31 Ocak 2014 19:19

Öğrenci hareketinin geleceği: Olmak ya da olmamak

Haziran halk direnişinin farklı sonuçlanmasının tek yolu, fabrikalarda güçlü örgütlere sahip olup, işçi sınıfını sınıf olarak harekete geçirecek bir pozisyonda olabilmekse; yükseköğretim ve lise gençliği açısından da sınıf ve amfilerde kök salmış güçlü örgütlere sahip olmaktır

Öğrenci hareketinin geleceği: Olmak ya da olmamak
Paylaş

Kayhan GEYİK
İstanbul


Dünyadaki gençlik hareketi tarihinin, gençliğin mücadelesinin birleştirilmesi sorununa dair oldukça zengin bir deneyim sunduğunu biliyoruz. Buna Türkiye gençlik hareketi tarihini de eklediğimizde, başyapıtlardan üniversite kantinlerindeki tartışmalara kadar her iddiaya referans olabilecek bir birikimin orta yerde durduğunu söyleyebiliriz. Elbette her söze başlayan, bu birikimin bir yerinden kemirerek söylü-yor söyleyeceğini. Ama hem yakın tarihin hem de öğrenci hareketinin uzak geçmişinin, geçmişin mücadele ve örgütlenme deneyimi üzerine hepimize iki çift sözü var. Gevelemeden lafı, kemirmeden geçmişi diyelim ne diyeceksek öyleyse!

HAZİRAN’DA OLMAYAN NE?

Haziran halk direnişi birçok yönüyle uzun yıllar konuşulacak. Ama bu kendi-liğinden hareketin, kendi kendini yönetecek bir düzeye, bir halk demokrasisine neden yükselemediği sorusu, çözmemiz gereken bir sorun olarak önümüzde duruyor. Haziran halk direnişinin farklı sonuçlanmasının tek yolu, fabrikalarda güçlü örgütlere sahip olup, işçi sınıfını sınıf olarak harekete geçirecek bir pozisyonda olabilmekse; yükseköğretim ve lise gençliği açısından da sınıf ve amfilerde kök salmış güçlü örgütlere sahip olmaktır. Özetle; ülkedeki demokrasi mücadelesinin bir parçası olarak, üniversite ve liselerde demokrasi ve özgürlük mücadelesinin, parasız, bi-limsel eğitim mücadelesinin araçlarını yaratmak (veya ortaya çıkmış araçları kullanmak) gibi bir zorunluluk öğrenci hareketinin karşısında durmaktadır.

ÖĞRENCİ HAREKETİNİN ÖRGÜTLENEBİLMESİ

Latin Amerika’da ve Avrupa’da, lise ve üniversite gençliğinin, öğrenci hareketinin deneyimini ve mücadelesini ortaklaştırmak üzere merkezi bir örgütlen-meye dönüştürülebilecek çeşitli girişimleri vardır. Sınırları bu yazıya sığmayacak örnekleri göz ucuyla bile incelediğimizde; öğrenci hareketini bir ülkeden diğer ülkeye daha güçlü ve güçsüz yapan şeyin esasını, gençliğin kitle örgütlerinin durumu olduğunu göreceğiz. Gençlik hareketinin kendi bağımsız örgütlerini kurabilmesi, bu örgütlerin mücadelesini merkezileştirebilmesi, tali bir sorun değildir. Hareketin esas sorunu, gençliğin kitle örgütleri içindeki durumu ve örgütsüzlüğüdür. Durum böyle olunca; ÖTK, kulüp ve topluluklar üzerindeki tartışmamız da bu araçları kullanmak üzere ısrarımız da anlaşılır ve yerinde olacaktır. Çünkü ÖTK, kulüp ve topluluklar bugün açısından öğrenci hareketinin örgütlenebilmesinin en gerçekçi ve somut yollarıdır.

ÖTK’LAR İŞLEVSİZ!

ODTÜ öğrencilerinin 1975’te, özerk-demokratik üniversite talebiyle 8 ay süren boykotunun sonunda öğrenci temsilci-ler konseyinin ODTÜ Rektörlüğü tarafından tanınmak zorunda olduğunu bili-yoruz. ÖTK’ların rektörlük tarafından tanınmadığı ve kapatıldığı dönemleri dışarıda bıraktığımızda; ÖTK’lar tek tek öğrencilerin doğal üyesi olduğu, sınıf, fakülte ve üniversite düzeyinde akademik/sendikal bir örgüt olarak doğdu. Bu deneyimin geliştirilip ilerletilmesi, mücadeleci bir örgüt olarak işlevselleştirilmesi, sermaye üniversitesinin, ODTÜ Rektörlüğü’nün değil, özerk ve demokratik üniversite isteyen öğrencilerin sorunudur. Öğrencilerin bu duruma müdahale ettiği her ÖTK seçimi, öğrencilerin mücadelesini geliştirecek yeni dayanaklar ortaya çıkarmıştır. Dolayısıyla verili durumdan yola çıkarak ÖTK’ların işlevsiz olduğu kanıtlanamaz. En fazla bu durum, ÖTK’lar içerisinde ve topyekün ÖTK’ların öğrencilerin mücadele örgütü olarak doğup gelişmesi karşısında, politik gençlik örgütlerinin tutum alamayışı ve doğru mevzilenme-yişine kanıt sayılabilir. ÖTK’ların karşısına politik gençlik örgütleri yıllardır kendi ‘devrimci’ gençlik örgütlerini koymuş, bu ‘işlevsizliği’ kendi darlıklarına dayanak yapagelmişlerdir.


