakat fabrikadaki baskılar daha da arttı. İşçi arkadaşlar Arap baharının da seyyar satıcı bir gencin ölümüyle başladığını ve yayıldığı konuştular. Önce komite olarak istifa etmeyi ve sendika değiştirmeyi ele aldılar. Bu karar doğrultusunda 27 Ekim’de 10 kişi Öz Gıda-İş’ten istifa ederek, DİSK/Gıda-İş’e üye oldu. İşveren sendeledi, Öz Gıda-İş şaşırdı ve kapıları kapatarak 5-6 saat görüşmeler yapıldı. Mevcut sendikaya dayanışma aidatı vermek için verilen dilekçeler kabul edilmedi. İşten atılan işçilere tüm haklarınızı ödeyelim teklifinde bulunuldu sonrasında da 25/2. madde gerekçe gösterilerek tazminatsız işten atıldılar.

İşçiler daha önce bir sendikal mücadele deneyimi var mıydı? Direnişin ilk günlerde ne gibi problemlerle karşılaştınız?  
Atılan işçi arkadaşların hiçbirisi sendikal bir deneyimleri yok. Keza üyesi oldukları sendikalarıyla dahi organik bir ilişkiye girmemişler. Yalnız çalışma ortamında yaşadıklarını deney edinmişler. Öz Gıda-İş’in nasıl bir sendika olduğunu yaşayarak görmüşler. En eskileri 21 yıllık olan işçi grevin ne demek olduğunu bilmiyor. Sendikaları ile patron vekillerinin ilişkilerini şirket ortaklığı olarak tarif ediyorlar. Mevcut sendikanın fabrikadaki rolünü “ajanlık” olarak tarif ediyorlar. Kapı önündeki bekleyişimiz boyunca sık sık işçi arkadaşlar mektup yazdılar. Bu mektuplarda “Biz çevremizdeki gösterilere grevlere gözümüzü kapatırdık” diye itiraflarda bulundular. Direnişin ilk günleri çok zordu arkadaşlar için. Yüzlerce işçinin kapı önünde destek ve katkı sunacaklarını düşünüyorlardı. İlk etapta olmayınca canları sıkıldı. Yıllardır aynı tezgahta aynı serviste aynı mahallede oturan arkadaşlarının, hatta aynı secdeye vardıkları arkadaşlarının kendilerini görmezden gelme hallerine çok bozuldular. Üç beş gün sonra içeride çalışan işçiler selam vermeye sohbet etmeye başladı. İçeride ve kapı önünde Öz Gıda-İş temsilcileri ve yakınları şeflerin tehditleri para etmedi işçiler direnen işçilere selam vermeye sohbet etmeye devam ettiler. İçeriden bazı işçiler de üye oldular ve sıkıntılar azaldı.

Direnişiniz Topkapı sanayi havzasında etkileri görülüyor mu?
Ülker uzun yıllardır Topkapı Sanayi Havzasında kapalı bir kutu olarak bilinir. Öyle ki; sakallı ve muhafazakar işçilerin DİSK/Gıda-İş önlüğü giyerek direnişe başlamaları civar fabrikaları şoka uğrattığını söylesek abartmış olmayız. Sendikalı sendikasız bir çok fabrikadan ziyaretler oldu. Emekliliğini bu bölgede sonlandırmış eski işçiler, Ülker’den emekli olmuş işçiler ziyaretlerde bulundular ve bu mücadeleye katkı sunmak istediler. ‘80 öncesi bu bölgedeki DİSK’e bağlı sendikaların buradaki gücü ve dayanışması anılarla anlatıldı. Topkapı’daki eski fabrikalardan Maden-İş üyesi AEG, İZSALDöküm, UZEL ve ilaç fabrikalarında yaşanan hak alma mücadeleleri direnişler konuşuldu. Ülker’in 1979’da yaşanan grevine katılan emekli Ülker anlattığı Sabri Ülker’in bayram günü makinaları Ankara’ya kaçırması en ilginç anılardan oldu. Bu bölgede de başka yerler de olduğu gibi sendikalar ufalmış. Bir çok büyük fabrika dışarı taşınmış. Kalan fabrikalarda örgütlülük taşeron sistemi ile tehdit edilir olmuş.

