16 Şubat 2014 07:49

Kentle yarım kalan bir işimiz var

Sanayiyi Trakya’ya ve Kocaeli’ne atalım diyorsunuz mesela ama kentsel ranta ihtiyacınız arttıkça Trakya-İstanbul-Kocaeli arası kentleşiveriyor; kenti geçindiren ama kentte istenmeyeni atacağınız “kent dışı” diye bir alan kalmıyor, kent ve kent çevresi işgücünün birikerek yeniden üretildiği yerler olmaya devam ediyor. Tabi yoksulluğun da.

Kentle yarım kalan bir işimiz var
Paylaş

Elif GÖRGÜ

Alibeyköy’de oturuyorum ben. Alibeyköy’e metronun geleceğini İstanbullular geçtiğimiz hafta Başbakan açılışını yapınca öğrendi. Ben ise binlerce Alibeyköylü gibi aylar önce, semtin nadir boş alanlarından birinin ortasına dikilmek için temeli atılan lüks konut ve AVM projesinin panosundan... Çünkü o metro ne benim için ne de semtimin çoğunluğunu oluşturan işçi ve emekçi Alibeyköylüler için geliyordu. Belediye kimin için getiriyorsa metroyu, onun panosundaydı duyuru. Ve belediye kimin için planlıyorsa İstanbul’u, onun için düzenliyor kenti. Bu yüzden hastanelerin değil AVM’lerin önüne konuluyor metro durakları. Bu yüzden sağlıklı kentlere değil paraya giden “yol için yıkarız” her şeyi...

COĞRAFYAYI YUTAN RANT

İnsanları sömürmek kapitalizmi kurtarmaya yetmiyor; ülkenin en büyük kentinin bir karış toprağının asgari rantı, o bir karış toprağa düşen İstanbullunun emeğine biçilen azami değerle yarışıyor. Ancak küçük bir sorunu var kapitalistlerin.
Omuzları ve hizmetleri üzerinde yükselen kentlerden emekçileri en fazla Sulukule’den Taşoluk’a kadar atabilirsiniz. Ama aç gözlü rant ekonominiz coğrafyayı yutar, üçüncü bir havalimanı ve köprü inşaa edersiniz; yoksulları attığınız sağlıksız, kültürsüz kent sınırları ve mesela Taşoluk, aynı hızla İstanbul’un yeni merkezi oluverir. Kentten uzakta, orman içindeki köylerde yaşadıklarını sanan Arnavutköy halkı da iki inşaat faaliyetiyle bir anda İstanbul’un göbeğinde bulur kendini. Kıraç’a Hadımköy’e atarsınız fabrikaları, emek kenti de üretiverir, Beylikdüzü İstanbul’dan hızlı büyüyüverir yanıbaşında. Kıraçlı işçiye layık gördüğünüz foseptik çukurlu evleri konuta ve çamurlu yolları da asfalta dönüştürmek zorunda kalırsınız.
Hadi bakalım şimdi nereye atacaksınız? Nereye kadar atabileceksiniz?
Sulukulelileri attınız, Tarlabaşını sürdünüz diyelim, bir milyon Okmeydanlı var sırada... Bir o kadar Alibeyköylü, Balatlı, Fatihli, Maltepeli... Sizi ranttan çıldırtan çılgın projeleriniz, halkı da çıldırtmayacağının garantisini verebilir mi?
Sanayiyi Trakya’ya ve Kocaeli’ne atalım diyorsunuz mesela ama kentsel ranta ihtiyacınız arttıkça Trakya-İstanbul-Kocaeli arası kentleşiveriyor; kenti geçindiren ama kentte istenmeyeni atacağınız “kent dışı” diye bir alan kalmıyor, kent ve kent çevresi işgücünün birikerek yeniden üretildiği yerler olmaya devam ediyor. Tabi yoksulluğun da.   

PLAN BOZAN HAREKETLER

İstanbul’un merkezini de finans ve turizm merkezi olarak dönüştürme planı, Kadir Topbaş’ın Taksim Meydanı simulasyonu kadar hızla çizilebilir belki. Ama çok daha hızlı patlayabilir, küçük bir yeşil alanını dönüştürme kararınızın ortasında ülke tarihinin en büyük halk direnişi.
Sadece Türkiye’mi? Son birkaç yıl içinde kaç kent merkezi toplumsal isyanların da merkezi haline geldi bir hatırlayalım.
Merkezin dışına itilse de yoksullar, kente kendilerini hatırlatır zaman zaman. Dünyanın büyük ekonomilerinden Brezilya örneğin. Ülkesinin rantını büyütmek ve uluslararası sermaye ile paylaşmak üzere girmişti Dünya Kupası 2014 topuna... Ama o rantın önündeki en büyük engel olan yoksul mahallelerin melez gençleri, rantiye kentlerin sembolleri AVM’lerde “rolezinho” denilen binlerce kişilik eylemler düzenliyor, yanyana gelmiş varlıkları bile orta ve üst sınıf beyaz kentlilerin ödünü koparmaya yetiyor bugün. Halbuki Brezilya kapitalizminin planı, o gençleri ve ailelerini sürüldüklere yere tıpış tıpış gitmesi, en yetenekli üç beşininin ise Brezilya’nın imajı olacak futbolcular haline gelmesiydi. Futbolcu olmayacaklarsa Afrika kökenli Breziyalıların kentte işi ne canım!