KULÜPLER ‘KAYITSIZ KİTLE’LERİN ELİNDE!

Sıkça bir kaçış yolu olarak; ku-lüplerdeki gençlerin öğrenci hareketine, onun sorunlarına, kayıtsız bir kitle olduğu dillendirilerek, kulüp ve toplulukların kitleselleştirilmesi ve güçlendirilmesi, onların içerisinde bir çalışmanın örgütlenmesi, dahası kulüp ve topluluklar bir araya getirilerek, ortak bir hareketin yaratılması, üniversite hareketinin merkezileştirilmesi küçümsenmektedir.

Üniversite ve liselerde, üretmek, tartışmak isteyen gençlerin birbirlerinden bağımsız, otonom, bazen sadece sanat üretimlerine dayanan ama her ne olursa olsun içinde bulunduğumuz koşullarda giderek politikleşen kulüp ve topluluklardan bahsedebiliriz. Bunların içinde gençlerin gelecek kaygısıyla birleşen kariyer kulüpleri ve bölüm isimleri ile kurulmuş (Sosyoloji, Tarih, Makine) kulüpler en geniş üye profiline sahip olanları. Belki bunun yanında tiyatro, sinema, gezi, kültür, sanat kulüpleri ve çeşitli üniversitelerde değişen oranlarda düşünce ve tartışma kulüplerinin de etkili oldukları söylenebilir. Ama her halükarda üniversitelerde, gerici bilim ve sanat anlayışlarına karşı mücadele eden, düşünce ve ifade özgürlüğünü savunan, kolektif üretimden yana tutum alan gençlerin kulüpler etrafında toplandığı gerçeğini saptamalıyız.

ŞİMDİ NE YAPMALI?

Geçmişte sıkça politik gençlik örgütleriyle, gençliğin kültürel, akademik, mesleki örgütlenmeleri karşı karşıya konulmuş, çoğu kez bu tartışma uçlaştırılarak ya kulüplerin prog-ramının ‘devrimci’ olmaması ya da ku-lüplerin ‘otonom’ yapıları nedeniyle eleştirilmiş, politik gençlik örgütlerinin, kendilerini gençliğin kitle örgütlerinin ye-rine koyarak örgütlenmeye çalışmasıyla sonuçlanmıştır. Elbette bu durumun kendisi yukarıda tartışmaya açtığımız gerekçelerle sayısız kere eleştirilmiş ve “... politik gençlik gruplarının, örgüt biçimlerinin yükseköğrenim gençliğini kendi talepleri etrafında örgütlemek ve harekete geçirmek için yeterli olmadığını, dahası bununla yetinildiğinde tahripkar sonuçlara yol açacağını bilerek; mesleki, akademik, kültürel örgütlenmelere ağırlık vermek, bunları, kitle temeli kazandırarak yeniden inşa etmek ...”* gibi bir görevimiz olduğunun altını birçok kez çizmiştik.

Hele de demokrasi tartışmasının bütün ülkeyi kasıp kavurduğu, öğrencilerin ve eğitim sisteminin sınav, dershane, öğrenci evleri üzerinden egemenlerin kapitalizmi restore etme girişimlerinin ve kapışmalarının mezesi haline getirildiği bir dönemde, yerel seçimlerin genel seçimler havasıyla sürdürüldüğü bir siyasi ortamda, ÖTK seçimlerinin YÖK tarafından engellendiği bir yarıyılın ardından, kulüp, ÖTK ve topluklardan başlayarak üniversiteyi ve üniversite bileşenlerini öğrenci hareketinin geleceğini tartışmaya, birlikte hareket etmek, çözüm yollarını tartışmak üzere tutum almaya çağırmalıyız.

* Ö. Oğuz, E. Akdeniz, İ. Bayhan; Gençliğin Mücadelesi ve Örgütlenmesi Üzerine, Evrensel Basım Yayın, İstanbul, 2012, s.135.

ÖNCEKİ HABER

Cemaat AKP kavgası bahane, yolsuzluk şike şahane

SONRAKİ HABER

Bir masal anlat bize, içinde para olmasın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...