Kimler desteğe geldi? Sizi ve işçileri etkileyen dayanışmalar oldu mu?
8 kişilik bir direniş olmasına rağmen bölgeden büyük destek aldık. Farklı konfederasyonlara bağlı sendikalardan işçiler, temsilciler şubeler ilk misafirlerimizdi. Anti kapitalist Müslümanlardan, sosyalist, komünist, devrimci parti ve gruplara kadar herkesin bir grup Ülker işçisinin direnişinden olumlu dersler çıkardığını düşünüyorum. Muhafazakar sakallı hayatını dini inanç ölçüleriyle yaşayan işçilerin, kapitalist sömürüye karşı direnişe geçmesinin sol sosyalist çevreleri olumlu etkilediğini düşünüyorum. İşçilerin çalışma koşullarının yaşam standartlarının öykülerini dinleyen gençlerin parmaklarını ısırdıklarına şahit oldum. Bin lira maaşla 2-3 çocukla İstanbul gibi bir şehirde yaşamanın sırlarını anlatan Ülker işçileri gelip giden oturan konuşan tüm ziyaretçilerden de bir şeyler öğrendiler. Toplantılardan sonra gösterilerden sonra yol haritamızı mücadele yöntemlerini birlikte tartıştık ve hayata geçirdik. Kapitalizm nedir? Burjuvazi nedir? gibi sorular sordu arkadaşlar. Memleket sorunlarını dünyanın her yerine dair sorunları beraberce fikrimizi söyledik tartıştık. Direniştekiler en basitinden en karmaşık söyleme, her türlü ziyaret ve konuşmadan bir şeyler çıkarmaya çalıştılar. Şimdi içerdeki arkadaşlarına bu bilinçle çağrı yapıyorlar.

SESİMİZ ON BİNLERİN SESİ GİBİ ÇIKIYOR

Sonuçta dev bir holdingle karşı karşıyasınız. Gelişmeler ne gösteriyor direnişin seyri açısından?
Baştan söyleyeyim bu sayı meselesi değil. Sesimiz binlerin on binlerin sesi gibi çıkıyor. Madenlerde inşaatlarda çeşitli sanayi fabrikalarında yaşanan sorunları Ülker’in fabrikalarında da yaşandığını açığa çıkarttık. 10 yıllık 20 yıllık işçinin maaşı 900, 1000 lira. İşçi sağlığı güvenliği konusunda kurallara uyulmuyor, işçilere yıllık 1500 saat fazla mesaiye bırakılıyor. İş kazaları meslek hastalıklarının oranı diğer işletmelerden farksız. Daha doğrusu Ülker’deki çalışma yaşamıyla sömürü ilişkileri diğer sanayi dallarının bir parçası olduğunu açığa çıkarttık.

TÜYAP EYLEMLERİ OLUMLU TEPKİ ALDI

Ne tür eylem ve gösteriler yaptınız bunların karşılığı nasıl oldu ?
Eylem değince hep ses çıkaran gösteriler akla gelir. Biz eylemler zincirinin ilk halkası olarak direnişçi işçilerle içeride çalışan işçileri birleştirmeyi hedefimize koyduk. Ülker patron vekilleri ve işbirlikçi sendikacıları her gün bizi işçilerden koparmak için yeni yalanlar atıyorlardı. “Bunlar Gezici” “DİSK sizi Taksime götürür” “Bunlar terörist” vb dedikodular yayıyorlardı içerde. Ama biz bu kara propagandayı dağıttık. Direnişimizin en önemli yanı çalışan bin civarında kadrolu işçi ile taşeron olarak çalışan  400-500 işçinin beraberliği pekiştirmek yönündeki adımlarımızdı. Kısmen başarılı da olduk.
8 Kasım TÜYAP açılışında ulusal ve uluslararası basına atılan işçilerin tepkisini gösterdik. Türkçe İngilizce pankartla direnişi anlatmaya çalıştık. Yine TÜYAP kapanışında Ali Ülker’in  Sabri Ülker’in öyküsünü konu alan kitabı imzalayacağı günü protesto eylemi yaptık. Tüyap’taki iki eylem de kamuoyundan ve fabrikadan olumlu tepki aldı. Son eylemimizi de Ülker’in bağlı olduğu Yıldız Holding’in Çamlıca’daki merkez binasında yaptık.

ÖNCEKİ HABER

Yatağan işçileri: Son sözümüzü söylemedik

SONRAKİ HABER

Barışın tek garantisi toplumsal mücadele

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...