HER YIL 5 MİLYON YENİ KENTLİ

Kentlerin zenginler için planlanması da yeni değil elbet. Ama her kentin, zenginlerin sınıfsal gettoları olamayacağı da ortada. Her yıl 5 milyon kişi kentlere göç ediyor. 1950’de dünya genelinde nüfusu 1 milyondan fazla 86 kent vardı, 2015’te ise en az 550 olması bekleniyor. Bu arada Dünya Bankası verilerine göre 1.29 milyar insan mutlak yoksulluk içinde. Sadece 1990-2010 yılları arasında 663 milyon kişi yoksullar arasına katılmış.
Emekçiler yoksullaşıyor, kentsel yoksulluk da öyle birkaç mahalleyi kentin dışına atıp çözülemeyecek bir hale geliyor.
Hong Kong’da kafes evlerde, Mumbai’de kaldırımlarda, Lagos’ta göllerin üzerine çakılmış tahtalarda ya da Phnom Penh’de binaların damlarında belki ama kentin tam ortasında yine de emekçiler. Barınma hakkına bulunan en yaygın çözüm olan gecekondu mahalleleri yıkıldıkça, kentin en yaşanmaz yerlerinde birikseler de böyle bu. Ama kentlerin kenarında köşesinde biriken yalnızca yoksulluk değil.  
Dünya Bankası’nın 1991’de yaptığı şu uyarı, kentleri kendine planlayanların aklının bir köşesinde bulunmalı: “Kent yoksulluğunu gelecek yüzyılın en önemli, siyasal patlamalara yol açabilecek sorunudur.”  
Kentler bizim ve bu kentlerle işimiz henüz bitmedi.


İstanbul emeğin değil paranın olursa; kentsel dönüşüm, kentin zenginler için yeniden düzenlenmesi ve yoksulların bu planda kendilerine ayrılan paya razı olması şeklinde gelişirse bizi bekleyen yaşam alanlarının nereler olduğuna dair örnekler dünyanın bir çok kentinde mevcut. İşte birkaçı:

ÇİN

Dünyanın en zengin kentlerinden biri olan Hong Kong’da 1 milyon insan, teraslara kaçak inşaa edilmiş ek katlarda veya binaların ortasındaki havalandırma boşlularında yapılmış doldurmalarda yaşıyor*.
Louis Vouitton markasının Paris’ten daha fazla satıldığı kent Hong Kong’da binlerce yoksulun sığındığı tek yaşama alanı “kafesler”.
Eski binalarda, odalara ve hollere üst üste konulmuş demir kafeslerde yaşıyor insanlar. Daily Mail gazetesinde yayınlanan bir habere göre, bazı sakinleri 30 yıldır bu kafeslerde yaşıyor. Buralarda doğan bebekler var. Kafes insanları katlarında tuvaletleri ve banyoları ortak kullanmak zorunda. Bir çok binada mutfak bulunmuyor. Bazen bir odaya 20 kafes kadar sığabiliyor. Hamamböcekleri, kertenkele ve farelerle birlikte yaşamak da cabası. Kentte yaklaşık 55 bin kişinin bu kafeslerde yaşadığı tahmin ediliyor. Ve hayır buralarda yaşayanlar işsiz güçsüzler, yetimler ya da uyuşturucu bağımlıları gibi görece küçük sosyal gruplar değil. Çoğunluğu vasıfsız işçi. Sosyal güvencesi olmayan, sosyal yardımlardan yararlanamayan kayıtdışı emekçiler ve aileler. Bu arada kafesleri insanlara kiralamak yasal, bina sahibiyseniz özel bir lisans alarak insanları binanıza tıkıştırma hakkına sahip oluyorsunuz.
Kafes insanları ilk 1950 ve 60’larda, çok sayıda Çinli köylü, kentin yeni işçileri olmak üzere Hong Kong’a göç edince ortaya çıkmış. Hong Kong’da kayıtlı olabilmeniz için 7 yıl beklemeniz gerekiyor. Bu süreçte göçmenler bu şekilde kente tutunmaya çalışıyor. Hemen burada İstanbul’a izinle girilsin tartışmalarını hatırlayalım, titreyelim ve kendimize gelelim!

KAMBOÇYA

Başkent Phnom Penh’te halkın yüzde 10’u damlarda yaşıyor. Ve evet onlar da işçi aileleri. Genelde işyerlerine yakın binaların çatıları seçiliyor yoksul barakaları kondurmak için; Kamboçya’da yoksulların yaşadıkları yerleri işyerlerinin coğrafi konumu belirliyor. Yoksulların çoğunluğu da haftada en fazla 10 dolar kazanabilecek şekilde vasfsız inşaat işçileri ve sokak satıcılığı yapıyor. Fakat bu “yasadışı” bölgelere bir baraka kondurmaları için bile yetkililere 10 ila 20 dolar arası rüşvet vermeleri gerekiyor.
Mısır’da damlarda yaşayan 1.5 milyon Kahireli ve 200 bin İskenderiyeli de öyle...

HİNDİSTAN

Mumbai’de 1 milyon kişi kaldırımda yaşıyor. Araştırmalara göre bu kişilerin yüzde 97’si bir geçim kapısına sahip, yüzde 70’i en kentte en az 6 yıldır yaşayanlardan, üçte biri ise gecekondularda yaşarken buralardan tahliye edildikleri için kaldırımda yaşamak zorunda kalmış insanlar. Hindistan’da kent arazilerinin tahminen dörtte üçlük kısmı kentli zenginlerin yüzde 6’sına ait ve Mumba’deki bütün boş arazilerin çoğu sadece  91 kişinin denetimi altında.
Sadece Hindistan mı? Güneydoğu Asya’nın 16 kentinde arazilerin yüzde 53’ü en zengin yüzde 5’lik kesimde yer alan gayrimenkul sahiplerine; mesela Manila’nın neredeyse yarısı birkaç ailenin mülkiyetinde.

NİJERYA

Başkent Lagos’un 16 milyonluk kent nüfusunun yüzde 50’si yoksul. 2015 yılında nüfus açısından dünyanın 3. büyük kenti olması bekleniyor. Kentin dörtte biri gecekondularda yaşıyor. Dünyanın önemli petrol üreticilerinden biri olan ülkede Lagoslu yoksullara enerji yetmiyor, elektrik kesintleri bitmiyor. Kentte bulunan Makoko gölünün üzerine çakılmış tahta gecekondularda 300 bin kişi yaşıyor. Bugünlerde Lagos’da gecekondu yıkımları da var. Toprakta yer bulamayıp suyun üzerinde durmaya çalışan on binlerce kenti yoksul emekçinin nerede yaşayacağının örneği yine aynı kentte: Lagos’un ünlü olduğu bir başka el arabalarıyla hamallığa koşanların çokluğu, o el arabaları geceleri evsizlere uyusunlar diye kiralanıyor!
Ocak 2014’te Nijerya hükümeti Morgage yani banka kredisiyle ev sahibi olma programı başlatmış. Düşük orta gelirli 75 bin aileye ev sağlayacağı iddiasıyla.
Halbuki gelişmiş bir Avrupa ülkesi olan İspanya’da binlerce konut boş dururken hergün kredilerini ödeyemedikleri için evlerinden atılanların haberleri geliyor. İspanyolları sokaklara döken nedenlerden biri 4 yılda 170 bin aileyi evinden attıran konut sorunu.

MISIR

Ülke genelinde iki milyondan fazla insan mezarlıklarda hayatını sürdürüyor. Kahire’nin güneydoğusunda Mokattam Tepelerinin yamaçlarındaki mezarlık yani bir diğer adıyla “Ölüler Şehri” en ünlüsü. Burada yaşayanların bir kısmı 1950’lerde Kahire’den kentsel dönüşüm gerekçesiyle kovulmuş yoksullar. Bir kısmı ise kırsal bölgelerden kente göç eden ancak kentte varlıklarını sürdürecek barınaklar bulamayan göçmenler. Kalanlar da 1992 Kahire depreminde evlerini kaybeden ve sığanacak tek mülke, ailelerinin mezarlığına sığınanlar.

*Bu bölümdeki maddi bilgilerin bir kısmı Mike Davis’in Gecekondu Gezegeni kitabından derlenmiştir. (Metis Yayınları, Kasım 2010)

ÖNCEKİ HABER

Hasköy’de insan kemikleri ile denize dolgu yapıldı

SONRAKİ HABER

Bimekân olmak ya da mezarda yaşamak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...